07/09/2023
“Lazca Anadilimiz yüreğimizin bir köşesinde kalakaldı!” “Bedia Xala” canlı tarih anlatımı tarzında önemli bir kitaptır. Lazca alfabe ile yazılmış olması bu kitabın önemini bir kat daha artırıyor.
Türkçesi 120, Lazcası 125 sayfa olan kitabın sonuna 21 sayfa içinde toplam 41 siyah beyaz fotoğraf eklenmiştir. Bu fotoğraflar, okuyuculara Bedia Hala’nın varolduğu, yaşadığı Lazona’da, Hopa’da, Abu İslah Köyü’nde son yüzyıl içinde meydana gelmiş ilginç gelişmeleri izleme ve bugün ile karşılaştırma imkanı vermektedir.
Selma Koçiva, Hopalı Bedia Küçükali’nin uzun, maceralı, renkli, zengin hayatını bire bir, canlı tarih anlatımı tarzında kaleme almış. Kitapta kurgulama, öyküleştirme yok. Yazar, Bedia Küçükali ve aile çevresindeki insanlarla konuşmaların yerini, zamanını, konuşma şartlarını açık açık belirterek, anlatılanların gerçek bir hayat hikâyesi olduğunu; kitabın içinde uydurma, hayal ürünü bilgilerin bulunmadığını gösteriyor. Bu nedenle, yazar gerçeklere bağlı kalma ilkesiyle, Bedia Hala’nın farklı zamanlarda, farklı yerlerdeki anlatımlarında varolan tekrarlamaları çekinmeden, aynen kaleme almış.
Asimilasyoncu resmi devlet politikalarının özellikle 1960 sonrasında nasıl sistemli, bilinçli, sürekli uygulandığını; Lazcanın göz göre göre nasıl soldurulup, unutturulduğunu; zengin Laz kültürünün nasıl küçümsenip çoraklaştırıldığını anlamak için bu kitabı okumak gerekir. Devlet 1930’larda, 1940’larda, Lazistan’da, anadili Lazca olan ilkokul çocuklarının okullarda Lazca konuşmalarını yasaklamıştı. Bu yasaklar, 1960 sonrasında başlatılan, “Vatandaş Türkçe konuş!” kampanyasıyla daha da artmış ve sistemleşmişti.
Birçok Laz aile de, “Çocuklarımızın geleceği tehlikeye girmesin, çocuklarımızın kültürel kimlikleri konuşmalarından belli olmasın,” gibi kaygılar ve düşüncelerle çocuklarına Lazca konuşmayı yasaklamıştı.
Bedia Küçükali, kendi ailesinden, kendi çocukluğundan örnekler vererek Lazcanın nasıl soldurulduğunu, Lazların nasıl asimile edilerek Türkleştirildiklerini açık açık anlatıyor ve içindeki acıları “Lazca Anadilimiz yüreğimizin bir köşesinde kalakaldı!” cümlesiyle dile getiriyor.
Kemal Yalçın