17/11/2024
Değerli Dostlarım,
İnsan, yıllar içinde hem kendini hem de içinde doğduğu kültürü daha iyi anlıyor. Özellikle Anadolu’nun dört bir yanına yaptığım ziyaretlerde, Türk milletinin aslında ne kadar saf, ne kadar iyi niyetli ve ne kadar fedakar olduğunu görme imkanım oldu.Tüm yaşamım boyunca da Anadolu insanının irfanını, olaylara bakışını, hayatı ele alış şeklini kendime rehber edindim.
Daha gençken, cenazelerde “Allah sıralı ölüm versin!” dileklerini çok anlamazdım. Ya da “Allah ölümün bile hayırlısını versin!” sözlerinin üzerinde çok düşünmezdim. Ancak yıllar içinde anladım ki kaçınılmaz son olan ölümün bile yeri, şekli, zamanı geri kalanların tüm hayatını etkileyebiliyormuş.
Ben, sevgili Babam Prof.Dr.Mehmet Oran’ı tam 23 yıl önce, 10 Kasım 2001’de, daha 66 yaşında kaybettim. O’nun evinde, yatağında, yaşlılık dolayısıyla hayatını kaybettiğini söyleyebilsem belki de bundan içten içe bir huzur bile duyabilirdim ama öyle olmadı! Hayatını hastalarına şifa, öğrencilerine bilim ve insan sevgisi aşılamak için geçiren babam, yürüyerek girdiği bir özel hastaneden hayatını kaybederek çıktı. Kendine doktor diyen şovmen, şöhret budalası, gözünü para hırsı bürümüş, kutsal hekimlik mesleğinin ahlaki yanını hiç almamış, sorumsuz kişiler babamı bizden, sevdiklerinden, öğrencilerinden, hastalarından ve hayattan kopardılar. Yıllar boyunca süren hukuk mücadelesinde belli sonuçlar çıksa da babamı kaybetmiş olma gerçeği değişmedi.
Belki de bu kaybın en kötü yanı, en beklenmedik anda ve doğal olmayan yollarla meydana gelmesi ve geride büyük bir “yarım kalmışlık” hissi, haksızlığa uğramış olma duygusu bırakması.
Yanlış tanı, teşhis, triyaj, tedavi ve takip sonucu yapılan hatalar sonucu bir insan hayatının kaybı, hem de “hocaların hocası” olarak bilinen bir insanın, mesleki bilgisizlik, acemilik, ihmal sonucu başına böyle bir sonun gelmiş olması bir anda hayata, dünyaya, ülkenize olan tüm duygularınızı tekrar gözden geçirmenize neden oluyor.
Bu öyle bir his ki, kaç yaşına gelirseniz gelin, neler başarmış olursanız olun hiç geçmiyor. Elbette zamanı geriye çevirmek mümkün değil ama bazı anlar ve duygular da zamana inat yıllar öncesinde sabit kalıyor.Babam, Prof.Dr.Mehmet Oran’ı kaybettiğim gün, 10 Kasım 2001’de de, pek çok şey durdu, sabitleşti.
Ancak öbür yandan da kendimi teselli edecek yeni duygular, yeni fikirler bulmaya çalıştım geçen zaman içinde. Mesela Babam, işini çok ciddiye alırdı, hastalarını her zaman empati yaparak tedavi ederdi. Onları bıkmadan dinlerdi, uzun uzun muayene eder, kendini onların yerine koyar, tedaviyi o şekilde başlatır ve sürecin sonuna, hastası sağlığına kavuşana kadar da tüm süreci takip ederdi. Bu bazen yıllar sürerdi ve bu yüzden zaman içinde hastaları artık dostları olurdu. Babamın bu sorumluluk duygusu ve babamda olan “sense clinique” (Allah vergisi, içgüdüsel teşhis etme becerisi) beni her zaman çok etkilemiştir.Galiba babamdan bana en büyük miras bu oldu.
Türk milletini daha çok sevmeyi öğretti bana. Vatan sevgisini, insan sevgisini, karşılık beklemeden gönüllü hizmet etme aşkını, hayal kurmayı, hedef belirlemeyi, istikrarlı olmayı, azimli olmayı, mücadeleci olmayı, dayanışmacı olmayı, sürekli öğrenmeyi ve çok çalışmayı bana öğretti.
Ayrıca; para, pul, şan, şöhretin geçici, önemli olanın “itibarlı olmak” olduğunu öğretti bana. Annem ve Babamdan bana kalan en büyük miras “itibar”dır sanırım.
Artık babam, Nazım’ın bir şiirinde bahsettiği gibi, bir köy mezarlığında, Bolu’nun Karacaağaç Köyü’nde, bir çınar ağacının gölgesinde ebedi istirahatgahında yatıyor.
Şanslıyım ki, babamı sadece senede belli günler değil, her zaman ziyaret edebiliyorum. Hatta bazı günler Annemle, bazen eşim Tuna ile birlikte gidiyor,
mezarı başında oturup, O’nunla konuşup, sohbet edip, O’nun için dua edebiliyorum. Ona olan minnetimi her zaman ifade edebiliyorum. Ona layık bir evlat olabilmek için kendi muhasebemi yapıyorum ve O’nun geride bıraktıklarına karşı sorumluluğumu yerine getirip getiremediğimin üzerinde düşünüyorum. Umarım emanetlerine sahip çıkabilmişimdir.
Belki zamanı geriye çeviremeyeceğim ama biliyorum ki babam beni görüyor ve biliyorum ki gözü arkada kalmadan, huzur içinde gittiği yerde uyuyor.
Allah mekanını cennet eylesin.
Dayanışma duygularımla,
Umut Oran