25/06/2021
CAHİL GENÇLİKTEN DİNDAR GENÇLİĞE
Öyle bir zaman dilimindeyiz ki insanları bir arada tutan en kutsal değerler bile çıkar hesapları yapan zihniyetlerin önüne geçemiyor. Ülkede Müslümanların büyük bir kesiminin cemaatlerin eline geçtiğini ve bu cemaatlerin insanları kendi menfaatleri doğrultusunda, kendi inançlarına göre şekillendirdiklerini görüyoruz.
Bu cemaatlerin var olma nedenlerinden biri de talep edilmesi. Aldıkları siyasi desteklerin yanı sıra, gelen talepler üzerine kendilerini daha güçlü hissediyorlar. İnsanların bunları talep etmesinin nedeni, özünde inandığı dinini bilmediğindendir. Bilmedikleri korkuyla bağlandıkları inançlarına aracı koyma çabası, korkularını telafi etme isteğindendir. İnsanlar inandıkları dinin Yaradan’a itaat ve şükür, canlıya saygı ve sevgi istediğini bilseler ne bir aracı ya, ne de bir Önder’e ihtiyaç duyarlar.
Yaşamında bulunduğu bölgeye göre fikirler değiştirmiş Komünist, Faşist, Türkçü, Liberal olmuş bir şahıs, Şevket Süreyya Aydemir. Kendi biyografisini yazdığı SUYU ARAYAN ADAM kitabında 1900'lü yıllarda ülkemizde kurtuluş mücadelesi sırasında yaşadıklarını paylaşmış. Şevket Süreyya'nın iki asker abisi cephelerde şehit olmuş ve kendisi yirmili yaşlarda öğretmen olma hayaliyle İstanbul'da okurken askere çağrılmış. Görev yeri Ruslara karşı savaşılan doğu cephesi. Bir arkadaşıyla birlikte 4 aylık zorlu bir yolculukla cepheye gitmiş ve bölük komutanı olarak göreve başlamış. Rus'ların, Rusya'da yaşanan ihtilal sonrası savaştan çekilmesiyle boşluk oluşmuş. Bekleme sırasında bölükteki askerlere ders verildiğini söylüyor. Bölükte sadece İstanbullu bir Başçavuş okuma yazma biliyormuş. Şevket Süreyya İlk derste Askerlere Bizim dinimiz nedir, hangi dindeniz diye sormuş. Müslümanız diye cevap vereceklerini beklerken kimi İmamı Azam dininden, kimi Hz Ali'nin dininden gibi cevaplar gelmiş. Sadece birkaç kişi İslam dinindeniz demiş. Peki, peygamberimiz kimdir diye sormuş. Akla gelmez peygamber isimleri ortaya atılmış ve Enver Paşa diyenler bile olmuş. Peki, Peygamberimiz Sağ mı ölü mü sorusuna herkes aklına gelen cevabı vermiş ama öldü diyen çıkmamış. Kuvvetle konuşan biri olursa diğerleri de onun yanında yer alıyormuş. Ezan okuyan, namaz surelerini bilen hiç kimse çıkmamış. Şevket Süreyya ikinci derste yine şaşkınlık yaşamış. Biz hangi milletteniz, biz Türk değil miyiz deyince hemen Estağfurullah diye karşılık verenler olmuş. Türk'lüğü kabul etmemişler. Bu Ordu Türk ordusudur, Türklük için savaşıyoruz dese de Estağfurullah diye cevap verenler, Türk demek Kızılbaş demektir demişler. Kızılbaşlığın kötü bir şey olduğunu sanıyorlar, Anadolu'da vakti ile binlerce insan Kızılbaş oldukları için öldürüldüğünden Kızılbaş olanlarda kendisini saklıyordu oysa bu öldürülenler hakiki Türk aşiretlerinden, Oğuz Türk'lerindendi diyor. Dinini milletini bilmeyenler dersler ilerledikçe görüldü ki devletin şeklini, adını, padişahın ismini, devletin merkezini, hiçbir şeyi bilmiyordu. Bunlar Anadolu köylüleriydi, bunlar o zamanki milletin bir parçasıydı, biz İstanbul'dan Anadolu köylüsünü dindar bilirdik, oysa bu gördüklerim sadece cahildiler diyor.
Bu cahillikten bu günlere kadar gelebildik. Günümüzde dindar nesil yetiştirme anlayışı başladı. Dindar nesil oluşturmak sadece siyasi kararlar sonucunda belli bir kitleyi tatmin etmekten öte bir şey değildi. Dindar gençliğin belgesi İmam Hatip okullarından alınan diploma olsa gerek. Dindar gençlik demek sadece iyi Kur'an okumak, namaz kılmak, oruç tutmak, kadınlarımızın başını örtmesi ise, bunlar iki kadeh içki içeni kafir, İki rekat namaz kılanı da Müslüman olarak görürler. Dinden çıkmayı alkole bağlayan zihniyet yalana, dolana, hırsıza, arsıza makyajla koruma sağlar. Yapılanı cihat olarak görür kendisinin din adına dinsizlerle savaştığına inanır. Oysa medeniyetle, teknoloji ile bilim ile savaştığının farkında değildir.
Dindar gençlik yetiştirme çabası sonucunda gençlerde dine bakış yüzdesi daha da düştü. İnanç seviyelerinde dindarım diyenler azalıyor, Ateistim, Deistim diyenler artıyor. Bu kararın altında bazı sosyal, ekonomik ve en nihayetinde siyasi nedenler yatıyor. Sosyologlar dindar nesil yetiştirme projesinin ezelden beri var olduğunu ve bunun politik bir tercihe dönüştüğünü vurguluyorlar. Amaç, dindarlıktan ziyade yeni rejimi destekleyecek dindar kitleler oluşturmak olduğunu savunuyorlar. Bugünün insanı dünyanın diğer yerlerindeki insanların nasıl yaşadığını görüyor. Gençlik her dönem değişim ve farklılık talep ediyor. Kendisini mutsuz eden her durumun farkındalar. Dindar nesil projesin de mutluluk değil, huzur vaadi var, o da öteki dünyada. O eski Anadolu'dan bugünkü Anadolu'ya bakınca o gün dinini bilmeyen Cahil gençlikten, bugün dinini inkar eden ve dindar değil kindar gençliğimizin olduğunu görmeliyiz.
Maalesef geri kalmış toplumlarda ülke yöneticileri, toplum yönetimindeki aksaklıkları genelde insanların maneviyatları ile kapatmaya çalışırlar. Yaşarken kazandıramadıklarının vaadini öteki dünyaya taşıyarak verirler. Öteki dünyada ödüller, huzur ve bolluk bereket ile bir yaşam vadederler.
İnancım odur ki binlerce yıldır biriktirilmiş Türk milletinin karakterini simgeleyen bağımsızlık duygusu çıkar hesapları yapan grupların üstesinden gelecektir. Çünkü Ya istiklal ya ölüm sloganıyla başlayan Milli mücadele zihniyeti her dönemde galip gelmiştir.
Cumanız mübarek olsun.
H. Atasoy Yılmaz.