Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Toplum Bilimleri Derneği

Rıza'yı kaybettik. Dostumuzu, arkadaşımızı, kardeşimizi, YOLDAŞIMIZI kaybettik. Olması gerektiği yerde, olması gerektiği...
28/05/2024

Rıza'yı kaybettik. Dostumuzu, arkadaşımızı, kardeşimizi, YOLDAŞIMIZI kaybettik. Olması gerektiği yerde, olması gerektiği için olan; varlığı, yokluğunda anlaşılan; samimi ve içten; gerçek bir insan Rıza'yı kaybettik. BTS'liydi. Her hastalık toplumsaldır. Bazı hastalıklar daha da öyle. O tüm sosyal ilişkilerini yıkan, tarumar eden rahatsızlığıyla elinden geldiğince, gücü yettiğince mücadele etti. Giderken yalnız gitmesi yalnız olduğu anlamına gelmiyor oysa. 30 Mayıs Perşembe günü Saat 18.30'da Rıza'yı uğurlamak için bir araya geliyoruz. Yer: Toplum Bilimleri Derneği Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Edebiyat ve Sanat Okuma Grubu Haluk Savaş kolaylaştırıcılığında okumalarına başladı. İlk kit...
13/05/2024

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Edebiyat ve Sanat Okuma Grubu Haluk Savaş kolaylaştırıcılığında okumalarına başladı. İlk kitap Henri Beyle Stendal'ın Kırmızı ve Siyah (ya da Kızıl ve Kara) kitabı. Fransız klasiklerinin önemli bir uğrağı olan kitabı okumaya karar veren grup, 31 Mayıs 2024 tarihi saat 18.30'da değerlendirmelerini paylaşmak üzere bir araya gelecek. Okumak güzeldir. Birlikte okumak daha güzeldir.
Not: Toplantılar SAE-Toplum Bilimleri Derneği'nde yapılacaktır. Katılım için 0 232 700 0209 WhatsApp hattından iletişime geçebilirsiniz.

Murat Özveri İzmir'de. Türkiye İşçi Hukuku kitabıyla 2024 Halit Çelenk Hukuk Ödülünü almaya hak kazanan Murat Özveri İzm...
09/05/2024

Murat Özveri İzmir'de. Türkiye İşçi Hukuku kitabıyla 2024 Halit Çelenk Hukuk Ödülünü almaya hak kazanan Murat Özveri İzmir Barosu 12. İş Hukuku Günleri kapsamında "Toplu İş Hukuku ve Sendikal Haklar" başlığında sunum yapacak. Burjuva Hukuk'un sınıfsızlaştırıldığı, işçi kavramının İşçi Cinayetlerinden, İşçi Hukukuna kadar tüm kavram dünyamızdan arındırıldığı bir çağda inatla hukuku gerçekte olduğu zemine yani sınıfsal zemine konumlandırmaya çalışan Özveri'nin sunumu elbette sınıf mücadelesinin tüm öznelerine seslenecektir. Hukuk, hukukçulara bırakılamayacak denli sınıfsaldır. Sunum 10 Mayıs 2024 Cuma günü Saat 14.00'da İzmir Bölge İdare Mahkemesi Konferans Salonunda

DİSK ve KESK Yönetici Eliti ve Arzu Çerkezoğlu’na 2 Nisan 2024 Tarihinden beri işçi sınıfına karşı bir mizansen oynanıyo...
03/05/2024

DİSK ve KESK Yönetici Eliti ve Arzu Çerkezoğlu’na

2 Nisan 2024 Tarihinden beri işçi sınıfına karşı bir mizansen oynanıyor. Taksim Meydanı’nın iktidar tarafından işçi sınıfına kapatıldığı 2012 yılından beri hemen her sene sendika, oda ve demokratik kitle örgütleri Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs mitingi için başvuruda bulunur. Bu başvuru sonrası çeşitli mercilerle görüşmeler yapılır ve en sonunda iktidarın gösterdiği alternatif meydanlardan birisine razı olunurdu. Bu sene 1 Mayıs öncesi 12.10.2023 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı ile Taksim Meydanı’nın işçilere kapatılmasının anayasaya aykırı olduğu kabul edildi. Bu mahkeme kararı DİSK başta olmak üzere KESK, TTB, TDB ve TMMOB’dan oluşan 1 Mayıs Tertip Komitesini Taksim konusundaki tutumunu daha ileriye taşımaya zorladı. En azından dışarıdan görünen manzara böyle idi. DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu 2 Nisan 2024 Tarihli basın açıklaması ile bu sene Taksim için kararlı olduklarını duyurdu. CHP Yönetimindeki değişim ve 31 Mart Yerel Seçim sonuçlarının itkisiyle Özgür Özel’in Taksim için sendikalarla birlikte olduklarını açıklaması sonrası işçilerde tertip komitesinin iradesinin gerçek, niyetlerin halis olduğuna dair bir duygu oluştu. Bu duyguyla pek çok siyasal yapı Saraçhane’den yürümeyi planlayan DİSK ve TMMOB’un toplanma noktasına yada KESK, TTB ve TDB’nin kortejinin toplanacağı Beşiktaş’a çağrı yaptı. Ne var ki 1 Mayıs’tan bir gün önce, akşam saatlerinde yapılan değişiklikle tüm kortejlerin Saraçhane’de toplanması kararı alındı. 1 Mayıs sabahı tüm İstanbul’da fiili OHAL yaşanırken, neredeyse ulaşım felce uğratılıp, birçok yol trafiğe kapatılmışken, Saraçhane’ye 15 dakika yürüme mesafesindeki Yenikapı her tür ulaşıma (deniz, metro, Marmaray vb) açık bırakıldı. Ulaşım bu güzergahtan kolayca sağlandı.1 Mayıs sabahı tüm İstanbul’da yoğun bir baskı uygulanırken Saraçhane Meydanı’na Edirnekapı ve Yenikapı güzergahlarından polisin arama noktalarından geçilerek kolayca girilebiliyordu. İki güzergâh boyunca da gruplar kortejlerini oluşturup, bayrakları, flamaları, pankartları, ses düzenleri ve sloganlarıyla rahatça yürüyebiliyor, polislerin hiçbir müdahalesiyle karşılaşmıyorlardı. Arama noktaları ve rutin önlemlerle Saraçhane normal bir miting alanı olarak hazırlanmıştı. Miting burada yapılacak ve dağılacak izlenimi tam olarak tabloya hakimdi. Alanda DİSK ve CHP’nin ses sistemleriyle donatılı birer otobüsü yer alıyor; alan içi düzenleme tertip komitesinin insiyatifinde yürüyordu. Saat 10.20 gibi alana Özgür Özel ve CHP yetkilileri geldi. Önce Taksim’e yürüyeceklerini açıkladılar. Sonra yürüyüşe izin verilmeyeceği gerekçesiyle alandan ayrıldılar. Özgür Özel ve CHP yöneticilerinin alandan ayrılmasından sonra yürüyüşe geçen kortej polis barikatına yöneldi. DİSK başkanının polisle kısa bir pazarlık konuşması ve ardından gelen kontrollu polis müdehalesinden sonra DİSK ve KESK alana geri dönerek yürüyüşten çekildiklerini açıkladılar. Böylece geride kalan kitleyi tüm saldırılara açık hale getirdiler. DİSK başkanı Arzu Çerkezoğlu 1 Mayıs akşamı katıldığı bir televizyon programında geri çekilişlerini pusette bebeği olan üç dört katılımcının varlığı ve hakların bir kerede değil uzun sürede mücadele ile alınabileceği gerekçesiyle açıkladı.
Şimdi soruyoruz:

KESK, TTB ve TDB’nin kortejinin Beşiktaş’tan Saraçhane’ye çekilmesinin gerekçesi nedir?
Tüm İstanbul’da OHAL uygulamaları geçerli iken Saraçhane’nin miting alanı statüsüne alınmasının nedeni nedir?
Bu süreç içerisinde CHP ile hangi uzlaşı zemininde yer aldınız? Aldığınız kararlarda CHP’nin politik çıkarlarının etkisi ne kadardır? Bu çıkarlar işçi sınıfının çıkarlarıyla hangi ölçüde bağlaşıktır? CHP hangi sınıfın çıkarlarını savunur?
Saraçhane’den öteye gitmemek için devletle hangi pazarlıkları yürüttünüz?
İşçi sınıfının yönetici kadrolarının sınıftan gizli diplomasi yürütmesinin ardında işçileri koyun kendilerini çoban gören burjuva siyaset anlayışından daha öte bir tutum olabilir mi?
Barikatın açılmaması üzerine yürüyüşten vaz geçmek yerine geliştirilebilecek başka bir eylem biçimi yok muydu?
Sizin için aslında miting meydanı Taksim değil de Saraçhane miydi?
Çağrıcısı olduğunuz eyleminizi terk ederek irade ve inançlarını koruyan kitleleri devletin açık zoruyla baş başa bırakmak DİSK mücadele tarihinin hangi değeriyle örtüşüyor?

Bir kaç tane de işçi sınıfı mücadelesine bakışınıza dair sorumuz var. İşçi sınıfının sadece Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs mitingi talebini değil tüm taleplerini anayasal meşruiyet zemininde tanımlıyorsunuz. 2 Nisan tarihli basın açıklamanızda aynen şöyle söylüyorsunuz: “Bizlerin 1 Mayıs’ta Taksim’de olmasını engellemek hukuk tanımazlık olur, Anayasal düzene karşı bir suç olur.
Anayasa’nın tanınmadığı yerde ekmek olmaz, adalet olmaz, hürriyet olmaz. Anayasa’nın tanınmadığı yerde Cumhuriyet olmaz, demokrasi olmaz, çocuklarımızın geleceği olmaz.
Anayasa Mahkemesi kararlarına, Anayasaya ve Anayasal düzene sahip çıkmak, dün olduğu gibi bugün de, öncelikle işçi sınıfının görevidir.”

İşçi sınıfının Taksim Meydanı’nda miting hakkının kaynağında tarihsel olarak verdiği mücadele mi, yoksa anayasa tarafından tanımlanan haklar mı yer alır?
AKP iktidarı tarafından nasıl tayin edildiği belli olan Anayasa Mahkemesi üyeleri farklı bir karar vermiş olsaydı işçi sınıfının Taksim Meydanı’nda miting talebi haksız bir talep mi olacaktı?
Sizin anayasa dediğiniz bugün işçi sınıfını ekmeksiz bırakan, işçi cinayetlerinde ölüme gönderen, ucu sonu olmayan çalışma sürelerinde güneşten mahrum bırakan burjuva düzenin anayasası değil midir? Bu anayasa için en kutsal, en aşılmaz hak özel mülkiyet hakkı değil midir? Özel mülkiyet hakkı işçi sınıfını üretim araçlarından yoksun, patron karşısında çaresiz bırakan en temel burjuva hak değil midir?
İşçi sınıfı birgün burjuvazinin artıklarını değil ürettiği tüm dünyayı talep ettiğinde siz de burjuva devletle birlikte işçileri hain, terörist bozguncu mu ilan edeceksiniz?
Burjuvazinin kendi yasalarını ilk ihlal eden olmasını ayıplıyor olmamız burjuvazinin hukukunun savunucusu olduğumuz anlamına mı geliyor?
Burjuva hukuk sevdanızda CHP ile duygu ve düşünce bağınızın rolü nedir?

Ve son olarak sormak istiyoruz: Sokak kavgasında bile insanlar birlikte dövüştüklerini bırakıp kaçmazlar. Kavgadan kaçanlarla bir daha kimse kavgaya girmez.

Siz sınıf savaşını sadece hoş bir retorik, bir metafor mu sanıyorsunuz?
Çağrınızı ciddiye alıp gelen işçileri terkedip gitmekten hiç utanmıyor musunuz?
Sizin terkettiğiniz mücadeleyi yürütenleri vandal, terörist, marjinal ilan ettiklerinde yüzünüz kızarıyor mu?
Bugün terk ettiğiniz işçilerin yarın sizin önünde yürüyeceğiniz herhangi bir mücadeleye gireceklerine gerçekten inanıyor musunuz?
“Bundan sonra attıkları her adımda bu iradeyi görecekler, bu iradeyi tanıyacaklar” diyorsunuz. Hangi iradeden bahsediyorsunuz?
İşçi sınıfının mücadelesini yönetecek basiret ve liyakatiniz olmadığını bir kez daha gösterdiğinize göre istifa edecek misiniz?
Devranın hep böyle döneceğini; işçilerin bir gün mücadeleyi terk edenlerden hesap sormayacağını mı sanıyorsunuz?
İşçilerin burjuvazinin barikatlarından önce sizin ördüğünüz barikatları yıkacağı günleri ne kadar uzak sanıyorsunuz?

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ
TOPLUM BİLİMLERİ DERNEĞİ

OYSA EKMEK HEPİMİZE YETERDİHepimiz aynı sofradan ekmek yiyoruz; kimimizin boynu bükük işsiz, kimimiz fazla mesaiden yorg...
01/05/2024

OYSA EKMEK HEPİMİZE YETERDİ

Hepimiz aynı sofradan ekmek yiyoruz; kimimizin boynu bükük işsiz, kimimiz fazla mesaiden yorgun düşmüş.
İyi de hepimizi doyuracak iş yoksa, biz neden çok çalışıyoruz?

Hepimiz aynı sofradan ekmek yiyoruz; kimimizin yüreğine işsiz kalırım korkusu çökmüş, kimimiz “ah bir yer açılsa da ben çalışsam” umudunda.
İyi de hep biri içeride biri dışarıda olacaksa kim kazanıyor bu kavgada?

Hepimiz aynı sofradan ekmek yiyoruz; oğlum, kızım, anam, babam işsiz; oğlum, kızım, anam babam yorgun, bitmiş tükenmiş.
İyi de biri patrona, biri devlete avuç açıyorsa kimin alınteri damlıyor sofralara?

Hepimiz aynı sofradan ekmek yiyoruz; kimimiz savaştan kaçmış üzerinde barut kokusu, kimimizde açlık korkusu, dil kursu, vize kuyruğu.
İyi de bu sınır taşlarını kim döşedi, kim dikti bu bayrakları aramıza.

Ekmek hepimize yeterdi oysa, patronun salyası olmasa.

Haftada otuz saat çalışsak; üç vardiya dört vardiyaya çıksa; işgünü kısalsa, günler uzasa; kimse kalmasa dışarıda.
Hep birlikte daha az yorulsak, daha çok doysak.
Birbirimizle kavgamız son bulsa; birlik olsak, sınıf olsak.
Biz halaya durmuşken grev çadırlarında, bizim öfkemiz, sömürücülerin korkuları büyüse.

1 Mayıs bayramımızdır bizim. Sanırlar ki sekiz saatlik iş gününü kutlarız.
Sekiz saatlik iş günü bahane, biz sınıf oluşumuzu kutlarız:
Yalnızken yaşadığımız çaresizliğimizi yenip, birlik oluşumuzu; sınırları aşan coşkumuzu, bugünleri aşıp yarınlara taşan umudumuzu.

Ekmek hepimize yetecek birgün, güneşte öyle, toprakta öyle.

Yaşasın 1 Mayıs
Biji yek gulan
Larga vida que uno
Lunga vita a qualcuno
да здравствует может один
5월 1일 만세
Vive le premier mai
ζήτω ο ένας
زنده باد مه
يعيش طويلا ربما واحد
ապրի մայիս մեկը

Bilimin yoldaşı sanattır. İşçi sınıfının sanatı için Kültür ve Sanat Merkezimiz açılıyor. Bir arada olmaya ne dersiniz? ...
27/04/2024

Bilimin yoldaşı sanattır. İşçi sınıfının sanatı için Kültür ve Sanat Merkezimiz açılıyor. Bir arada olmaya ne dersiniz? 27.04.2024 Saat 17.00 Yer Alsancak Stadını geçince Hürriyet Gazetesi Binası sokağında. Halkapınar yönüne giden tramvay geçiyor.

İşçi sınıfının yolu sanatla renklerine kavuşuyor. Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kültür ve Sanat Merkezimizin açılışında bi...
22/04/2024

İşçi sınıfının yolu sanatla renklerine kavuşuyor. Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kültür ve Sanat Merkezimizin açılışında bir araya gelmeye ne dersiniz? 27. Nisan 2024 Saat: 17.00
İzmir Alsancak stadını geçince Hürriyet binasının sokağı. Tramvay ile ulaşım var. WhatsApp Tel: 0 232 700 0209

Bakmayın siz ne dediklerine. Marx ölmedi ki...
14/03/2024

Bakmayın siz ne dediklerine. Marx ölmedi ki...

Avrupa’da son dönem çiftçi eylemleriyle gündemleşen,  Sarı Yelekliler hareketiyle görünür olan sınıf hareketlerini tartı...
06/03/2024

Avrupa’da son dönem çiftçi eylemleriyle gündemleşen, Sarı Yelekliler hareketiyle görünür olan sınıf hareketlerini tartışıyoruz. Neyi, nasıl anlamalı?… Almanya’dan Ramazan Hüseynoğlu ve Fransa’dan Muzaffer Genç anlatıyor. İzmir dışından katılım için 0 232 700 0209 WhatsApp hattıyla iletişime geçebilirsiniz.

Dans Kapital Dans TiyatrosuHalk dansları temelli multidisipliner çalışmalar yaptığımız dansçı kadromuzda yer almak ister...
01/03/2024

Dans Kapital Dans Tiyatrosu
Halk dansları temelli multidisipliner çalışmalar yaptığımız dansçı kadromuzda yer almak ister misin? 16-35 yaş arası tüm dansçıları davet ediyoruz! Bize katılmak ve detaylı bilgi almak için iletişim adreslerimizden ulaşabilirsin. Tel no: 0 543 968 36 07 Instagram:

Halk danslarına yenilikçi bir yaklaşım! Anadolu halk dansları ve dünya dansları grup çalışmalarımız 7 Mart 19:00'da yapı...
29/02/2024

Halk danslarına yenilikçi bir yaklaşım! Anadolu halk dansları ve dünya dansları grup çalışmalarımız 7 Mart 19:00'da yapılacak tanışma toplantımız ile başlıyor. Detaylı bilgi ve kayıt için iletişim adreslerimizden bize ulaşabilirsin. Kayıt formu profildeki linkte👆
Seni dansa davet ediyoruz!


📌 Anadolu Halk Dansları(Salı) ve Dünya Dansları(Perşembe) olmak üzere iki farklı grubumuz bulunmaktadır.
📌 Dans repertuvarımız:
Anadolu Halk Dansları(Salı): Halay, Zeybek, Horon, Teke, Semah, Kaşık...
Dünya Dansları(Perşembe): Balkan, Kafkasya, Akdeniz ve Orta Avrupa ülkeleri dansları...
📌 Gruplarımız haftada bir gün 2'şer saat olacak şekilde çalışmalarını sürdürecektir.
📌 Derslerimize 7 Mart Perşembe günü 19:00'da tanışma toplantımız ile başlayacağız.
Katılım için lütfen formu doldurun.

https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLScvCPqElx9Lw8BCQ9P9ugYpfqqF94fPsT3ywgAcrEeA_du9aA/viewform

Güncelin Aynası toplantılarımız kriz tartışmasının ikinci oturumu ile devam ediyor. İlk oturumda Bahtiyar Erden ve Batuh...
14/02/2024

Güncelin Aynası toplantılarımız kriz tartışmasının ikinci oturumu ile devam ediyor. İlk oturumda Bahtiyar Erden ve Batuhan Büyükayhan kapitalizmin krizini tartışabilmek için ihtiyaç duyduğumuz kavram ve yasaları aktarmışlardı. İkinci oturumun alt başlıkları ise şöyle:
•⁠ ⁠Dünya pazarı
•⁠ ⁠Krizin dünya pazarında yayılma mekanizmaları
•⁠ ⁠Kambiyo kuru
•⁠ ⁠Dengeye gelme mekanizmaları
•⁠ ⁠Merkez-perifer ilişkisi
•⁠ ⁠Borçlu alacaklı ilişkisi
•⁠ ⁠Dünya itibari parası
•⁠ ⁠Kriz çevrimleri
•⁠ ⁠Geçiş tartışmaları
•⁠ ⁠Politik sonuçlar
Tartışmaya İzmir dışından katılabilmek için 0 232 700 0209 WhatsApp hattına mesaj bırakabilirsiniz.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kültür Sanat Çalışma Grubu 10 Şubat Cumartesi günü saat 14:00’da Yücel Fuat Filizler’in Türk...
07/02/2024

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kültür Sanat Çalışma Grubu 10 Şubat Cumartesi günü saat 14:00’da Yücel Fuat Filizler’in Türkiye’de işçi sınıfı sinemasını konu aldığı eleştirel çalışmasından bir seçki olan “Babamın Kanatları “ filmiyle gösterime devam ediyor . Yücel Fuat Filizler film hakkında değerlendirmeleriyle katkı sunuyor . Herkes yerini alsın Film Başlıyor!

Güncelin Aynası'nda depremi konuşuyoruz. Gültekin Akarca "Afet Nedir?" sorusunun yanıtını arıyor. İbrahim Soğancı  depre...
31/01/2024

Güncelin Aynası'nda depremi konuşuyoruz. Gültekin Akarca "Afet Nedir?" sorusunun yanıtını arıyor. İbrahim Soğancı deprem sürecini liyakatsizlik, beceriksizlik denkleminin dışında nasıl kavrayabileceğimizi tartışıyor. Batuhan Büyükayhan ve Bahtiyar Erden depremin de bir ekonomi politiği olduğunu anlatıyor. İzmir dışından katılım için lütfen 0 232 700 0209 WhatsApp hattından iletişime geçin.

Toplum Bilimleri Derneği-Saatleri Ayarlama Enstitüsü Güncelin Aynası sunumları Marksist Kriz Teorisi başlığı ile devam e...
16/01/2024

Toplum Bilimleri Derneği-Saatleri Ayarlama Enstitüsü Güncelin Aynası sunumları Marksist Kriz Teorisi başlığı ile devam ediyor. Konuyu Bahtiyar Erden ve Batuhan Büyükayhan aktarıyor. Toplantıya İzmir dışından online katılım için lütfen 0 232 700 02 09 WhatsApp uygulaması üzerinden iletişime geçin.

FİLM BAŞLIYOR!Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kültür ve Sanat Çalışma Grubu 13 Ocak Cumartesi günü saat 15.00'da, Fuat Filiz...
09/01/2024

FİLM BAŞLIYOR!
Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kültür ve Sanat Çalışma Grubu 13 Ocak Cumartesi günü saat 15.00'da, Fuat Filizler’in Türkiye’de işçi sınıfı sinemasını konu aldığı eleştirel çalışmasından bir seçki olan “Zerre” filmiyle gösterime devam ediyor. Fuat Filizler film hakkında değerlendirmeleriyle katkı sunuyor. Herkes yerini alsın Film Başlıyor!

16.12.2023 Cumartesi Günü Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde “Hümanizm Nedir?” sorusunun yanıtını arıyoruz. İbrahim Soğancı...
11/12/2023

16.12.2023 Cumartesi Günü Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde “Hümanizm Nedir?” sorusunun yanıtını arıyoruz. İbrahim Soğancı’nın sunumu ile en masum görünümleriyle kavramların peşinde sınıf mücadelesinin hatlarının nasıl bulanıklaştığını tartışıyoruz.
İzmir dışından online katılım için 0232 700 02 09 Whatsapp numarasından link talebinde bulunabiliriz.

FİLM BAŞLIYOR!Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kültür ve Sanat Çalışma Grubu 9 Aralık Cumartesi günü; Fuat Filizler’in Türkiy...
06/12/2023

FİLM BAŞLIYOR!

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kültür ve Sanat Çalışma Grubu 9 Aralık Cumartesi günü; Fuat Filizler’in Türkiye’de işçi sınıfı sinemasını konu aldığı eleştirel çalışmasından bir seçki olan “İki Şafak Arasında” filmiyle ilk gösterimine başlıyor. Fuat Filizler film hakkında değerlendirmeleriyle katkı sunuyor. Herkes yerini alsın Film Başlıyor!

Yağışlar nedeniyle ertelemek zorunda kaldığımız "Ortadoğu'nun Ekonomi Politiği" seminerimizi 2 Aralık 2023 Cumartesi Saa...
26/11/2023

Yağışlar nedeniyle ertelemek zorunda kaldığımız "Ortadoğu'nun Ekonomi Politiği" seminerimizi 2 Aralık 2023 Cumartesi Saat 14.00-18.00'da yapıyoruz. Seminer dört oturumdan oluşuyor. İlk iki oturumda konu için gerekli kavramları ele alıyoruz. Önce sermaye, daha sonra kapitalist rant anlatılıyor. Üçüncü oturum Kapitalist Dünya Pazarı'nın Yapısını tartışmanın ihtiyaç duyduğu bağlam içinde ele alıyor. Dördüncü oturum "Kapitalist Anomaliler ve Ortadoğu" başlığını taşıyor ve güncel gelişmeleri anlamamızı sağlayacak zemini kurmaya çalışıyor. Seminere katılım İzmir için yüz yüze ve Toplum Araştırmaları Derneği'nde. İzmir dışından katılımlar için 0 232 700 0209 telefonuna Whatsapp üzerinden mesaj iletenlere Meet linki iletilecek. 1. Oturum: Sermaye. 2.Oturum: Rant. 3.Oturum: Kapitalist Dünya Pazarının Yapısı. 4.Oturum: Kapitalist Anomaliler ve Ortadoğu

İl dışı Meet ile katılım için lütfen tel: 0 232 700 02 09  üzerinden WhatsApp mesajı ile iletişime geçiniz.
13/11/2023

İl dışı Meet ile katılım için lütfen tel: 0 232 700 02 09 üzerinden WhatsApp mesajı ile iletişime geçiniz.

‘Ne saçma soru’ diye bir tepkiyle karşılaşmak çok olası. Milyonlarca işçinin konutu varken ve bu apaçık ortadayken böyle...
17/03/2023

‘Ne saçma soru’ diye bir tepkiyle karşılaşmak çok olası. Milyonlarca işçinin konutu varken ve bu apaçık ortadayken böyle bir soru anlamsız görünebilir.
151 yıl öncesinde Engels şöyle diyordu:
“Kansas City’de ya da yakınında, her biri yaklaşık olarak üç oda içeren, hala çölde bulunan bazı sefil, küçük tahta kulübeler gördük; arsa bedeli 600 dolardı ve ancak o küçük evin büyüklüğündeydi; kulübenin bedeli de bir ikinci 600 dolardı, yani birlikte, kentten bir saat uzaklıkta, çamurlu bir çöl içindeki o küçük sefil şey için 4800 mark. Bu yolla işçilerin bu meskenleri almak için dahi ağır ipotek borçları altına girmeleri
gerekmekte ve böylece işverenlerin açıkça kölesi haline gelmektedirler. Evlerine bağlıdırlar, uzaklaşamazlar ve kendilerine sunulan çalışma koşulları ne olursa olsun
tahammül etmek zorundadırlar.”1 Bugün de durum hiç farklı değildir.
Bir işçi konut sahibi olabilmek için onlarca yıl süren kredi geri ödemesine bağlanır. Ulaşabildiği konut, ödeyebildiği bedelin karşılığı kalitededir. Bir kez barınma hakkına
ulaştıktan sonra, bu hakkı elde etmek ve korumak için sermayenin sunduğu tüm koşullara bağımlı hale gelir. Aslında işçi konut satın aldığını düşünürken, konut işçinin emek gücünü sermaye adına satın almaktadır.
İşte bu nedenle Marx’ın 1871 Paris Komünü sonrası yaptığı değerlendirme hala geçerliliğini korumaktadır:
“... İşçi sınıfı, kurtuluşunun ve onunla birlikte mevcut toplumun ekonomik gelişimi aracılığıyla karşı konulamaz bir biçimde yöneldiği daha yüksek yaşam biçimini inşa etmek için, koşullar gibi insanların da dönüşmesini sağlayacak bir dizi tarihsel süreçten, uzun mücadelelerden geçmek zorunda olduğunu bilir.”2
1 Engels F. (2020). Konut Sorunu (Çev. Özalp E.). Yordam Kitap (Eserin orjinali 1872' de yayımlandı).
2 Marx K., Engels F. (1977). Seçme Yapıtlar, İkinci Cilt (Çev. Özdural G.). Sol Yayınları
Saatleri Ayarlama Enstitüsü-Toplum Bilimleri Derneği

13/03/2023

DEPREM VE LEVİATHAN

Thomas Hobbes, henüz dünyaya yeni gelmiş Burjuva Devleti, Kitab-ı Mukaddes’te adı geçen canavar Leviathan’a benzetirken ne denli haklıymış. 6 Şubat sabahı bu canavarın bizi göçük altından çıkaran değil, göçük altına gömen düzenin bekçisi olduğunu… Bildiğimiz ama unutuverdiğimiz doğruyu etimize, kanımıza işleyen acı ile anımsadık.

Şimdi yürek yangımız hala dinmemişken , molozlar kaldırılmamış ölü ve yaralı sayıları bilinmeze kodlanmış, çadır, konteyner değil bir halk hala su için çırpınırken bütün gözler Leviathan denilen başımızdaki canavarın semerini kim takacak, yularını kim tutacak ve safkan bir Arap atına biner gibi dört nala kim koşturacak? Sorularıyla meşgul olduk.

Ölen on binlerin katlinde kim sorumlu? Yaralanan, bütün birikimlerini yitiren yüz binlerin, göç etmek zorunda bırakılan milyonların kabuslarında kimin sureti var?

Bu depremden, başta büyük sermayeye sahip olanlar ve yön verenler, sermayenin güdümünde olan Leviathan’ın kokuşmuş kurumları, imza ve onay mevkiinde bulunan merkezi ve yerel yöneticiler, kardan başka hiçbir şeyi düşünemeyen aç gözlü müteahhit tayfası; çimentonun, demir ve çeliğin hilelisini üretenler, tüm çürük inşaat maddesi imal edip satanlar, sertifikasız ve eğitimsiz bir şekilde çalıştırılan inşaat kalfaları, ustaları hepiniz, ama hepiniz müteselsilen sorumlususunuz…

Peki biz masum muyuz? Burjuvazinin sınıfsal çıkarlarını, topyekûn kendi çıkarlarımız gibi benimsemek; onların çıkarlarını, toplumun genel çıkarlarıymış gibi gözü kapalı kabullenmekten dolayı suçlu değil miyiz? Her şey ayan beyan ortadayken, her gün dört işçi, işçi cinayetlerinde katledilip, işçi sınıfı madenlerde soluksuz, gömülen ölülerini sayarken, Leviathan’ın sahibinin kimler olduğunu bilmiyor muyduk? Şimdi enkaz altındakileri unutup Leviathan’ı bir Arap atıymış gibi tımar etmemizi, ayağa kaldırmamızı istiyorlar. Leviathan, enkaz altında kaldı. Bırakın orada kalsın.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü-Toplum Bilimleri Derneği

04/03/2023

Burjuva muhalefet öfkeyi, tepkiyi yıllardır meclisin içine hapsetmeye çalışıyor. Kılıçdaroğlu kitlelere “siz durun ben herkes yerine konuşurum” diyor. Sosyalist/devrimci örgütler yenik, sinik, korkak ve çaresiz. İnanmadıkları bir devrimi ve kavgayı örgütlemeye çalışıyor. Sendikalar, demokratik kitle örgütleri ele geçirilmiş, tarumar edilmiş, parçalanmış. Ve öfke kendisini ancak bir araya gelebildiği en geri, en ilkel zeminde örgütlemeye çalışıyor. Kitlelerin kendiliğinden hareketi stadyumlarda boy veriyor.
Stadyumlar anlık birliktelik alanları, tüm ortak mekanların yittiği ülkede yegane kollektifleşilen alanlar. Ancak kabul etmek gerekir ki en geri, geçici örgütlenme, öfke alanları. Kitleler yalnızlığın korku perdesini ancak kalabalıkların içerisinde yırtabiliyor. Çünkü kalabalık ona anonimleşme, kalabalık içinde gizlenme, görünmez olma şansı veriyor.
Bu bir cesaret hali. Ama cesaretin en geri hali. Her şeye rağmen tüm sindirilmişliğin içerisinde iyi geliyor. Bir an için, sadece bir an için korku duvarları yıkılıyor. Acaba sorusu zihinlere çöküyor. Betonun içerisinden fırlamış hercai menekşe kadar güzel ama geçici bir güzellik bu. Kılıçdaroğlu kolay ve çeldirici bir matematikle karşımıza çıkana kadar sürecek bir düş. Bir oy ver, sadece bir oy. Oy kabininde kimsenin ne yaptığını görmediği risksiz bir oy ve tüm bu çirkinlik, kokuşmuşluk bir anda kayboluversin. Böyle çeldirici bir dolandırıcılık sihri karşısında kimin aklı karışmaz ki?
Peşi sıra yükselecek kakafoni hep ezberlerde. “Sabredelim. Asimetrik bir savaş bu. Tüm güç araçlarını elinde bulunduran iktidara karşı bir savaş.”
Tüm korkaklar, sinikler, yılgınlar ordusu aynı marşı söylemeye dünden razı. Bir avuç çaresiz öfkeli, bu en geri örgütlenme biçiminde çıkarılan haykırıştan, acıdan umut devşirmeye çalışıyor. Aslında stadyumlarda yükselen seslerin bizim beceriksizliğimizin, korkaklığımızın, ahmaklığımızın, tembelliğimizin ürünü olduğunu görmeden.
Gerçekten asimetrik bir savaş bu.

MEHMET YAŞAR COŞKUN NEDEN TUTUKLANDI? Mehmet Yaşar Coşkun adı belki herkese tanıdık gelmeyebilir. Ancak Rönesans Rezidan...
04/03/2023

MEHMET YAŞAR COŞKUN NEDEN TUTUKLANDI?

Mehmet Yaşar Coşkun adı belki herkese tanıdık gelmeyebilir. Ancak Rönesans Rezidans desek günlerini ve gecelerini ekran başında geçiren tüm Türkiye “evet ya” diyecektir. Mehmet Yaşar Coşkun deprem sonrası tutuklanan onlarca müteahhitten birisi. Yaptığı binanın enkazı altında bine yakın insanın kaldığı söyleniyor. Sattığı daireler lüks ve pahalı. Reklam anonsu “cennetten bir köşe”. Bunların hepsini artık ezberledik. İyi ama Mehmet Yaşar Coşkun neden tutuklandı? Eğer mesele bine yakın insanın ölümüne sebebiyet vermekse onbinlerce insanın katlinden sorumlu kimsenin peşine düşüldüğünü duyan yok. Zaten atılı suç isnadı taksirle ölüme sebebiyet vermek. Yani sanık özensiz davranmasının sonucu ölüme sebep olmuş. Mahkeme bu özensizliğin bilerek mi yoksa bilinçsizce mi yapıldığına karar verecek. Yargılanacak olduğu suç bu olmasına rağmen hiç ikna edici değil. Çünkü Onbinlerce insanın ölümünde kim bilir ne özensizlikler, vurdum duymazlıklar sorumlu.
Mehmet Yaşar Coşkun’un suçlu gösterilmesindeki temel kriterler bunlar değil. Bu müteahhidin konutları depreme dayanıklı, cennetten bir köşe ve yüksek fiyatlarla satmış olması en temel gerekçeler. Aslında ortada basit bir alış verişte aldatılmış olma öyküsü var. Bu metalar eğer daha ucuz fiyata, depreme dayanıklı olduğu söylenmeden pazarlanmış; satın alanlar ucuz etin suyu kara olur diye baştan başlarına geleceği ön görmüş olsaydı ortada hiç bir suç olmayacaktı. Çünkü kapitalizmde hukuk değer yasasınca işler. Eşit değerler eşit değerlerle değişilir. Bu yasanın dışına çıkmak sizi burjuva hukuku karşısında da suçlu konuma düşürür. Elbette Mehmet Yaşar Coşkun’un asıl şanssızlığı sattığı metaların lüks tüketime ait olması. Tağşişli gıda satmanın hesabı sorulmazken tağşişli lüks bina satarsanız egemen sınıflar sizi affetmez. Çünkü birisini işçi sınıfının dip katmanı tüketir, diğerini ayrıcalıklılar. Mehmet Yaşar Coşkun ceza alınca içimiz soğuyacak mı? Hayır… Bir şey değişecek mi? Hayır? Hukuku ve ona temel oluşturan toplum yasalarını değiştirmeden kader acılarımızın sığınağı olmaya devam eder. Çünkü bizim cenazelerimizin faili belirsizdir.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü/Toplum Bilimleri Derneği

MÜTEAHHİTLER RANT CANAVARLARI MIDIR?PEKİ AMA RANT NEDİR? Her türlü haksız kazancı rant olarak adlandırmaya alışık olduğu...
04/03/2023

MÜTEAHHİTLER RANT CANAVARLARI MIDIR?
PEKİ AMA RANT NEDİR?

Her türlü haksız kazancı rant olarak adlandırmaya alışık olduğumuz düşünüldüğünde müteahhitler elbette rant canavarlarıdır. Tersten bir soru sorarsak ne yanıt veririz: Haklı kazanç var mıdır? Kazanç alınteri yani emek gücü ile elde edilen gelir değildir. Emek gücünün karşılığı ücrettir ve bizden alınanın bize geri verilen kısmıdır. Emek gücünü çıkartırsak geriye gelirin tek kaynağı kalır: Mülkiyet. Mülkiyeti de ikiye ayırmak mümkündür: Birincisi üretim araçlarının (yani kapitalizmde sermaye) mülkiyeti, diğeri doğa ve eklerinin (toprak, su, rüzgar vb) mülkiyetidir. Sermayenin getirisine kar, doğa ve eklerinin getirisine rant adı veririz. Neden böyle bir ayrıma gidilir? Çünkü sermaye üretilmiş olanı, doğa ise baştan veri olanı imler. Bu ayrım ekonomi politik bilimi için oldukça önemlidir. Ama sonuçta her ikisi de mülkiyetin konusudur. Şimdi bu temel bilgiler ışığında soralım: Müteahhitin gelirinin kaynağı nedir? Müteahhit, inşaat sektöründe faaliyet gösteren yol, tesis, konut vb üreten, kendi namı hesabına yada bir şirket aracılıyla iş gören kapitalist işletmecinin genel adıdır. Tabi burada müteahhit adlandırmasını inşa işi ile sınırlı tutuyoruz. Bir müteahhitin ürettiği metanın bir doğa parçası üzerinde konuşlu olması işin özünü değiştirmez. O bir meta üreticisidir. Sermaye koyar, emek gücü satın alır. Ürün meta ortaya çıkar ve bunu satar. İşler yolunda giderse kar elde eder. Elde ettiği kar rekabet yasalarına tabidir ve o pazarda hakim olan ortalama kara yakınsanır. Peki rant bu işin neresinde?
Mutlak rant toprağa bağlı bir malın piyasa değeri ile üretim fiyatı arasındaki farktır. Hemen bu iş karmaşıklaştı diye düşünmeyin. Hiçbir toprak sahibi toprağını (arsa, arazi vb) kapitaliste kar etsin diye vermez. Bir kapitalist de başka yere yatırdığında elde edeceği kardan düşük bir kar için yatırım yapmaz. Bir doğa parçasında üretilen malın toplumsal değeri hem kapitalistin karını hem de toprak sahibinin rantını karşılayacak düzeyde olmalıdır. Bu nedenle toprağa bağlı metaların içerisinde emek gücünün değeri dışında metanın maliyeti, kapitalistin karı ve en son toprak sahibinin rantı içerilmiş bulunur. Kapitalistin aynı zamanda toprak sahibi olması bir ayrıntıdır.
İşçi sınıfı depremde ölümümüze neden olan bir canavar arıyorsa bunun adı özel mülkiyettir. Patron ve toprak sahibi mülkiyetin kişileşmiş halleridir. Her biri ancak işçilerin kanı, teri ve gözyaşı ile hayatta kalabilirler.

Address

Alsancak Mahallesi 1479 Sokak No 11 Kat 2 D:6 Konak
Izmir

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Saatleri Ayarlama Enstitüsü posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category


Other Magazines in Izmir

Show All