06/26/2024
The Story of the Brave ‘Awdīsho (retold by Dr. Nicholas Al-Jeloo)
One of those people who performed the greatest acts of bravery and heroism in the Assyrian Ṭyārē tribe was ‘Awdīsho of Rumtā (Geçimli) in Upper Ṭyārē. ‘Awdīsho is a common Assyrian-Syriac name which means “Servant of Jesus.” One day, this young man – a youth no more than 22 years of age – along with his maternal uncle named Mūshē (Moses), had left their home in Rumtā, carrying apples to take up and sell in the summer pasture of Billē, which belonged to Kurds of the Artoshi tribe, as well as to buy some household necessities. As they were traveling on the way, wherever ‘Awdīsho would see a flint-stone he would take it and sharpen his dagger with it. His uncle Mūshē would then ask, “Why are you sharpening your dagger?” To which he replied, “Maybe it will be necessary that I might need it.”
And it was such until they reached the summer pasture, where they placed their load in the centre of it and, as was custom, all the people there gathered to buy apples. But after they had sold a portion of their load, the Kurds slowly began to act as if they wanted to take it from them by force, without paying what was due. They did not come to an agreement and, thus, after a word from these two, and another from the Kurds, a fight erupted between them resulting in the murder of ‘Awdīsho’s uncle Mūshē.
But ‘Awdīsho was a mighty and very perceptive man. When this occurred, he wasn’t confused or shocked, as it so happens with people who aren’t brave. He quickly got away from them and jumped onto a prominence in the middle of the summer pasture, his dagger in hand. Another account tells that he quickly entered a wooden stand built for keeping butter. In any case, he called out to all the men in the summer pasture saying, “Now, there were two of us among you, and you treacherously rose up against my uncle and killed him. But if you people have any honour, come up against me one-on-one – I with a dagger, and you too with a dagger [This is because, in tribal law, two people would not fight against one]. Let us see whom God shall grant victory to.”
These too did not want to disparage themselves. One of the bravest among them emerged and went to oppose him. The Kurd had not yet raised his hand to strike when ‘Awdīsho, without giving him any chance, like a ferocious lion, fatally stabbed him twice in the chest with his dagger, causing him to fall to the ground. After this, a second one came and he also sent him the way of the first. Thus also a third, and a fourth, until the number of those killed reached ten. As hard as they tried to reach him, none were unable to.
In this same way, he would have finished off all the men that were in the summer pasture one by one, if it were not for an Islamised Ṭyārē woman who said to them, “You will not reach a solution this way. Rather, immerse a felt vest in water and wear it on your body, then face him.” Another account instead tells that it was one of the elders, a son of Sheikh Khanbar, who said to them, “This man is very brave and strong. He will kill many of us. I don’t think you will be able to reach him. But I would request you to wear a felt overcoat. I ask you to wet it so that the dagger cannot pierce it.” In any case, they did so and succeeded since, when he struck his dagger, it didn’t pierce the felt. In this sly way, he was murdered, and this was the end of such a brave young man.
Then, with much reverence, the people of all the summer pastures gathered and dug twelve graves in a row and buried them therein, with each of the young Ṭyārē men placed at either end. Their graves still remain in this way today at the summer pasture of Billē. Because of this, the men of Ṭyārē did not try to take revenge and, because of this skill, the people Ṭyārē and even Kurds composed songs about those two brave and courageous men, and they still sing them even today. It is believed that these events took place in the first quarter of the nineteenth century.
Sources:
• Dāwīd Awrāhām d-Barwar, Gawrē Ātorāyē Lwīwē wa-Mshamhē gaw Dārā d-Tsha‘sar wa-d-‘Isrīn [Brave and Famous Assyrian Men in the Nineteenth and Twentieth Centuries], Duhok: Hāwār Printing, 2015, p. 57.
• Gīwargīs d-Bēt Binyāmēn d-Āshītā, Khayyē gaw Ṭyārē w-l-waddar min Ṭyārē [Life Inside and Outside of Ṭyārē], Chicago: Nineveh Press, 1982, pp. 48-51.
===========================================
Cesur Evdîşo'nun Hikayesi (Dr. Nicholas Al-Jeloo tarafından yeniden anlatıldı)
Asuri-Süryani Tiyar aşiretinde en büyük cesaret ve kahramanlık eylemlerini gerçekleştiren insanlardan biri Yukarı Tiyar'daki Rumtikli (Geçimlili) Evdîşo'ydu. Evdîso, “İsa Mesih'in Hizmetkarı” anlamına gelen yaygın bir Süryanice adıdır. Bir gün, yaşı en fazla 22 olan bu genç adam, Muşe (Musa) adındaki dayısı ile birlikte Rumtik'teki evlerinden ayrılmış, Billê'nin yaylasında toplayıp satmak üzere elma taşımışlardı ve bazı ev ihtiyaçlarını satın alıyordu. Yayla Artoşi aşiretinin Kürtlerine aitti. Yolda seyahat ederken Evdişo nerede bir çakmaktaşı görse onu alır ve onunla hançerini keskinleştirirdi. Dayısı Muşe o zaman sorardı: “Neden hançerini keskinleştiriyorsun?” O da şu cevabı verdi: “Belki de buna ihtiyacım olabilir.”
Ve yaylaya varıncaya kadar da durum böyleydi; yüklerini yaylanın ortasına koydular ve adet olduğu üzere bütün insanlar elma satın almak için orada toplandılar. Ancak Kürtler, yüklerinin bir kısmını sattıktan sonra, yavaş yavaş, sanki borcunu ödemeden, zorla ellerinden almak istiyormuş gibi davranmaya başladılar. Anlaşmaya varamadılar ve bu ikilinin ve Kürtlerin bir konuşması üzerine aralarında Evdîşo'nun dayısı Muşe'nin öldürülmesiyle sonuçlanan bir kavga çıktı.
Ama Evdîşo güçlü ve çok anlayışlı bir adamdı. Bu gerçekleştiğinde, cesur olmayan insanlarda olduğu gibi kafası karışmadı ya da şok olmadı. Hızla onlardan uzaklaştı ve elinde hançeriyle yaylanın ortasındaki bir çıkıntıya atladı. Başka bir anlatımda, tereyağı saklamak için yapılmış ahşap bir standa hızla girdiği anlatılıyor. Zaten yayladaki bütün erkeklere şöyle seslendi: “Şimdi aranızda iki kişiydik ve siz hain bir şekilde dayıma karşı ayaklandınız ve onu öldürdünüz. Ama eğer biraz onurunuz varsa, bana bire bir karşı çıkın; ben hançerle, siz de hançerle [Bunun nedeni, aşiretler yasasında iki kişinin bir kişiye karşı dövüşmemesidir]. Bakalım Allah kime zafer verecek.”
Bunlar da kendilerini küçük düşürmek istemediler. İçlerinden en cesurlarından biri ortaya çıktı ve ona karşı çıkmaya gitti. Evdîşo, ona hiç şans vermeden, vahşi bir aslan gibi, hançeriyle ölümcül bir şekilde göğsüne iki kez saplayıp yere düşmesine neden olduğunda Kürt henüz saldırmak için elini kaldırmamıştı. Bundan sonra ikincisi geldi ve onu da birincisinin yoluna gönderdi. Böylece öldürülenlerin sayısı ona ulaşana kadar üçüncü ve dördüncü de oldu. Ona ulaşmak için ne kadar çabalasalar da başaramadılar.
Aynı şekilde, eğer İslamlaşmış bir Tiyari kadın onlara, şunu söylemeseydi, yayladaki tüm erkekleri birer birer bitirecekti, “Bu şekilde çareye ulaşamazsınız. Bunun yerine, keçe bir yeleği suya batırın ve vücudunuza giydirin, sonra onunla yüzleşin.” Bunun yerine başka bir kayıtta, Şeyh Xenber'ın oğlu olan yaşlılardan birinin onlara şöyle dediği anlatılıyor: “Bu adam çok cesur ve güçlü. Birçoğumuzu öldürecek. Ona ulaşabileceğini sanmıyorum. Ama sizden keçe bir palto giymenizi rica edeceğim. Hançerin delmemesi için ıslatmanı rica ediyorum.” Her halükarda bunu yaptılar ve başardılar, çünkü hançerini vurduğunda keçeyi delmemişti. Bu sinsice öldürüldü ve bu, bu kadar cesur bir gencin sonu oldu.
Daha sonra, tüm yaylaların insanları büyük bir saygıyla toplandılar ve yan yana on iki mezar kazıp onları oraya gömdüler; genç Tiyar adamlarının her biri iki ucuna gömüldü. Mezarları bugün de Billê yaylasında bu şekilde duruyor. Bu nedenle Tiyar'ın adamları intikam almaya çalışmamış ve bu yeteneğinden dolayı Tiyar halkı ve hatta Kürtler bu iki yiğit ve cesur adam hakkında şarkılar bestelemiş ve bugün bile söylemeye devam etmektedirler. Bu olayların on dokuzuncu yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleştiğine inanılıyor.
Kaynaklar:
• Dāwīd Awrāhām d-Barwar, Gawrē Ātorāyē Lwīwē wa-Mshamhē gaw Dārā d-Tsha‘sar wa-d-‘Isrīn [On Dokuzuncu ve Yirminci Yüzyıllarda Cesur ve Ünlü Asuri Adamları], Duhok: Hawar Matbaası, 2015, p. 57.
• Gīwargīs d-Bēt Binyāmēn d-Āshītā, Khayyē gaw Ṭyārē w-l-waddar min Ṭyārē [Tiyar'ın İçinde ve Dışında Yaşam], Chicago: Ninova Yayınları, 1982, pp. 48-51.
EVDÎŞO.. KOMA CÛDÎ ..HUNERGEHA WELAT ..STRAN ..KELEPÛRAMADEKIRIN ŞÊRO HINDÊ ..MEHMÛD BERAZÎ ..EVDÎŞO, STRANEKE BI GELEK ŞÊWAZ Û CÛREYAN TÊ GOTIN. LÊ LI ROJAV...