16/08/2024
OFLULARA DEDELERİMİZDEN TARİHİ MEKTUP!
Of Çarşıbaşı Camiinde bu hafta tüm Müslümanlar için ve özellikle Oflular için çok önemli bir hutbe okundu.
H. Dursun Fevzi Efendi bundan tam 100 sene önce 1923’te bölgenin ileri gelen âlimlerinin de görüşlerine tercüman olmak amacıyla o günün medyasından Sebilürreşad mecmuasında-gazetesinde O zamanki Of’un Belediye Reisi Sarı Ali Zade (Saral) Ömer Lütfi, Müftü Ahmet Fevzi efendi olmak üzere 11 kinin imzasıyla günümüze ışık tutan çok önemli yazının metni Cuma hutbesinde okundu.
Günümüze ve geleceğe ışık tutan, ayet ve hadislerle desteklenen bu önemli hutbede şu mesajlara yer verildi:
“De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler (ilim sahibi kimselerle cahiller) bir olur mu? Şüphesiz, ancak temiz akıl sahipleri düşünüp öğüt alır." (Zümer 39/9
(O’nun) Kulları içinde ise, Allah’tan ancak âlim olanlar (yaratılış sırlarını ve sorumluluklarını çok iyi kavrayanlar) "içleri titreyerek hakkıyla ve hürmetle korkup bağlanırlar." Şüphesiz Allah, Üstün ve Güçlü olandır, Bağışlayandır. (Fâtır 35/28).
Bu âyetlere ancak akıl sahipleri kulak verirler. Ancak akıl sahipleri bu âyetleri zihnine yazıyor, kafasına kazıyor, gündemine alıyor, düşünüyor ve anlamaya, yaşamaya çalışıyor. Alimler karmaşık yolların, çıkmazların, haritasıdır. Bu haritayı kaybeden karmaşık yolların esiri olup, olduğu yerde dönüp durur.
Ulemanın, âlimin değerini anlama bakımızda şu hadisi şerif çok manidardır.:
“Ulemânın mürekkebi şühedânın kanı ile tartıldı da ondan ağır geldi.” İşte İslam nazarında âlimler Müslümanlar için bu kadar değerlidir. Alimlere saygı olmadan yollar katedilmez. Zamanın pusulası Alimlerdir. İşte bunu bir misalle açıklayacağız:
Of’umuzda yetişmiş ve cesaretiyle ünlü, haklı olarak ülkemize yayılmış, bölgemiz halkı tarafından sevgi ve hürmetle hatırlanan, âlimlerimizden “H. Dursun Fevzi Efendi bundan tam 100 sene önce 1923’te bölgenin ileri gelen âlimlerinin de görüşlerine tercüman olmak amacıyla o günün medyasından Sebilürreşad mecmuasında-gazetesinde O zamanki Of’un Belediye Reisi Sarı Ali Zade (Saral) Ömer Lütfi, Müftü Ahmet Fevzi dahil olmak üzere, Of eşrafından 11 kişinin de imzalayarak yayımlanan yazısında; Türk Hukuk ve Ahlak sisteminin Hristiyan Batı ülkelerinden aynen alınarak oluşturulmasının, milli benliğimizi sarsacağını, Batılı ülkelerin dini ve içtimaı değerlerimizi yok etmek amacıyla çağdaşlık gibi bazı kavramların arkasına sığınarak faaliyet gösterdiklerini söyleyen Dursun Feyzi Efendi, 40 yıl boyunca sürdürdüğü tedris ve irşad faaliyetiyle Karadeniz bölgesinde ve özellikle Of civarında dini-İslami hayatın kesintiye uğramadan devam etmesinde önemli gayretleri olmuştur..
100 YIL ÖNCEKİ MEKTUP ŞU ŞEKİLDEDİR:
Türk’lerin en büyük amacı, vatanlarıyla beraber dinlerinin de korunmasıdır. Türk’ler İslamiyet’i kabul ettikten sonra bütün toplumsal fikirleri İslamiyet’le yoğrulmuştur.
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce, milliyet ve mevcudiyetlerini kaybetmiş bir takım yabancı şahsiyetler memleketimize sokulmuş ve memleketin birliğini, toplumsal değerlerini bozacak akımlar meydana getirmeye çalışmışlardı. Üzülerek görüyoruz ki bu şahsiyetler bu gün de faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Bir de uzun zamandan beri gazetelerde görülen çağdaşlık, laiklik gibi meselelerden maksadın ne olduğu şimdi ortaya çıkıyor. Toplumun dini inançları ile örf ve adetlerini yobazlık (gericilik) sayan bu adamlar gürültü ile Türk halkını milliyetsiz, töresiz, dinsiz bir halk yapmanın kolay bir iş mi olduğunu sanıyorlar?
BATININ KOKUŞMUŞ MEDENİYETİ
Emin olsunlar ki, bütün Müslümanlar bu gibi kimselere yalnız amansız bir töre düşmanı değil, vatanın da en aşırı düşmanı gözüyle bakmaktadırlar. Milli hukukumuz olan Fıkhımız, milli ahlak ve içtimaiyatımızın yerine batının kokuşmuş, modası geçmiş şeylerini getirmek isteyen bu kör taklitçilerin sözlerini gazete sütunlarında gördükçe bunların Türk olduğuna bir türlü inanamıyoruz.
Türk’ler, Müslüman’lar nasıl Batının düşkünü olur? Nasıl batının fuhşa bulaşmış ahlak ve toplumsal değerlerini kabul eder? Batının teknolojisini ve ekonomisini alacağız, ziraat ve ticareti ile rekabet edeceğiz. Fakat hiçbir zaman varlığımızı ve değerlerimizi batıya feda etmeyeceğiz. Biz Türk’üz, Müslüman’ız, şarklıyız. Batının kanunlarına, örfüne fikirlerine, zilletin tam kendisi olan toplumsal yapısına muhtaç değiliz.
ÖRF VE ADETLERİMİZE HÜCUM EDENLER KİMİN HESABINA ÇALIŞIYORLAR
Batılı düşmanlarımız, memleketimizi silah kuvvetiyle kendilerine mal etmeyi adeta imkânsız bulduklarından dolayıdır ki, kaleyi içinden fethetmeye çalışıyorlar. Bizim dinimize, örf ve adetlerimize hücum edenler kimin hesabına çalışıyorlar? Bizi biz olmaktan çıkartmak isteyenlerin bu memlekette kaç kişiden ibaret olduklarını bilmez değiliz. Öyle yaygarayla, gürültüyle Türk’ler, zillet ve helak çukuruna doğru sürüklenemezler.
TÜRK’ÜN TOPLUMSAL DEĞERLERİNİ KIRMAĞA KALKIŞMASINLAR
Bu memlekette yaşamak isterlerse, bu memlekette halkının dinine, ahlak ve adetlerine saygılı olacaklardır. Aksi takdirde yolları açıktır. Türk’ün toplumsal değerlerini kırmağa kalkışmasınlar. Batıda, beğendikleri yerlerde yaşasınlar. Türk’ler, Müslüman’lar, ahlaki perdeleri yırtmak, dini anlayışları kırmak ile değil, belki bunları kuvvetlendirme ile yükseleceklerdir. Milletin arzusu budur. Herkes bunu böylece bilmelidir.
AMAN HAAA VEFASIZ OLMAYALIM
1923.lerden, sanki günümüze yazılmış Dedelerimizden torunlarına yazılmış vasiyetname gibidir. Aman Haaa bu toprakları bizlere miras bırakanlara vefasız olmayalım. Batılı ve batıcı olmayalım, ahlaki değerlerimizi bozmaya çalışanlara izin vermeyelim’ diye derin ikaz ve uyarılarla dolu bir vasiyetnamedir.
NERDEN NEREYE GETİRİLDİK! UYAN EEEEY MİLLLET!
Bizim geçmişimiz var. Bizim alimlerimizle beraber olan Of’un idarecileri var. Alimleri yalnız bırakmayan eşrafımız ve halkımız var. Çünkü bu topraklarda yaşayanlar şunu iyi biliyorlardı ki: İslâm âlimlerinden yoksun olmak bir Ülkenin, bir şehrin, İslâm cemi¬yetinin uğrayabileceği en büyük felâkettir.
Hakk’ın yâni Allah’ımızın hatırının bütün hatırlardan üstün ve yüksek olduğu vurgulanıyor. Hakkın hatırını hiç bir hatıra onun bunun hatırına feda etmemeliyiz ki, geçmişlerimize layık olalım.
Dünden bu güne bozulmalar devam ediyor. Rabbimizin yasası genelgesidir: Zâriyât Suresi 55
Sen yine de, anlat, öğüt vermeye, tebliğe devam et. Çünkü nasihat, öğüt mü'minlere fayda verir.”