Babek Yayın

Babek Yayın Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Babek Yayın, Publisher, Hobyar Mahallesi Cemal nadir sokak büyük milas han/kat/3, Istanbul.

Madımak Yangını - Muzaffer OruçoğluGöğün mavi sinesinden yedinci katına doğru çekildi güneş. Kuşlar sustu. Şiirini büküp...
02/07/2020

Madımak Yangını - Muzaffer Oruçoğlu

Göğün mavi sinesinden yedinci katına doğru çekildi güneş. Kuşlar sustu. Şiirini büküp cebine koydu Ozan. Otelin penceresinden aşağılara, ozanların ve yazarların eserlerine konu olan küçük insanlara, işsizlere, hamallara, temizlikçilere, hırsızlara, küçük esnaflara, imam hatip öğrencilerine, pazara gelen köylülere, kuran kursuna mensup öğrencilere baktı. Kültür Merkezinden ve valilik önünden, tekbir sesleriyle dalga dalga gelmiş, otelin duvarlarına dayanmışlardı. Ürperdi, elini cebine soktu, son yazdığı şiire dokundu. Kendi aklı dahil, hiçbir iktidarı sallamayan kör bir uğultunun içinde kaybolduğunu düşündü.

Endişeli, genç bir subay girdi salona, “içeride asker var mı?" diye sordu, olmadığını anlayınca terk etti oteli hemen. Subayın çıkışından az sonra, uğultudan biri, belediyenin, yol yapımında kullanılmak üzere otelin karşısına yığdığı taşlardan birisini alıp otele doğru fırlattı. Cam şangırtıyla indi oteldekilerin yüreğine. Pencereden çekildi Ozan. Tekbir sedalarını yüklenmiş diğer taşlar izledi taşı. Lobidekilerden bir grup, çapraz, gaileli duygularla üst kata çıktı. Ozan, semahçı ve tiyatrocu gençlerin ellerine geçirdikleri, masa, dolap, yangın söndürücüsü gibi eşyalarla lobide barikat kurmaya başlamalarından cesaret aldı. Çöp kutusunun yanında duran uzun saplı fırçaya sarıldı. "Şair böyle savaşır," diyerek, fırçayı havaya kaldırıp gençleri cesaretlendirdi. Şimdiye kadar çizdiği her desenin, uzun saplı bir fırçaya sarıldığını ve kendisiyle birlikte otel savunmasına katıldığını içinden geçirdi. Gidip merdiven basamaklarına oturdu. Aziz Nesin'in, elinde demir bir çubukla basamaklardan inişini izledi.

İkinci kata çıkanlar, pencereleri sokağa bakan odalara taşların fırlatılması üzerine, odalardan uzaklaşıp koridora ve merdivenlere sığındılar. Oteldeki bütün kaplar, yangın ihtimaline karşı suyla doldurulup, yangın söndürücüleriyle birlikte, duvar dibine dizildi.

Kenti yavaş yavaş sarmaya başladı akşam alacası. Endişeli, ağır bir hüzün çöktü kadınların duygu dünyasına. Cuma namazından çıkan cemaat, otelin önündeki kalabalıklara katılınca, uğultu on beş bini aşan uhrevi seslerle ürkütücü bir hal aldı. Öfkeli kesimler, şeriat şiarları ve tekbir sesleriyle oteli kuşattı. Korkudan büyümüş çocuk ve kedi gözleri yerleşti yakın evlerin pencerelerine.

Taşlı sopalı bir kesim, otel girişinde kurulan barikata yüklendi. Barikatı tutan semahçı ve tiyatrocu gençlerin direnişine çarpıp geri döndü. İçeri giremeyen öfkeli kalabalıkta oteli yakma fikri uyandı.



Ölümü düşünüyor, telefonla devlet yetkililerini yardıma çağıranları, çare ve çıkış arayanları, ağlayanları izliyordu Ozan. Galeyana gelen yığınlar, binaya iyice yaklaşmış, çevre illerden "takviye birliklerinin yola çıktığına dair haberler yayılmıştı. Üst basamaktan orta basamağa doğru kaydı Ozan. Eşyalar kırılmış, korkulu çağrışımlara dönüşmüş, kendi özlerine doğru çekilmişlerdi. Acılarının bilincinden süzülüp gelen çıplak şiirler dolaşıyordu dumanların içinde.



Nerden geldiği belli olmayan bir gaz kokusu yayıldı otele. Elektrikler kesildi. Ölümcül bir karanlık çöktü koridor ve merdivenlere. Aşağıda, içeri girmeye çalışan sopalı kalabalığı ikinci kez püskürttü gençler. Genç kızlar dördüncü kata çıkarıldı.

Orta basamaklardan en alt basamağa doğru kaydı Ozan. Alnını sağ avucuna gömdü. Salonda gezinen, çare ve çıkış arayan, panik içinde sızlanan sesleri dinledi. Kızını düşündü. Gençliğinin İzmir'ini, imbatı, yosun ve yasemin kokusunu, süslenip nakışlanmış atların çektikleri faytonları düşündü. Sağ elini ceketinin cebine soktu. Taptaze imgeler, alegoriler, mecazlarla doldu. Yeni yazdığı şiir, bulunduğu kağıttan firar edip, kızına sığınmış, kurtulmuştu. Yanından hızla geçenlere, öksüre inleye üst kata çıkan ozanlara, sanatçı kızlara yol verdi. Zorlu zorlu öksürdü. Üst kattan sesler, bağrışmalar geliyordu. "Hepimiz yanacağız, boğulacağız!" diye bağırıyordu folklörcü kızlardan biri.

Bir grup imam, Kültür Merkezi'nin önündeki Halk Ozanı Anıtı'nı yıkıp belediye garajına götürmekte olan belediyecileri durdurdu, anıtın Madımak Oteli önüne getirilmesini sağladı. Kalabalık coştu. "Gazanız mübarek olsun!" diye bağırdı Belediye Başkanı. Kalabalık, tekme, küfür, tükürük ve sopa darbeleri eşliğinde otelin önüne indirilen Halk Ozanı Anıtı'nı otomobillerden çekilen benzinle besledi, ateşe verdi. Tekbir sesleri derinleşerek tüm kalabalığı sardı. Anıtı saran alevler, arabaların yakılmasını tetikledi. Kentin sesi alevlere doğru çekildi. Bunu, kırılan pencerelere doğru atılan benzinli ateş yumakları izledi. Binaya yaklaşan itfaiye arabasının hortumu kesildi, tekerlekleri patlatıldı.

Oturduğu yerden kalktı, merdivenlerden ikinci kata çıktı şair. Kurtarıcı bekleyen çaresiz hayaletlerle dolmuş, ağırlaşmıştı kafası. Yükselen dumanların üst katı da kapladığını gördü. Çıktığı katın alt kattan daha sıcak olduğunu hissetti. Çocukken, tarlada çalışan anasıyla babasının, pastırma sıcağında kendisini bir ağacın altına bırakışlarını, akrebin sokuşunu, zehiri almak için kendisini bir kazan dolusu suya gömüp kaynatışlarını anımsadı.

“Yangın her tarafı saracak,” diye mırıldandı Asım Bezirci. "Devlet seyirci kalıyor, dumandan boğulacağız,” dedi Behçet Aysan. Morali bozuldu, merdivenlerden yeniden alt kata indi Ozan. Lobideki perdeler ve otelin girişindeki ahşap doğrama kat alevler içindeydi. Yerlerdeki halılar tütüyordu. Tekbir sesleriyle birlikte taşlar düşüyordu lobiye. Homurtu, koşuşma, arayış ve ağlayışlar çoğalmıştı. Gençler, terketmemişlerdi barikatı. Nefes almakta zorlanıyordu Ozan. Ağzını ve burnunu cebinden çıkardığı kağıt mendille kapattı. Çoğalan taşlar ve alevlerin baskısıyla üst kata çıktı yeniden. Dumanlara daldı, kaldığı odaya girdi. Oda koridordan farksızdı. Sağdaki yatakta, birisi vardı ama yorganın altına girmişti. Şair arkadaşı veya yazarlardan birisi olabilirdi. Dumanların etkisinden olacak hiç kimse konuşacak durumda değildi. Odadan çıktı yandaki odaya girdi. Ora da aynı durumdaydı. Dumanlar her tarafı kaplamış her taraf ısınmıştı, oradan da çıktı karşı odaya girdi. Yorganların altında insanlar vardı.





Konuşamıyor bir şey soramıyordu. Öksürükler, boğuk sesler, inlemeler ve çoğalan dumanlar ve dayanılmaz bir ısı hâkim olmuştu çıktığı kata. Ağzına bastırdığı kâğıt mendille bütün odalara girip çıktı. En son girdiği odanın boş ranzasına attı kendini. Yorganın altına girdi, dayanamadı kalktı, pencereden dışarıya doğru sarkıttı kafasını, aşağıda mahşeri bir kalabalık ve tekbir sesleri vardı. Pencereden dışarı yoğun bir şekilde çıkan dumanda daha fazla duramadı. Odayı terk etti. Soluk alacak durumda değildi. Göz gözü görmüyordu. Alevlerin, çığlıkların, çatırdayan tahtaların dışında her şey yitirmişti gücünü. Yalpalayarak birkaç adım attı. Odalardan birinin girişine doğru yüzükoyun düştü. Mendilli eli artık ağzında değildi. Yoğun Dumaları soluyor, zorlanıyor, öksürüyor, terliyor ve bacaklarını karnına doğru çekerek derin derin inliyordu.

Alevler oteli iyice sarmıştı. Dışarıdaki kalabalık, içeridekilerin tamamen ölüp ölmediğini merak ediyor, otelin ikinci katına tırmanan, pencerelerden içeri girerek, ellerindeki küçük benzin bidonlarını boşaltıp inen, içeri ateş yumakları atan kundakçıları izliyordu. Ve hiç kimse, "Gereken tepkiyi gösterdik, artık çekilelim!" diye bağıran Belediye Başkanı'nı dinlemiyordu.

Yangını tekbir eşliğinde seyreden ve Aziz Nesin'i isteyen kalabalık, sonunda askerlerin binaya doğru geçişine izin verdi. Otel alevleri ile kalabalık arasında güvenlik şeridi oluşturan asker, itfaiye ekiplerinin engellenmeden çalışmasına olanak sağladı. Yangının söndürülmesinden sonra ekipler içeri girdi. Odalardan ve koridorlardan boğulmuş, yanmış semahçı tiyatrocu gençlerin, yazarların, ozanların cesetlerini topladı. Otelin alt kat penceresinden bitişikteki binaya geçip kurtulanlar vardı. Otelden çıkarılan otuzu aşkın cesetin içindeydi Ozan. Yanık cesetlerin götürüldüğü hastanede bir doktor onu tanıdı, ölmediğini fark ederek tedavi altına aldı. Gelgelelim ki ağır yanıklar içindeydi Ozan. Cebindeki şiir de ceketiyle birlikte yanmıştı. Beş gün sonra, helikopterle Ankara'ya götürülüp Ağır Yanık Ünite'sine yatırıldı. Yaşam belirtileri giderek zayıfladı, sönmekte olan titrek bir mum alevi gibi morardı.

Öldüğünde, yana yana mecalini yitirip, sararmış cılız bir ışığın altındaydı; sağ eli, şiirini korumak istercesine, tam cep hizasında, yanık gövdesine yapışmıştı.





Muzaffer Orucoglu II

Mayıs 2015
http://www.muzafferorucoglu.net/oyku.asp?id=51

Sonra onlar çılgınlık bitipSürü dağılınca, yapayalnız gecelerdeDurgun ve dilsiz, yastıklara çiviliBir mızıka sesiyle uya...
02/07/2020

Sonra onlar çılgınlık bitip

Sürü dağılınca, yapayalnız gecelerde

Durgun ve dilsiz, yastıklara çivili
Bir mızıka sesiyle uyanmazlar mı
Asaf’ın ateşlere karşı çaldığı?..

Bir otel odasında gencecik çocuklar
Çırpındıkça bir yudum soluk için
Üzerine benzin döküp oynayanlar
Onlar birgün öpmeye eğilince çocuklarını
Dudaklarında duman ve yanık et kokusu
Boğum boğum tıkamaz mı soluklarını?..

Sevgisiz bir Tanrının kinle büyüttüğü
Ölüme tapınan o siyah adamlar
Onlar birgün yağmurlardan sonra
Güneş salkım salkım dallarda yanarken
Rüzgârdan utanıp sudan korkmazlar mı?..

Ayrılık herkesin kapısını çalar birgün
Dağlar kararırken ya da günün eşiğinde
Onlar, saz kırıp şiir yakanlar
İçlerinde gezinen kederi bir türküyle
Bastırmak isterlerse derinden ve sessiz
Çalmazlar mı duvarlara kirli bedenlerini?..

Kimse temizim demesin, kimse
Bütün bir ülke odun taşıdı Behçet’in yangınına…
Onlar, secdesi küf kıblesi korku olanlar
Onlar birgün ölüm menevişlenince içlerinde
Tütmez mi kirpiklerinde “dumanı lekesiz biri”?..

Şükrü ERBAŞ

01/05/2020

Savaşsız, sömürüsüz, özgür, mutlu... aşkla yaratacağımız yaşanacak bir dünya umuduyla;
Yayın emekçileri başta olmak üzere tüm işçi ve emekçilerin...
"1 Mayıs’ı Kutlu Olsun!"

Babek Yayınlarının yeni kitabı...Hüseyin Habip Taşkın'ın yazdığı, "Ege'den Hemşin'e" çıktı! Tüm Dağıtım ve Kitapçılar'da...
01/02/2020

Babek Yayınlarının yeni kitabı...
Hüseyin Habip Taşkın'ın yazdığı, "Ege'den Hemşin'e" çıktı!
Tüm Dağıtım ve Kitapçılar'dan temin edebilirsiniz...

Kapı açıldığında koğuştan beş kişi çıktılar, üst aramasından sonra demir kapılar ardı ardına açıldı. Görüş kabininde babasını beklemeye başladı sabırsızca. Onun için zaman önemliydi. “Erken alsalar olmaz mıydı?” diye düşünürken karşısında babasını gördüğünde yüzünde gülücükler açtı. Ev halkını, mahalleliyi, arkadaşlarını sormadan direkt konuya girdi. İlk önce okuduğu kitaptan bölümler aktardı.
Sonra, “Badara-Hemşin’de yazları yakın akrabalarımız bizim evde toplanırdı,” dedi İshak. “Hatta civar köylerden ailemizin diğer fertleri gelirdi. İlk önce yemekler yenilir ardından ikinci kata tahta merdivenden çıkılarak, herkes sırasıyla yerine otururdu. En önde babamın dayısı Mehmet, bir adım gerisinde diğer dayısı İshak, solunda ise Hasan otururdu. Sen ve Rafet ağabeyim kapı girişinin solunda otururdunuz. Mehmet dayı Rusya’dan gelen mektubu okur, bir sehpanın etrafına toplanır birlikte yanıtını yazardınız. Okunan mektubu sonunda bir tasın içinde yakardınız. Küçük olduğum için o zamanlar aklım ermezdi. Bugün düşündüğümde ancak anlayabiliyorum birilerinin eline geçmesin diye yakıldığını.”
Babası İshak’a bakmakla yetindi. Bir ara bir şey söyleyecek gibi oldu, vazgeçti.

BABEK YAYINLARI - SANCI YAYINLARI ve TELOS YAYINLARI Çankaya kitap buluşmasında.Osman Hamdi Bey sergi salonu 3. Katta An...
13/12/2019

BABEK YAYINLARI - SANCI YAYINLARI ve TELOS YAYINLARI
Çankaya kitap buluşmasında.
Osman Hamdi Bey sergi salonu 3. Katta Ankara’daki okurlarımızı standımıza bekliyoruz.13/22 Aralık Çağdaş Sanatlar Merkezi

BABEK YAYINLARI - SANCI YAYINLARI ve TELOS YAYINLARI Çankaya kitap buluşmasında.Osman Hamdi Bey sergi salonu 3. Katta An...
13/12/2019

BABEK YAYINLARI - SANCI YAYINLARI ve TELOS YAYINLARI
Çankaya kitap buluşmasında.
Osman Hamdi Bey sergi salonu 3. Katta Ankara’daki okurlarımızı standımıza bekliyoruz.

Davut Kurun'un yazdığı "Sınırlara Sığmayan Sınırsız Anılar" Babek Yayınları'ndan çıktı! Tanıtım bülteni.www.sanciyayinla...
09/11/2019

Davut Kurun'un yazdığı "Sınırlara Sığmayan Sınırsız Anılar" Babek Yayınları'ndan çıktı! Tanıtım bülteni.

www.sanciyayinlari.com sitesinden sipariş edebilirsiniz...





Dersim’de Yazar Kızılca Yürür ve Yazar Hüseyin Çağlayan'ın son kitaplarının tanıtımı için Zembul Kafe’de etkinlik düzenl...
10/08/2019

Dersim’de Yazar Kızılca Yürür ve Yazar Hüseyin Çağlayan'ın son kitaplarının tanıtımı için Zembul Kafe’de etkinlik düzenlendi. Yürür'ün Otonom yayınlarından çıkan 'Dersim Alevilerinde İyileştirme Geleneği' kitabı ile Çağlayan'ın Babek yayınlarından çıkan 'Sis ve Arayış' kitabının tanıtıldığı etkinlikte müzik dinletisi de yapıldı.

www.sanciyayinlari.com

Dersim’de yazarlar Kızılca Yürür ve Hüseyin Çağlayan'ın son kitaplarının tanıtımı için etkinlik düzenlendi.

“Gelmez olaydım! Bu ne yahu!” dedi Ali Haydar. Bin bir renk, bin bir dert... İşçi yurdunda kim yoktu ki? Türk, Arap, Yun...
24/07/2019

“Gelmez olaydım! Bu ne yahu!” dedi Ali Haydar. Bin bir renk, bin bir dert... İşçi yurdunda kim yoktu ki? Türk, Arap, Yunan, İtalyan, Laz, Kürt, Çerkez, Zaza, Alevi, Sunni… Hepsi de vardı... Koca ayrı bir dünya, işçi yurdunda birleşmişti. Marx’ın, “Tüm dünyanın işçileri birleşin!” şiarı sanki işçi yurdunda uygulamaya geçirilmişti. Kültürleri ayrıydı, her biri ayrı bir köşede ayrı bir renk, ayrı bir dil, ayrı bir müzik olarak duruyordu. Kimse kimseye hükmetmiyordu, birinin müziği, diğerinin müziğini bastırmıyordu. Herkes kendi havasında, kendi ritminde idi. Kıyafetleri ve yemek malzemeleriyle birlikte ortak kullandıkları mutfakta bütünleşiyordu. Birinin entarisi uzun, diğerinin pelerini kısa; biri renkli pijamalarla, diğeri düz çizgili keten pijamalarla mutfaktaydı. Kimi ıslık çalıyor, kimi türkü söylüyor, kimi de ağzında bir şeyler mırıldıyordu. Kimse kimseye bağırmıyordu, kimse kimseye müdahale etmiyordu. Kimi tavuklu pilav, kimi kuskus, kimi İtalyan tarzı mozzarellalı makarna yapıyordu. Yurttakiler, memleketlerinde bıraktıkları eşi ve çocuklarını bir anlığına kafalarında unutup yanı başında farklı pişirilen yemeğe merak salıp ne yaptığını soruyorlardı.

Hüseyin Çağlayan'ın yeni kitabı ''SİS VE ARAYIŞ'' Babek Yayınları'ndan ÇIKTI!
www.sanciyayinlari.com




02/10/2018

"Yayıncılık sektörünün içinde bulunduğu son durumun anlaşılması açısından detaylı bir açıklama"Sancı yayın, Babek yayın

TÜRKİYE YAYINCILAR BİRLİĞİ BASIN BÜLTENİ
Türk Lirasının yaşadığı değer kaybı, diğer bir deyişle döviz kurundaki dengesizlik, Türkiyeli yayıncıları faaliyetlerini askıya almaya vardıracak önlemler almaya zorluyor.
Döviz kurunda son dönemde yaşanan dengesizliğin öncesinde, 2017 yılında sınav sisteminde yapılan değişiklik Türkiye’de yayıncılık sektöründe büyük bir payı olan eğitim yayıncılığına büyük bir zarar olarak geri dönmüş ve sektör kitap satışlarında 560 milyon dolarlık bir kayba uğramıştı.
2018 ilkbahar aylarından itibaren ise kitap satışlarında hissedilir bir yavaşlama söz konusu. Türkiye’de yayıncılık, kurdaki dengesizliğin tetiklediği birden fazla sorun yaşıyor.
Bu sorunların birincisi kağıt sıkıntısı. Ülkemizde kullanılan kitap kâğıdının tümü ithal ediliyor. Yayıncılık üretimindeki bütün girdiler (kâğıt, mürekkep, baskı makineleri, telifler vb) doğrudan dövize bağlı. Bir örnek vermek gerekirse, geçen yıl Frankfurt Kitap Fuarı’nın başladığı 11 Ekim 2017 tarihinde 1 USD=3,70 TL ve 1 EUR=4,33 TL iken, 2018 Frankfurt Kitap Fuarı’nın arifesinde 1 USD 6-6,50 TL bandında, 1 EUR ise 7-7,5 TL bandında hareket ediyor!
Birincil girdimiz olan kâğıt fiyatlarının yılbaşından bu yana döviz bazında %15-20 oranında artması ve Türkiye’de döviz kurunda Temmuz ve Ağustos aylarında yaşanan artışlar, yayıncıların kağıt maliyetlerine % 80’e varan bir artış oranıyla yansıdı. Birçok üyemiz, Türkiye’de yayıncılığın en büyük etkinliği olan İstanbul Kitap Fuarı’nın gerçekleşeceği kasım ayından itibaren kağıt stoklarının tükenmeye başlayacağını dile getiriyor. Kısacası Türkiyeli yayıncılar hem kitap basacak kağıdı bulmakta hem de kurdaki artıştan dolayı kağıt satın almakta ciddi sorunlar yaşıyor.
Bir diğer sorun, Türkiye’deki dağıtım şirketlerinde yaşanan değişiklikler. Ülkenin en büyük zincir mağazalarından birinin el değiştirmesinin getirdiği yeni yapılanma, kitap satışlarında kayıpların yaşanmasını da beraberinde getirdi. Yayıncılar yaşananlar nedeniyle müşterilerinden tahsilat yapmakta çok zorlanıyorlar. Sektörde 120 gün olan vadeler 180-210 güne kadar çıkmış durumda. Bu da yayıncılık faaliyetindeki nakit akışını doğrudan olumsuz yönde etkiliyor. Girdi maliyetlerini karşılayamamaktan teliflerin geç ödenmesine kadar varan bir dizi sonuç doğuruyor.
Tüm bunlara eklenmesi gereken, bu sektöre özgü bir diğer durum da yayıncılık alanındaki en büyük tedarikçilerden birinin iflasını istemesi. Temmuz ayında mahkemeye başvurup konkordato talebinde bulunan ülkenin en büyük tedarikçi firmasından yayıncılık sektörünün beklediği çok büyük çaplı alacakları ciddi bir risk altında. Yayıncıların alacaklarını zamanında tahsil edememesi nakit akışını da bozmuş durumda.
Son olarak, elbette dövizdeki artışın doğrudan sonuçlarından en önemlisi, yurtdışına ödenen telif ücretlerinin birçok yayıncı için karşılanamaz boyutta artması. Avans miktarları döviz cinsinden sabit tutulmak üzere, vadesi gelen ödemelerde bu miktarların TL karşılığında %80’e varan artışlar söz konusu. Daha şimdiden birçok yayıncı ödeme tarihi gelen ve/ya geçen avans ve telif ödemelerini yapamayacağını belirtip sözleşmelerin feshini talep eder duruma geldi. Bu gibi durumların yaşanmaması için Türkiyeli yayıncılar olarak uluslararası kitap yayıncılığı camiası ve yurt içi ve dışındaki telif ajanslarının karşılıklı anlayış çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini düşünüyor ve bunu teşvik ediyoruz. Önümüzdeki süreçte birçok Türkiyeli yayıncının mevcut sözleşmelerinden doğan halihazırdaki ödemelerini yapılandıramamaları durumunda, bu sözleşmeleri feshetmek zorunda kalabileceği konusunda uluslararası yayıncılık camiasını bilgilendiriyoruz.
Ne yazık ki önümüzdeki dönemde yapılacak sözleşmeler de bu döviz dengesizliğinden olumsuz etkilenmeye açık. Ülkemizde yayınlanan kitapların %30-35’ini kültürel alanda yayınlanan çeviri kitaplar oluşturuyor. Daha şimdiden birçok yayıncı çeviri eserler yerine Türkiyeli yazarlara yöneleceğini açıklıyor. Bu durum uluslararası kültürel diyaloğumuzu zayıflattığı gibi edebi zenginliğimizi ve bilimsel bilgi birikimimizi de baltalıyor.
Türkiye Yayıncılar Birliği olarak, ülkemizin içinden geçtiği zorlu ekonomik koşullar içerisinde dahi yayıncıların faaliyetlerini sürdürme iradesini temsil etmeye çalışıyoruz. Bizler, Türkiye'yi uluslararası yayıncılık düzleminden düşürmeden, söz konusu şartlar altında çalışmayı sürdürürken, uluslararası yayıncılık camiasının tüm taraflarını, yazarları, yayıncıları, ajansları, yaşadığımız bu koşullara karşı duyarlı olmaya ve Türkiyeli yayıncılarla dayanışma göstermeye çağırıyoruz. Kültürel alışveriş ve diyaloğumuzun devamı için, sizlerin bizim hangi koşullar altında faaliyet gösterdiğimizi bilmeniz, bu süreçte bizden gelecek teklif ya da talepleri bu doğrultuda değerlendirmeniz büyük önem taşıyor. Bu günleri dayanışma ile atlatacağımızı biliyor ve desteğinize şimdiden teşekkür ediyoruz.

Türkiye Yayıncılar Birliği

16/02/2018

Yeni çıkan Çatlaklar ve Kesitler ikinci öykü kitabımdır. İki bölümden oluşuyor. İlk bölüm Mazgirt, Nazimiye ve Haydaran’da bulunan mağara ve sığınaklarda geçen yaşamımı konu alıyor ve dokuz kısa öyküden oluşuyor. Tohum romanında ayrıntıya girip romanı şişirmeme gailesinden dolayı anlatmadığım durumlar. Kitabın ikinci bölümü ise gözlemlediğim, duyduğum, hayal ettiğim garip, yarı-kaçık davranış ve olayların ironik bir anlatımı olarak ortaya çıkıyor. Öykü yazma yeteneğimi sınıyor gibiyim. Kolay gelsin.

10/01/2017

11. sayımızın dosya çalışmasında; Zehra İpşiroğlu, Jale Sancak, Arda Aydın, Miheme Porgebol, Ragıp Yavuz, Ganime Gülmez, Cihan Bıkmaz Eresen, Derviş Genç, Ersin Umut Güler, Dario Fo ve Brecht çevirileri, Meltem Dağcı'nın Turgay Kantürk ile yaptığı söyleşi,

Karikatür bölümünde; Alexandrov Vasiliy, Armen Hamonangan, Gülçin Çalışkan, İlya Katz, Murat Özmenek ve Aşkın Ayrancıoğlu,

Öykü bölümünde; Damla Orhan, Erdem Özgül, Öztekin Düzgün, Handan Gökçek, Ziya Karagül, Deniz Faruk Zeren,

Şiir bölümünde; Ayşen Altay, Esra Gültekin, Xece Snr, Tan Doğan, Okan Akbulut, Kadir Sevinç, Erdinç Top, Devrim Gür, Akın Yanardağ, Aziz Alkaş,

Müzik'te; Kenan Bozkurt,

Çizimleriyle; Tansu Tekşen,

Yüz Çiçek'te ise; Sitem Şanlı'nın yazısı, İlkay Noylan'ın Tekgül Arı'nın "Aşk Susmadan Git" kitabının değerlendirmesi yer alıyor...

Tüm yazarlarımızla heyecanla hazırladığımız bu sayıyı keyifle, eleştiriyle okumanız dileğiyle...

10/01/2017

Merhaba,

12. sayımızın (Mart-Nisan) çalışmalarına başlamış bulunmaktayız. Gelecek sayımızda; edebiyatçı, şair, senarist ve vicdani bir kalem olarak hatırlarımızda kalan edebiyatçı Vedat Türkali’yi, sanatı, edebiyatı ve toplumcu yanı ile "Geriye Kalan" dosya başlığı adı altında ele almaya çalışacağız. Sizlerin de dosyaya dair veya dosya dışı yazılarınızla 15 Şubat tarihine kadar dergimize katkı sunmanızı isteriz. Bize [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz...

Sevgiler

Sancı Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi Yazı Kurulu

Sancı Dergisi anti-kapitalist, anti-emperyalist, anti-cinsiyetçi, anti-şovenist tüm eserlere açıktır.

Tülay Tuncaboylu'nun kaleminden, çocuk sevgisine bir güzelleme!!!
09/09/2016

Tülay Tuncaboylu'nun kaleminden, çocuk sevgisine bir güzelleme!!!

Tanıştıktan sonra,  kendimizi onlardan birine dönüşüvermiş gördüğümüz,  onların acısını, arayışını, özlemini, sevincini ...
29/08/2016

Tanıştıktan sonra, kendimizi onlardan birine dönüşüvermiş gördüğümüz, onların acısını, arayışını, özlemini, sevincini hissederek, onlar gibi acı çekerken, onlar gibi ararken, onlar gibi özlerken ve yine kendimizi onlar gibi sevinç duyarken bulduğumuz roman karakterlerinin yaratıcısı, Vedat Türkali bir daha açmamacasına gözlerini yumdu.
Yaşamı tüm yönleriyle romanlarına yerleştirerek baskının, inkârın, cins-sınıf-ulus eşitsizliğinin kesifliğini net olarak okura duyumsatmanın yanında, bu karanlıktan kurtuluşun berrak pırıltılarını atmosferin bütünleyenine dönüştürerek okuru ‘’Yeni bir dünya yaratmanın,’’ kaçınılmaz olduğuna ikna eden, umut veren Vedat Türkali’nin anısını saygıyla selamlıyoruz.


Address

Hobyar Mahallesi Cemal Nadir Sokak Büyük Milas Han/kat/3
Istanbul
34112

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Babek Yayın posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Babek Yayın:

Share

Category