Büyüyenay Yayınları

Büyüyenay Yayınları "Karanlık hep vardır, çabalayan ışıktır." Sürekli değişiyor ama hep kendisi kalıyor. Özüne yaradılışına uygun yaşıyor. Zevalden kemale, kemalden zevale.
(13)

Büyüyenay dedik adımıza… bir dua gibi…

Ay ile insan ve insanı kuşatan bütün değerler arasında ilgi kuruyoruz. İnsanla ay arasında sürekli bir etkinin varlığına inanıyoruz. İnsandan Ay’a, Ay’dan insana doğru sürekli ve kesintisiz bir bağın kurulmasından yanayız.

Çünkü Ay, varlığına asla yabancı unsurları katmadan daima kendi yaradılışının açılımlarını yaşıyor… Belli belirsiz olduğunda da kendi

si, olgunluğa erişip ihtişamıyla insanları büyülediğinde de yine kendisi. Bizler onu adlandırma kolayına düşerek hallerine isimler vermişiz; yeniay, hilal, ilkdördün, şişkinay, dolunay, sondördün…

Ve daima ders veriyor. En kemâl halinden küçüle küçüle bir hurma yaprağına, belli belirsiz bir hâle, bu halinden de gün be gün gelişerek hurma yaprağından hilale, hilalden yarımaya, ondan dolunaya varıyor. Adeta bir yetkinliğe ulaşma koşusunu, sabırla sürdürüyor. Bunu da, sessizce, azaldığında feryat figan etmeden, çoğaldığında da gurura kapılmadan, kibrin şamatalarına düşmeden yapıyor. Her hâlinin güzelliğini yaşıyor ve bıkıp usanmadan tüm varlığa hizmet ediyor. Sanki şöyle diyor: ey insan kardeşlerim, sıkıntıların, dünyanın halleri seni benim gibi incecik bir hâle koydu. Sabret… beni örnek al, başını bana doğru çevir, bana eşlik et. Yalnızca Yaradana güven, halin yeni hallerin habercisi olacaktır. Ve şöyle de diyor… Ben dolunayım, bu halimle güneş bende ortaya çıkıyor ve gecenin karanlığına büyülü ışıklarımı salıyorum. Bakanlar gözünü benden alamıyor. Kemal halindeyim. Ama ben bu halde gördüğün kadar kalacağım, gün be gün azalarak yokluğa dönüşeceğim. Sen de ey insan yükselişine böbürlenme, onları birer lütuf olarak düşün ve anla, gurura, kibire kapılma. Dünya varlıklarının hiçbirine kemal sürekli verilmemiştir. Yüce iradenin hükmüyle azalmamız, hatta azdan daha az olmamız artmamızın, çoktan daha çok olmamız da azalmamızın bir işareti. Ve daha ötesini göstererek, insanoğluna kendisi gibi her hâlinin güzelliğini keşfetmesini söylüyor. Ve Ay… Karanlık geceyi bıkmadan usanmadan aydınlatıyor. Hallerinin her biri bir ders: Bazen yeniay olur gözlere görünmez, sevgilisi güneşle birlikte doğar ve onunla birlikte batar. Hilal olur olanca zarafetiyle geceye umut verir, kubbeleri ve bayrağı süsler. Bu haliyle çocuğa benzetilir, gelecek ümididir. Ve dolunaydır… güzelliğin ölçüsü olur, gençliği simgeler. İnsan yüzünün güzelliğinin bir işareti, delili olur. Sonra zamanın geçmesiyle biraz şekli değişecek bu haliyle de yaşlılığa benzetilecektir. Bellidir artık sevgiliye kavuşacaktır. Bir müddet sonra yine yeniay, hilal, dolunay olacaktır. Tüm insanlık macerasına eşlik edecektir. Kutlu kitap O’ndan sık sık söz eder, övgüyle “nurlu ay” diye bahseder. O’nu yaradılışın hak ve hikmet göstergesi, işareti, delili sayar. O’nun, kutlu ayın ve günlerin habercisi olarak, hesap ölçüsü (Nişane- hisap) kılındığını söyler. Peygamberlere yaradılışın diliyle yol gösteren de O’dur.

Çocuk Yusuf’ta rüya şeklinde tecelli etti. Geleceği haber verdi. Rüya diliyle “ay, güneş ve yıldızlarla birlikte kendisine secde etmişlerdi.” Baba Yakub onu yorumlayacak, rüya bir vaat olacak, yaşananlara teselli olacak, Yusuf’u Yusuf yapacak, Yusuf adım adım rüyasına varacaktır. Ve insanlığa “kıssaların en güzeli” hediye edilecektir. Sade bu kadar mı? Hazreti İbrahim’e de doğru yolu, hakikati o gösterecektir. Ay, güneş ve yıldız kardeşleriyle birlikte ağız birliği ederek İbrahim’in yönünü hakikate döndürecektir. Batarak, varlığını ortadan kaldırarak. Ve kainatın Efendisi de mucizesini onda gösterecektir. Pak yüzeyine O’nun pak ruhundan bir iz düşecektir. Ay her haliyle insanoğlunun oluşturduğu kültür dünyasının, edebiyatın, sanatın da, çekim merkezi… Onsuz sanat ve edebiyat ve onsuz düşünce, ışığı kaybetmek, sevinci yitirmek gibi bir şey. Ve ay dürüsttür. Güneşten aldığını sadakatle varlığa sunar. Ve cesurdur… Karanlık korkusu salmaz, ışığını esirgemez. Karanlığa kol kanat gerer. Bu yüzden, halk inanışı, masal dünyası onu cesaretin sembolü olmakla onurlandırmış. Onunla savaşanlar, mücadele edenler de oldu. Başta Roma İmparatoru Caligula ve diğerleri… Ay’ın gülüp geçtiğine şahidiz…

Bizler Ay’dan ilham alarak adımıza Büyüyenay dedik…

Medeniyetimizi taşıyan bütün eserlerin her biri bizim için birer kültür hazinesidir. Kimileri unutulmuş, kimileri unutturulmuş, kimileri de mütevazılığından görünmez olmuşlar. Işığını, ilhamını, enerjisini insanlığın temel, vazgeçilmez değerlerinden, erdemlerinden alan bütün bu eserlere gönülden bağlıyız. Büyüyenay yapabildiği kadar bu hazinelere taliptir.

İnsanlığın ortak kültür mirasına katkı derecesi ne olursa olsun bizim için insanlık medeniyetinin ortak hazinesi olan bütün eserler ilgimizin, bağlılığımız çekim alanındadır: Yeni dünyalar vadeden, özenle taze yapılar kuran eserler kadar, halihazırı anlatan, onu anlaşılır kılan, algı kapılarını aralayan eserler de. Bilgi verenler de, bilinç verenler de. Yaşama sevinci veren, merhameti harflerine varıncaya kadar içselleştirmiş, teorinin gerilimini, pratiğin vurdumduymazlığını ve neşesini mayasına, hamuruna katmış eserler. Baharı müjdeleyenler kadar, kışı duyuranlar da. Ay… Büyüyenay dedik adımıza. İstiyoruz ki çıkaracağımız eserleri onun halesi kuşatsın… İstedik ki nasıl O, karanlık geceyi aydınlatıyor ve karanlığa kendini siper ediyorsa, güzel hallerini sunuyorsa, çıkaracağımız eserlere de ondan bir iz düşsün, vereceği bilinçle zihinlere ışık düşürsün, hikmetlerle gönülleri aydınlatsın. Karanlığı gülümsemeye, ümitsizliği ümide, yalnızlığı dostluğa dönüştürsün. Eserlerimiz karanlıkları ay gibi aydınlatsın, ruhlara neşe, güven ve ilham versin. Ve Büyüyenay dedik adımıza. Bir dua gibi…

YakındaFilibeli Ahmed Hilmi’den 23. KitapMüslümanlık, Türklük ve Siyonizme Dair YazılarHazırlayan: Eren YavuzBugün birta...
22/07/2024

Yakında
Filibeli Ahmed Hilmi’den 23. Kitap
Müslümanlık, Türklük ve Siyonizme Dair Yazılar
Hazırlayan: Eren Yavuz
Bugün birtakım olaylar ortaya çıktıkça nükseden tartışma konuları yaklaşık 120 yıl önce de tartışılmış.

YakındaFilibeli Ahmed Hilmi’den 23. KitapMüslümanlık, Türklük ve Siyonizme Dair YazılarHazırlayan: Eren YavuzBugün birta...
22/07/2024

Yakında
Filibeli Ahmed Hilmi’den 23. Kitap
Müslümanlık, Türklük ve Siyonizme Dair Yazılar
Hazırlayan: Eren Yavuz

Bugün birtakım olaylar ortaya çıktıkça nükseden tartışma konuları yaklaşık 120 yıl önce de tartışılmış.

Yeni kitabımız:Tahir Harîmî Balcıoğlu’ndanKarnak Mabedi’nde Bir Gece-Tarih İçerisinde İlmin Seyri-Yayına Hazırlayan: Ere...
06/07/2024

Yeni kitabımız:
Tahir Harîmî Balcıoğlu’ndan
Karnak Mabedi’nde Bir Gece
-Tarih İçerisinde İlmin Seyri-
Yayına Hazırlayan: Eren Yavuz
https://www.buyuyenay.com/karnak-mabedi-nde-bir-gece

Tahir Harîmî’nin yıllar sonra savaş esiri olarak döneceği Mısır’a ilk ziyareti 1912’de öğrencilik yıllarına rastlar. Elmalılı Hamdi Yazır’ın tavsiyesiyle 1912 yılında Mısır’a gitmiş ve Câmiü’l-Ezher’de iki sene müddetince yüksek İslâm ilimleri eğitimi görmüştür. Karnak Mabedi’nde Bir Gece, Tahir Harîmî’nin Mısır’daki öğrencilik zamanlarının bir mahsulüdür. Müellifimiz, 1912 yılında bazı dostlarının vesilesiyle Kahire Ruhiyun Cemiyeti’ne girmiş ve yine o cemiyetin üyelerinden biriyle Karnak Mabedi’ni ziyaret etmiştir. Bu ziyareti üzerine, Karnak’ın tarihini, yapısını, dönemin inanç özelliklerini, bu tapınaktaki ritüellerin neler olduğunu, bu ritüellere âdeta şahit olmuş bir üslupla anlatarak Karnak Mabedi’nde Bir Gece’yi kaleme almıştır.
Eserde; Karnak Mabedi’nde bir araya gelen geçmişin büyük âlim ve filozofları ilmin tarihî seyrini ve tekâmülünü tartışırlar, fikirlerini ileri sürerler. Karnak Mabedi’nde Bir Gece, bu açıdan ilme teolojik ve felsefî yaklaşımın bir örneği olarak bir nevi ilimler tarihidir. Kitabın diğer bir önemli özelliği ise modern spiritüalizmin kurucusu Allan Kardec’in düşüncelerinden belirgin izler taşıması ve Türk edebiyatında spiritüalizmin tesirlerini taşıyan metinlerden biri olmasıdır.
Eser 1938'de ilk defa “Karnak Mabedi’nde Bir Gece” başlığı ile Balıkesir'de yayınlanmıştır. Eserin biri matbu ve üçü yazma olmak üzere dört nüshası bulunmaktadır. İlk üç nüsha Tahir Harîmî’nin kendi el yazısı ve Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmıştır. Bu nüshalar, asıl eseri zaman içerisinde meydana getiren müsveddeler halindedir. Nüshalardan ikisi 1933 ve 1937 tarihli iken bir nüshada ise tarih bulunmamaktadır.
Çalışma yayına hazırlanırken üç yazma ve bir matbu nüsha karşılaştırıldı, aralarındaki ifade farkları metne yansıtılarak tek bir metin oluşturuldu ve metnin diline müdahale edilmedi.

Yeni kitabımız:Tahir Harîmî Balcıoğlu’ndanKarnak Mabedi’nde Bir Gece-Tarih İçerisinde İlmin Seyri-Yayına Hazırlayan: Ere...
06/07/2024

Yeni kitabımız:
Tahir Harîmî Balcıoğlu’ndan
Karnak Mabedi’nde Bir Gece
-Tarih İçerisinde İlmin Seyri-
Yayına Hazırlayan: Eren Yavuz

https://www.buyuyenay.com/karnak-mabedi-nde-bir-gece

Tahir Harîmî’nin yıllar sonra savaş esiri olarak döneceği Mısır’a ilk ziyareti 1912’de öğrencilik yıllarına rastlar. Elmalılı Hamdi Yazır’ın tavsiyesiyle 1912 yılında Mısır’a gitmiş ve Câmiü’l-Ezher’de iki sene müddetince yüksek İslâm ilimleri eğitimi görmüştür. Karnak Mabedi’nde Bir Gece, Tahir Harîmî’nin Mısır’daki öğrencilik zamanlarının bir mahsulüdür. Müellifimiz, 1912 yılında bazı dostlarının vesilesiyle Kahire Ruhiyun Cemiyeti’ne girmiş ve yine o cemiyetin üyelerinden biriyle Karnak Mabedi’ni ziyaret etmiştir. Bu ziyareti üzerine, Karnak’ın tarihini, yapısını, dönemin inanç özelliklerini, bu tapınaktaki ritüellerin neler olduğunu, bu ritüellere âdeta şahit olmuş bir üslupla anlatarak Karnak Mabedi’nde Bir Gece’yi kaleme almıştır.

Eserde; Karnak Mabedi’nde bir araya gelen geçmişin büyük âlim ve filozofları ilmin tarihî seyrini ve tekâmülünü tartışırlar, fikirlerini ileri sürerler. Karnak Mabedi’nde Bir Gece, bu açıdan ilme teolojik ve felsefî yaklaşımın bir örneği olarak bir nevi ilimler tarihidir. Kitabın diğer bir önemli özelliği ise modern spiritüalizmin kurucusu Allan Kardec’in düşüncelerinden belirgin izler taşıması ve Türk edebiyatında spiritüalizmin tesirlerini taşıyan metinlerden biri olmasıdır.

Eser 1938'de ilk defa “Karnak Mabedi’nde Bir Gece” başlığı ile Balıkesir'de yayınlanmıştır. Eserin biri matbu ve üçü yazma olmak üzere dört nüshası bulunmaktadır. İlk üç nüsha Tahir Harîmî’nin kendi el yazısı ve Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmıştır. Bu nüshalar, asıl eseri zaman içerisinde meydana getiren müsveddeler halindedir. Nüshalardan ikisi 1933 ve 1937 tarihli iken bir nüshada ise tarih bulunmamaktadır. 

Çalışma yayına hazırlanırken üç yazma ve bir matbu nüsha karşılaştırıldı, aralarındaki ifade farkları metne yansıtılarak tek bir metin oluşturuldu ve metnin diline müdahale edilmedi.

Yeni kitabımız:Sadeddin Nüzhet Ergun’dan Cenab Şahabeddin Notlandırarak Hazırlayan: Mustafa Zahit Öner https://www.buyuy...
04/07/2024

Yeni kitabımız:
Sadeddin Nüzhet Ergun’dan
Cenab Şahabeddin
Notlandırarak Hazırlayan: Mustafa Zahit Öner
https://www.buyuyenay.com/cenab-sahabeddin

Yılmaz Öztuna tarafından “Fuad Köprülü’den sonra Türk Edebiyat Tarihi sahasında yetişen en büyük âlim olarak” görülen Sadeddin Nüzhet Ergun’un kaleme aldığı bu çalışma, gerek şiirleri gerekse de nesir alanındaki eserleriyle Türk Edebiyatı’nın önemli kalemlerinden biri olan Cenab Şahabeddin’in hem hayatının bütün cepheleriyle tenkidî bir nazarla ele alınarak yazıldığı hem de şiirlerinin bir kısmının derlendiği ilk eser olma özelliği taşımaktadır.
Cenab Şahabeddin, Servet-i Fünûn topluluğuna sonradan katılmış olmakla birlikte bu topluluğun zaman içerisinde netlik kazanacak ilkelerinin ve estetik anlayışının belirlenmesinde en büyük katkıyı sağlayanlardan biri olmuştur. Ancak bugün için hem nesrinin hem de nazmının dili ağır, eskimiş ve hatta unutulmuş olsa da Abdülhak Hâmid ve Recaizâde Ekrem’den sonra Türk şiirinde en büyük yeniliği yapmanın yanında Süleyman Nazif’le beraber nesir lisanına kuvvetli bir âhenk verebilmiş ve Osmanlı Türkçesinin en mütekâmil nesrini vücuda getirmiştir.
Her iki türde de böylesine kuvvetli kalem sahibi bir simanın hayatını ciddî şekilde tetkik ve tenkit eden Sadeddin Nüzhet Bey’in şu cümleleri Cenab’ı tarif için kâfîdir:
"...bütün bu menfî ve zayıf taraflarına rağmen kelime ve zekâ oyunlarıyla, hatta tablolarıyla muhakkak ki Cenab, Türk Edebiyatı’nın en kuvvetli bir şahsiyetidir. Okuduğunu kavramış ve bunun neticesi olarak terkipler, tahliller yapabilmiştir. Nesrinde bir fevkalâdelik vardır. Cenab, ne Garp nâsirlerinin ne de Şark münşîlerinin doğrudan doğruya mukallidi olarak kalmamış, yazılarında mümtaz bir şahsiyet göstermeye muvaffak olmuştur...
Cenab nazım sahasında da muvaffakiyet gösteren bir sanatkârdır. Her yeni manzumesinde daima olgunlaşan bir üslup göze çarpar. Aruz veznini hakkıyla şiire tatbik edememekle beraber derunî âhenk itibarıyla pürüzsüz manzumeler vücuda getirebilmiştir. Cenab’taki hayal kudreti ise inkâr edilemeyecek kadar meydandadır. Yalnız şiirlerinin her mısraına aynı güzelliği verememiştir. Onun kuvvetli bir beyti yanında sönük birtakım hayalleri ihtiva eden mısralarına da tesadüf edilir..."

Yeni kitabımız:Sadeddin Nüzhet Ergun’dan Cenab Şahabeddin Notlandırarak Hazırlayan: Mustafa Zahit Öner https://www.buyuy...
04/07/2024

Yeni kitabımız:
Sadeddin Nüzhet Ergun’dan 
Cenab Şahabeddin 
Notlandırarak Hazırlayan: Mustafa Zahit Öner

https://www.buyuyenay.com/cenab-sahabeddin

Yılmaz Öztuna tarafından “Fuad Köprülü’den sonra Türk Edebiyat Tarihi sahasında yetişen en büyük âlim olarak” görülen Sadeddin Nüzhet Ergun’un kaleme aldığı bu çalışma, gerek şiirleri gerekse de nesir alanındaki eserleriyle Türk Edebiyatı’nın önemli kalemlerinden biri olan Cenab Şahabeddin’in hem hayatının bütün cepheleriyle tenkidî bir nazarla ele alınarak yazıldığı hem de şiirlerinin bir kısmının derlendiği ilk eser olma özelliği taşımaktadır.

Cenab Şahabeddin, Servet-i Fünûn topluluğuna sonradan katılmış olmakla birlikte bu topluluğun zaman içerisinde netlik kazanacak ilkelerinin ve estetik anlayışının belirlenmesinde en büyük katkıyı sağlayanlardan biri olmuştur. Ancak bugün için hem nesrinin hem de nazmının dili ağır, eskimiş ve hatta unutulmuş olsa da Abdülhak Hâmid ve Recaizâde Ekrem’den sonra Türk şiirinde en büyük yeniliği yapmanın yanında Süleyman Nazif’le beraber nesir lisanına kuvvetli bir âhenk verebilmiş ve Osmanlı Türkçesinin en mütekâmil nesrini vücuda getirmiştir.

Her iki türde de böylesine kuvvetli kalem sahibi bir simanın hayatını ciddî şekilde tetkik ve tenkit eden Sadeddin Nüzhet Bey’in şu cümleleri Cenab’ı tarif için kâfîdir:

"...bütün bu menfî ve zayıf taraflarına rağmen kelime ve zekâ oyunlarıyla, hatta tablolarıyla muhakkak ki Cenab, Türk Edebiyatı’nın en kuvvetli bir şahsiyetidir. Okuduğunu kavramış ve bunun neticesi olarak terkipler, tahliller yapabilmiştir. Nesrinde bir fevkalâdelik vardır. Cenab, ne Garp nâsirlerinin ne de Şark münşîlerinin doğrudan doğruya mukallidi olarak kalmamış, yazılarında mümtaz bir şahsiyet göstermeye muvaffak olmuştur... 

Cenab nazım sahasında da muvaffakiyet gösteren bir sanatkârdır. Her yeni manzumesinde daima olgunlaşan bir üslup göze çarpar. Aruz veznini hakkıyla şiire tatbik edememekle beraber derunî âhenk itibarıyla pürüzsüz manzumeler vücuda getirebilmiştir....

Yeni KitabımızEarl Percy (Lord Warkworth)’denAsya Türkiye’si Yükseklerinde-Dağları, Ovaları ve Yaylalarıyla Bir Baştan Ö...
29/06/2024

Yeni Kitabımız

Earl Percy (Lord Warkworth)’den

Asya Türkiye’si Yükseklerinde

-Dağları, Ovaları ve Yaylalarıyla Bir Baştan Öbür Uca Anadolu (1899-1900)-

(İstanbul, Eskişehir, Konya, Bor, Niğde, Nevşehir, Maraş, Kayseri, Kâhta, Malatya, Harput, Bingöl, Muş, Bitlis, Van, Hakkâri)

(Earl Percy’nin Kendi Fotoğraflarıyla)

Açıklayıcı Notlar Eşliğinde İngilizceden Çeviren: Yusuf Yazar

1699 Osmanlı Devleti için bir gündönümü gibi değerlendirilir genellikle. Osmanlı Devleti’nin dünya kamuoyunda olduğu kadar iç kamuoyunda da var olan imajı değişmiş, hâkim göstergeler tepetaklak olmuş, askerî alanda genel kuralmış gibi görünen galibiyetler nâdir hâle gelmiş, ayaklar baş olmasa da başa yön verir bir tehdit kaynağı hâline gelmiş, Osmanlı idarî aklı çareyi, Batıdan mülhem ve Batılıların empoze ettiği reformlarda görür olmuştur; ilerleyen yıllar ise bu reformların da Osmanlı için çalan çanların tercümanı olmaktan başka bir işlevi olmadığını görünür kılacaktır.  

1768-74 Türk-Rus Savaşı sonrası imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile 1877-78 Türk-Rus Savaşı sonrası imzalanan Berlin Antlaşması'nın, Rus İmparatorluğu’na Osmanlı coğrafyasındaki Ortodoks Hristiyanların hâmisi olma hak ve sıfatını kazandırmıştı. Bu gelişme Balkanlar’da olduğu kadar Anadolu’da da gayri-Müslim topluluklarda bağımsızlıkçı ve ayrılıkçı eğilimleri besleyip hareketlendirmiş ve o vakte kadar millet-i sâdıka olarak görülen Ortodoks Ermeni toplumunu olduğu kadar, nüfus olarak daha küçük bir topluluk olan Nestûrîleri de Rusya’nın destek ve teşviki ile isyan noktasına getirmişti. 

1894-96 Ermeni Ayaklanmalarının vuku bulduğu günlerin akabinde başka birçokları gibi İngiliz siyasetçi Earl Percy de bu ayaklanmalarda Ermeni toplulukların, Rusların Osmanlı topraklarından parçalar koparıp ilhak ya da kendi nüfuz alanlarına katma politikası çerçevesinde provoke edilmelerinden endişelidir. Büyük ölçüde bu endişe ile yerinde gözlem amacıyla Percy, Anadolu topraklarında 1897 ve 1899 yıllarında farklı iki ayrı güzergâh üzerinden uzun süren iki seyahat gerçekleştirir. Seyahatleri sonrasında gözlemlerini ve ilgili yorumlarını bir seyahatname yazarak ilgililerle ve kamuoyuyla paylaşır...

Yeni KitabımızEarl Percy (Lord Warkworth)’denAsya Türkiye’si Yükseklerinde-Dağları, Ovaları ve Yaylalarıyla Bir Baştan Ö...
29/06/2024

Yeni Kitabımız
Earl Percy (Lord Warkworth)’den
Asya Türkiye’si Yükseklerinde
-Dağları, Ovaları ve Yaylalarıyla Bir Baştan Öbür Uca Anadolu (1899-1900)-
(İstanbul, Eskişehir, Konya, Bor, Niğde, Nevşehir, Maraş, Kayseri, Kâhta, Malatya, Harput, Bingöl, Muş, Bitlis, Van, Hakkâri)
(Earl Percy’nin Kendi Fotoğraflarıyla)
Açıklayıcı Notlar Eşliğinde İngilizceden Çeviren: Yusuf Yazar

1699 Osmanlı Devleti için bir gündönümü gibi değerlendirilir genellikle. Osmanlı Devleti’nin dünya kamuoyunda olduğu kadar iç kamuoyunda da var olan imajı değişmiş, hâkim göstergeler tepetaklak olmuş, askerî alanda genel kuralmış gibi görünen galibiyetler nâdir hâle gelmiş, ayaklar baş olmasa da başa yön verir bir tehdit kaynağı hâline gelmiş, Osmanlı idarî aklı çareyi, Batıdan mülhem ve Batılıların empoze ettiği reformlarda görür olmuştur; ilerleyen yıllar ise bu reformların da Osmanlı için çalan çanların tercümanı olmaktan başka bir işlevi olmadığını görünür kılacaktır.
1768-74 Türk-Rus Savaşı sonrası imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile 1877-78 Türk-Rus Savaşı sonrası imzalanan Berlin Antlaşması'nın, Rus İmparatorluğu’na Osmanlı coğrafyasındaki Ortodoks Hristiyanların hâmisi olma hak ve sıfatını kazandırmıştı. Bu gelişme Balkanlar’da olduğu kadar Anadolu’da da gayri-Müslim topluluklarda bağımsızlıkçı ve ayrılıkçı eğilimleri besleyip hareketlendirmiş ve o vakte kadar millet-i sâdıka olarak görülen Ortodoks Ermeni toplumunu olduğu kadar, nüfus olarak daha küçük bir topluluk olan Nestûrîleri de Rusya’nın destek ve teşviki ile isyan noktasına getirmişti.

1894-96 Ermeni Ayaklanmalarının vuku bulduğu günlerin akabinde başka birçokları gibi İngiliz siyasetçi Earl Percy de bu ayaklanmalarda Ermeni toplulukların, Rusların Osmanlı topraklarından parçalar koparıp ilhak ya da kendi nüfuz alanlarına katma politikası çerçevesinde provoke edilmelerinden endişelidir. Büyük ölçüde bu endişe ile yerinde gözlem amacıyla Percy, Anadolu topraklarında 1897 ve 1899 yıllarında farklı iki ayrı güzergâh üzerinden uzun süren iki seyahat gerçekleştirir. Seyahatleri sonrasında gözlemlerini ve ilgili yorumlarını bir seyahatname yazarak ilgililerle ve kamuoyuyla paylaşır.

Bu kitap, Percy’nin 1899-1900 yılında yola çıkıp aylarca sürmüş olan, Ermeni ve Nestûrî toplulukların bulunduğu yerlere uğramaya özen gösterdiği seyahati sırasındaki gözlemlerine ve söz konusu topluluklara dair düşünce ve önerilerine yer vermiş olduğu seyahatnamenin çevirisidir. Bu çalışmanın, Birinci Dünya Savaşı öncesi bizim kendi onulmaz durumumuzu anlamamıza olduğu kadar, Ermeni ve Nestûrî entelektüellerin de o dönemde kendilerinin, Batılı güçler (özellikle Ruslar) tarafından kendi siyasî menfaatleri için nasıl yanlış, haksız ve kaçınılmaz olarak da zor bir konuma yönlendirilmiş ve düşürülmüş olduklarının bilincine varmalarına da katkı yapacağına inanıyoruz.

Yeni Kitabımız:Âlim Kahraman’dan Edebiyat, İnsan ve İslâm Sınırları Aşan Yolculuklar https://www.buyuyenay.com/edebiyat-...
27/06/2024

Yeni Kitabımız:
Âlim Kahraman’dan
Edebiyat, İnsan ve İslâm
Sınırları Aşan Yolculuklar
https://www.buyuyenay.com/edebiyat-insan-ve-islam-sinirlari-asan-yolculuklar

Bu dünyada bir yolcudur insan.
Her yolculuk bir keşiftir.

Göz artık ezberlediği görüntülerden kurtulur. Her an yeniden biçimlenen, bu haliyle insanı sürekli şaşırtan, iç âleminde tazelenmeler ve açılımlar yaşatan görünümler içine girer.
Şimdi “sanal” diye bir kelime var dilimizde; hayalî bir âlemde geziyoruz artık, oraya yerleşmişiz adeta. Eskiden bu yoktu, hayalî yolculuklara daha çok kitapların dünyasında çıkılırdı. İnsanlar, oturdukları yerde, uzun keşif yolculuklarına çıkarlardı. Roman, öykü kahramanlarıyla tanışırlardı. Onların içinde, gerçek dünyadakilerden daha sıcak duygularla bağlandıkları arkadaşları olurdu.
Bu kitabın içindeki yazılar da benim yazı yoluyla yaptığım bazı yolculukları içeriyor.

Rusya’da bir hayli gezmişim mesela: Daha çok klasik Rus edebiyatının yazarlarına ait eserler sayesinde! Goethe dolayısıyla Alman edebiyatına açıldım. Puşkin ve Goethe’nin İslâm inancı ve medeniyetine duydukları ilgi benim derinleşmeye çalıştığım, iğneyle kuyu kazarcasına üzerinde ısrar ettiğim meseleler olmuştu.
Sonra Cezayir’e düştü yolum; Ahmet bin Bella’nın ana dilini otuz yaşından sonra öğrenmek durumunda kaldığını öğrendim. Malezya’ya kadar gittim, pirinç tarlalarında çalışanlarla beraber oldum suların içinde. Hasat zamanı tiakları kovaladım, rızıklarından olmasın o insanlar diye.

Yakın bir zaman önce, şairler ve seyyahlarla beraber bir Kudüs yolculuğuna çıktım. Dar hatlı eski bir tren yolundan yüzyılın başındaki Kudüs’e vardım. Orada yaşadım bir süre. Geçmişte bu kentte bulunan Osmanlı idarecilerinin yaşadıklarına tanıklık ettim. Zeytindağı’na çıkıp oradan Kubbetüssahra’yı, Mescid-i Aksa’yı, topluca göz önünde duran Harem-i Şerif’i seyrettim.
Hepsi ayrı bir “yolculuk” olan bu yazıları bir araya getiriyor bu kitap. Sizleri de, hayalen bile olsa, sınırları aşan o yolculuklara davet ediyor. Ufuklara doğru yürümeye...

Hacı Bayram Veli dilinden "Bayram o bayram ola" temennisiyle Kurban bayramımız kutlu olsun.
16/06/2024

Hacı Bayram Veli dilinden "Bayram o bayram ola" temennisiyle Kurban bayramımız kutlu olsun.

Yeni KitabımızHatice Ebrar Akbulut’tanİncelmiş Vakitlerhttps://www.buyuyenay.com/incelmis-vakitler“Güzelin Serzenişi” ad...
13/06/2024

Yeni Kitabımız
Hatice Ebrar Akbulut’tan
İncelmiş Vakitler

https://www.buyuyenay.com/incelmis-vakitler

“Güzelin Serzenişi” adlı ilk deneme kitabıyla, güzellik, benlik, kendilik, yürüyüş, hakikat, hayat gibi varlığımıza dair temel konularda ufuk açıcı metinlerini paylaşan Hatice Ebrar Akbulut, “İncelmiş Vakitler”de de arayışlarına devam ediyor. Hayat muammasını iç varlığımızdan dışa, dıştan da içe doğru geçişlerle; kelimeler, cümlelerle ve nihayet bir bütünlüğe kavuşan deneme diliyle yakalamaya çalışıyor.

Vakit ya da zaman insanla şekilleniyor; adeta onunla ete kemiğe bürünüyor. Vakit insanı terbiye ediyor, insan da sorumluluk sahibi bir varlık olarak vakti anbean işliyor. “İncelmiş Vakitler” her bir yazısıyla bu duyarlılığı yakalamak, onun bilincine ulaşmak istiyor.
***

“Anlayan harekete geçer. Anlayanın sükûtu derindir çünkü sözü, hissiyatı ve düşüncesi eylem hâline gelmiştir. Anlamak ne kadar zahmetliyse bir hissi, bir düşünceyi anlayan insanın onu dile getirmesi de o kadar zordur. Çünkü anlam sadeleşmektir ve bir şey ne kadar sadeleşirse o kadar girift hâle gelir.

***

Okumaktan mânâ okunanları süzgeçten geçirebilme, kritik edebilme ve eleştiri kabiliyetini geliştirmedir. Düşünen okur yazmadan, not almadan, okuduklarını anlamlı bir metne dökmeden yapamaz. Yazı tabiatı itibariyle karmaşıktır. Yazının karmaşasından kurtulup bir kenara yazalım diye der-kenâr demişler. Der-kenâr okurun anlam durağıdır.”

Yeni KitabımızHatice Ebrar Akbulut’tan İncelmiş Vakitlerhttps://www.buyuyenay.com/incelmis-vakitler“Güzelin Serzenişi” a...
13/06/2024

Yeni Kitabımız
Hatice Ebrar Akbulut’tan İncelmiş Vakitler
https://www.buyuyenay.com/incelmis-vakitler

“Güzelin Serzenişi” adlı ilk deneme kitabıyla, güzellik, benlik, kendilik, yürüyüş, hakikat, hayat gibi varlığımıza dair temel konularda ufuk açıcı metinlerini paylaşan Hatice Ebrar Akbulut, “İncelmiş Vakitler”de de arayışlarına devam ediyor. Hayat muammasını iç varlığımızdan dışa, dıştan da içe doğru geçişlerle; kelimeler, cümlelerle ve nihayet bir bütünlüğe kavuşan deneme diliyle yakalamaya çalışıyor.

Vakit ya da zaman insanla şekilleniyor; adeta onunla ete kemiğe bürünüyor. Vakit insanı terbiye ediyor, insan da sorumluluk sahibi bir varlık olarak vakti anbean işliyor. “İncelmiş Vakitler” her bir yazısıyla bu duyarlılığı yakalamak, onun bilincine ulaşmak istiyor.

***

“Anlayan harekete geçer. Anlayanın sükûtu derindir çünkü sözü, hissiyatı ve düşüncesi eylem hâline gelmiştir. Anlamak ne kadar zahmetliyse bir hissi, bir düşünceyi anlayan insanın onu dile getirmesi de o kadar zordur. Çünkü anlam sadeleşmektir ve bir şey ne kadar sadeleşirse o kadar girift hâle gelir. 

***

Okumaktan mânâ okunanları süzgeçten geçirebilme, kritik edebilme ve eleştiri kabiliyetini geliştirmedir. Düşünen okur yazmadan, not almadan, okuduklarını anlamlı bir metne dökmeden yapamaz. Yazı tabiatı itibariyle karmaşıktır. Yazının karmaşasından kurtulup bir kenara yazalım diye der-kenâr demişler. Der-kenâr okurun anlam durağıdır.”

09/06/2024
Yeni KitabımızAkşehirlizâde Ali Haydar Bey’denHikmet MertebeleriMerâsıdu’l-Hikem-Hz. Ali’den Öğütler-Yayına Hazırlayanla...
06/06/2024

Yeni Kitabımız
Akşehirlizâde Ali Haydar Bey’den
Hikmet Mertebeleri
Merâsıdu’l-Hikem
-Hz. Ali’den Öğütler-
Yayına Hazırlayanlar: Mehmet Yavuz • Mehmet Atalay
https://www.buyuyenay.com/hikmet-mertebeleri-merasidu-l-hikem

İslamın dördüncü halifesi Hz. Ali (v. 40/661), İslâm dünyasının en önemli şahsiyetlerinden biridir. Onun, öncelikle katıldığı bütün savaşlarda gösterdiği kahramanlıkları olmak üzere ilim, takva, ihlas, samimiyet, fedakârlık, şefkat ve şecaat gibi yüksek insani ve ahlâkî özellikleri bakımından müstesna bir mevkiye sahip bulunduğu, Kur’an ve sünneti en iyi bilenlerden biri olduğu hususunda ilgili bütün kaynaklar görüş birliği içindedirler. Hz. Ali, aynı zamanda iyi bir hatip ve güçlü bir edebî kişiliğe sahiptir. O, bu ve benzeri vasıfları sebebiyle Türk düşünce dünyasını etkilemiş, dolayısıyla tarih içerisinde Türk kültürü ve edebiyatında da önemli bir yere sahip olmuştur. Onun, gerek mensur ve gerekse manzum sözleri belirgin bir biçimde yazılı ve sözlü edebiyatımıza aksetmiştir. Nitekim onun farklı konulardaki konuşmaları, hutbeleri, hikmetli sözleri, nasihatleri, mektupları, duaları ve şiirleri ayrı ayrı eserlerde derlenerek bir araya getirilmiş ve böylece kendisinden sonraki nesillere aktarılmıştır.
Arap ve Fars edebiyatlarında olduğu gibi, Türk edebiyatında da Hz. Ali’nin hikmetli sözlerinden oluşan birçok eser kaleme alınmıştır. Bu eserler manzum veya mensur olarak Türkçeye çevrilmiş ve şerhleri yapılmıştır. Bunlardan biri de Akşehirlizâde Ali Haydar Bey’in (1847-1915) derlediği ve Merâsıdu’l-Hikem adını verdiği eserdir. Ali Haydar Bey’in bu eseri, Hz. Ali’nin özlü sözlerinden yaptığı derlemenin tercüme ve şerhinden ibarettir. 1881'de kaleme alınan bu eser, Osmanlı harfleriyle Manisa’da 1882'de basılmıştır. Elinizdeki kitap hazırlanırken bu nüsha esas alınmıştır.
Müellif, eserini Arapça alfabenin 29 harfine göre bölümlere ayırmış ve bu bölümlerden her birine Mersad adını vermiştir. Kitapta Hz. Ali’nin 275 adet veciz sözü yer almıştır. Müellif, Hz. Ali’nin sözlerini şerhederken Arapça, Farsça ve Türkçe şiirlere ve mesellere de yer vermiştir.

Yeni KitabımızAkşehirlizâde Ali Haydar Bey’denHikmet MertebeleriMerâsıdu’l-Hikem-Hz. Ali’den Öğütler-Yayına Hazırlayanla...
06/06/2024

Yeni Kitabımız
Akşehirlizâde Ali Haydar Bey’den
Hikmet Mertebeleri
Merâsıdu’l-Hikem
-Hz. Ali’den Öğütler-
Yayına Hazırlayanlar: Mehmet Yavuz • Mehmet Atalay

https://www.buyuyenay.com/hikmet-mertebeleri-merasidu-l-hikem

İslamın dördüncü halifesi Hz. Ali (v. 40/661), İslâm dünyasının en önemli şahsiyetlerinden biridir. Onun, öncelikle katıldığı bütün savaşlarda gösterdiği kahramanlıkları olmak üzere ilim, takva, ihlas, samimiyet, fedakârlık, şefkat ve şecaat gibi yüksek insani ve ahlâkî özellikleri bakımından müstesna bir mevkiye sahip bulunduğu, Kur’an ve sünneti en iyi bilenlerden biri olduğu hususunda ilgili bütün kaynaklar görüş birliği içindedirler. Hz. Ali, aynı zamanda iyi bir hatip ve güçlü bir edebî kişiliğe sahiptir. O, bu ve benzeri vasıfları sebebiyle Türk düşünce dünyasını etkilemiş, dolayısıyla tarih içerisinde Türk kültürü ve edebiyatında da önemli bir yere sahip olmuştur. Onun, gerek mensur ve gerekse manzum sözleri belirgin bir biçimde yazılı ve sözlü edebiyatımıza aksetmiştir. Nitekim onun farklı konulardaki konuşmaları, hutbeleri, hikmetli sözleri, nasihatleri, mektupları, duaları ve şiirleri ayrı ayrı eserlerde derlenerek bir araya getirilmiş ve böylece kendisinden sonraki nesillere aktarılmıştır.

Arap ve Fars edebiyatlarında olduğu gibi, Türk edebiyatında da Hz. Ali’nin hikmetli sözlerinden oluşan birçok eser kaleme alınmıştır. Bu eserler manzum veya mensur olarak Türkçeye çevrilmiş ve şerhleri yapılmıştır. Bunlardan biri de Akşehirlizâde Ali Haydar Bey’in (1847-1915) derlediği ve Merâsıdu’l-Hikem adını verdiği eserdir. Ali Haydar Bey’in bu eseri, Hz. Ali’nin özlü sözlerinden yaptığı derlemenin tercüme ve şerhinden ibarettir. 1881'de kaleme alınan bu eser, Osmanlı harfleriyle Manisa’da 1882'de basılmıştır. Elinizdeki kitap hazırlanırken bu nüsha esas alınmıştır. 

Müellif, eserini Arapça alfabenin 29 harfine göre bölümlere ayırmış ve bu bölümlerden her birine Mersad adını vermiştir. Kitapta Hz. Ali’nin 275 adet veciz sözü yer almıştır. Müellif, Hz. Ali’nin sözlerini şerhederken Arapça, Farsça ve Türkçe şiirlere ve mesellere de yer vermiştir.

Yeni kitabımızŞâh Velî Ayıntâbî'denİbnü’l-Vakt ve Ebü’l-Vakt-Bikru’l-Vakt fî Ma’rifeti Sülûki İbni’l-Vakt Ve Ebi’l-Vakt-...
02/06/2024

Yeni kitabımız
Şâh Velî Ayıntâbî'den
İbnü’l-Vakt ve Ebü’l-Vakt
-Bikru’l-Vakt fî Ma’rifeti Sülûki İbni’l-Vakt Ve Ebi’l-Vakt-
Yayına Hazırlayan: Hamide Ulupınar

Tasavvuf düşüncesinde vakt, "şimdiki zamanda (geçmiş ve gelecek zamanı dikkate almaksızın) kulun bulunduğu hal", "İnsan üzerinde hüküm sahibi olan bir şey", "Kulun istidadına bağlı ilâhi tecelli" olarak tanımlanmıştır. "İbnü'l-vakt" Arapça "vaktin oğlu" demek olup; tasavvufta, geçmiş ve gelecek endişesinden kurtulmuş, şimdiki ânı yaşayan sûfiler için kullanılan bir tabirdir. "Ebü'l-vakt" ise yine Arapça "vakte sahip, vaktin babası" demek olup; vaktin ve halin etkisi altında kalmayan sûfiler hakkında kullanılan bir tabirdir. İlki "telvin ehli" ikincisi de "temkin ehli"dir.
Bu eser, 16. yüzyıl Halvetiyye tarîkatı şeyhlerinden Şâh Velî Ayıntâbî’ye ait Bikru’l-Vakt fî Ma’rifeti Sülûki İbni’l-Vakt ve Ebi’l-Vakt isimli risâlenin tercümesi ve risâlede geçen tasavvufî kavramların tahlilinden meydana gelmektedir. Söz konusu risâle, İnşirâh Suresi’nin işarî tefsiri mahiyetinde kalbin makamlarını ibnü’l-vakt ve ebü’l-vakt terimleri ile açıklamak üzere kaleme alınmış olup; sâlikin mânevi yolculuğunun durakları olan sadr, kalp, ruh, sır, sırr-ı sır, sırr-ı hafî ve sırr-ı ahfâ makamları vakit kavramıyla izah edilmektedir.

Yeni kitabımızŞâh Velî Ayıntâbî'denİbnü’l-Vakt ve Ebü’l-Vakt-Bikru’l-Vakt fî Ma’rifeti Sülûki İbni’l-Vakt Ve Ebi’l-Vakt-...
02/06/2024

Yeni kitabımız
Şâh Velî Ayıntâbî'den
İbnü’l-Vakt ve Ebü’l-Vakt
-Bikru’l-Vakt fî Ma’rifeti Sülûki İbni’l-Vakt Ve Ebi’l-Vakt-
Yayına Hazırlayan: Hamide Ulupınar

Tasavvuf düşüncesinde vakt, "şimdiki zamanda (geçmiş ve gelecek zamanı dikkate almaksızın) kulun bulunduğu hal", "İnsan üzerinde hüküm sahibi olan bir şey", "Kulun istidadına bağlı ilâhi tecelli" olarak tanımlanmıştır. "İbnü'l-vakt" Arapça "vaktin oğlu" demek olup; tasavvufta, geçmiş ve gelecek endişesinden kurtulmuş, şimdiki ânı yaşayan sûfiler için kullanılan bir tabirdir. "Ebü'l-vakt" ise yine Arapça "vakte sahip, vaktin babası" demek olup; vaktin ve halin etkisi altında kalmayan sûfiler hakkında kullanılan bir tabirdir. İlki "telvin ehli" ikincisi de "temkin ehli"dir.

Bu eser, 16. yüzyıl Halvetiyye tarîkatı şeyhlerinden Şâh Velî Ayıntâbî’ye ait Bikru’l-Vakt fî Ma’rifeti Sülûki İbni’l-Vakt ve Ebi’l-Vakt isimli risâlenin tercümesi ve risâlede geçen tasavvufî kavramların tahlilinden meydana gelmektedir. Söz konusu risâle, İnşirâh Suresi’nin işarî tefsiri mahiyetinde kalbin makamlarını ibnü’l-vakt ve ebü’l-vakt terimleri ile açıklamak üzere kaleme alınmış olup; sâlikin mânevi yolculuğunun durakları olan sadr, kalp, ruh, sır, sırr-ı sır, sırr-ı hafî ve sırr-ı ahfâ makamları vakit kavramıyla izah edilmektedir.

Yakındaİlk şiir kitabımızCevdet Karal’danTanrının Kurduğu Saatler
29/05/2024

Yakında
İlk şiir kitabımız
Cevdet Karal’dan
Tanrının Kurduğu Saatler

Fethin 571. yılında Fatih Sultan Mehmed'e saygıyla...
28/05/2024

Fethin 571. yılında Fatih Sultan Mehmed'e saygıyla...

Yeni kitabımız:Ali Nazîmâ Bey’den derlenenKuşlar Kitabı-Renkli Kuş Çizimleriyle-Hazırlayan: Fatih Fırathttps://www.buyuy...
27/05/2024

Yeni kitabımız:
Ali Nazîmâ Bey’den derlenen
Kuşlar Kitabı
-Renkli Kuş Çizimleriyle-
Hazırlayan: Fatih Fırat
https://www.buyuyenay.com/kuslar-kitabi

Eğitime dair birçok eserin sahibi Ali Nazîmâ Bey (1861-1935) Maarif Dergisi’ndeki köşesinde 8 Ekim 1891-10 Mart 1892 tarihleri arasında kuşlara dair yazılar kaleme almıştır. Ağaçkakan, Baykuş, Bülbül, Cennet Kuşu, Deve Kuşu, Güvercin, Hüdhüd, Karga, Kartal, Kırlangıç, Kuğu, Küçük Kuşlar (Serçe Kuşu, Baştankara, İspinoz, Keten Kuşu, Saka Kuşu, Kanarya), Manşu (Penguen), Papağan, Pelikan, Sinek Kuşu, Sülün, Şahin, Tavus, Telli Turna hakkında her biri ayrı ayrı yazdığı yazılar bize tabiatın belki de en sevimli varlıkları hakkında bilgiler vermektedir. Bu yazıları tamamlaması açısında yine aynı dergide Keklik hakkında bir yazı kaleme alan Mehmet Rüşdü Bey’in bu yazısı da kitaba ilave edilmiştir.
Kuşlar Kitabı’nın ikinci bölümünde sizin için seçtiğimiz metinler yer almaktadır: Mevlânâ’dan Kuş ile Avcı, Tüccar ve Papağanı, Lâmiî Çelebi’den Tilki ile Keklik, kaynağı bilinmeyen Derviş ve Kuş, Sezai Karakoç’un Av Edebiyatı şiirinden bir bölüm ile Halil Cibran’dan küçük bir metin yer almaktadır. Kitabımız Güvercin Hikâyesi başlığını taşıyan bir Mevlid Hikâyesi ile son bulmaktadır.

Yeni kitabımız:Ali Nazîmâ Bey’den derlenenKuşlar Kitabı-Renkli Kuş Çimleriyle-Hazırlayan: Fatih Fırathttps://www.buyuyen...
27/05/2024

Yeni kitabımız:
Ali Nazîmâ Bey’den derlenen
Kuşlar Kitabı
-Renkli Kuş Çimleriyle-
Hazırlayan: Fatih Fırat
https://www.buyuyenay.com/kuslar-kitabi

Eğitime dair birçok eserin sahibi Ali Nazîmâ Bey (1861-1935) Maarif Dergisi’ndeki köşesinde 8 Ekim 1891-10 Mart 1892 tarihleri arasında kuşlara dair yazılar kaleme almıştır. Ağaçkakan, Baykuş, Bülbül, Cennet Kuşu, Deve Kuşu, Güvercin, Hüdhüd, Karga, Kartal, Kırlangıç, Kuğu,  Küçük Kuşlar (Serçe Kuşu, Baştankara, İspinoz, Keten Kuşu, Saka Kuşu, Kanarya), Manşu (Penguen), Papağan, Pelikan, Sinek Kuşu, Sülün, Şahin, Tavus, Telli Turna hakkında her biri ayrı ayrı yazdığı yazılar bize tabiatın belki de en sevimli varlıkları hakkında bilgiler vermektedir. Bu yazıları tamamlaması açısında yine aynı dergide Keklik hakkında bir yazı kaleme alan Mehmet Rüşdü Bey’in bu yazısı da kitaba ilave edilmiştir. 

Kuşlar Kitabı’nın ikinci bölümünde sizin için seçtiğimiz metinler yer almaktadır:  Mevlânâ’dan Kuş ile Avcı, Tüccar ve Papağanı, Lâmiî Çelebi’den Tilki ile Keklik, kaynağı bilinmeyen Derviş ve Kuş, Sezai Karakoç’un Av Edebiyatı şiirinden bir bölüm ile Halil Cibran’dan küçük bir metin yer almaktadır. Kitabımız Güvercin Hikâyesi başlığını taşıyan bir Mevlid Hikâyesi ile son bulmaktadır.

“Herkesin hayatında, Werther’in yalnız kendisi için yazıldığını zannettiği bir çağ vardır.” GoetheModern Alman romanının...
24/05/2024

“Herkesin hayatında, Werther’in yalnız kendisi için yazıldığını zannettiği bir çağ vardır.” Goethe

Modern Alman romanının başlangıcı olarak kabul edilen Genç Werther’in Acıları, dünya edebiyatının sayılı dâhileri arasında yer alan Goethe’nin ilk romanıdır. Yazarı ise henüz 25 yaşındadır ve eseri onu hem memleketi Almanya'da hem de tüm Avrupa'da şöhret sahibi yapmıştır. Ölümsüz klasikler arasında yer alan eser Goethe'yi ortaya çıkarmış olmasının yanında, Alman ve Avrupa edebiyatında uyandırdığı yankılarla birlikte, yazıldığı 1774 tarihinden bugüne 250 yılda tazeliğinden ve tesir kudretinden bir şey yitirmeden edebiyat ve sanatın gücünü gösteren örnek bir eser olarak varlığını yeni nesillerde devam ettirmiştir. Bunun sırrını belki de “Herkesin hayatında, Werther’in yalnız kendisi için yazıldığını zannettiği bir çağ vardır.” diyen Goethe'nin sözlerinde aramalıyız.
Goethe’nin 1774 yılında iki hafta gibi kısa bir süre içinde tasarlayıp kaleme aldığı Genç Werther’in Acıları bugüne kadar kırkı aşkın çevirmen tarafından Türkçeye aktarılmıştır. Genç Werther’in Acıları’nın okurlarımızla buluşacak bu çevirisi bilinen en eski Türkçeye tercümesi olup Kemalettin Bey ve Vedat Örfi tarafından 1920 yılında yapılmıştır.

Address

İskenderpaşa Mah. Kıztaşı Caddesi No:13/2
Fatih
34080

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Büyüyenay Yayınları posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Videos

Share

Category

Nearby media companies


Other Publishers in Fatih

Show All

You may also like