Siyaset Dergisi

Siyaset Dergisi Sosyalist Yeniden Kuruluş için SİYASET! Fabrikalara, tarlalara, sokağa, atölyelere, üniversitelere, l Başka neresi kaldı ki? SİYASET “cüretkar”dır, “inatçı”dır.

Merhaba, Merheba, Ehlen ve Sehlen…

Fabrikalara, atölyelere, üniversitelere, liselere, mahallelere, evlere, camiye, cemevine, havraya, kiliseye, kısaca hayatın her alanına "siyaset" i sokacağız! Hepimize kolay gelsin...

Siyaset yapmanın, bir avuç ayrıcalıklı kişinin, egemenlerin dışında, neredeyse herkese yasak olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Bizlerden, emekçiler ve ezilenlerden, sadece 4-5 yıld

a bir sandığa gidip onların önümüze sürdüğü düzen partilerinden birine oy vermemiz ve ondan sonra susmamız, “siyaset” yapmamamız isteniyor. Okulda, işyerinde, devlet dairesinde, kışlada, camide siyaset olmaz! Bu derginin okuyucularının hemen hepsi, yaşamlarında sık sık “siyasete karışma” uyarısı almıştır;
ana-babasından, öğretmeninden vb… “Büyüklerimiz” aslında bizim iyiliğimiz için uyarmaktadır. Siyaset tehlikeli bir iştir. “Siyaset meydanı”, aynı zamanda “idam meydanı”dır. Bu topraklarda
siyaset yapanların işinden, okulundan atıldığına, işkence gördüğüne, hapse atıldığına, öldürüldüğüne
fazlasıyla şahit olmuşuzdur. Aslında “siyaset” herkese değil, işçi ve emekçilere, tüm ezilenlere, “ayaktakımı”na yasaktır!
Çünkü “devlet işine karışılmaz”. Sıradan insanların aklı o işlere ermez! Ve yine aslında yasaklanan, insanların kendi aralarında siyasi konularda konuşması da değildir;
yasaklanan, o siyasi görüşlerini hayata geçirmek için aynı görüşteki insanlarla bir araya gelip
harekete geçmesidir. Yani “devlet işine” karışmak, memleket meseleleri üzerine fikir geliştirip, o fikri
gerçekleştirmeye kalkmaktır, yasaklanan. SİYASET tam da bu yasaklananları yapmak için çıkıyor. SİYASET, işçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin, lgbt bireylerin, ezilen etnik ve inançsal
toplulukların, engellilerin, hayvan dostlarının, doğayı ve yaşamı savunanların, yoksulların sözüdür. Emekçilerin ve ezilenlerin sözünü kuşanarak kapitalist sömürü
düzeninin çarklarına çomak sokacaktır. SİYASET, “asi”dir. SİYASET, feryat etmekle yetinmeyip isyan edenlerin, sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız,
baskısız özgür bir dünya kurmak için çalışanların sesidir. SİYASET, “beynelmilel”dir. Milliyetine, diline,
inancına bakmadan dünyanın bütün işçilerinin birliğini, halkların kardeşliğini savunur. Kendi tarihini
yazmak üzere ayağa kalkan halkların mücadelesini ödünsüzce destekler. SİYASET, hayatın her alanındadır; işyerinde, okulda, evde, sokakta… SİYASET, zincirlerinden başka
kaybedecek şeyi olmayanların kavgasının sesidir.

**************************************

Dergimizin açık adı “Sosyalist Yeniden Kuruluş İçin SİYASET”tir. SİYASET’imiz sosyalist hareketin düşüncede ve davranışta yeniden kuruluşuna hizmet edecektir. SİYASET’in çıkışı, Sosyalist Yeniden Kuruluş (SYK) sürecinin önemli bir adımını, yeni bir aşamasını
oluşturmaktadır. SİYASET’in çıkışıyla birlikte süreçte yer alan bileşenler şimdiye kadar çıkardıkları
politik yayınlarının faaliyetine son verip düşünce ve pratik güçlerini SİYASET’e katıyor. Dergimiz,
yeniden kuruluşçu güçlerin ortak politik yayınıdır. SİYASET ile birlikte, SYK’nın ortak politikalar geliştirmesi ve uygulaması için önemli bir olanak ve araç
yaratılıyor. Dergimiz SYK’nın Marksist, devrimci ve yenilenmeci ideolojik-politik zemininde yayın

yapacaktır. Egemenler arasındaki çıkar/iktidar çatışmalarında taraf olmaktan özenle kaçınacak ve
emekçilerin ve ezilenlerin Üçüncü Cephesini inşa etmek için çalışacaktır. SİYASET, sol içindeki “ulusalcı” ve “liberal” eğilimlerle arasına net sınırlar çekecek, ama yeniden
kuruluşçu zeminin mevcut SYK güçleriyle sınırlı olmadığının bilinciyle, bu zemini genişletmeyi ve
güçlendirmeyi görev bilecektir. Bu ana yönelimden sapmaksızın hem sayfalarını dostlarımıza açacak,
hem de sesini dostlarımıza duyurmayı amaçlayacaktır. SİYASET ilk aşamada aylık olarak yayınlanacak. Ancak yeniden kuruluş sürecinin ilerleyişine uygun
olarak 15 günlük ve haftalık periyoda ulaşmayı hedefliyoruz. Bu süreçte, şu andaki analiz/yorum
ağırlıklı yayıncılıktan, güncel politik yayıncılık ve haberciliğe doğru dönüşmeyi tasarlıyoruz. SİYASET bu ilk sayısıyla yayın hayatına atılıyor. SİYASET’i sınıflar mücadelesinin dev dalgaları arasında
işçi sınıfının ve ezilenlerin, tüm devrimci-demokratik ve anti-kapitalist mücadele dinamiklerinin
bayrağı haline getirmek ve onu yükseklere taşımak, okuruyla, dağıtımcısıyla, yazarıyla, editörüyle,
tasarımcısıyla hepimizin ortak devrimci görevidir. Hepimize kolay gelsin.

Siyaset 3. Sayı - Ağustos 2022 Dosya: İttifaklar 3. sayıda şu yazılar yer alıyor: ▫️Deniz Derinyol - Dış Politikada AKP’...
06/10/2022

Siyaset 3. Sayı - Ağustos 2022
Dosya: İttifaklar

3. sayıda şu yazılar yer alıyor:

▫️Deniz Derinyol - Dış Politikada AKP’nin Hırsları ve Kifayetsizlikleri

▫️Feminist Hareket Politik Bir Öznedir! - Gülseren Pusatlıoğlu

▫️LGBTİ+ Mücadelesinin Kesişimselliği ve Kurumsallaşan Faşizm - Tunahan Gözlügöl

▫️“Demokrasi İttifakı” Geleceği İnşanın Önemli Bir Adımıdır - İlhan Yıldırım

▫️Sermaye Düzenine Karşı Demokratik ve Sosyal Cumhuriyet - Muhsin Dalfidan

▫️Seçimin Taktiği ve Demokratik Cumhuriyet Stratejisi - Tuncay Yılmaz

▫️Dış Politikada AKP’nin Hırsları ve Kifayetsizlikleri - Furkan Ege

▫️Anket Sonuçlarına Göre… - İlkay Kara

▫️Geç Kaldık Ama Telafi Edebiliriz! - Kadir Akın

Siyaset'in 3. sayısında HDP içindeki tartışmalara da katkı olarak "Demokrasi İttifakı", "Üçüncü Kutup", "Demokratik Cumh...
09/08/2022

Siyaset'in 3. sayısında HDP içindeki tartışmalara da katkı olarak "Demokrasi İttifakı", "Üçüncü Kutup", "Demokratik Cumhuriyet", "Demokratik ve Sosyal Cumhuriyet" konuları sosyalist bir perspektifle ele alınıyor.

İyi okumalar...

25/07/2022
29/06/2022

KARANLIKLAR GİDER GEZİ KALIR
Başyazı, Mayıs 2022

Gezi İsyanı'nın üzerinden 9 yıl geçti. Gezi ezilenlerin umudu, tiranların korkusu olmaya devam ediyor. Faşist tiranlar bir mahkeme tertipleyip Gezi'yi mahkûm etmeye kalkıştılar. Dostlarımıza, yoldaşlarımıza onlarca yıl ceza kestiler. Onları tutsak aldılar. Devrimcilerin ve demokratların tepkisi ile karşılaştılar. Altılı kanat bile tepki göstermek zorunda kaldı. Egemenler iktidardaki zamanlarının daraldığını görüyorlar ve duvara çarpmadan da durmaya niyetli değiller. Başka şansları da yok. Faşizan baskıcı uygulamalardan, çıplak şiddetten başka ellerinde araç kalmadı. Yeni çıkardıkları yasayla ve hükümetin tüm gücünü kullanarak yapacakları bir seçimde dahi kazanamayacaklarını biliyorlar. Olağanüstü haller yaratıp saraylarında kalacaklarını sanıyorlar. Oysa artık halkın geniş kesimleri rıza göstermek şöyle dursun alabildiğine öfkeliler; açlar, işsizler, neredeyse tüm demokratik hakları gasp edilmiş, patronların cepleri dolacaksa canlarının bir değerinin olmadığını zihinlerine kazımış durumdalar.
1 Mayıs'ta tüm kentlerde alanlar doldu taştı; emekçiler, kadınlar, öğrenciler, doğa ve yaşam savunucuları, sosyalistler kol kola "mücadele, birlik, zafer" sloganlarını haykırdılar. Gezi'nin umudu 1 Mayıs alanlarına yansıdı. Şimdi de Gezi'nin yıldönümünde "her yer Taksim" olacak.
UKRAYNA'DA EMPERYALİST FELAKET
Trump seçimde kaybedince dünyada ılımlı bir siyasal ortam oluşacağına dair umutlar yeşermişti. Yakın zamanda gerçekleşen Almanya seçimleri de bu umudu büyütmüştü. Ama saldırgan emperyalizm hız kesmedi. ABD'nin fabrika ayarlarına döndüğünün işaretleri belirginleşti ve Ukrayna Savaşı ile dünya halklarının korkulu rüyası NATO bir kez daha öne çıktı. Biden, ABD derin devletinin en has elemanı olduğunu tekrar ispatlıyor. 12 Eylül Askeri Cuntası, ABD’nin "bizim çocuklarının" marifetiydi. Cuntayı teşvik eden ABD’li yetkilerden biri de Biden'dı. Yani Biden, bugün Ukrayna'da savaşı kışkırtan NATO'ya 45 yıldır hizmet etmektedir.
Diğer taraftan Almanya'da Sosyal Demokrat ve Yeşillerin çoğunlukta olduğu yeni hükümetin tavrı da farklı olmadı. Savaş kışkırtıcılığında ABD'den geri durmuyor. Savunma harcamalarını artıran hükümet, on yıllardır pasifist politikalar izleyen Almanya'da köklü bir değişimin önünü açıyor. Alman sosyal demokratları, Birinci Dünya Savaşı'ndaki ayarlarına dönüyor: Dünya halklarına ve işçi sınıfına ihanet. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, kentleri bombalaması ve çok sayıda sivilin ölmesine neden olmasını gerekçe gösteren ABD ve Almanya’nın öncülüğünde NATO genişliyor; İsveç ve Finlandiya'yı kapsamaya hazırlanıyor; Ukrayna ordusuna silah satıyor, para yardımı yapıyor, danışmanlık veriyor, en ileri teknolojisini kullandırıyor.
Sovyetler dağılırken emperyalist dünyanın yeni aktörleri de bir anda sahneye çıkmışlardı: Rus oligarklar. Eski sovyet ülkeleri birkaç istisna haricinde Rusya'nın arkasına dizildiler. Oligarklar kendilerine uygun has bir yönetici de buldular çok geçmeden: Vladimir Putin. Rusya'nın hegemonyasına ayak direyen ve Batı Cephesi'ne göz kırpan Ermenistan, Gürcistan ve Ukrayna ise sırayla hedef haline geldiler. Rusya gerektiğinde silahlı gücüyle bu ülkelere müdahale etmekten geri durmadı. Son olarak Ukrayna parça parça, ardından topyekûn hedef alındı.
Bugün geldiğimiz aşamada en az 5,5 milyon Ukraynalı göçmen Avrupa'ya yayılmış durumda. Göçmenleri çok zor koşullarda geçirecekleri yıllar bekliyor. İkiyüzlü Batı kapitalizmi, Ukraynalı göçmenlere kamplarında yer açmak için Ortadoğulu, Afgan, Afrikalı göçmenleri sınır dışı etmeyi tartışıyor.
Enerji savaşları Ukrayna Savaşı ile sertleşti. Rus oligarkların servetine ABD'li ve İngiliz oligarklar el koyuyorlar. Rus olmak başlı başına suç. Irkçılık yeniden sahne aldı. Sanatçılar, sporcular dışlanıyor. Dostoyevski bile "lanet bir Rus" olarak suçlu.
21. yüzyılda emperyalizm kendini yeniliyor, artık adı felaket kapitalizmidir
Felaket kapitalizminin dünyayı yok edişi savaşlarla hızlanıyor. Savaş, eğer barıştan daha kârlıysa emperyalizm hayatları yok sayar, yok eder. Covid-19 pandemisi, 21. yüzyıldaki felaketler dizisinin epizodu gibiydi. Emperyalistler için prova olarak kullanıldı. Tedarik zincirleri ve enerji hatları için yeni seçenekler test edildi. 4. Sanayi Devriminin arifesinde teknoloji egemenliğinin eşitsizlikleri büyüteceği, ezilen geniş yığınlar için büyük bir tehdit oluşturduğu belirginleşti.
Öte yandan kapitalist sağlık sistemlerinin tüm dünyada çaresiz kaldığını gördük. Gerçi “artık nüfus”un bir bölümünün ölmesi sistem için "kârlı" bile görüldü. Aşıdaki tekelleşme, emperyalist canavarlığın yeni bir sonucu olarak karşımıza çıktı. Mazlum halklar için gıda krizi derinleşmekte. Fütursuz üretim, iklim krizini geri dönülemez sınırlara taşıyor.
Dünya halkları ve tüm canlılar, 2008'den beri kapitalist dünyanın yaşadığı krizin iki karşıt sonucuna doğru hızla ilerliyor: Ya topyekûn yıkım ya da sosyalizm. Devletler arası yürütülen hegemonya savaşlarından medet ummadan dayanışmayı büyütmek mümkün ve şarttır.
DAYANIŞMA VE MÜCADELEYİ BÜYÜTMEK
Topyekûn yıkıma, felaket kapitalizmine karşı mücadelenin de topyekûn bir enternasyonalist direniş ve mücadeleden geçeceği bilinmekte. Ne var ki sosyalist partiler henüz yetersiz, sendikalar kendilerini yenileyemedi, yeni enternasyonalist örgütlenme ihtiyacı yakıcı bir aciliyetle en önemli görevimiz.
Geçtiğimiz sonbaharda Şili’de Gabriel Boric’in ve Bolivya’da Luis Arce’nin seçim zaferleri hepimize umut aşılamıştır. Kötü pandemi yönetimi, ekonomik kriz ve anti-demokratik/baskıcı uygulamalara karşı dünyanın birçok ülkesinde protestolar, direnişler gerçekleşmiştir: Sri Lanka, Kazakistan, Brezilya, Bulgaristan, Eswatini, Kolombiya, Myanmar, Tunus, Hindistan, Tayland ve niceleri. Son dönemde Rusya’da işgal/savaş ve Putin karşıtı gösterilerin de özel bir önemi bulunmaktadır.
TÜRKİYE'DE EMEKÇİLERİN SEÇİMİ ÇİN TARİHSEL EŞİK YAKLAŞIYOR
AKP-MHP-Saray rejimi, iktidardaki ömrünü uzatmanın tek çaresinin saldırganlık olduğunu biliyor. İki büyük saldırı dalgası ile yüz yüzeyiz. Birincisi, muhalefet güçlerine karşı yürütülen siyasi linç. Gezi Davası kararı, HDP'nin kapatılması hevesleri, Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezası, gözaltında ve cezaevinde işkence, seçim yasasının değiştirilmesi vs.
Düşman hukuku olarak tanımlanacak yargı süreçleri, kadın ve öğrenci hareketlerini de sindirmek için kullanılıyor. Şenyaşar ve Dedeoğlu aileleri davaları başka bir açıdan örnek davalar olarak iktidarın sopası işlevi görüyor.
İkinci saldırı dalgası, emekçileri (işsizler ve emekliler dâhil), köylüleri, küçük esnafı yoksullaştıran ekonomik saldırı. Yüksek enflasyon, yüksek kur ile alım gücü hızla eriyen çoğunluk, Cumhuriyet tarihinin en yoksul dönemlerini geçiriyor. Kapitalist ağababalar ise servetlerine servet katmakla meşgul.
TÜİK’in açıkladığı Nisan ayı verilerine göre enflasyon yıllık yüzde 70 olarak gerçekleşti. Bağımsız kuruluş ENAG ise enflasyonu yüzde 157 olarak hesapladı. TÜİK bile, ulaştırmada yıllık yüzde 106 ve gıdada yüzde 89 fiyat artışı açıkladı. TÜİK’e göre üretici fiyatları yıllık yüzde 122 artış gösterdi. Akaryakıt fiyatı yüzde 250, doğalgaz ve ham petrol yüzde 243,5 ve elektrik yüzde 247,5 arttı. Temel enerji fiyatları 3,5 kat artmış. Bu demek oluyor ki, tüketici fiyatlarındaki artış durmayacak, daha da yükselecek. Savaşın da etkisiyle ABD ve İngiltere merkez bankalarının politika faiz oranlarını yükseltmesinin, Türkiye’de döviz kuru artışlarını bir kez daha tetikleyeceği de düşünülürse emekçinin vay haline!
Asgari ücrete Ocak’ta ne kadar zam yapılmıştı sahi? Yüzde 50? İşçi ve emekli sefalete sürüklenmiş ve daha da sürüklenecek. Diğer yandan özel sektörde sendikalaşma oranı sadece yüzde 5,5. İşsizlik yüzde 22. Haliyle şirket kârları katlanarak artıyor. Beşli Çete’de simgeleşen yandaş sermaye grupları ihale üstüne ihale alıyor. Erdoğan, Arabistan seferlerinden birini daha gerçekleştirdi. Değirmene su taşıma derdinde.
Saray diktasının son dönemdeki dış politika hamlelerine baktığımızda tüm hesaplar seçimli ve seçimsiz iktidarda kalmak üzerine kuruluyor. Arap ülkelerinde ortaklar aramak, NATO’ya destek olurken İsveç ve Finlandiya’yı veto etme kartıyla elini güçlendirmek, ama öte yandan Rusya ile teması kesmeyerek elindeki kartları çeşitlendirmek, yeni bir Güney Kürdistan harekâtı ile sömürgeci hamleleri sürdürmek. Sermaye grupları, içerideki kriz sürerken dış yatırımlara öncelik verecekse bu atak dış politikadan fayda göreceklerdir. Özetle Erdoğan’ın hamleleri, sermayedarların onayı ile ve onların memnuniyeti içindir. Erdoğan, sermayedarların kendisine verdiği desteği pekiştirmek istemektedir.
KADINLAR İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ SAVUNUYOR
Erdoğan’ın hukuksuz bir şekilde Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden çekmesinin üzerinden 14 ay geçti. Bu dönemde 322 kadın cinayeti işlendi; 260 kadın da şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Kadın örgütleri, İstanbul Sözleşmesi’nin terk edilmesini dava etti. 28 Nisan’da Danıştay’da görülen duruşmada Danıştay savcısı, Sözleşme’den çekilmenin hukuksuz olduğu yönünde mütalaa verdi. Davanın görüldüğü 10. Daire’nin beş hâkiminden birinin AKP döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesinde hukuk müşaviri olarak çalışmış olması nedeniyle kadın örgütlerinin avukatları redd-i hâkim talebinde bulunsa da bu talep kabul edilmedi. Hukuk komedyasının yaşandığı günümüzde kadın örgütleri mahkeme salonlarında değil, meydanlarda haklarını kazanacaklarını çok iyi biliyorlar.
ALTILI HENÜZ MASADAN KALKMADI
Muhalefet Altılısı, toplantı üzerine toplantı yapmakta. Ama henüz halka ne vaat ettiklerini açıklamadılar. Emekçilerin lehine bir ekonomi programı, grevli-toplu sözleşmeli sendika yasası, demokratik haklarının tesisi, Kürt sorunu vb. temel konularda net bir tutum alacaklarına dair hiçbir işaret görülmüyor. Muhalefet Altılısı ancak AKP sonrası dönemin restorasyon projesine aday. Yani göstermelik hak iadeleri, parlamentarizm, kısmi refah artışı, yani fasa fiso demokrasisi. En başta CHP’nin kendi fabrika ayarlarını terk etmesi gerekir. Kılıçdaroğlu 1970’ler Ecevit’inin kopyası olacaksa, ki bunun böyle olacağı neredeyse kesindir, geniş yığınların bugünkü isyanına ihanet etmiş olacaktır.
HDP İLE DEMOKRATİK CUMHURİYETE
Devlet, yirmi yıldır HDP’nin seleflerini kapattı. Şimdi de niyetleri bu. HDP’nin temsil ettiği kalabalıklardan, HDP’nin savunduğu ilkelerden, HDP’nin vaat ettiği gelecekten korkuyorlar. HDP’nin mevcut bileşenleri bununla yetinmeyip yeni ittifaklar arayışında. HDP emekçilerin ve ezilenlerin en geniş demokrasi ittifakı ile seçimlere girmeye hazırlanıyor. Sosyalist partiler ile yapılan görüşmelerin yanı sıra kadın örgütleri, doğa ve yaşam savunucuları, alevi dernekleri, insan hakları örgütleri, yöre dernekleri vd. ile kurulacak ortaklık seçimlerin de ötesinde bir gelecek tahayyülü olarak vücut bulacaktır.
AKP-MHP-Saray rejiminin defedilmesi için HDP kilit role sahiptir. Ama daha da önemlisi HDP, restorasyon heveslerine karşı demokratik halk iktidarı seçeneği ile yanıt verecektir; vermelidir. Ezilenlerin seçimi için tarihsel eşik yaklaşıyor. Öncelik tabii ki Saray diktasını devirmektir. Bunu sağlarken göstermelik demokratik restorasyon Altılısı’nı da şimdiden uyarmak gerekiyor. Bize düşense sokakta, alanlarda, işyerlerinde, sandıkta demokratik cumhuriyet mücadelesini yükseltmektir.

14/06/2022
Siyaset Dergisinin yeni döneminin 1. sayısı Mart ayında çıktı. Siyaset, bundan böyle 2 aylık dergi olarak yayımlanacak. ...
19/04/2022

Siyaset Dergisinin yeni döneminin 1. sayısı Mart ayında çıktı. Siyaset, bundan böyle 2 aylık dergi olarak yayımlanacak.
1. sayıda şu yazılar yer alıyor:
Başyazı: Ukrayna: Hegemonya Savaşları ve İşgale Hayır! -
DOSYA: Ekonomik Kriz
Kadınız, Şimdi Daha da Yoksuluz - Ebru Yıldırım;
Sermaye Saldırıyor, Direniş Büyüyor - B. Akpolat;
Bu Kriz İktidar Değiştiren Türden - Erkin Başer;
Sermaye Yanlısı Altılı'nın Ekonomi Programı - Kürşat Arslan;
Soğuk Savaştan Sıcak Savaşlara Doğru - Mahir Sayın
-----
Siyasal Söylemin Dinselleşmesi ve Laiklik Sorunu - İlkay Kara; Faşizme Karşı Mücadele ve "Demokrasi İttifakı" - Ertuğrul Kürkçü; Kadın Yaşam Özgürlük - Selin Tarhan-Yonca Fırat.

17/04/2022
21/10/2016

Siyaset'in 1'den 31'e kadarki sayılarını ciltli olarak temin edebilirsiniz... İsteğinizi bu sayfadan mesaj yoluyla iletebilirsiniz...

21/10/2016

Siyaset'in 2016 Haziran sayısının kapağı... Siyaset'in bir döneminin son sayısı... Artık Siyaset başka bir formatta, 2 aylık dergi olarak yayın hayatına devam edecek...

21/10/2016

Siyaset Gazetesi

04/02/2016

SİYASET'in 30. (Şubat 2016) sayısının "Siyaset'ten" yazısı:

SİYASET’TEN
Faşizme ‘dur’ demek için direnişi büyütelim

7 Haziran’da aldığı yenilgiden sonra, aslında Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) ta 2014 Ekim’inde kararlaştırılan bir savaş-gerilim-baskı planını adım adım uygulamaya sokan Tayyip Erdoğan/AKP iktidarı, 1 Kasım’dan aldığı güçle ülkeyi koyu bir karanlığa doğru sürüklüyor.
“Siz kabul etseniz de etmeseniz de kendi kendimizi yöneteceğiz” diyen Kürt Halkına karşı savaş açan AKP iktidarı, Polisi ve askeriyle, tankı-topuyla Kürt şehirlerinde yüzlerce çocuk, kadın, yaşlı ve genci katlediyor; yaralıları sokak ortasında ölüme terk ediyor, ölü bedenlerin sokaklardan alınıp gömülmesini günlerce engelliyor; şehrinden ayrılmayı reddeden halk açlığa, susuzluğa, soğuğa mahkum ediliyor… Son olarak Cizre’de hastaneye gitmek isteyen 28 yaralının bulunduğu bodrumdaki insanlar kendilerine ambulansların ulaşması engellenerek, göz göre göre, bile isteye ölüme terk edildi. Son bilgilere göre ağır yaralılardan 7’si hayatını kaybetti.
Bu kirli savaşa, Batıda da demokrat ve devrimci muhalefete karşı ağır bir baskı, şovenizm ve kara propaganda kampanyası eşlik ediyor.
Sultanlık hırsına kapılmış olan Erdoğan, 12 Eylül’ün halk düşmanı yasalarını bile kendisine dar görüyor ve hukuku alenen çiğniyor. Mevcut Anayasa’yı geçersiz sayarak uyguladığı fiili başkanlığa uygun bir yeni Anayasa istiyor; muhtarlardan sonra topladığı kaymakamlara “mevzuatı (yasaları) bir kenara koyun, kendi bildiğinizi yapın” talimatı veriyor.
Kürt fobisini, “bölünme korkusu”nu kaşıyarak kadim ceberut devlet geleneğini; emek sömürüsünün önündeki bütün “engelleri” kaldırarak tekelci sermayeyi yanına çeken Erdoğan/AKP, ülkeyi faşizme sürüklüyor.
AKP iktidarı, Kürt Halkına yönelik kirli savaşın tozu dumanıyla örtüleyerek işçi sınıfına karşı ağır bir saldırıyı gerçekleştiriyor. Hükümet, “2016 Eylem Planı”yla işçilerin yüz yıllık kazanımlarını elinden almaya çalışıyor: Kıdem tazminatının fiilen kaldırılması, güvencesiz çalışmanın kural haline getirilmesi, özel istihdam büroları eliyle güvencesiz, sendikasız bir işçi kitlesinin yaratılması, 657 sayılı kanunu geçersiz kılarak kamu emekçilerinin sınırlı iş güvencesinin ortadan kaldırılması vb.
Faşizme doğru gidişi, işçi sınıfına yönelik saldırı dalgasını durdurmanın tek yolu var: Tüm halk güçlerinin; işçilerin, halkların, kadınların ve tüm ezilenlerin örgütlü, ortak mücadelesi.
Geçtiğimiz haftalarda Konferans ve Kongrelerini yapan HDK ve HDP’ye, en iri ve en diri muhalefet odağı olarak, bu karanlık gidişe karşı en etkili direniş gücü olarak büyük görevler düşüyor. Yeniden kuruluşçu sosyalistler olarak HDK’nin gerçek halk meclisleri şeklinde yeniden örgütlenmesi ve HDP’nin “Yeni Yaşam” çağrısının hayata geçirilmesi için tüm olanaklarımızı harekete geçirmeliyiz.
Ancak bu yetmez. Faşizmin önünü kesmek için, Erdoğan/AKP iktidarının demokratik hak ve özgürlüklere, emeğe yönelik saldırılarına, toplumsal yaşamın/siyasetin dinselleştirmesine, bölgede yayılmacı maceracılığına “dur” demek isteyen tüm kesimleri kapsayan en geniş “Demokrasi Cephesi”ni kurmak güncel görevimizdir.
Egemenlerin şiddeti, baskısı artıyorsa halkın direnişi de büyüyecektir!

04/02/2016

SİYASET 30. (Şubat 2016) sayısının "Editörden" yazısı:
EDİTÖRDEN
Merhaba,
Karanlık günlerden geçiyoruz. Başında Saray Şefinin bulunduğu AKP iktidarı toplumun boğazına geçirdiği ilmiği her gün biraz daha sıkıyor. Halkı özyönetim hakkını kullanan Kürt şehirlerinden her gün çocuk, kadın, yaşlı, genç insanların ölüm haberleri geliyor. Sultanlık hayallerini gerçekleştirmek için Tayyip Erdoğan 12 Eylül anayasasını ve yasalarını bile açıkça ihlal ediyor, memurlarını da ihlal etmeye çağırıyor. Ülke Hi**er tipi bir faşizme doğru süratle sürükleniyor... Gazetemizin Gündem yazısında bu olguyu ele alıyoruz.
AKP/Erdoğan iktidarı, Kürt Halk Hareketine karşı yürüttüğü kirli savaşı, bir yandan da işçi sınıfına yönelik geniş çaplı bir saldırı kampanyasını gizlemek ve doğacak tepkileri şovenizm zehiriyle bastırmak için kullanıyor. Hükümet işçi sınıfının yüzyıllık haklarını gasp etmeye hazırlanıyor: Kıdem tazminatını ortadan kaldırmak, kamu emekçilerinin iş güvencelerini yok etmek, sendikaları fiilen işlevsizleştirmek vb için harekete geçiyor. Emek sayfalarımızda bu saldırı dalgasına dikkat çekiyoruz...
İşçi sınıfına yönelik bu saldırılara karşı başta emek örgütleri olmak üzere tüm emekten yana güçlerin acilen ortak bir tutum alarak sermayenin hükümetine karşı barikat oluşturmaları zorunludur. Bu alanda üzerine en çok görev düşen emek örgütlerinden DİSK Şubat ayı ortalarında olağan genel kurulunu yapıyor. Bu vesileyle yazarımız Vakkas Kılınç, hem DİSK'in eksik ve zaaflarına işaret eden hem de sınıfın mücadelesinde etkin bir rol üstlenmesi için somut önerilerde bulunan bir yazı kaleme aldı. Yine en önemli emek örgütlerinden olan ve genel kurullar süreci içinde bulunan TMMOB'nin sorunlarını ve çıkış yollarını tartışan bir yazıyı dostumuz Erşat Akyazılı SİYASET için yazdı.
Devlet destekli erkek şiddeti kadınları öldürmeye, taciz ve tecavüzlere yaygın olarak devam ediyor. Bu sayımızda Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan Açelya Uçan'la yaptığımız geniş röportajda, erkek şiddetine maruz kalan kadınlar için sığınakların ne ölçüde koruma sağladığı, bu konudaki mevzuat ve uygulamalarda yaşanan sorunları ele aldık. Yine Kadın sayfalarımızda Hasbiye Günaçtı kadına yönelik psikolojik şiddet olgusunu irdeliyor.
SİYASET'in bu sayısında üniversiteli gençlere mikrofonu uzattık ve okullarında giderek boyutlanan faşist ve cihatçı güruhların saldırılarını nasıl değerlendirdiklerini ve buna karşı nasıl bir ortak mücadele örülmesi gerektiğini sorduk. Yanıtları Gençlik sayfalarımızda.
Emekçilerin ve ezilenlerin ortak mücadele örgütleri olan ve muhalefetin en diri ve güçlü unsurlarını oluşturan HDK ile HDP geçtiğimiz haftalarda yapılan Konferans ve Kongreleriyle, geçen yılların deneyimi ve mevcut koşulların ışığında örgütlenme ve mücadele anlayışı bakımından bir yeniden yapılanma sürecini başlattı. Politika sayfalarımızda HDK ve HDP'ye ilişkin değerlendirmeleri okuyabilirsiniz.
Kuşkusuz, sermayenin ve hükümetinin saldırıları şiddetlenirken, buna karşı halkın direnişi de büyüyor. SİYASET olarak sermaye saldırılarına, faşizm tehdidine, erkek şiddetine, heteroseksizme karşı yükselen mücadelenin bir kürsüsü olmaya devam edeceğiz.
Yeni sayımızda buluşmak üzere...

04/02/2016

SİYASET 30. SAYI (ŞUBAT 2016) çıktı...
İÇİNDEKİLER
• Kapak: Kürtler, emekçiler, kadınlardan FAŞİZME BARİKAT
• Editörden yazısı
• “Halkını bombalayandan zalimi olur mu?” - Haber-yorum
• Hi**er tipi bir faşizme doğru - Mahir Sayın
• Siyaset’ten - Faşizme ‘dur’ demek için direnişi büyütelim
• SYKP 1. Danışma Meclisi Sonuç Bildirisi
• HDK-HDP Konferans ve Kongrelerinin ardından - Kadir Akın
• Demokratik Özyönetime doğru - Kürşat Arslan
• Erdoğan yargılanacaktır - Tuncay Yılmaz
• Sur’un öte tarafı - İsa Artar
• Kuzeyde ırkçı soğuğu, güneyde solcu sıcağı - Hakan Deniz
• Latin Amerika solunda köprüden önce son çıkış - Hakan Deniz
• Musul’un fethi ve olası sonuçlar - M. Ramazan
• Ne kız ne oğlan, sadece bebek - Hasbiye Günaçtı
• Açelya Uçan: “Kadınlar hayatta kalma mücadelesi veriyor” - Röp. Hikmet Sarıoğlu
• Emeğe daha fazla sömürü, sermayeye daha fazla kâr - Sait Demir
• Kriz ve sınıfa stratejik saldırılar - Volkan Yaraşır
• AKP’nin TMMOB planları ve Genel Kurul süreci - Erşat Akyazılı
• Sermaye büyürken haklar küçüldü - B. Akpolat
• DİSK: Devrimci temellerde yeniden inşa - Vakkas Kılınç
• Emek haberleri
o Lastik işçilerinin TİS kazanımı
o Enpay işçileri işe iade davasını kazandı
• Gençlik faşizme karşı ortak mücadele hattını kurmalı - Röp. Deniz Tunçel
o Hüseyin Şahin / Öğrenci Dayanışması
o Fulya Dağlı / Öğrenci Kolektifi
o Ali Deniz Esen / SGDF
o Yusuf Zihni Alan / SYKP Gençlik
• LGBTİ sitelerine sansür, katliam çağrısına ceza yok - Haber-yorum
• Eşcinsel hakem davayı kazandı, mahkeme ayrımcılığı cezalandırdı - Haber-yorum
• Bir Sarmaşık kâbus-Hepimiz aynı gemideyiz - Göksel Ilgın
• Direnen kazanıyor - Mehmet Özer
• RES’leşme yetti gayri! - Haber-yorum
• HDK ve HDP güç tazeledi - Haber-yorum

16/12/2015

Siyaset 29. sayı (Aralık 2015)
SİYASET'TEN

Kaos cumhuriyetine karşı halk iktidarı

1 Kasım seçimleri öncesinde olası bir AKP iktidarının kaostan başka bir şey getirmeyeceğini söylüyorduk. Falcı olduğumuz için değil, gerçekleri gördüğümüz için bu iddiada bulunuyorduk. AKP iktidarı istikrar getirme yeteneğinden yoksundu zira, Suriye’de maceracı girişimler devam edecek, Kürt’ü baskı, şiddet ve zulümle tepeleme siyaseti sürecek, “paralel yapı”yla mücadele kisvesi altında demokrasi iğdiş edilecekti. İçte Yüce Divan, dışta Lahey’de yargılanma baskısı altında bunalan AKP yönetici eliti ancak Türkiye’yi kaos ortamına sürükleyerek kendi geleceğini güven altına alabilirdi. Kuşkusuz bu bir Pirus Zaferi olacaktı. Öyle de oldu. İstikrar talebiyle yüzde 49,5 alındı ama istikrar sağlayabilmek olanaksız hale geldi.
Haziran’dan Kasım’a “istikrar” safsatasını yutarak AKP’ye oy veren yüzde 8’lik seçmen şimdi kendi deneyiyle öğrenecek, “istikrar” adına verilen oyun nasıl “istikrarın” ayağına kurşun sıktığını. Biri kapatılırken yenisi kazılan hendekler, cenazeler ardı ardına geliyorken bir de gündüz vakti Tahir Elçi’nin Diyarbakır’da kurşunlanması, Rus uçağının düşürülmesinin iktisadi ve siyasi sonuçları, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmış olmaları “istikrar” diye verilen oyun istikrar getirmediğinin kanıtları olarak hala görülmüyorsa bu seçmen tarafından, hiç kuşku duyulmasın ki AKP yönetici kliği onları ikna etmek için Türkiye’yi bir kaos cumhuriyetine dönüştürecektir.
Kısa bir süre sonra sadece bu yüzde 8 değil, AKP seçmeninin büyük çoğunluğu da AKP iktidarının Türkiye’ye kaostan başka bir şey getirme yeteneğinde olmadığını kendi deneyimiyle öğrenecektir.
Geniş yığınların kendi deneyimleriyle AKP iktidarının gerçeğiyle yüzleşmeleri geleceğe umutla bakmamız için yetmez. Tarihin defalarca kanıtladığı gibi, mevcut iktidardan umut kesen yığınlar, alternatif bir halk iktidarı seçeneği yoksa, daha gerici siyasal eğilimleri tercih ederler. İşte bu nedenle AKP iktidarının yarattığı kaos cumhuriyeti gerçek bir halk iktidarı alternatifinin filizlenmesi için olanaklar sunduğu kadar, AKP’li ya da AKP’siz daha gerici siyasal seçeneklerin de güçlenmesinin olanaklarını barındırmaktadır.
AKP’nin yarattığı kaos cumhuriyetinden hangi yöne doğru ilerlenecek? Gerçek bir halk iktidarı seçeneğine doğru mu, daha gerici siyasal seçeneklere doğru mu? Bugünün kritik sorusu budur. HDK-HDP gerçek bir halk iktidarı seçeneğine ilerleme olanaklarını arttırmak için en önemli kaldıraç noktasıdır. Onu güçlendirmek, geleceği kazanmanın da manivelasıdır.
Ancak bu yetmez, yeterli değildir. HDK-HDP’nin de içinde yer aldığı en geniş demokrasi güçlerinin birliğinin sağlanması zorunludur. AKP’nin otoriter yükselişine, olası daha gerici seçeneklere karşı en geniş güçlerin birliğinin sağlanması sorunu bugünün yakıcı siyasal görevidir.

16/12/2015

SİYASET 29. sayı (Aralık 2015)
EDİTÖRDEN

Merhaba,
1 Kasım seçiminin ardından bir ayı geride bırakırken yeniden sizlerleyiz. AKP’nin, kendisinin istikrarsızlık kaynağı olduğu bir ortamda “istikrar” vaadiyle yeniden iktidar olmasının üzerinden geçen “olağanüstü” bir ay…
Tabii ki siyasete damgasını vuran ve önümüzdeki ayların da en sıcak gündem maddesini oluşturacağı anlaşılan, Türkiye’nin sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle Suriye’de Rus askeri uçağını düşürmesiydi. Ankara’nın bu hamlesinin Moskova ile ilişkilerden Suriye’deki yeni dengelere, küresel hegemonya savaşına kadar çok farklı etkileri olacak. Ve kaçınılmaz olarak iç siyasette bu krizin artçı şoklarını yaşayacağız. “Uçak” meselesi ve beraberinde getirecekleri bu ayki Siyaset’in de sıcak gündemini oluşturdu.
Sınırda bu kriz yaşanırken bir yandan da, Kürt illerinde uygulanan olağanüstü halin ve ölümlerin olağanlaştığına şahit olduk. Tahir Elçi’nin Diyarbakır’da katli, gelinen süreçte yeni bir kırılma noktasına da işaret ediyor. Yaşananlar yine Siyaset’in gündemi. Ayrıca Kürt siyasetçi ve İmralı Heyeti üyesi Ceylan Bağrıyanık’la son gelişmelerin değerlendirildiği bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu çerçevede özyönetim tartışmaları ile yaklaşan HDK/HDP kongrelerine ilişkin yazıları da sayfalarımızda bulacaksınız.
23 Aralık, Maraş katliamının yıldönümü. Zihinlerden çıkmayan, hiçbir zaman da unutulmayacak bu acıyı anarken, Aleviler’in 2015 Türkiyesi’nde yaşadıkları, siyasal ve toplumsal sıkıntıları da bir kez daha gündeme geliyor. Mevcut durumu ve yapılması gerekenleri Hülya Kadi değerlendirdi.
Geçtiğimiz ay Suriye’deki savaşa doğrudan etkisi olan bir başka gelişme, Avrupalıları şoka uğratan Paris katliamıydı. Paris’in farklı bölgelerinde 130’un üzerinde insanın öldüğü saldırılar IŞİD ile savaşta yeni bir evreyi işaret ederken, Avrupa’daki güvenlik politikaları ve göçmenlere karşı tutum konusunda da sonuçlar doğurdu. Hem Avrupa’da IŞİD’i besleyen zemin hem de Paris’te yaşanan sonuca ilişkin değerlendirmeleri ileriki sayfalarda bulacaksınız.
Asgari ücret görüşmeleri ve 2016 bütçesi emekçilerin önündeki iki önemli sınav. Asgari ücreti İrfan Kaygısız’ın, bütçe görüşmelerini B. Akpolat’ın kaleminden okuyacağız. Öte yandan emek sayfalarında taşeronlaşmaya karşı mücadeleye ilişkin bir yazı ve başlayan genel kurullar sürecinde TMMOB’a içerden bir değerlendirmeye de yer verdik.
Fatoş Osmanağaoğlu Siyaset’in bu sayısında Paris’teki COP21 bağlamında sermayenin “kâr odaklı” iklim anlayışını ve “sürdürülebilir kapitalizm” niyetini yazdı. Ekoloji sayfalarında ayrıca yeni hükümetin bakan tercihlerine ilişkin bir değerlendirme de yer alıyor.
Bu yıl “Erkek Şiddetine Karşı Kadınların Kolektif Gücü: Dayanışma ve Mücadele Alanlarımız” başlığıyla düzenlenen 18. Sığınaklar Kurultayı, Avrupa'da kurulan gençlik örgütü La Revuelta, LGBTİ’lerin ayrımcılık karşıtı sempozyumu, Siyaset’in sayfalarında bulacağınız diğer konu başlıkları olacak.
Yeni sayıda görüşmek üzere…

16/12/2015

SİYASET 29. SAYI (ARALIK 2015) - İÇİNDEKİLER
• s.1 - Kapak: İşte istikrarınız!
• s.2 - Editörden
• s.2 - Dündar ve Gül değil çetelere silah verenler yargılanmalı! (Haber-yorum)
• s.3 - İstikrar mı dediniz?! / Halit Elçi
• s.4 - Putin de haklı, Erdoğan da! (Kutu yazı)
• s.5 - Siyaset’ten - Kaos cumhuriyetine karşı halk iktidarı
• s.6 - ‘Geleceğin yeniden yapılandırılması’ / İlhan Turhan Yıldırım
• s.7 - İsyanın irade beyanı: Özyönetim / Kadir Akın
• s.8 - Küresel aktör olma hayalinin hazin sonu / Erdal Kara
• s.10 - Erdoğan’ın Rus ruleti / Tuncay Yılmaz
• s.11 - Kirli oyun: AKP-Cemaat kavgası / Kürşat Arslan
• s.12 - Ceylan Bağrıyanık: 40 yıldır özyönetimi geliştiriyoruz (Röportaj)
• s.15 - Maraş’tan bugüne / Hülya Kadi
• s.16 - Suriye savaşında bir dönemeç / M. Ramazan
• s.17 - Avrupa kiminle savaşıyor? / Hakan Deniz
• s.18 - Bumerang efekti / Sinan Gorgan
• s.19 - Portekiz: Soldan bir çentik daha (Haber-yorum)
• s.19 - Kendisi iktidarda, fikri sokakta (SYRIZA) (Haber-yorum)
• s.20 - Asgari ücret oyunları - İrfan Kaygısız
• s.21 - Sermayeye kaynak aktarma ve savaş bütçesi / B. Akpolat
• s.22 - TMMOB’den gelip geçenler, geçemeyip kalanlar / Hatice Erbay, Gökçe Avcıoğlu, Turgay Yılmaz
• s.23 - Sendika düşmanı Munzur Su (Haber-yorum)
• s.23 - Asıl yargılanması gereken işverendir! (Haber-yorum)
• s.24 - Taşeron çalıştırma / M. Sait Demir
• s.25 - İşçi sayılmayan işçi-lik! / M. Sait Demir
• s.26 - COP21 ya da iklim meselesi / Fatoş Osmanağaoğlu
• s.27 - Ekoloji haberleri
• s.28 - Devlet Mezopotamya’yı yakıyor (DTK Ekoloji raporu)
• s.29 - Sığınaksız bir dünya için (Haber-yorum)
• s.30 - La Revuelta’ya katılmaya, isyanı büyütmeye çağırıyoruz! / La Revuelta
• s.31 - LGBTİ’ler Ayrımcılık Karşıtı Sempozyum’da buluşuyor / Kaos GL
• s.32 - Tahir D**k Hrant Elçi / Mahir Sayın

16/12/2015

Profile Pictures

Address

Istanbul
34435

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Siyaset Dergisi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Siyaset Dergisi:

Videos

Share

Category

Nearby media companies


Other Newspapers in Istanbul

Show All