Milli Çözüm Sesli Makale

Milli Çözüm Sesli Makale MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ SESLİ MAKALELERİ
(3)

20/10/2023

Dünyanın Fikri Değişimi Türkiye’den

FİİLİ DEĞİŞİMİ İSE FİLİSTİN’DEN BAŞLAMIŞTIR!

12/07/2023

İsveç’in NATO’ya alınması konusunda Sn. Erdoğan’ın ve yandaş takımının çok sert ve net (!) laflarının: “Taviz verme ve teslimiyet gösterme öncesi takınılan sızlanma çıkışları…” olduğunu söylediğimizde bize kızanlar, iki gün sonra Erdoğan’ın geri adımları ve uyumlu tavırları karşısında şaşırmışlar, ama bize de “Hocam yine haklı çıktın!..” demeye yanaşmamışlardı. Maalesef bunların en başında da, yandaşında da, Erbakan Hocamızın tabiriyle “Bir hidayet kararması ve basiret bağlanması” yaşanmaktaydı. “Eğer utanmazsanız, istediğiniz tavrı takınınız ve arzu ettiğiniz şekilde davranınız!” hadisi bunlara tıpa tıp uymaktaydı…

İşte Haktan kopmak ve Kur’an’ın sadece istismarını yapmak, insanları bu noktaya taşırdı.

Allah’ın ayetlerinin yazılı olduğu sahifeler topluluğu olan KİTAP, “MUSHAF”tır. Mushaf-ı Şerif; inanarak ve anlamaya çalışarak, meali manası ve mesajıyla okunursa, “KUR’AN” olur. Okunan Kur’an; insanı hidayet ve istikamet yoluna, ibadet ve hizmet huzuruna ulaştırır, artık Hak ile bâtılı, doğru ile yanlışı, helal ile haramı, dost ile düşmanı, yararlı ile zararlıyı fark edip ayırma şuuruna kavuşturursa “FURKAN” olur. Furkan feraseti ve kulluk mes’uliyetiyle sürekli okunan ve hayat rehberi yapılan, yani fiilen yaşanan Kur’an, Müslümana ve İslam toplumuna “ŞİFA” ve “DERMAN” olur. Kur’ani emir ve hükümlerin yasalara ve kurallara esas alınması, tüm insanların temel haklarının ve refahının sağlanması ve devlet eliyle uygulanması durumunda ise “İLAHİ FERMAN” olur.
..

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ:

https://www.millicozum.com/mc/duyurular/siyasi-munafikliga-kilif-dindar-kahramanlik-ve-geri-adim-atma-utanmazligi

11/07/2023
10/07/2023

KENDİM ETTİM KENDİME



Sultanım Adildir, bütün suç benim

Ne ettimse kendim, ettim kendime…

Sermayem Hak yolda, bir avuç terim

Günah sığmaz Keban, baraj bendime

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Allah’ın sözü Hak, bildim inandım

Asla hulf eylemez, va’dine kandım

Hasretle tutuştum, bir ömür yandım

Yemin ederim ki, Kelâm Kadime

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Davasız duasız, ömrünü heder

Edenler huzurda, Rabbine ne der

Kadere inanan, çekmezmiş keder

Minnetim rağbetim, Tek Efendime

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Kim ki gözyaşıyla, kalbini yıkar

Şeytanın yolunu, takvayla tıkar

Hak’ta fani olan, benlikten çıkar

Gayrı gerek kalmaz, dosta nedime1

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Ya Rabbi içimde, aşkın söndürme

Gönlümü Zatından, gayrı döndürme

Eli boş iflasla, kabre gömdürme

Herkes yakalanır, Hak kemendine2

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Ektiğini biçer, bir de yakınır

Kendine acıyan, şerden sakınır

Mevlâ’dan utanıp, edep takınır

Gönlüm gitmez oldu, Şile Didim’e

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Pişman perişanım, gözyaşım taşkın

Nasıl rol yapayım, ey gafil şaşkın

Günahım kusurum, dağlardan aşkın

Rabbim Sen’den ola, çare derdime

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Hakaret yağdırıp, tozup esenin

Ahı tutar; haksız, bir kuş kesenin

Kimseye yükleme, kabahat senin

Sert davrandım karde-şime kedime

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Melek video çeker, sayıp itmiyor

Amel kaydedilir, kayıp gitmiyor

Kusurun örtmekle, ayıp bitmiyor

Güvercin diyemem, uyuz hindime

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Hidayet kemendin, taktın boynuma

Sokmadın İblisi, vicdan koynuma

Kendim eşip düştüm, kendi oynuma

Kader galip geldi, bütün fendime3

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



Ben ettim Sen etme, ey Ganiy Hüday

Günahım dağlar ya, rahmetin derya

Gayrı hiç kimseyi, sokmam araya

Bağışla Ahmed’e, Adem ceddime

Ne ettimse kendim, ettim kendime…



1- Nedim: Arkadaş, yakın dost, yardımcı.

2- Kemend: Uzakta bulunan herhangi bir nesneyi yakalayıp çekmek için üzerine atılan ucu ilmekli uzunca ip.

3- Fend: Kurnazlık, düzenbazlık ve hile.

MİLLİ ÇÖZÜM ŞİİRLERİ

www.millicozum.com

09/07/2023

ÜMİT; İMANIN CANIDIR VE BAŞARININ SIRRIDIR!



Gelecekle ilgili; olumlu, onurlu ve kutlu bir gayesi… Ve bu yönde bir gayreti… Ve erişeceği o kutlu dönemle ilgili projeleri olmayan kişiler “Meyyit-i müteharrike = Yürüyen cenaze”dir. Uğruna yaşayacağı ve savaşacağı… O yolda sıkıntı ve sarsıntılara katlanacağı bir gelecek umudu taşımayanlar, ölü değil de nedir?

Mutlu ve umutlu bir gelecek inşa etmekle ilgili:

a- Hazırlık ve hizmet süreçlerini,

b- Gerçekçi ve bilimsel çözüm önerilerini,

c- Geçiş sürecindeki engelleri aşma ve dayanışma çarelerini ortaya koyamayan bütün girişimler, partiler ve hükümetler, başarı şanslarını peşinen yitirmişlerdir.

Aslında bütün huzursuzlukların, depresyonların, bunalımların, hatta intiharların altında “Gelecek ümidini ve yaşama gayesini yitirmek” olduğu tespit edilmiştir. İnsanı pasifleştiren, hayata küstüren ve ruhsuz bir robot haline getiren; işte bu “Kutlu gayelerini ve gelecek projelerini” kaybetmeleridir.

Milli Çözüm ise; hem Adil Bir Düzen devrimini ve yeni bir dünya medeniyetini… Hem de sonsuz ve kusursuz bir cennet özlemini sürekli diri tutarak, gerçek mutluluk anahtarlarını… Onurlu ve huzurlu yaşama sırlarını ruhlara şırınga etmektedir.

Gelecek ümidi ve yaşama direnci tükenen kesimler; farklı Din ve Mezheplerden olsalar da, mevcut CAHİLİYE KÜLTÜRÜ gereği: Bu boşluklarını; bir üniversite bitirme, garantili bir işe girme, evlenme, ev ve araba edinme… Bazıları da; faizci ve rantiyeci yöntemlerle ve devlet ihaleleriyle haksız servete veya siyasi etiket ve şöhrete erişme gibi fani ve basit girişimlerle… Ve yine; içki, kumar, müzik, eğlence ve turistik gezilerle giderme… Yani koyu bir gaflet içerisinde, gelecek kaygılarını unutuverme gayretine yönelmektedir.
..

MAKALENİN TAMAMI İÇİN LÜTFEN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://www.millicozum.com/mc/duyurular/umit-imanin-canidir-vebasarininsirridir

07/07/2023

KAYMAKTAN KOMUTAN,

KAYPAKTAN KAHRAMAN OLMAZ



Hiçbir bahane tutmaz, başarının yerini

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!

Şehit kanıyla bir gör, Hak’ta akan terini

Ürkekler meskenete, erkekler metanete;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Sabır sebat yok ise, ulvi gaye ve gayret

Zirveye varmak ister, yan gelip yatar hayret

Bu hayal ikliminden, uyanırsa nihayet

Namertler muhannete, muhipler Muhammet’e;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Fıtratınız aynıymış, Numan’la bir ayarı

Hiç yokuş tırmanmadın, seçtin kolay kayarı

Hele bak geçmişine, aç da bilgisayarı

Uyuz, makam servete, onurlu mürüvvete;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



“Hain!” diye suçladın, bu nasıl hassasiyet

Şimdi aynı saftasın, nerde vicdan haysiyet

Emek erdem olmadan, olgunlaşmaz şahsiyet

Beyinsiz benliğine, bilinçli meşverete;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Adalet-i İlahi, cüz-i irade sende

Dünyayı tercih ettin, “cihat, dava!” desen de

Her bir kar tanesinde, nefis rüzgâr esende

Şakiler meşakkate, dervişler meserrete;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Bu imtihan dünyası, artı eksi puanlar

Hidayet kararırsa, yıkyamaz şampuanlar

Nice ezilen var ki, mahşerde şampiyonlar

Ahmaklar eziyyete, akıllı meziyyete;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Altın bakır ayrışmaz, kırk yıl denenmedikçe

Elmasa ulaşılmaz, bin kez elenmedikçe

Dosttan gayrı ne varsa, kalpten silinmedikçe

Şeytani hep nefrete, Rahmanî muhabbete;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Rabbim, kudret eline; yularım vermeseydim

Siyonist ve Süfyan’a, göğsümü germeseydim

“E Hakke bihâ ve ehlehâ”, sırrına ermeseydim

Kâfirler mezalime, mü’minler merhamete;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Hainlik ve nankörlük, mel’un İblis huyudur

Sadakat ve dürüstlük, imana can suyudur

Dünya geçici konak, kimine kör kuyudur

Fasıklar mel’anete, salihler melâmete;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Gün oldu ki Azrail, on kez kapımı çaldı

Ölümü öldürünce, gayrı bahardı, baldı…

Bir avuç Milli Çözüm, sadık yoldaşım kaldı

Siyonist Mesihyete, Mücahit Mehdiyete;

Pintiler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Soysuza bak; Mustafa, Kemal’e der “kefere”

Oysa kendi patronu, Şeytan Siyon CFR

Milli mücadelede, her bir mü’min nefere

Abdest emri verildi, mert metin mehabete;

Gevşekler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Zafere yaklaşırken, Ordu-Millet el ele

PKK’yla paslaşır, şu kalleşe bak hele

Sahipsiz zannediyor, Türkiye’mi hergele

Rabbin hükmüne sabret, nimete musibete;

Gevşekler mazerete, bilgeler marifete sığınır!



Çelik gibi irade, atak ve cesur lider

Metin ve çetin mü’min, hem muttaki kalender

Böylesi pek az gelir, ilmü irfanı ender

Kaymaktan hiç komutan, kaypaktansa kahraman

Olmazmış be kardeşim; gerçek lider Erbakan

Savunan mazerete, şahlanan marifete sığınır!

www.millicozum.com

06/07/2023

İnsanın; hem dört bir yanı aynalarla kaplıydı, hem bizzat kendisi bir aynaydı, fakat aynaya dikkatli bakmayı ve yazılı duran gerçeği okumayı çoğu zaman başaramıyordu. Üstelik aradığını bulmak için gerekli her türlü donanıma sahip bulunuyordu. Her varlık gerçeği yansıtan bir aynaydı ve her biri kendi içinde nice sırları taşıyordu. Her şey biricikti, fakat mikrodan makroya kadar her şey aynı sırrı saklıyordu. Her 1 varlık, 2 farklı yüze sahipti, 3 ana katmandan oluşuyor ve 4 asal dönem geçiriyordu. Her 1 varlık, 5 ayrı duyarga içeriyor, 6 değişik yönde duruyor ve kendi içinde 7 derece anlam taşıyordu. Her 1 varlığın 8 çeşit yeteneği, 9 temel içgüdüsü ve sayısız eseri vardı. Âlemlerin Rabbi olan ALLAH, tüm yarattıklarını işte bu şekilde sayıların sırrı ile bürümüştü. Ancak "1" sayısının ifade ettiği mana sadece ALLAH'a aitti. Yaratan’ı yaratılanlardan ayıran fark bu idi. Her sayının bir anlamı ve görevi vardı. Çünkü hiçbir şey boş yere yaratılmamıştı. Gerçeğe işaret eden bütün her şey gibi, tüm sayılar da önceden tasarlanmış içleri dolu simgelerdi.

Kâinat bir kitap, dünya bir bölüm, hayat bir sayfa, acı-tatlı olaylar bir paragraf, yıllar bir satır, günler bir kelime, anlar bir harf gibiydi… Kur’an'ın hitabını dürbün yaparak Allah'ın kâinat kitabını okuyabilenler, mutlu ve kutlu kişilerdi.

Kelebek böceği misali, nefis zarını deşip hikmet semasına kanat çırpanlar, sonunda hakikat sarayına erişeceklerdi.

Bu maneviyat yolculuğunda ise, insana önder ve örnek olacak mürşid-i kâmiller mutlaka gerekliydi.

Ve hele ahir zamanda; kâinatın hem sebebi hem çekirdeği, hem meyvesi, hem Peygamberi olan Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın en son ve en kâmil vekili ve vârisi olan Hz. Mehdi’nin rehberliği olmadan hakikati bilmek ve bulmak, Deccalizm’in ve Siyonizm’in kıskacından kurtulmak mümkün değildi.
..

MAKALENİN TAMAMI İÇİN LÜTFEN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://www.millicozum.com/mc/duyurular/hayat-serab-hakikat-iserabb #:~:text=Haset%3A%20%C4%B0nsanlara,Habil%27i%20%C3%B6ld%C3%BCrmekten%20%C3%A7ekinmemi%C5%9Ftir

04/07/2023

MAYA BOZUKSA, FAYDASI YOKTUR!



Sen gerçeği duyur, gerisin bırak

Ne anlatsan boştur, bozuk mayası!

Vicdanı ham kalmış, irfandan ırak

Hep suizan eder, fesat yuvası!



Sen yine fırsat ver, yuların uzat

O aldattım sansın, yarana tuz at

Ayarın kusacak, sonunda o zat

Över, sonra söver; akar salyası!



Hakikat davası, Allah rızası

Bilmeyen adamlar, Şeytan azası

Manevi Miraç’la, gönül fezası

Açılan kalplerin, nurdan boyası!



Edep teslimiyet, Memiş’e döner

Halis niyet hizmet, ermişe döner

Kendini Mevlâ’ya, vermişe döner

Hep hikmet yansıtır, gönül aynası!



Kadir kıymet bilmez, nankör sıfatı

Makam çıkar için, her iltifatı

Hainin tek hayrı, erken vefatı

Yakında ortaya, çıkar foyası!



Bu azgın nefsini, cehtle ezmeyen

Hakikat yolunda, yıllar gezmeyen

Tecelli sırrını, hâlâ sezmeyen

Haddini de bilmez, yoktur hayâsı!



Mürşit diye cahil-lere kananlar

Kur’an’sız davasız, boşa yananlar

Damlayken kendini, deniz sananlar

Sinek böceklerin, kova deryası!



Kabuğun kırmayan, filizlenir mi

İrşat eder diye, fil izlenir mi

Kalp kiri sabunla, temizlenir mi

Hidayet kararmış, kömür kayası!



İslam ki, her şeyi; Kur’an’la ölçmek

En büyük mesele, imanla göçmek

Tehlike; sonunda, ayağı sürçmek

Huzura sunulur, amel dosyası!



Ümidin diri tut, sefer ayıdır

Büyük müjdeler var, zafer yakındır

Biz kuluz, sevinmek; nefer payıdır

Elbet yıkılacak, zulüm dünyası!



Yanıp kavrulduğun, kim anlayacak

Sen “elif” okursun, “cim” anlayacak

Desen “cin”den korun, “çim” anlayacak

Yakında kâbusa, döner rüyası!



Milli Çözüm harman, daneyle saman

Ayrışacak vakti, geldiği zaman

Kendisini altın, yaprağı sanan

Saman sarısıymış, fosmuş hülyası!

MİLLİ ÇÖZÜM ŞİİRLERİ

www.millicozum.com

03/07/2023

Rus-Putin yönetiminin Ukrayna’ya saldırma hatası, sonra mecbur kalıp paralı asker Wagner’i aşırı yetkilerle donatması ve bu grubu sadece Ukrayna'ya karşı değil, Rusya içinde de yetkili ve etkili konuma taşıyıp şımartmasıdır. Wagner’e verilen bazı sözlerin tutulmaması ve sadece ucuz kahraman(!) olarak kullanılması da bunları kızdırdı. Bazı Batılı odakların Wagner’i kışkırtmaları ve bir isyan sonucu Rusya'nın başına taşıma hesapları da bu isyanı hızlandırdı. Putin'in bu isyanı derhal durdurmaması, diğer muhalif güçlerin de Wagner'e katılıp isyanın yayılmasına yol açacaktı. Rus halkının ekonomik ve sosyal sıkıntılardan dolayı bu isyana sıcak bakması da, alınacak tedbirleri zorlaştırmaktaydı. Ayrıca Putin, haksız ve dayanaksız Ukrayna saldırısının hukuki sorunlarını ve sonuçlarını Wagner’e yıkmak ve Rus Ordusunun kayıplarını ve sorumluluklarını azaltmak için bunlara yol açmıştı. Hatta sanki Rusya'da ikinci bir paralel devletmiş gibi, Wagner’e hem Çin ve Kuzey Kore gibi ülkelerle silah ve ortak savunma anlaşmaları yapma yetkisi tanınması… Hem de Rusya'daki bazı stratejik madenlerin ve şirketlerin korunmasının Wagner’e bırakılması, üstelik Wagner’e istediği kadar mühimmat ve silah sağlaması Putin'in başına bu belayı açmıştı. Putin; peşinen ve bilinçli şekilde Wagner’i ve liderini “HAİN” ilan ederek, kangrenleşen bu çıbanı kökünden halletme yoluna gitmesi, devlet tavrı olarak doğru ve uygun sayılsa da, çok pahalıya mal olacağı ve fazlaca kan akacağı bilindiğinden bazı tavizlere yanaşmıştı. Wagner'in başındaki Prigojin’in doğrudan Putin'i hedef almayıp, Savunma Bakanı'nı ve Genelkurmay Başkanı’nı, görüşmek üzere ayağına çağırması... Aksi halde Moskova'ya yürüme uyarısı, Rusya'nın yönetimine bizzat oturmak değil de ikinci adam olmak arzusunu yansıtmaktadır. Böylece sorumluluk ve sıkıntıları Putin'in üzerine yüklemiş olacak, ama kendi nüfuz ve çıkar çarkını güçlendirmiş olacaktı. Yani Putin'in kendileriyle ilgili sinsi hesaplarını, şimdi onlar Putin'in başına saracaklardır.
..

MAKALENİN TAMAMI İÇİN LÜTFEN LİNKE TIKLAYINIZ:
https://www.millicozum.com/mc/duyurular/rusyada-wagner-isyani-perde-arkasi-ve-muhtemel-sonuclari

02/07/2023

SİVAS FACİASINI DA, BAŞBAĞLAR KATLİAMINI DA; AYNI DIŞ ODAKLAR VE TAŞERONLAR YAPMIŞTIR!..

Türkiye'nin birlik ve dirliğini bozmak isteyen dış güçler ve işbirlikçiler; sağcı-solcu, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, dinci-devrimci diye sinsi ve asabi ayırımları körüklemekten hiç vazgeçmemişlerdir. İşte vahşi Sivas-Madımak yangını ile, hemen bir hafta sonraki Erzincan-Başbağlar köyü saldırısı da, aynı çevrelerin bir tertibidir ve bir iç savaşı tetikleme niyetlidir.



Bizdeki solcu ve mason kesimin, sürekli Sivas olaylarını gündeme getirip sahiplenmesi, ama Başbağlar faciasını yok farz etmesi ise bunların insanlık kriterinin ve karakter seviyesinin bir göstergesidir.

Ama sevinilecek bir durumdur ki, hem Sünni hem de Alevi Müslümanlar, bu iğreti ve iğrenç kışkırtma ve istismarı fark etmiştir ve solcu-mason şebekenin kahbeliklerine gelmemektedir.

Çünkü, laiklik ve ilericilik kisvesine bürünen bu masonik çetenin tek gayesi, kendi gizli saltanatlarının sürdürmektir.

15 Yıldır Kanıyor, Ama Masonlar ve Solcular, Görmüyor ve Kınamıyor!

Başbağlar kaçıncı sınıf sayılıyor?

Sivas Madımak Oteli'nin içindekilerle yakılması sonucu ölenler için her yıl büyük törenler düzenleniyor ve katliam lanetleniyor. Ama, aynı hafta içinde Erzincan'ın Başbağlar köyünde yapılan katliam ise adeta unutturulmaya çalışılıyor. Failleri de hâlâ meçhul bulunuyor!.

Erzincan'ın Kemaliye İlçesi'ne bağlı Başbağlar Köyü'nde 5 Temmuz 1993 tarihinde çoğu yaşlı ve kadın 33 kişinin vahşice şehid edildiği katliam aradan geçen 15 yıla rağmen ilk günkü acıları hâlâ yüreklerde hissettiriyor.

Başbağlar Köyü Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği Başkanı Mehmet Aydın, medyanın kendilerine yer vermemesinden de şikâyetçi olarak, "Sivas'taki katliamı en ince ayrıntısına kadar vermeye çalışan medya bize uygulanan vahşeti görmezden geliyor. Oysa biz hiçbir politik çıkarı olmayan, sade vatandaştık. Bu zulüm bize reva görüldü. Ve görmezden gelerek bu acılarımızı artırıyorlar" ifadelerini kullanıyor.

Sivas vahşetini gören medya Başbağlar'ı görmüyor, duymuyor.

Sivas'ta 2 Temmuz 1993 yılında Madımak Oteli'nde 37 kişinin yakılmasının intikamını almak için yapıldığı öne sürülen kıyım ile Madımak olayının birbiriyle bağlantılı olduğu iddiaları gündeme taşınmıştı. Ancak aradan geçen senelere rağmen her iki katliamın aydınlatılması noktasında herhangi bir sonuca ulaşılamadı. Öte yandan Sivas'ta ve Başbağlar'da yaşanan olaylarla ilgili Türkiye ve yurtdışında birçok dernek ve kuruluş, anma törenleri düzenleniyor. İstanbul, Sivas ve Erzincan başta olmak üzere birçok ilde feryatlar yükseliyor. Ancak Sivas'taki vahşeti gören masonik medya, Başbağlar'da yaşanan katliamı yıllardır görmezden gelmeye devam ediyor.

33 şehid, 30 dul, 70 yetim ve yok edilen bir köy

Akşam namazı saatinde köye gelen teröristler ilk olarak camide bulunan 22 kişiyi dışarı çıkarıyor. Daha sonra bütün köylüleri tek tek evlerinden çıkaran caniler, evinden çıkmak istemeyen Nurettin Aydın'ı vurup evini ateşe veriyor. Şakir Aydınlı, Süleyman Orhan, Nazife Baltacı ve 14 yaşındaki oğlu İbrahim Baltacı'yı da kurşunlayarak katleden katiller, evleriyle birlikte yakıyor. Kadın ve çocukları Övce Deresi'ne götürerek kadınların ziynet eşyalarını yağmalayan alçaklar, cami, cami lojmanı, köy odası, okul ve lojmanı, evler ve arabaları da ateşe veriyor. Sivas olaylarının hesabını soracaklarını belirttikleri söylenen teröristler, verilen komut üzerine köylüleri yaylım ateşine tutuyor.

Burada 27 köylüyü katleden vahşi barbarlar, arkalarında 33 ölü, 30 dul kadın, 70 yetim ve enkaz halinde bir köy bırakarak gecenin karanlığında ortadan kayboluyor. Kaçan militanlardan bir tanesi bile yakalanıp adalet huzuruna getirilemiyor!?.

Sürekli Sivas Faciasını Kaşıyıp, Başbağlar Katliamını Hiç Konuşmamak, İşte Bu Solculuk ve Masonluktur!...

Vahşi Sivas katliamının her yıldönümünde bazı kişiler ve çevreler bu konuda bir yığın yalanlar uydurup, kışkırtmalar yapıyor. Sünnî olsunlar, Alevî olsunlar, bütün halkımıza bazı gerçekleri duyurmamız ve hatırlatmamız gerekiyor;

1. Sivas hadisesi bir Sünnî-Alevî çatışması değildir. Sünnî ve Alevî Müslümanlar böyle bir tuzağa çekilmek isteniyor.

2. Bu hadise yüzde yüz kasıtlı, planlı bir provokasyondur. Derin güçlerin, Derin devlet'in, Türkiye'yi bölmek ve parçalamak isteyen Kriptoların işi olduğu gizleniyor.

3. Sivas faciasından birkaç gün sonra, Erzincan'ın Başbağlar köyünde, camiden çıkan otuz küsur Müslüman vatandaş vahşi ve gaddar şekilde kurşuna dizilerek şehit ediliyor, katiller bulunamıyor. Hiçbir suçu olmayan zavallı otuz küsur vatandaşın kanları yerde kalıyor. Kimse sahip çıkmıyor!

4. Sünnî ve Alevî vatandaşlar kardeştir, vatandaştır. Onların arasını açanlar, bu konuda provokasyonlar yapanlar şeytanlık düşünüyor.

5. Sivas hadiselerinden önce, agresif ateist Aziz Nesin ve hempaları bir yığın kışkırtma yapmış, faciayı dolaylı şekilde hazırlıyor. Dünyanın birçok medenî ve demokrat ülkesinde yasaklanmış olan Şeytan Âyetleri adındaki kitabı Nesin Türkçeye çevirtip yayınlamaya başlıyor.

6. Kirli derin devlet hadiseleri, faciayı önlemek için hiçbir tedbir almıyor.

7. Faciadan sonra Büyük Millet Meclisi tarafından yaptırılan tahkikat raporunda belirtildiği gibi üzücü Sivas hadisesi tertiptir, önceden kasıtlı şekilde hazırlanmış bir senaryodur.

8. Bazıları Madımak otelinin müze yapılmasını istiyor. Mağdurları düşünen yok. Bu yaranın kaşınıp kokuşması ve halkımızın kapışması amaçlanıyor. Peki Başbağlar köyü faciası ne olacak? O zaman buranın da bir açık hava müzesi, ulusal bir şehitlik haline getirilmesi gerekiyor!

9. Madımak otelinde, hadiseler esnasında iki suçsuz ve masum vatandaş vahşi ve gaddar bir şekilde ismi bilinen bir kişi tarafından tabanca ile katl ediliyor. Bunlar niçin konuşulmuyor?

10. Sivas faciasının tertipli, kasıtlı, planlı olduğuna dair Sivaslı Alevî bir gazeteci meslekdaşımız da hala feryat ediyor, lakin kimseye sesini duyuramıyor!

Hep Sivas faciasından bahs edip, Başbağlar katliamından hiç bahs etmemek insafa, adalete, eşitliğe, vicdana, vatanseverliğe nasıl sığıyor?

Yoksa, Başbağlar köyünde öldürülenler vatandaş ve insan mı sayılmıyor? Bu alçakça tavır, Türk solculuğunun ve masonluğun kafa yapısını yansıtıyor.

CHP lideri Baykal niçin avaz avaz Sivas diyor da, bir kere bile niçin Başbağlar diyemiyor?

Başbağlar köyünde kışkırtma falan olmadı. Sarp dağlar arasına sıkışmış, ulaşımı çok zor, kendi halinde fakir bir köydü. Ahalisi yüzde yüz mâsumdu, suçsuzdu, devlete, millete bağlı insanlardı.

Onlar Müslüman oldukları, Sünnî oldukları için öldürülüyor!

Kimse onlardan bahs etmiyor. Kimse onların haklarını aramıyor. Kimse Başbağlar'ın şehitlerine ağıt yakmıyor.

Zalimlere, hainlere, derin fitnecilere, kan dökücülere, bu halkı birbirine düşürmek isteyenlere ve bunların arasındaki masonik merkezlere ve dış güçlere ve soysuz katillere lanet yağıyor.

Allah'ın gazabı peşlerini bırakmıyor.

Şehitlere ise sürekli rahmet iniyor ve cennet müjdeleniyor.

Yüzde yüz masum şehitlerin haklarını aramayanlara, ağzına bile almayanlara ise nefret çoğalıyor![1]

Pir Sultan Abdal Şenlikleri Kutlama Komitesi Başkanının ilginç itirafları!

Bakınız, Mehmet Talay, sosyal demokrat kökenli emekli bir tarih öğretmeni ve eski Kültür İl Müdürü. SHP Sivas il örgütü ile SHP'li milletvekilleri Azimet Köylüoğlu ve Ziya Halis'in referansıyla 1993'de Sivas Kültür İl Müdürü olarak atandı. O tarihte Kültür Bakanı ise SHP'li Fikri Sağlar'dı.

Daha sonra atandığı Antalya Kültür İl Müdürlüğü görevindeyken 1998 yılında emekli olan Talay, şimdi Antalya Ekspres Gazetesi'nde (www.antalyaekspres.com) köşe yazarlığı yapıyor.

İşte bu Mehmet Talay Bey, Şamil Tayyar'a, Sivas katliamıyla ilgili tarihi itiraflar içeren bilgiler gönderiyor.

Mesajında şöyle diyor: ‘Bu milletvekili ve bakan hakkında size yazacaklarım, daha önce kimse tarafından bilinmeyen ve bugüne dek bende saklı kalan bazı gerçeklerdir.

‘Bildiğiniz gibi demokrasi tarihimizin en kara lekesi olan 2 Temmuz 1993 günü yaşadığımız Madımak Faciası olayında ben il kültür müdürüydüm. Olaya neden gösterilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri'nin düzenlenmesinde bakanlığım adına kutlama komitesi başkanlığını yürütüyordum.'

‘Şenlik kapsamında bakanlığımız tarafından 2 önemli adım atıldı. Birisi Banaz köyündeki anfi tiyatronun yapılması, diğeri de olayların nedenlerinden birisi olarak gösterilen Pir Sultan Abdal Heykeli'nin yapılıp Sivas'a gönderilmesidir. Heykel 25 Haziran 1993'de Sivas'a gönderildi. Valilik kanalıyla kültür merkezi bahçesine yerleştirilmek üzere kaidesi yapıldı, açılışa hazırlandı.'

Katliama 1 saat kala?!

(SHP'li Kültür Bakanı) Fikri Sağlar şenliklere katılacaktı, bakanlık 3 kez müdürlüğe faks gönderdi, ancak son anda iptal edildi.

İlk faks 30 Haziran 1993'de gönderildi, Fikri Sağlar'ın 1 Temmuz saat 14.30'daki anıt açılışına katılacağı haber verildi. İkinci faks, 1 Temmuz günü geldi ve bakanın 2 Temmuz saat 14.30'da açılışa katılacağı, ardından Banaz'a geçeceği iletildi. Üçüncü faks, 2 Temmuz günü saat 11.30 sularında çekildi ve Sağlar'ın Sivas'a gelmeyeceği bildirildi. (Bütün bunlar dikkat çekici çelişkilerdi..)

Sivas Pir Sultan Şenlikleri Kutlama Komitesi Başkanı Mehmet Talay, şu kritik soruya cevap arıyor: ‘Fikri Sağlar, neden 3 kez program değiştirmeye mecbur kalmıştı ve saat 13.30'da başlayan Madımak olaylarından bir saat önce programını tümüyle iptal edip Sivas'a gelmekten niçin kaçınmıştı?'

Eski müdürün can alıcı başka soruları da var:

- Acaba devletin çeşitli istihbarat örgütleri Bakan Sağlar'ı: ‘Sivas'a gitmeyin olaylar çıkacak' diye uyarmış mıydı?

- Eğer böyle ise, olayların çıkacağı ve insanların can güvenliği olmayacağı konusunda neden valiyi ve ilgilileri arayıp durumu anlatmadı?

- Acaba, istihbarat teşkilatlarında bir görev aldığından dolayı mı bu bilgileri kimseyle paylaşmadı?

- 12 Eylül döneminde cunta onayı ile seçilenlerin oluşturduğu Danışma Meclisi üyesi olmasından dolayı, birilerine diyet borcu mu vardı?

Devam ediyor: ‘2 Temmuz'un yıldönümünün kutlanıp tartışıldığı şu günlerde eminim Fikri Sağlar vereceği cevaplarla yakın tarihin bu çözülmemiş olayı ile ilgili yeni açılımlar sağlayacaktır.'

Kaynak:MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ

https://www.millicozum.com/mc/astos-2008/sas-facsini-da-baaar-katlmini-da-ayni-diodaklar-ve-taronlar-yapmiir

ASKER-SİVİL,

ALEVİ-SÜNNİ KARDEŞTİR



Sevip sevilelim, dünya fanidir

Alevi Sünni’si, kardeştir canlar!

Cana kıyan hain, bil ki canidir

Sünni Alevi’si, kardeştir canlar!

İkilik çıkaran, kalleştir canlar!



Kur’an Kitabımız, Muhammed Rasül

Pirimiz Ali’dir, Hak dosta vusül

Pişman gözyaşıyla, eyleriz gusül

Türkleri Kürtleri, kardeştir canlar,

İkilik çıkaran, kalleştir canlar!



Allah’ı bilenler, âlimdir âlim

Kul hakkı yiyenler, zalimdir zalim

Sabırlı ol dostum, hep halim salim

Kadını erkeği, kardeştir canlar

Teröre kalkışan, kalleştir canlar!



Sadık sahabeler, saadet kolu

Kerbela Mevlâ’ya, şehadet yolu

Yunus Hacıbektaş, Pir Anadolu

Alevi Sünni’si, kardeştir canlar!

Düşmanlık sokanlar, kalleştir canlar!



Fitne fesat kişi, bizden uzaktır

Ayrılık gayrılık, büyük tuzaktır

Anadolu bize, ana kucaktır

Yerlisi göçmeni, kardeştir canlar

İkilik çıkaran, kalleştir canlar!



Çağdaş Firavun’dur; AB, ABD

Onlar tezgâhlıyor, darbe arbede

NATO ve Gladyo, arka perdede

Bunları gizleyen, kalleştir canlar

Askeri sivili, kardeştir canlar!



Ahlâkı kıt olan, aklı kısadır

Mücevher yok ise, o boş kasadır

Hor görme âşıkı, belki İsa’dır

Güneyli kuzeyli, kardeştir canlar

İkilik sokanlar, kalleştir canlar!



Asil bir yönetim, adil düzendir

Halkını doyurup, o aç gezendir

Zalim Yezitler ki, halkı ezendir

Zengini fakiri, kardeştir canlar

İkilik çıkaran, kalleştir canlar!



Allah Muhammet’te, eyler tecelli

Ehlibeyt Ali’yle, bulur teselli

Ölüm bir doğuştur, hoş gör eceli

Alevi Sünni’si, kardeştir canlar!

İkilik çıkaran, kalleştir canlar!



İmanla ölürsen, kurtuldun ebed

Musalla taşında, faydasız kamet

“Kul hüvallah ahed, Allahüs Samed”

Âdem’in nesliyiz, kardeşiz canlar,

İkilik çıkaran, kalleştir canlar!



Mü’min gayret ehli, hayra seğirtir

Emeksiz bir ekmek, haram zehirdir

Tek deryaya akar, hayat nehirdir

Sünni Alevi’si, kardeştir canlar!

İkilik çıkaran, kalleştir canlar!

29/06/2023

EYVAH, OLAMADIM Kİ!..



Bilirsin çok günah, işleyip durdum

Bin pişman saçımı, yolamadım ki…

Giderek kudurdu, bu nefis kurdum

Tasmasın elime, alamadım ki…



Defalarca aştım, haddi kotayı

Kesmedin rızkımı, ikram atayı

Ancak Dost bağışlar, bunca hatayı

Tevbe kapısında, solamadım ki…



Hep boşa geçirdim, gençlik çağımı

Doğru seçemedim, solu sağımı

Gafletle kuruyan, gönül bağımı

Akan göz yaşımla, sulamadım ki…



Haksızca gönüller, kırmışsam eğer

Eyvah binbir Kâbe, yıkmışım meğer

Bir ömür gözyaşı, dökmeye değer

Hak rahmet kapını, çalamadım ki…



Hak değil nefs için, kızdım Efendim

Hep boş yere esip, tozdum Efendim

Nice tevbe edip, bozdum Efendim

Aldığım kararda, kalamadım ki…



Erbakan’a düşman, Siyona mürit

Hak davaya hain, Şeytana şakirt

Hangi safta ise, kalp ona ait

Bu şuur onurla, dolamadım ki…



Kur’an’dan hayattan, ders kapamadım

Gayretim niyetim, saf yapamadım

Şirkten şekavetten, tam kopamadım

Tevhid deryasına, dalamadım ki…



Bakımsız soldurdum, iman gülümü

Günahla kirlettim, vicdan gölümü

Mevlâ’sına hasret, mahzun gönlümü

Vahdet iklimine, salamadım ki…



İman iz’an varsa, şerre uyulmaz

Hain zalim; insan, yerne koyulmaz

Rabbin va’di haktır, şüphe duyulmaz

Yolunda can kurban, kılamadım ki…

www.millicozum.com

29/06/2023

Evet, daha mükemmele ancak mücadele ile ulaşılır. Daha uygun ve onurlu bir hayat, ancak inanarak ve yorularak başarılır. Cihad; her yönden daha iyiye ve daha güzele kavuşmak, kötülük ve çirkinlikleri aşmak için yapılan sistemli ve samimi çalışmalardır. Bir gün, Hz. Cibril'in insan suretinde Efendimize gelip:

1- İman nedir?

2- İslam nedir?

3- İhsan nedir? diye sorması bu konuya açıklık kazandırmaktadır. Çünkü Müslümanlık bu üç te Ppmel esastan oluşmaktadır.

İman; Kur’ani gerçekleri anlamak ve inanmak,

İslam; inandığı gerçekleri, emir ve yasak ölçüleri ile hayatına uygulamak,

İhsan ise; düşünce ve davranışlarında, devamlı Allah'ın huzurunda bulunma duygusunun verdiği bir ihlas olgunluğuna kavuşmak, nefsi ve zahiri (maddi ve manevi) cihad şuuruyla yaşamaktır.

Bu üç esas, "İlim-İbadet ve Cihad" olarak da ele alınabilir. Çünkü inanılması gereken şeyleri önce öğrenmek gerekir ki bu da ancak ilimle mümkündür. Helâl-Haram düşüncesi, Emir-Nehiy ölçüleri içinde yaşamak ise ibadet ve ahlâk konusudur. Bir yandan riya, kibir, haset, hıyanet, benlik, bencillik ve beleşçilik gibi nefsi duygular ve şeytani arzularla, bir yandan da haksızlık ve ahlâksızlık temeline dayanan bozuk ve barbar düşüncelerle mücadele etmek ise cihad şuurudur.
..

MAKALENİN TAMAMI İÇİN LÜTFEN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://www.millicozum.com/mc/duyurular/hayat-iman-ve-cihaddir-ve-ictihad-lazimdir

26/06/2023

Haziran 2016 tarihinde Milli Çözüm Dergimizde yayınladığımız bu yazımızı, önemine binaen değerli okurlarımıza ve kamuoyuna tekrar hatırlatmayı, tarihi bir zorunluluk ve insani bir sorumluluk sayarak dikkatlerinize arz ediyoruz.

AKP iktidarına ve Sn. Cumhurbaşkanı’na karşı bir askeri darbe yapılacağı iddiaları, malum ve marazlı medyada o dönem sıkça gündeme taşınmaktaydı. AKP'nin tahribatları bahanesiyle İslam düşmanlığı ve Batı uşaklığı yapan çevreler, Ordu'yu darbe yapmaya kışkırtarak, hem kendilerine iktidar yolunun açılacağını hem de TSK'yı yeniden yıpratıp güdümlerine sokacaklarını sanmaktaydı. Evet, Çözüm Süreci gafleti ve dalâletiyle 4 yıl boyunca PKK'nın Güneydoğu'ya silah ve mühimmat yığıp büyük ayaklanma hazırlığına göz yumulması, hatta bıçak kemiğe dayanınca TSK'nın inisiyatifi eline alıp PKK'nın belini kırma harekâtında; dönemin Mardin Valisinin, Nusaybin operasyonunu yöneten komutanların işini savsaklama yaklaşımları ve Diyarbakır'da yaşandığı gibi, terörist eşkıyalara yönelik operasyon hazırlıklarının PKK'ya sızdırılması sonucu gerekli tedbirlerin alınması elbette sabır taşını zorlamaktaydı. Ancak TSK; artık hamasi duygularla, kof laiklik damarının kışkırtılmasıyla ve hele ABD'nin arka çıkmasıyla değil, Milli sorumluluk duyarlılığıyla ve tarihi sonuçlarını hesaba katacak bir ortak akılla davranma olgunluğuna çoktan ulaşmıştı. Yani Türkiye'de klasik anlamda bir askeri darbe beklentisi içinde olanlar, hayal kırıklığına uğrayacaktı, çünkü böyle bir girişim asla olmayacaktı. Ancak; milletin dirlik ve bekası, ülkenin birlik ve bağımsızlığı tehlikeye düştüğünde bu kötü gidişata bir devlet müdahalesi elbette kaçınılmazdı. Öyle ki; iktidarın ve Cumhurbaşkanı'nın da mecburen olur vereceği, askerin ve emniyet güçlerinin birlikte hareket edeceği ve halkımızın da memnuniyetle destekleyeceği girişim ve gelişmeler herhalde yaşanacaktı.
..

MAKALENİN TAMAMI İÇİN LÜTFEN LİNKE TIKLAYINIZ:
https://www.millicozum.com/mc/duyurular/gerektiginde-devlet-mudahelesi-kacinilmazdir

Address

Konevi İş Merkezi
Konya

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Milli Çözüm Sesli Makale posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Milli Çözüm Sesli Makale:

Videos

Share

Nearby media companies


Other News & Media Websites in Konya

Show All