Gezilecek Yerler Rehberi - Gezicini.com Liman Kalesi 1402 yılında Timur tarafından zapt ve tahrip edilerek, Aydınoğulları Beyliği”ne iade edildi. III. XIV. XV. XIX.
1320 yılında Aydınoğulları Beyliği”nin hükümdarı Mehmet Bey tarafından geri alınıp, oğlu Umur Bey”e verilen İzmir”in Liman Kalesi, Haçlı kuvvetlerince 28 Ekim 1334”de tekrar işgal edildi. 1402 yılına kadar Türkler Kadifekale”ye, Haçlılar da Liman Kalesi”ne hakim kaldılar. Bundan sonra İzmir tarihinde 1426 yılına kadar Aydınoğlu Cüneyt Bey rol oynamıştır.
1426 yılından itibaren Osmanlı Devleti idar
esine giren İzmir, 500 yıla yakın bir süre Osmanlı idaresinde kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu”nun yükselme devrinde çevresinin merkezi olma özelliğini daima koruyarak, ekonomik ve sosyal hayatın lokomotifi olmuştur.
15 Mayıs 1919”da Yunanlılar tarafından işgal edilen İzmir, üç yıldan fazla işgal altında kaldıktan sonra Ulusal Kurtuluş Savaşı”yla 9 Eylül 1922”de Yunan işgalinden kurtarılmış, Cumhuriyetin ilanından sonra da İl statüsüne kavuşturulmuştur.Günümüzde İzmir olarak kullandığımız isim, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimidir. Smyrna kelimesinin daha erken biçimlerinin Smira, Lesmira, Zmirra, İsmira, Samorna veya Smurna olduğu da iddia edilmektedir. Smyrna kelimesinin kullanılmasında, kentin kurulduğu yerin yakınında bir kutsal alanın bulunmasının etkili olduğu sanılmaktadır. Bu kutsal alanın, Halkapınar kaynağı ve bu kaynağın oluşturduğu gölcük olduğu iddia edilmektedir. Smyrna / İzmir adının, Ana Tanrıça Kaynağı / Gölcüğü veya en azından Ana Tanrıça / Kutsal Ana anlamlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Sözcük büyük olasılıkla Hitit kökenlidir.
İzmir’in kuruluş tarihi ve yeri konusunda bilgiler tartışmalı olmakla birlikte, bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepekule olarak tanınan ören yerinin, eski İzmir’in kuruluş yeri olduğu kabul görmektedir. Eski İzmir’in kuruluş tarihi ve kurucularının kim olduğu hakkındaki bilgilerimiz bir kaç kategoride toplanabilir. Bu söylencelerden birisi, İzmir’in ilk kurucularının Amazonlar olduğuna ilişkindir. Bir diğeri ise, efsanevi Frigya kralı Tantalos’un ismi etrafında gelişir. Söylencelerdeki bir başka anlatıda ise, kentin kurucularının Lelegler olduğu dile getirilmektedir. Bayraklı’da yapılan kazılarda elde edilen buluntular, İzmir’in kuruluşunun İ.Ö. 3000 yıllarına kadar indiğini açıklamakta; yapılan araştırmalar, İzmir’in bir Aiol kenti olduğunu göstermektedir. Bir dönem Hitit İmparatorluğu’nun nüfuz alanı içine girse de (İ.Ö. 2000-1200), Aiol kenti olma özelliğinin İonialıların kenti ele geçirmelerine kadar sürdürdüğü bilinmektedir. İ.Ö. 800 dolaylarında ticari faaliyetlerini İzmir Körfezi’nin son noktasına kadar yaymak isteyen İonialılar sınırlarındaki bu Aiol kentini ele geçirdiler. Deniz ötesi kolonileri aracılığıyla iyi işleyen bir ticaret ağına sahip olan İonialıların İzmir’i ele geçirmeleri, kentin tarihinde hızlı bir dönüşüme neden oldu. Kent, ticaret aracılığıyla kısa sürede zenginleşti ve gelişti. Kentin zenginliği komşu Lydialıları harekete geçirdi ve İzmirlilerle savaşa girdiler. İÖ. 610-600 yıllarında Lydia orduları, kenti ele geçirmeyi başardı. Lydialılar daha sonra kenti yıkıp tahrip ettiler. Ancak İzmirliler kentlerini yeniden kurmayı başardılar. Eski İzmir’in çöküşü, Anadolu’da Pers istilasının sonuçlarındandır. Pers ordularının saldırısı sonucu, İ.Ö. 545 yılında İzmir tahrip edildi. Bu tahribattan sonra, Bayraklı’daki yerleşim alanında bir daha kent düzeninde bir yerleşim oluşamadı. İzmir’in bu ilk döneminden geriye kalan en önemli miras, kentin kendisidir. Bayraklı’da bulunan ören yeri, yapılan kazılarla her geçen gün biraz daha açığa çıkartılmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda kentin ızgara planlı, (birbirini dik kesen sokaklarla örülü bir yapıda) olduğu anlaşılmıştır.
İzmir’in yeniden kurulması, Büyük İskender olarak anılan Makedonyalı Alexandros’a bağlanır. Büyük İskender İran seferinin başlarında, İ.Ö. 334 yılında Pers İmparatorluğu’nun Anadolu’daki ordusunu yendikten sonra, ordularıyla Efes üzerine ilerlemişti. Bu harekat sırasında İzmir yöresine geldiğinde, söylenceye göre şimdiki Kadifekale (Pagos Dağı) civarında gördüğü bir rüya üzerine yeni İzmir’in Pagos Dağı’nda kurulmasını ister. Yeni kent, Kadifekale yamaçlarından, denize doğru uzanıyordu. Kentin varlığı yine deniz ticaretiyle yakından ilgiliydi. Çünkü kentin konumlandığı alan, Kadifekale’nin bulunduğu yer ile küçük bir koydan oluşan doğal liman arasında bulunuyordu. Kent esas olarak bu doğal limanın var ettiği bir yerleşim olacak ve geleceği bu limanın canlılığına göre şekillenecektir.
İzmir, İ.Ö. yüzyıl başlarında Efeslilerin tavsiyesi üzerine on üçüncü üye olarak Ion kentleri arasındaki birliğe kabul edildi. Daha sonra Bergama Krallığına bağlanan İzmir, İ.Ö. 133′de Bergama kralı III. Attalos’un vasiyeti gereğince, Roma İmparatorluğu’na katılınca, diğer Ion kentleriyle birlikte Roma topraklarının bir parçası oldu. İzmir’in Roma döneminde giderek önem kazandığı ve ticaret kenti olma özelliğini geliştirmeye başladığı görülmektedir. Roma İmparatorluğu İ.S. 395 yılında ikiye ayrıldı. Bu bölünmede Anadolu, dolayısıyla İzmir, Doğu Roma toprakları içinde yer aldı. İ.S.476 yılında Batı Roma’nın yıkılmasıyla birlikte Doğu Roma, bölgenin hakimi oldu. İzmir, önemli bir ticaret kenti olarak varlığını sürdürdü.
608 yılındaki Sasaniler’in saldırılarını, 637 yılından başlayarak bir süre devam edecek olan Arap akınları izledi. 665 yılındaki Emevi seferinde, İzmir Arapların eline geçti.
İzmir, XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tarihinde yaşadığı önemli dönüşüm evrelerinden birisine daha girdi. Kentteki Doğu Roma egemenliği tartışmalı hale geldi. Bu dönemde Doğu Roma İmparatorluğu ile bölgeye ulaşan Türkler arasında İzmir’in birkaç kez el değiştirdiği bilinmektedir.
1071 yılında Büyük Selçuklu Ordusu’nun Doğu Roma Ordusu karşısında kazandığı zafer, Anadolu tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Nitekim 1071′den kısa bir süre sonra 1076 yılında, İzmir önlerinde Türk kuvvetleri görülmeye başlamıştır. Aynı yıl, İzmir kısa bir zaman sürecek olan Türk egemenliğini de tanıyacaktır. Bu dönemi, büyük Türk denizcisi Çaka Bey’in 1095 yılına kadar devam edecek olan egemenlik yılları izler. İzmir’deki bu ilk dönem Türk egemenliği, yaklaşık yirmi yıl sürer. Bu olaydan sonra ilk haçlı seferini (1096) izleyen günlerde, Doğu Roma kuvvetleri kenti ele geçirirler. Türklerin kısa bir dönem yönettikleri İzmir, yeniden bir Doğu Roma kenti haline gelir ve 1317 yılına kadar kentin bu konumu değişmeden kalır. yüzyılda İzmir, Doğu Roma yönetiminde olmakla birlikte, 1261 Nif antlaşmasıyla İzmir’de yerleşim hakkını elde eden Cenevizliler ve Venedikliler, kentte ticari açıdan etkin bir konuma yükselmişlerdir.
İzmir, 1317 yılında bir Türkmen Bey’i olan Aydınoğlu Umur Bey’in denetimi altına girer.
1344 yılında Papa VI. Clement’in örgütlediği, Venedik, Kıbrıs ve Rodos şövalyelerinin katıldığı bir Haçlı seferinde Liman Kalesi Latinlerin eline geçer ve Pagos Dağı’nın zirvesindeki Kadifekale ise Türklerin egemenliğinde kalır. Böylece kent, uzun bir süre devam edecek olan bu yapısına kavuşmuş olur, yukarıda “Türk İzmir” ve aşağıda “Hıristiyan İzmir” olmak üzere ikiye bölünür. yüzyılın başında Timur İzmir’e bir sefer düzenleyerek, Rodos şövalyelerinin egemen olduğu Liman Kale’yi ele geçirir ve onu yıktırarak, Türkmen Aydınoğlu Beyliği’nin canlanmasını sağlar ve İzmir’i Umur Bey’in torunu Aydınoğlu Cüneyt Bey’e verir.
1426′da Osmanlılar, Aydınoğlu Beyliği’ne son vererek, Batı Anadolu ve İzmir’i egemenlikleri altına aldılar. Böylece, Osmanlı egemenliğine dek süren İzmir’in yönetsel belirsizliği de sona ermiştir. Osmanlı egemenliğine girdiği dönemde küçük bir kasaba konumunda olan İzmir, Osmanlı Barışıyla birlikte nüfusu artmaya başlayınca, 1528-1529 yıllarında Türkler, tepedeki yerleşim yerlerinden limana doğru yönelerek, Yukarı Kale ile Liman Kalesi arasında kesintisiz bir Türk yerleşim kuşağı oluşturmuşlardır.
İzmir’in ticaret merkezi olarak yükselişinin ardında, Doğu Akdeniz ticaretinde egemen olan Fransa ve Venedik ile rekabete girişen İngilizlerin Yakın Doğu’da yayılma çabalarının etkisi büyüktür. 1610 ile 1630 yılları arasında İngilizler ve Fransızlardan sonra Hollandalılar da İzmir’e gelerek, Batı Anadolu’daki ticareti yeniden biçimlendirmeye başladılar. Böylece İzmir Doğu Akdeniz’in en önemi liman kentlerinden biri haline geldi. yüzyıla girilmesiyle, İzmir ve Batı Anadolu’nun tarihsel serüveninde çok önemli dönüşümler yaşanmaya başlamıştır. 1838 yılında Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında imzalanan serbest ticaret antlaşmasıyla, İmparatorlukta yabancılara ticaret yapma hakkının tanınmasıyla, Sakız Adası’nda ticaretle uğraşanlar İzmir’e gelip, yerleşmeye başladılar. Böylece İzmir, Batılı devletlerle olan ticari hacmine paralel olarak büyük bir gelişim ve dönüşüm içine girdi. 1850′li yıllardan itibaren hız kazanan bu değişim, I. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılına kadar aralıksız devam etmiştir. I. Dünya Savaşı’nın yitirilmesi, İzmir ve Ege için bir sonun başlangıcı oluyordu. 15 Mayıs 1919′da başta İzmir olmak üzere, tüm Ege Bölgesi Yunan işgali altına giriyor ve bölgede yeni bir yapılanma başlıyordu. Dünya Savaşı’nın galip devletleri, işgalle, Osmanlı Devleti’ne Sevr Antlaşması’nı imzalatmayı hedefliyorlardı. Sevr Antlaşması, başta İzmir olmak üzere, Ege Bölgesi’nin Yunanistan’a bağlanmasını öngörüyordu. İzmir’in işgaliyle birlikte, Ege’de işgalci Yunanlılara karşı Türk ulusal direniş hareketi başlar. İzmir’de Gazeteci Hasan Tahsin tarafından atılan ilk kurşun Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcını simgeler.
İzmir’in işgali ve bu işgalden kurtuluşun Türkiye’nin siyasi tarihi açısından çok önemli sonuçları olmuştur. İzmir’in kurtuluşuyla birlikte; monarşik, teokratik ve çokuluslu bir imparatorluktan, ulusal, laik ve çağdaş bir Cumhuriyet’e geçişin kapıları ardına kadar açılmıştır.
9 Eylül 1922′de Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesi ile Yunan işgali sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın, 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000′den fazla ev ve işyerini yok eder. İzmir, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sonrası “Zümrüdü Anka” kuşu gibi kendi külleri içinden adeta yeniden doğar. GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü: 1.973 km²
Nüfus: 2.694.770 (1990)
İl Trafik No: 35
Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan İzmir, çağdaş, gelişmiş, aynı zamanda işlek bir ticaret merkezidir. Cıvıl cıvıl olan alışveriş merkezinde dolaşmak oldukça keyiflidir. İzmir’in batısında nefis renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Türkçe’de ”Güzel İzmir” olarak adlandırılan İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı İstanbul’dan sonra ikinci büyük limandır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir Uluslararası Sanat Festivali ve Uluslararası Fuarı ile de önemli bir yer tutar.
İLÇELER
İzmir ilinin ilçeleri; Balçova, Çiğli, Gaziemir, Karşıyaka, Konak, Aliağa, Bayındır, Bergama, Beydağ, Bornova, Buca, Çeşme, Dikili, Foça, Karaburun, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Menderes, Menemen, Narlıbahçe, Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı ve Urla’dır. Aliağa: İzmir’in 60 km. kuzeyindeki Aliağa, İzmir ve Bergama uygarlıklarından izler taşımaktadır. Ege kıyılarında sayıları 30′u aşan Aiol kentleri arasında en büyük ve önemlilerini oluşturan 12 kentten 4′ü Aigaia, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sınırları içerisinde bulunmaktadır. Dikili: İzmir’in kuzeyinde 120 km. uzaklıktadır. Yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken şirin bir ilçedir. Hem tarihi hem de olağanüstü güzellikleri olan turistik Çandarlı beldesi Dikili’ye bağlıdır. Doğal güzellikleri arasında Merdivenli Köyünde bir krater gölü, Demirtaş ve Deliktaş Köylerinde de çamlık ve tarihi mağaralar bulunmaktadır. Dikili ilçesi ılıcaları ile de oldukça ünlüdür. Nebiler, Bademli ve Kocaoba köylerinde sıcak su ılıcaları vardır. İlçede karayolunun dışında deniz ulaşımında da Dikili Limanı, üç yolcu gemisinin yanaşabileceği kapasiteyle hizmet vermektedir. Seferihisar: Yerleşim tarihi M.Ö. 1000 yıllarına uzanan ilçenin Sığacık mevkiinde Teos antik kenti, Doğanbey-Gerenalanı mevkiinde Karaköse Harabeleri, Sığacık’ ta Osmanlılar tarafından inşa edilen kale ile kale içerisindeki eski yerleşim alanı, ilçe merkezinde Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’ne ait anıtsal yapılar, yörenin arkeolojik ve tarihi kaynak potansiyelini oluşturmaktadır. Seferihisar 27 km.lik sahil şeridi ile güzel plajlara ve koylara sahiptir. Menderes: Satsumasıyla, güzel koylarıyla, tarihi değerleriyle dikkat çeken Menderes ilçesinin İzmir’e uzaklığı 20 km’dir. İlçenin batısında Ürkmez mevkiinde Lebedos Antik Kenti bulunmaktadır. Menderes-Selçuk yolu üzerinde birbirine yakın konumda yer alan Kolophon, Klaros, Notion ve Lebedos Antik Kentlerine ait kalıntılar, ilçenin önemli arkeolojik kaynaklarını oluşturmaktadır. Gümüldür beldesi dünyaca ünlü mandalina türü olan satsumanın yetiştirici bölgesidir. Özdere, Ege’deki dokuz büyük turistik bölgeden biri olup temiz denizi ve sahilinin yanı sıra amatör balıkçıların avlanabildiği turistik bir beldedir. Menderes’in Görece Köyü’nde de halkın evlerde imal ettiği değişik renk ve biçimdeki boncuklar yerli ve yabancı turistin oldukça dikkatini çekmektedir. Karaburun: Karaburun, Urla Yarımadası’nın kuzeyinde kurulmuştur. İzmir Körfezi boyunca kuzey ve batı kıyıları güzel koylarıyla bir şerit halinde uzanır. İlçenin yerleşimi taş devrine kadar uzanır. Çakmaktepe mevkiinde yapılan kazılarda elde edilen buluntulardan Hititler Dönemi’nde buranın ileri bir kültür merkezi olduğu, daha sonra yöreye egemen olan Aiol, Lidya. Helen ve Roma uygarlıkları döneminde kültür ve ticaret merkezi olarak geliştiği bilinmektedir. Urla: Ege Bölgesi’nin tüm özelliklerini taşıyan Urla, İzmir’in batısında 38 km. uzaklıkta kendi adını taşıyan yarımadanın orta kısmında yer alır. Urla tarih boyunca bir kültür merkezi olmuştur. Yapılan kazılarda ele geçen eserler arasında Hititlere ait Gaga ağızlı sürahi çıkarılmıştır. Limantepe Höyüğü kazılarında ele geçen buluntulara göre Klazomenai Limanının dünyanın en eski ve düzenli limanı olduğu ortaya çıkmıştır. Klazomenai’ de bulunan eserler Louvre Müzesi ve Atina Milli Müzesi ile İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Torbalı: İzmir’in 45 km. doğusunda yer alan Torbalı’nın ilk yerleşim alanı, Torbalı Ovası’nın batısında Yeniköy ile Özbey köyleri arasında bir tepe üzerinde kurulan Metropolis Antik kentidir. Bir İon kenti olan Metropolis Roma ve Bizans dönemlerinde önemini korumuş, daha sonra terk edilmiştir. Şarapları ile ünlü kent aynı zamanda bir piskoposluk merkeziydi. Ovaya hakim bir konumda olan Geç Helenistik Dönem’e ait tiyatroda Roma İmparotoru Augustus ve evlatlığı Germanikus’a adanan üç mermer sunak bulunmaktadır. Kazılarda bulunan eserler İzmir ve Efes Müzelerinde sergilenmektedir.
Ödemiş: İzmir’in 113 km. doğusunda yer alan Ödemiş’in kuzeyinde bulunan Hypaiapa Antik Kent kalıntıları yörenin yerleşim tarihinin ilk çağlara uzandığını göstermektedir. Ödemiş yöresinin tarihsel önemi Birgi’nin Aydınoğulları döneminde başkent olmasıyla başlamıştır. Birgi’de büyük ölçüde özgünlüğünü koruyan kent dokusunda Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin seçkin örnekleri, 18. ve 19. yüzyıl sivil mimarlık yapılarının oluşturduğu kültürel birikim ve mimari çevre zenginliği ile doğal çevre güzellikleri yörede çok önemli düzeyde turizm potansiyeli yaratmaktadır. “Dünya Kültür Mirası” listesine giren Birgi, 1994 yılında inanç turizmi kapsamına alınmıştır. Çakırağa Konağı, İmam-ı Birgivi Medresesi, Sultan Şah Türbesi görülmeye değer eserlerdendir. Tire: İzmir’in büyük ilçelerinden biri olan Tire, şehir merkezine 82 km uzaklıktadır. Aydın Dağlarının kuzey eteklerinde kurulmuştur. Hitit, Frig, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemlerini yaşayan Tire zengin bir kültür mirasına sahiptir. Beylikler ve Osmanlı döneminde ekonomik açıdan büyük gelişme sağlanmış ve mimarlık tarihi açısından da zengin örnekler ortaya çıkmıştır. Kemalpaşa: İzmir’in 29 km batısında yer alan Kemalpaşa’nın tarihi geçmişi İ.Ö. 1300′lere dayanmaktadır. Akadlar ve Hititlerden başlayarak Selçuklu ve Osmanlı dönemine kadar birçok medeniyete sahne olan Kemalpaşa, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde Sart ve İon kentleri arasında kervan yollarının uğrak yeri olmuştur. Antik adı Nymphaion olarak bilinen günümüz Kemalpaşa ilçesi, Nif dağı eteklerinde 200 m yükseklikte kurulmuştur. Ege Bölgesi’nde Hititlerden kalan tek örneği olan Karabel Kabartması ilçe sınırları içerisindedir. Kemalpaşa, dünyaca ünlü kirazı ve çam ormanlarıyla tanınır. NASIL GİDİLİR? Karayolu:
Şehirlerarası Otobüs Firmaları ile Türkiye’nin tüm illerine gece ve gündüz düzenli otobüs seferleri yapılmaktadır. Terminalin merkeze uzaklığı 12 km. dir. Otogar Tel : (+90-232) 472 10 10
Üçkuyular Otogarı: Çeşme- Seferihisar ve Gümüldür ilçelerine yaz kış düzenli olarak otobüs ve dolmuş seferleri yapılmaktadır. Merkeze uzaklığı 10 km. Otogar Tel : (+90-232) 259 88 62
Demiryolu:
İzmir’den Ankara, İstanbul, Denizli, Aydın gibi şehirlere düzenli tren seferleri yapılmaktadır. Merkez Basmane Garı, Tel:0.232.484 86 38
Alsancak Garı, Tel: 0.232.458 31 31
Denizyolu:
Adres: İzmir Limanı- Alsancak, Devlet Denizyolları İzmir Acentası,
Diğer Limanlar: Çeşme Limanı, Dikili Limanı, Seferihisar-Sığacık Yat Limanı
Liman Tel: (+90-232) 464 88 64 – 464 88 89
Havayolu:
Adnan Menderes Havalimanından yurtiçi ve yurtdışına periyodik olarak seferler yapılmaktadır. Merkeze uzaklığı 16 km. Hava Limanı Tel : (+90-232) 484 12 20
GEZİLECEK YERLER
BERGAMA
İzmir’in kuzeyinde 100 km uzaklıkta, Bakırçay Havzasında yer alan ve ülkemiz uygarlık tarihinin en eski yerleşmelerinden biri olan Bergama, tarih öncesi dönemlerden başlayarak İon, Roma ve Bizans uygarlıkları ile devam eden dönemde, Dünya çapında önemi olan arkeolojik eserlere sahip olmuştur. Bergama’nın güneybatısında Antik Dönemin önemli sağlık merkezlerinden Asklepion, ilk yerleşim alanı olan 300 m. yüksekliğinde dik bir tepe üzerinde kurulan Akropol ve M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Serapis Tapınağı (Kızıl Avlu) yörenin turistik cazibesini oluşturmaktadır. Zeus Sunağı 1897 yılında Almanya’ya kaçırılmıştır. Bergama güzellik ılıcalarıyla, meşhur Kozak yaylasıyla, plajlarıyla ünlü Ayvalık ilçesi bağlantısıyla, gelişmiş dokumacılığı ve kilimciliğiyle ünlü bir ilçedir. Tarihçe: Bugünkü adı antik dönemdeki ismi olan Pergomon ‘dan gelmektedir. İlk çağda muhteşem abideleriyle büyük bir şehir ve aynı adı taşıyan krallığın merkezi olmasının yanı sıra Ortaçağın önemli stratejik mevkii, Karesioğullarının merkezi ve son olarak Osmanlı İmparatorluğunun önemli merkezlerindendir. Kesin kuruluş tarihi bilinmeyen kentte yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilere göre M.Ö.7. yüzyıllarda sur duvarlarının inşa edildiği saptanmış olup, bu yıllarda kentleşmenin başladığı anlaşılmaktadır. Bergama, Pers, Büyük İskender, Frigya, Trakya Krallığı, Selevkos Krallığı, Roma ve Bizans dönemlerini görmüştür.
1302 yılında Bizans hakimiyeti ortadan kalkan şehirde Karesioğulları Beyliği idareyi ele almış, 1341 yılından hemen sonra ise Bergama Osmanlılar tarafından alınmıştır.
İklim: Bölgede Akdeniz İklimi etkisi görülmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.
ŞİRİNCE KÖYÜ
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde bir yerleşim alanı olduğu tahmin edilen Şirince köyünde, bazı yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Kule kalıntısı, su kemerleri ile 11. yüzyıldan beri varolduğu sanılan manastır/kilise yapıları, Şirince’de günümüze kadar kalan arkeolojik ve tarihi kaynaklardır. Selçuk ilçe merkezine 8 km. uzaklıktaki Şirince köyü, 19. yüzyılda bir Osmanlı yerleşimi olarak vadi yamaçlarında gelişmiştir. Arazi yapısı ile uyumlu kentsel dokuda, doğal çevre ile bütünleşmiş yaklaşık 200 ev günümüze kadar korunabilmiştir. MÜZELER
İzmir Müzesi
Adres: Halil Rıfat Cad. No: 4 Konak – İzmir
Tel: (232) 484 83 24
Faks: (232) 425 46 77
İzmir Arkeoloji Müzesi
Atatürk Müzesi
Adres: Atatürk Cad. No: 24 Alsancak – İzmir
Tel: (232) 421 70 26
Bergama Müzesi
Adres: Cumhuriyet Cad. Bergama – İzmir
Tel: (232) 633 10 96
Faks: (232) 631 07 77
Çeşme Müzesi
Adres: Kale Sok. No:1 Çeşme – İzmir
Tel: (232) 712 66 09
Efes Müzesi
Adres: Kuşadası Cad. Selçuk – İzmir
Tel: (232) 892 60 10
Faks: (232) 892 70 02
Ödemiş Müzesi
Birgi Çakırağa Konağı
Adres: Ödemiş – İzmir
Tel: (232) 545 11 84
Tire Müzesi
Adres: Samizade Meydanı Tire – İzmir
Tel: (232) 512 18 60
Faks: (232) 512 18 62
ÖREN YERLERİ
Bayraklı (Eski İzmir): İzmir Körfezi’nin kuzeydoğusunda Tepekule mevkiinde bulunan yerleşim alanı İzmir’in ilk yerleşim alanı olarak bilinmektedir. Kentin M.Ö. 3000 yıllarında kurulduğu arkeolojik bulgulardan anlaşılmaktadır. Bayraklı’nın üst kesiminde 205 m. yüksekliğindeki burun üzerinde mitolojik kral Tantalos’un mezarı olarak bilinen ve M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen yapı bulunmaktadır. Kadifekale (Pagos): M.Ö. 4. yüzyılda İzmir’de Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos’un körfeze hakim bir konumda kurduğu kent, bugünkü Kadifekale (Pagos) Tepesi ile tepenin iç limana bakan yamacında gelişmiştir. Kadifekale antik kentindeki Akropol kalıntılarının duvarlarında Roma ve Bizans etkisi görülmektedir. Anadolu ticaretinde büyük potansiyele sahip olan İzmir, gymnasium, stadium, tiyatro ve agoranın yanı sıra büyük su kemerleri ve sarnıçlarıyla son derece düzenli ve gelişmiş bir kent olagelmiştir. Bugün güney duvarları ile batıdaki beş kulesi görülen İçkale, Ortaçağ’a aittir. Kızılçullu Su Kemerleri: Eski adı Kızılçullu olan ve Şirinyer’de bulunan su kemerleri Meles (Kemer) Çayı üzerindedir ve Kadifekale’de kurulan kente su getirmek için yapılmıştır. Agora: İzmir’in Konak ilçesinde, Namazgah-Tilkilik mevkiinde bulunan Agora, Roma Dönemi’ne ait bir devlet agorasıdır. Politik toplantıların ve seçimlerin yapıldığı bir yerdir. Kazılarda agoranın büyük bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde sadece kuzey ve batı bölümleri açıktır. Kuzey yapısında yer alan Roma Dönemi’ne ait Poseidon, Demeter ve Artemis’in kabartmaları bulundukları yerde sergilenmektedir. Agorada çıkarılan buluntular ve bazı heykeller İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Smyrna (Tepekule)
Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Irmağı Sipylos (Yamanlar) Dağı’ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü.
Şimdi Tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü’nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikasına ait numune bağı bulunmaktadır. Yapılan en son kazılarda İzmir’deki yerleşim alanlarının M.Ö. 7000 yıllarına dek uzandığı ortaya çıkarılmıştır. Bayraklı’daki Smyrna kentinin tarihi her ne kadar M.Ö. 3000 yılından çok daha gerilere uzandığı tahmin edilmekte birlikte, yapılan en son kazılarda henüz M.Ö. 3000 yıllarına kadar gidilebilmiştir. Kazılarda elde edilen bilgiler ışığında ilk İzmir yerleşikleri evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. Bu ilk yerleşme Eski Tunç Çağı dönemine aittir. Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. Gün yüzüne çıkarılan en eski ev M.Ö. 925 ile M.Ö. 900′e tarihlenmektedir. İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m.) duvarları kerPİCten, damı ise sazdan yapılmıştı. Eski İzmir’liler kentlerini M.Ö. 850′lerde kerPİCten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. Bu tarihten itibaren Eski İzmir’in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. Kenti ‘Basileus’ adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir’in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu. Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi. Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı M.Ö. 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. Eski İzmir’in parlak dönemi M.Ö. 650-545 yılları arasına denk düşer. Yaklaşık yüz yıl süren bu süre, bütün İon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. Bu dönemde İzmir’in tarımla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. Parlak dönemin İzmir’deki önemli belirtilerinden biri M.Ö. 650′den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. Tanrıça Athena’ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. Kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı (M.Ö. 640-580), Doğu Helen dünyasının en eski mimarlık eseridir. En eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar İzmir’de bulunmuştur. Eski İzmir’in cadde ve sokakları daha 7.yüzyılın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu.
İlerde M.Ö.5. yüzyılda Hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde Yakın Doğuda çoktan biliniyordu. Bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun Batı dünyasındaki en erken örneğidir. İon uygarlığının en eski parke döşeli yolu Eski İzmir’de gün ışığına çıkarılmıştır. Helen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri Eski İzmir’de 7. Yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir. Bir zamanlar Yamanlar Dağı üzerinde yükselen Tantalos Mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. Tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser, Eski İzmir’de MÖ.520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tiranın mezarı olmalıdır.
İzmir’in zenginliği ve gelişkinliği komşu Lydialıları harekete geçirdi ve İzmirlilerle savaşa girdiler. M.Ö. 610-600 yıllarında Lydia orduları İzmir’i ele geçirip kenti yakıp tahrip ettiler. Pers İmparatoru orduları Anadolu’da ilerlerken, Lydia krallığına karşı Ege’nin kıyı kentlerinin kendisini desteklemesini istemişti. Bu isteğe uymayan Ege’nin kıyı kentlerini cezalandırmak amacıyla, Pers İmparatoru Lydia’nın başkenti Sardes’i ele geçirdikten sonra, diğer kıyı kentleriyle birlikte İzmir’e de saldırdı. Pers Ordularının saldırısı sonucu M.Ö. 545 yılında İzmir tahrip edildi. Bu tahribattan sonra Bayraklı’daki yerleşim alanında bir daha kent düzeninde bir yerleşim olmadı. Ve bugün…
Eğer Kordon dendiğinde aklınıza elektrikli ev aletlerinin dışında bir yer ismi geliyorsa;
Eger Alsancak’ta hayatınızda bir kere bile piyasa yaptıysanız;
Körfez kokusu nedir biliyorsanız; (Her ne kadar artık kokmuyorsa da)
Hilton’un yapıldığı tarihi hatırlayabiliyorsanız;
Fame City’de deliler gibi eğlendiyseniz (yaşınıza bakmadan);
“TAM35″ ve “35BUÇUK” kavramları size birşey ifade ediyorsa;
Gevrek, Boyoz, Çiğdem, Domat, Nohut, Asvalya gibi kelimeleri kullanıyorsanız;
“Geliyom, gidiyom, gelcen, yapçan, etçen” şeklinde konuşuyorsanız; Karataş’daki Asansör’den İzmir’i seyrettiyseniz;
Churchill’de çay içtim dediyseniz;
Elinizde Hasan Tahsin anıtının ya da Cumhuriyet Meydan’ındaki Atatürk anıtının yanında çekilmis bir fotograf varsa;
Saat Kulesi’nin altında bir arkadaşınıza randevu verdiyseniz. Kemeraltı’nda alış veriş yaptıysanız;
Karşıyaka denince aklıniza güzel kızlar geliyorsa;
Bir kerecik dahi Kıbrıs Şehitleri’nde sevgilinizle el ele dolaştıysanız;
Kara kış ne demektir bilmiyorsanız;
Bi kerecik olsun kar görebilmek için, taa Sabuncubeli ya da Manisa Spil’e gittiyseniz;
Zeybek havası duyduğunuzda içiniz cız edip kalkıp oynayasınız geliyorsa; Kalbim Ege’de Kaldı şarkısını kendinizle özleştirebiliyorsanız;
9 Eylül size üniversite dışında şeyler de hatırlatıyorsa;
“Kumru”‘nun aslında bir kuş olmadığını , çok da lezzetli olduğunu düşünüyorsanız;
Hıdrellez denince sokaklarda yakılan ateşler, deniz kenarına küçük taşlarla yapılan ev planları akliniza geliyorsa;
Behçet Uz’un kim olduğunu biliyorsanız;
Sokaklarda türbanlı insan görmeye alışık değilseniz;
Dedeniz dahi yazın bermuda şort giyiyor ve sokaklarda şortuyla dolaşıyorsa; İnsanlar size sanki birer düşman gibi bakmıyorsa;
Şimdiye kadar bir kere bile olsa Sevinç’in önünde buluştuysanız;
Üniversite denince aklınıza iki tane , özel okul (kolej) denince de sayılı isim geliyorsa;
Sıcakkanlıysanız;
Ağustos ayında Fuar’ın açılışını heyecanla bekliyor ve Fuar açılınca ailecek geziyorsanız;
Paraşüt kulesinden atladıysanız ya da atlayan tanıdıklarınız varsa;
Fuar’daki gölde kuğulara bindiyseniz;
Hiçbir zaman bir yere geç kalma korkusu yaşamadıysanız;
SİZ İZMİRLİSİNİZ DEMEKTİR…
Şiir gibi bir kent…
“Ben İzmir’im,
Bir aydınlık kent olup Tanrıça bakışlarından. Bin İzmir’im,
İyot kokusundan arınmış yüreğim. Ninnilerini dinlemiş çocukken Tanrıların,
Mitoloji benim mayam.
Üç güzellik buudu bende toplanır;
Gök, deniz ve toprak…
Göğüsleri dağlı Amazonlar geçer gözlerimden dört nala
Smyrna daha güzel, daha büyük caddelerimde şimdi…”
DÜNYA şiirinin anavatanı ve Homeros’un yaşadığı kent olan İzmir, yepyeni gelecekler peşinde koşan tüm kavimlere körpe heyecanlar kaynağı olmuştur. Uygarlık ilk kez bu kentin rıhtımlarından kalyonlara yüklenerek denize açılmıştı. Aristo Büyük İskender’e “Smyrna’lı görmezsen eksik kalırsın” demiştir. Bilim, felsefe, şiir, sanat ve kültürün doğup boy attığı bir bölgenin merkeziydi İzmir… Uygarlığın başkenti…. Ege’nin boynundaki Gerdanlık kız…. Mor Hülya…
M.Ö. 800 yıllarında yaşadığı ileri sürülen Frigya Kralı Tantalos, Homeros, Alyattes, Kurüs, Harpagos, Daryüs, Büyük İskender, Antigones ve Liziamos, Bion, Sezar, Sulla, Çiçeron, Oktayvanus, Aristides, Galenus, Polikarp, Atilla, Jan Dukas, Çaka Bey, Aslan Yürekli Rişar, Umur Bey, Venizelos, Kral Konstantin, Hasan Tahsin, Mustafa Kemal Atatürk gibi İzmir’e hayran, tarihin ve mitolojinin kaydettiği tarihin bu dev isimleri, gerektiğinde İzmir için dövüştüler, İzmir’e şiirler yazdılar, İzmir için kalpleri çarptı ve kendi ulusların ve dinlerinin ve önünde bu kente damgalarını vurmak için çırpındılar…
İzmir’in Öyküsü
İlk İzmir’i kuranların M.Ö. 3000’de Tunç Çağını yaşayan ve Bayraklı’da oturan bir halk olduğu, yapılan kazılar sonunda kesinlik kazanmıştır. Ancak çok eski dönemlerde, örneğin Yontma Taş Devri’ne uzanan bazı ilkel yerleşmelerin belirtileri de İzmir civarında kendini göstermektedir. Çok eski ilkel efsanelere göre, Bayraklı’daki yerleşmeden binlerce yıl önce kurulduğu belirtilen kentin, Tanrıların vahşeti (deprem) sonucu göl haline geldiği ileri sürülmektedir. Bu kentin, Yamanlar Dağı’ndaki Karagöl civarında olduğu tahmin edilmektedir. (Dr. Çınar Atay, Tarih içinde İzmir, S.11). Bu günkü Bayraklı’nın hemen yanında bulunan Tekel Şarap Fabrikası bağlarının içindeki 150 dönüm büyüklüğündeki Tepekule isimli höyük, bundan 5000 yıl önce Lelej denilen en eski İzmir yurttaşları tarafından kurulan bir yerleşim bölgesi idi. M.Ö. 1000’lerde Helen yerleşmesine sahne oldu. Etrafı denizlerle çevrili bu kentçik küçük ve dar bir berzah ile günümüzdeki Bayraklı yerleşmesinin bulunduğu tepeye bağlanıyordu. Tepekule ile Yamanlar arasında küçük yelkenlilerin sığınmasına yarayan bir limancık bulunuyordu. Bu kentin bazı kaynaklarda Navluchon (Liman, Demir Atma Yeri, İstasyon diye isimlendirilmesinin sebebi bundandır. Bugün Türkiye’nin en önemli üç kentinden biri eski çağların da en önde gelen ticaret, sanat ve kültür merkezlerinden biri olan İzmir tarihi başlıca dört büyük dönem gösterir. Eski İzmir( M.Ö. 3000-300)
Helenistik, Roma ve Bizans Dönemi (M.Ö.300-M.S. 1071)
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi (M.S. 1071- 1923)
Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar.
İzmir tarihi açısından son derece önemli bir kenttir. Özellikle Antik Çağ İzmir’ini barındıran Smyrna’nın dünya tarihindeki konumunuOrd. Prof. Dr. Ekrem Akurgal şöyle açıklar:
1) Batı uygarlığının en eski ve en büyük edebiyat eseri, yani Homeros’un İlyada’sı Bayraklı’daki antik İzmir’de yaratıldı. (M.Ö. 750- 700) İlyada destanı Aiol ve İon lehçelerinin karışımı olan bir dildedir. İzmir’in kuzeyi Aiol, güneyi ise İon bölgesi idi. İzmirliler’in Aiol ve İon lehçelerinin karışımı olan bir dil konuşuyorlardı. Bu nedenle Homeros’un İzmirli olduğu varsayılmaktadır.
2) Hellas (Eski Yunan) Uygarlığının en eski Athena Tapınağı İzmir’de bulundu. (M.Ö. 640-580)
3) Anadolu’da hala ayakta duran eski Hellen evleri Eski İzmir’de yer almaktadır. (M.Ö.640-580)
4) Batı Uygarlığı’nın en eski ızgara tipi kent planı İzmir’de gün ışığına çıkarıldı.(M.Ö. 640-580)
5) Batı Uygarlığı’nın en eski anıtsal taş çeşmesi (M.Ö. 625-600) Bayraklı’da bulunmaktadır. Bu eser şimdi Eczacıbaşı Holding’in sağladığı olanaklarla restore edilmektedir.
6)Günümüzde gecekondular altında kalan Tantalos Mezarı Anadolu’nun en görkemli mezarlarından biri idi.
7) En eski ve en güzel Hellen sütun başlıkları Eski İzmir’de geliştirildi.
8) Batı Uygarlığı’nın bu gün ayakta kalan en eski ve en güzel kent planı, 100×120 metrekarelik alanda sokakları, ana caddesi, evleri ve tapınağı ile Eski İzmir’de korunmuş ve gün ışığına çıkartılmıştır. Bayraklı bu bakımdan eşsizdir. Efsanelere göre, MÖ yıllarında Anadolu, büyük Hitit uygarlığının egemenliğine sahne olan kent adını; MÖ 15’nci yüzyılda Doğu Karadeniz’in Themiskyra kenti çevresinden kalkıp gelen ve sağ memeleri kesilmiş, kalkanlı ve mızraklı, sırım gibi vücutlara sahip, adaleli, ve yanık yüzlü bu kadın (tarihin ilk yazıcıları bu kadınlara Amazon adını takmıştır) papazlardan aldı. Bir başka söylenceye göre ise, bu günkü İzmir yöresinde yaşamış olan Elektid isimli bir kavim, Amazonlarla savaşarak onları yenmiş, Kral These, Amazon önderi Smyrna ile evlenmiş ve kente adını vermiş…
Ord. Dr. Ekrem Akurgal’a göre İzmir (Smyrna) kelimesinin kökü şöyle: İzmir sözü eski İyon lehçesinde Smure, Attika (Atina çevresi) lehçesinde ise Smyrna diye yazılırdı. Bu günkü Hellenler bu kendin adını Simirni biçiminde okumaktadırlar. Ancak söz konusu Smyrna sözcüğü yunanca olmayıp, Ege yöremizdeki bir çok yer adı gibi Eski Anadolu kökenlidir.
Şiir gibi bir kent ile ilgili Tarihçe’yi Necati Cumalı’nın İzmir’in gizemli geçmişini anlattığı “İthaf” isimli nefis şiiriyle noktalamak istiyorum. Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde
Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir
O aşık kadınları, levent erkekleri nerede
Sahilde yaşayıp göçtüler mi kim bilir? Sır şimdi gözyaşları, saadet dilekleri
Biz gelen yüzyılların hikayesi sır
Eski İzmir diye ne varsa şunun bunun bildiği
Yaşlıların kırık dökük anlattığıdır…
Beş Bin Yıllık Bir Tarih
İzmir turizm merkezi olmasının yanı sıra, üniversiteleri, müzeleri, konser salonları, kültür-sanat dernekleri, ulusal ve uluslararası festivalleriyle ülkenin en önemli kültür kavşağıdır İzmir. Victor Hugo’nun dizelerinde; “Boynunda güzel kolyesiyle / Bir prensestir İzmir…”
Anadolu Yarımadası’nın batısında; Balıkesir, Manisa, Aydın illeri ve Ege Denizi ile çevrili beş bin yıllık bir kent İzmir. Yüzölçümü, 11.973 km2. 28 ilçe ve 629 köyden oluşuyor.
İzmir adının kökeni
İzmir kelimesi eski İon lehçesinde Smurne, Attika (Atina) lehçesinde ise Smryna diye yazılırdı. Bugün Yunanca’da bu kentin adı Smirni biçiminde telaffuz edilmektedir.Gerçi son yıllarda Antik Efes kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır. Olasılıkla İzmir’den Efes’e giden bir kısım Amazon kraliçelerinin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski Yunanistan’daki kaynaklarda da rastlanmaktadır. Ancak Smyrna sözcüğü Yunanca değildir. Ege Bölgesindeki bir çok yerleşim adı gibi Anadolu kökenlidir. MÖ 2. binin başlarına ait Kayseri Kültece yerleşiminde ele geçen bazı tablet metinlerinde Tismurna adına rastlanmaktadır. Tismurna’daki `ti’ bir ön ek olup büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. Bundan da Hellenler ya da Bayraklı höyüğünü mesken tutanların bu ön eki atıp kente ‘Smurna’ demişlerdir. Kentin adı olasılıkla MÖ 3000 ile MÖ 1800 yılları arasında Smurnu olarak anılıyordu.
*****
İlçeleri
Aliağa, Balçova, Bayındır, Bergama, Beydağ, Bornova, Buca, Çeşme, Çiğli, Dikili, Foça, Gaziemir, Güzelbahçe, Karaburun, Karşıyaka, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Konak, Menderes, Menemen, Narlıdere, Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı ve Urla. Nüfus
Nüfus yoğunluğu bakımından İstanbul ve Ankara’dan sonra Türkiye’nin üçüncü büyük kenti… 2000 yılı sayımına göre 3.387.908 nüfusa sahip.
*****
Yemek Kültüründen
İzmir ve yöresinin yemekleri çeşit açısından son derece zengin olup, yörenin bitki örtüsünün yanı sıra, çok kültürlü toplumsal yapısı da bu oluşumda etkendir. Belli başlı yemekleri
Bulamaç çorbası, tarhana çorbası, tere çorbası, kirde, sakız yahnisi, mücver, İzmir köftesi, papaz yahnisi, enginar dolması, domates bastısı, yer elması, revani, ıspanak boranisi, razı kavurması, arapsaçı, şevketi bostan, ebegümeci, radika salatası. Çipura İzmir’in dillere destan balığı. Akdeniz ve Ege’de yaygın biçimde yaşayan, sırtı koyu mavi, yanları gümüş renginde, eti çok lezzetli bu balık artık çiftliklerde bol miktarda üretilmektedir. Lokma
İzmir’in lokması ünlüdür… Mayalı hamurun kızgın yağa atılıp, çıkarıldığında üzerine şekerli şurup dökülen bu tatlıyı iyi yapan yerlerin önünde kuyruklar oluşur. Otlar
Taze ot yemekleri Ege Mutfağı’nda ayrı bir yere sahiptir. Bahar gelince, İzmir ve çevre ilçelerinin pazar yerleri yeşillenir. Radika, turpotu, hardalotu, cibes ve daha niceleri…
Address
Izmir
35220
Telephone
Website
Alerts
Be the first to know and let us send you an email when Gezi cini posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.
Contact The Business
Send a message to Gezi cini:
Shortcuts
Category
Nearby media companies
-
Kıbrıs Şehitleri Caddesi
-
İzmir
-
Alsancak, Dalyan
-
35220
-
Alsancak
-
Alsancak
-
Kıbrıs Şehitleri Caddesi, Alsancak
-
Kıbrıs Şehitleri Caddesi No:1 Konak
-
Alsancak
-
Ali Çetinkaya Bulvarı No: 15 Çetinkaya Apartmanı Kat: 3 Daire: 3, Alsancak
-
Üstün Prodüksiyon Film & Fotoğraf Yapım
Sokak No:2 Daire:29 Alsancak İzmi̇r
Other Media in Izmir
-
Mahmut Esat Bozkurt Caddesi No:9 Kat :1 Daire:
-
Konak Mh
-
Fevzi Paşa Blv No:164 Kat:1
-
35150
-
35000
-
Ankara Caddesi