Türk Cumhuriyetleri Birliği Haber Merkezi

Türk Cumhuriyetleri Birliği Haber Merkezi Bu çatı altında BİRLİK, beraberlik ve Türk Halklarının Kardeşliği vardır.
(1)

23/11/2020

🌷Öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun!🌷

Öğretmenlerimize özel Gümüş Takı Dünyası'nda her 120₺'ye 24₺ sepette anında ek indirim. Bir sonraki alışverişlerinizde değil indirimden hemen yararlanıyorsunuz. Hem de bu indirim kampanyası Kasım ayı boyunca geçerli.

Öğretmenlerinizle bu güzel haberi paylaşabilirsiniz.

Öğretmenini sevindirmek ve bu günü bir hediye ile taçlandırmak istersen sen de %9,25 indirimden faydalanmak için Kupon Kodu: CanimOgretmenim.

Bu kampanyamızın kuralları internet mağazamızda belirtilmiştir.

🌷Gümüş Takı Dünyası olarak mutlu alışverişler diliyoruz.🌷
www.gumustakidunyasi.com

23/11/2020
26/09/2020

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur. Buna (bu güzel davranışa) ancak sabredenler kavuşturulur; buna ancak (hayırdan) büyük nasibi olan kimse kavuşturulur.” (Fussılet, 34,35)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Yiğit dediğin, güreşte rakîbini yenen kimse değildir; asıl yiğit, kızdığı zaman öfkesini yenen kişidir.” (Buhârî, Edeb, 76; Müslim, Birr, 107, 108)

İbrahim b. Edhem sahrada giderken bir askerle karşılaştı. Asker ona:

"–Mâmur ve meskûn yerler nerede?" diye sordu.

İbrahim mezarlığı işaret etti. Kendisi ile alay edildiğini zanneden asker, İbrahim’in başına şiddetle vurdu, sonra savuşup gitti. Askere:

"–Dövdüğün zât, Horasan zâhidi İbrahim b. Edhem’dir!.." denilince geri döndü. Özür diledi. İbrahim b. Edhem:

"–Sen bana vurunca, ben Allah Teala’dan senin için cennet niyaz ettim!" dedi. Asker:

"–Niçin?" diye sordu. İbrahim:

"–Dövülmeye sabrettiğim için sevab ve ecir aldığım bana bildirilmişti. Onun için bu karşılaşmadan benim kârlı çıkmamı, senin ise zarar görmeni istemedim!.." dedi. (Kuşeyrî, s: 352-353) (Ömer Faruk Demireşik, Ahiret Azığı-2, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Berr: Bütün iyilik ve güzelliklerin sahibi, kullarına karşı bağışı ve ihsanı çok olan, iyiliğin, vefanın, güzelliğin ve ihsanın tek kaynağı demektir.

Kısa Günün Kârı

İyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin işidir.

Lügatçe

mâmur: Bayındır.
meskûn: İnsan oturan, şeneltilmiş (yer).
niyaz: Dua.
ecir: Sevap.

14/09/2020

Tıp fakültesi son sınıf öğrencisi Merve, mücadelesine ve genç yaşına rağmen COVID-19’a yenik düştü. Annesi gibi sağlık çalışanı olarak aramıza katılacaktı. Kaybettiğimiz her bir can için acımız büyük. Çocuklarımız, gençlerimiz ve büyüklerimiz; lütfen tedbirlere riayet edelim.

11/09/2020

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yetimi sakın horlama ve dileneni asla kovma!” (Duhâ, 9,10)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar.” (Tirmizî, Birr 14).

Yetim yavrulara sahip çıkanlar, toplumun bir açığını kapamış, bir yarasını sarmış olurlar. Kısacası, insan olmanın sorumluluğunu duymuş olurlar. Hayatın kahredici çarkının bir insanı ezmesine göz yummayanlar, emsâlsiz bir insânî zevki tadarlar. Ayrıca şu hadîs-i şerîfin vâdettiği hesapsız mükâfatı kazanırlar:

“Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır” (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 250).

Her saç teline karşılık bir sevap, ne büyük mükâfattır...

Şu hâlde yüreğinden kopup gelen derin bir şefkat duygusuyla bir yetimi kucaklayıp bağrına basan, yanaklarına öpücükler konduran, ona yalnızlığını ve yetimliğini unutturmaya çalışan bir kimse, ilâhî rahmet sağanağı altında yıkanmış ve günahlarından arınmış olmaktadır.

Bir yetim gülüyorsa, başına şefkat eli değdiği içindir. Bir yetim gülüyorsa, bütün bir toplum gülüyor demektir. (Riyâzü’s Sâlihîn, 2. Cilt, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Hakk: Varlığı ve ulûhiyeti kesin olan, inkârı mümkün olmayan, ezelî ve ebedî olan ve değişmeksizin var olan nihâî gerçek, kimseye muhtaç olmayan, sözü en doğru olan, eşyayı hikmetin gereğine göre icad eden demektir.

Kısa Günün Kârı

Çevremizdeki yetim çocuklara sahip çıkalım, onları mutlu etmeye çalışalım.

Lügatçe

ulûhiyet: Allahlık sıfatı, Tanrılık sıfatı.
nihâî: Son ile ilgili, sonuncu.

Kaynak: 2g1d


11/09/2020

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Sen, eğri ve bâtıl şeylerden uzaklaşarak ve tevhîde sarılarak yüzünü hak dîne çevir; yani Allah’ın insanoğlunu yaratmış olduğu fıtrata sarıl! Allah’ın yaratışında hiçbir değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm, 30)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Doğan her çocuk fıtrat üzere saf ve tertemiz doğar. Sonra annesi babası onu yahudî, hristiyan veya mecûsî yapar. Tıpkı hayvan yavrusunun bütün âzâları tam olarak sapasağlam doğması gibi, (sonradan sahibi onun kulağını keser veya başka bir yerini bozar). Hiç yavrunun kulağı kesik olarak doğduğunu görüyor musunuz?” (Buhâri, Cenâîz, 80; Müslim, Kader, 22)

Allah Teâlâ’nın gönderdiği İslâm, insanların fıtratlarına uygun bir dindir. İnsanın fıtratı şimdiye kadar değişmediği gibi kıyamete kadar da değişmeyecektir. O hâlde bu din ebediyyen geçerlidir ve her çağda insanları huzûra kavuşturacak yegâne yoldur. Ahlâkî sefâlete sürüklenerek insânî fıtratı bozmaya çalışanların ise ondan daha iyi bir yapıya kavuşmaları mümkün değildir. Öyleyse insanlar Allah’ın yarattığı fıtratı muhafaza etmeli ve buna en uygun olan dine sarılmalıdırlar. (Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Muhsî: Sonsuz ilmi ile her şeyi kuşatan ve mülkündeki her şeyin sayısını bilen, her yapılanı bir bir sayan demektir.

Kısa Günün Kârı
İslâm, bir ırk ve sınıfın diğerlerine göre imtiyazlı olması, insanların günahkâr ve suçlu olarak doğması, günahların bazı insanlar tarafından affedilebilmesi gibi sonradan uydurulan inançları kabul etmez.

Lügatçe
fıtrat: Yaradılış, hilkat, karakter, huy.
âzâ: Bedenin her bir uzvu.

Kaynak: 2g1d


11/09/2020

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“…Allah içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.” (Mücâdele, 11)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” (Müslim, Zikr 39. Buhari, İlim 10)

İslâm dini, ilim öğrenmeyi, bilgi sahibi olmayı ve cehâleti ortadan kaldırmayı hedefler. Kur’ân-ı Kerîm’in “oku” emri ile başlaması ve bir bölümüne konunun başında işaret ettiğimiz pek çok âyet ile onlarca hadiste ilmin teşvik edilmesi özellikle ilk asırlarda âdeta bir ilim ordusunun teşekkülüne vesile oldu. Müslümanlar ilmi her şeyden önemli gördüler.

Ebü'd-Derdâ (ra) şöyle dedi:

Rasûlullah (sav)'i şöyle buyururken işittim:

"Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. Muhakkak melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balıklar bile âlim kişiye Allah'tan mağfiret dilerler. Âlimin âbide karşı üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler altın ve gümüşü miras bırakmazlar; sadece ilmi miras bırakırlar. O mirası alan kimse, bol nasip ve kısmet almış olur." (Ebû Dâvûd, İlim 1; Tirmizî, İlim 19. Ayrıca bk. Buhârî, İlim 10; İbni Mâce, Mukaddime 17)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Mâcid: Şanı yüce olan, keremi bol olan, yardımı çok olan, in’âm ve ihsânı bol olan demektir.

Kısa Günün Kârı

Allah iman edenlerin ve imanlarının gereğini yerine getirenlerin derecelerini yükseltir. Onları dünyada başarı sahibi kılar, âhirette de cennetteki makamlarını yüceltir.

Lügatçe

cehâlet: Cahillik, bilgisizlik.
teşekkül: Kurulma, kuruluş, oluşma, oluşum, örgüt.

24/08/2020

NE DEDİ BU

14/08/2020

Hayırlı, bereketli, esenlik dolu Cumalar, ömürler sizin ve sevdiklerinizin olsun inşaAllah. Sağlıcakla kalınız.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“…Eğer Sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, (işte o zaman) Allah tarafından Sen’in ne bir dostun ne de bir koruyucun vardır.” (Ra‘d, 37)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Kur’ân okuyunuz… Çünkü Allah, içinde Kur’ân bulunan bir kalbe azâb etmez…” (Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 1)

Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurmuştur:

“Kur’ân’ın nûru, zerre zerre Hak ile batılı ayırt eder; bize gösterir.”
“Huşû ve ihlâs ile, cân u gönülden, Kur’ân-ı Kerîmʼi okur, ona sığınırsan, peygamberlerin ruhları ile âşinâlık peydâ edersin. Kur’ân, peygamberlerin hâlleridir.”

Peygamber (sav) Efendimiz’in hayatına baktığımız zaman, ilâhî emâneti yüklendiği andan Yüce Dost’una kavuşuncaya kadarki bütün günlerini, ümmetini Kur’ân kültürü ile yetiştirebilmenin gayret ve hizmeti içinde geçirmiş olduğunu görürüz.
Enes (ra)’ın anlattığına göre Ebû Talha (ra) bir gün Peygamber Efendimiz’in yanına varmıştı. Rasûlullah (sav)’in ayakta Ashâb-ı Suffe’ye Kur’ân öğrettiğini gördü. Allah Rasûlü, açlıktan iki büklüm olan belini doğrultmak için karnına taş bağlamıştı.

İşte Rasûl-i Ekrem Efendimiz ve ashâbının en mühim meşgûliyeti, Allâh’ın kitâbını öğrenip öğretmek, anlayıp anlatmaktı. En büyük arzu ve iştiyakları da Kur’ân’ı tekrar tekrar okumak ve dinlemekti. (Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, Beyrut 1967, I, 342)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Aliyy: Pek yüce olan, beşerî tasavvurun tahayyül edeceği her şeyin ötesinde ve üstünde olan, kendinden daha üstün hiçbir şey olmayan, izzet ve şeref bakımından hükümranlığı ile en yüce olan demektir.

Kısa Günün Kârı

Gönüllerimizin, içinde hiçbir hayat emâresi görülmeyen kurak bir çöl hâline gelmemesi için, bizlere en büyük ilâhî emânet olan Kur’ân’ı okumak, anlamak ve yaşamak sûretiyle dâimâ baş tâcı etmemiz gerekmektedir. O’na karşı vazîfelerimizde ihmâlkârlık göstermek ve ona lâkayd kalmak, ebedî hüsrânın en dehşetli sebeplerinden biridir. Bu îtibarla, merhum Âkif’in şu beytindeki îkâzı hatırımızdan çıkarmamamız gerekir:

İnmemiştir hele Kur’ân bunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!..

Unutmayalım ki, Kur’ân’dan uzak bir hayat, bir ebediyyet intihârıdır ve Kur’ân’sız bir insan, canlı bir mezar gibidir.

Lügatçe
Ashâb-ı Suffe: Peygamber Efendimiz tarafından Mescid-i Nebevi'nin duvarına bitişik olarak kurulmuş olan ve "suffe" adı verilen gölgelikte yaşayan; genellikle genç, bekar ve yoksul insanlar. Bu kişiler Medine'de ailesi olmayan; ticaret, sanat, ziraat ve başka bir mesleği olmayan, İslam'ı öğrenmeye çalışan insanlardır. Vakitlerini Peygamber Efendimiz'in çevresinde geçirir ve ondan öğrendikleri ayetleri ezberlerlerdi.Kur'an ve Sünnet öğrencileriydiler. Bir yere İslam'ı öğretmek için öğretmen gönderileceği zaman onların arasından seçilirdi.

Kaynak: 2g1d


02/08/2020

Mübarek Kurban Bayramınızı içtenlikle tebrik ediyoruz, ömrümüze afiyet, bereket ve hayırlar getirmesi ümidi ve duası ile.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“«Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz ihsan sahiplerini böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten çok açık (ağır) bir imtihandır.» diye seslendik. Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: «İbrahim’e selâm!» dedik.” (Sâffât, 104-109)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Âdemoğlunun, Kurban Bayramı’nın birinci günü yaptığı işlerin Allah’a en sevimli olanı, (kurban) kanı akıtmaktır. Kıyamet günü o kurban, boynuzları, tırnakları ve kıllarıyla gelir. Kurbanın kanı da, henüz yere düşmeden Allah’ın rızasına nail olur ve kabul edilir. O halde, kurbanlarınızı gönül hoşnutluğu ile kesin!” (İbn-i Mâce, Edâhî, 3; Tirmizî, Edâhî, 1/1493)

Kurban denince aklımıza ilk gelen hiç şüphesiz Hazreti İbrahim ve İsmail’in hayat hikâyesidir. İbrahim’i İbrahim yapan önce candan geçmesi, ateşe atılırken hiç tereddüt etmeyip tam bir teslimiyetle “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir” diyebilmesi, sonra da ciğerparesi oğlu İsmail’den geçebilmesiydi.

Hazreti İbrahim; birçok mücadeleden, imtihandan başarıyla çıkmış, Allah yolunda babasından ayrılmayı, kavmiyle ters düşmeyi, canını kurban etmeyi göze almış örnek peygamber.

Hazreti İsmail ise; İbrahim’in yıllar sonra doğmuş, kendisiyle aynı dini paylaşan itaatkâr oğlu. Yani her ana-babanın “gözümün nûru, sana kurban olurum” diyeceği bir evlattı.

O biliyordu ki, kurban olacaksa sadece Allah’a olmalıydı. Evlada, eşe, ana-babaya, paraya, makama kısacası dünyaya kurban olmak ateş demekti.

Onun için emreden Allah ise “ babacığım emr olunduğun şeyi yap” demeyi vazife bilen bir evlattı.
Hz. İbrahim’in şahsında şekillenen ve Muhammed Ümmetine görev ve hatırlatma olan bu hadise hepimizin hayatında her an yenilenmektedir. Kurban oluyorsak ne için oluyoruz, kurban ediyorsak neyi kurban ediyoruz? Bizim İsmail’imiz ne? Allah’a teslimiyet ve yakınlaşma imtihanını verebiliyor muyuz? İşte ilahi uyarı:

“Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez.” (Tevbe, 24)
Kurbanlarımız aşkımız, sevgimiz, bağlığımız ve teslimiyetimizin simgesidir. Böylece Sevgiliye yaklaşır, aradaki bağları kuvvetlendiririz. Seven sevilene kurban olurmuş. Kurban olmakta aşkın ilk adımı sayılır. Âşık, işin başında kendini feda etmeli, nefsini kurban edebilmeli ve kendinden vazgeçebilmeli ki âşıklık iddiasında bulunsun. Aşk yolunda ilerleyebilsin. (Medet Bala, Altınoluk Dergisi, 2009-Kasım)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
er-Râfi’: Yükselten, dilediğine şeref bahşeden, yücelten, dereceler bahşederek istediği kulunu, diğer kullarından üstün kılan demektir.

Kısa Günün Kârı

Kurban Bayramınızı Tebrik Ederiz. Rabbimiz bizleri Kurban Bayramı’nı hakkıyla idrak edenlerden eylesin.

Lügatçe

nâil: Muradına eren, nâil olan, ele geçiren. Erişmiş.

Kaynak: 2g1d


SÜLEYMAN SOYLU'YA , 1 günü'nün nasıl geçtiğinin sorulması üzerine şunları söyledi:🔴 "Gece 1'de eve geldiğimde, hanım erk...
22/06/2020

SÜLEYMAN SOYLU'YA , 1 günü'nün nasıl geçtiğinin sorulması üzerine şunları söyledi:

🔴 "Gece 1'de eve geldiğimde, hanım erken gelmişsin diyor. Gece 3'e kadar istihbarat, günün notlarıyla ilgileniyorum. Türkiye'nin her tarafından günlük 600-700 telefon araması gelir.

🔴 Bunların bir kısmının acil bir şekilde karşılanması gerekiyor.
Valilerimizden,
Emniyet müdürlerimizden,
Jandarma komutanlarımızdan
günde 1400-1500 WhatsApp mesajı gelir.

Bunların hepsini görmek zorundayım.

🔴Günlük toplantılarımız var.
Günde en az 20-30 kriz yönetiriz.

Sadece bana gelen telefonlara ve taleplere bakan 10 arkadaşımız var. Bu uzun yıllardan beri böyle devam ediyor. 94 yılında telefon aldım, sonu da 94 zaten. 26 yıldır telefon numaramı değiştirmedim.

🔴 Bunun bir sebebi var? Yıllar önce tanıdığımız insanların başına 40 yılda bir iş gelir, arar da bize ulaşamaz. Ben bunu bir sorumluluk olarak görüyorum."

I Süleyman Soylu

19/06/2020

Her sabah güzel günlere uyanmak ümidi ve duası ile mübarek Cumanızı gönülden tebrik ediyoruz.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diyor. De ki: Onların ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.” (Yâsîn, 78-79)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Sizden birinizin yaratılışının başlangıcı annesinin karnındaki kırk günde derlenir toplanır. Sonra ikinci kırk günlük süre içinde alaka (pıhtı, aşılanmış yumurta) haline döner. Sonra da bir o kadar zaman içinde bir parça et olur. Daha sonra Allah bir melek gönderir ve melek ona ruh üfler. Bu melek dört şeyle anne rahmindeki canlının rızkını, ecelini, amelini, iyi biri mi yoksa kötü biri mi olacağını yazmakla emrolunur.” (Buhârî, Tevhid 28; Enbiya 1; Müslim, Kader 16; Tirmizî, Kader 4; İbn Mâce, Muk.)

Rivâyete göre Übeyy b. Halef, Ebû Cehl, Âs b. Vâil, Velîd b. Muğîre gibi Kureyş kâfirlerinden bir topluluk bir gün toplandılar. Übeyy b. Halef onlara: “Görmüyor musunuz ki Muhammed Allah’ın ölüleri dirilteceğini söylüyor.” dedi. Sonra: “Lat ve Uzzâ’ya yemin olsun ki elbette O’na gidecek ve O’nunla bu konuda tartışacağım.” dedi. Eline çürümüş bir kemik alıp onu ufalamaya başladı. Bir taraftan da: “Ey Muhammed! Çürüyüp toz haline geldikten sonra Allah bu kemiği diriltecek, öyle mi?” diyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav): “Evet, seni de diriltecek ve cehenneme sokacak.” buyurdu. (İbn Kesir, Tefsir, III, 581)

Konumuzun başındaki bu âyet, onun yeniden diriltilmeyi inkâr etmesini reddetmek üzere nâzil olmuştur. Ancak âyet geneldir. İnsanlardan yeniden diriltilmeyi inkâr eden herkesi reddetmeye uygundur. Çünkü sebebin özel oluşuna değil, lafzın genel oluşuna itibar edilir. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 16. Cilt, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
eş-Şehîd: Hiçbir şey kendisine gizli olmayıp her şeye şâhit olan, her zaman ve her yerde hazır olan, ahirette de herkese halini bildirecek olan zat demektir.

Kısa Günün Kârı
İnsanları yoktan var eden Rabbimizin biz öldükten sonra tekrar dirilteceğiniz unutmayalım. Yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı olalım!

Lügatçe
lafzı: Lafza ait ve müteallik, Kelimenin söylenişine ve yapısına aid, onlarla alâkalı.

Kaynak: 2g1d


12/06/2020

Niçin geldiğimizi hatırlamak ve hiç unutmamak ümidi ve duası ile Mübarek Cumanızı can-ı gönülden tebrik ederiz.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Peygamber’i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın...” (Nûr, 63)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Kaba söz, ayıptan başka bir şey getirmez! Hayâ ve edeb de girdiği yeri süsler!” (Müslim, Birr, 78; Ebû Dâvûd, Cihâd, 1)

Kubâs bin Üşeym (ra):
“-Ben ve Hazret-i Peygamber (sav) Fil Senesi’nde doğduk.” der.

Osman bin Affân (ra) ona:

“-Sen mi daha büyüksün, yoksa Peygamber Efendimiz (sav) mi?” diye sorar. O mübârek sahâbî, şu edep numûnesi karşılığı verir:

“-Peygamber (sav) benden çok çok ve târife sığmaz derecede büyüktür. Doğumda ise ben O’ndan eskiyim...” (Tirmizî, Menâkıb, 2/3619)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
er-Rakîb: Yarattıklarından bir an bile gâfil olmayan, her şeyi denetimi altında tutan, gözetleyip denetleyen, kullarını bu denetimi ile koruyan, bütün varlıkları üzerinde gözcü olan demektir.

Kısa Günün Kârı
İşte örnek nesildeki rûh inceliğinin, lisâna aksetmiş bir hâli... Düşünmek îcâb eder ki, bu kadar nâzik, zarif ve ince bir lisan kullanmayı telkin eden gönül hassâsiyeti; hangi terbiyenin, hangi eğitimin mahsûlüdür?..

Kaynak: 2g1d


SURİYE'DE FAKİRLİKTEN DOLAYI AİLELER ÇOCUKLARINI SATMAYA BAŞLADI.
07/06/2020

SURİYE'DE FAKİRLİKTEN DOLAYI AİLELER ÇOCUKLARINI SATMAYA BAŞLADI.

05/06/2020

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Onların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr, 10)

Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allah’a karşı takva sahibi olun ve aranızı ıslaha çalışın. Allah Teâlâ müslümanların arasını ıslah ediyor.” (Hâkim, IV, 620)

Enes bin Mâlik (ra), Allah Rasûlü (sav)’in bizleri affa teşvik eden bir hadis-i şeriflerini şöyle nakleder:
Rasûlullah (sav) aramızda oturuyordu, azı dişleri görününceye kadar güldüğünü gördük.

Hz. Ömer:
“-Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlü! Sizi böyle güldüren nedir,” diye sordu.

Efendimiz şunları anlattı:
“-Ümmetimden iki kişi Yüce Rabbimiz’in huzurunda diz çöktüler.

İçlerinden biri:
-Ey Rabbim, benim hakkımı kardeşimden al, dedi.

Allah Teâlâ:
-Hakkını kardeşinden nasıl alayım, zira onun hiçbir hasenâtı kalmamıştır, buyurdu.

O:
-O zaman günahlarımın bir kısmını ona yükle, dedi.”
Bu sırada Allah Rasûlü ağladı, gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı ve şöyle buyurdu:
“-Kıyamet günü öyle büyük bir gündür ki, o günde insanlar günahlarının başkalarına yüklenmesine son derece ihtiyaç duyarlar.”

Sonra şöyle devam etti:
“Allah Teâlâ hakkını talep eden kişiye:
-Gözlerini kaldır ve cennetlere bak, buyurdu.

Adam başını kaldırdı ve:
-Yâ Rabbi, altından yapılmış şehirler, altından yapılmış ve incilerle süslenmiş saraylar görüyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehîd için hazırlandı? dedi.

Cenâb-ı Hak:
-(İstersen) sen buna mâlik olabilirsin, buyurdu.

Adam:
-Ne ile? deyince,

Allah Teâlâ:
-Kardeşini affetmek suretiyle, buyurdu.

Adam:
-Ey Rabbim, kardeşimi affettim, dedi.

Bunun üzerine Allah Teâlâ:
-Kardeşinin elinden tut ve onu cennete götür, buyurdu.

Bu hâdiseyi anlattıktan sonra Allah Rasûlü (sav):
“-Allah’a karşı takva sahibi olun ve aranızı ıslaha çalışın. (Gördüğünüz gibi) Allah Teâlâ müslümanların arasını ıslah ediyor.” buyurdu. (Hâkim, IV, 620)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
eş-Şekûr: Kendi rızası için yapılan işleri daha ziyadesiyle karşılayan, az bir ibadetin karşılığında büyük mükâfatlar veren, kullarının ecrini kat kat artıran, demektir.

Kısa Günün Kârı
Din kardeşinden hatâ veya kusur gördüğünde ona küsmek yerine, onun nice güzel hasletlerinin bulunduğunu düşünüp bunlar hatırına onu affetmek ve onun asıl böyle durumlarda yardıma muhtaç olduğunu bilip yanında olmak îcâb eder.

Lügatçe
kin: Öç almayı amaçlayan gizli düşmanlık.
takva: Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getirme.
ıslah: Düzeltme, iyileştirme.
teşvik: İsteklendirme, özendirme.
hasenât: İyilikler.
sıddîk: Çok samimi, dâimâ doğruluk üzere Allahâ ve Peygamberine çok sâdık olan.
mâlik: Sahip.

Kaynak: 2g1d


31/05/2020
30/05/2020

Hakkari’den gelen acı haberle yüreğimiz yandı.

Uzman Çavuş Uğur Bora ve Piyade Er Mehmet Günay, alçak terör örgütüne karşı kahramanca mücadele ederken şehit düştü.

Allah rahmet eylesin. Kıymetli ailelerine, silah arkadaşlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.🇹🇷

30/05/2020

Diyarbakır’da görevi başında saldırıya uğrayan polis memurumuz Atakan Arslan’ın şehadet haberini büyük bir üzüntüyle öğrendim.

Şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine ve emniyet teşkilatımıza başsağlığı diliyorum.🇹🇷

30/05/2020
30/05/2020

Bugün İstanbul’un Fethinin 567. yıl dönümü. Bu fetih, surların toplarla yıkıldığı fetih olmaktan öte gönüller fethiydi. İstanbul, yaşama çeşitliliği, kültürüyle bizim oldu, fetih ruhuyla yoğruldu. İstanbul’un, vaat edilmiş geleceğine kavuştuğu gün kutlu olsun.

30/05/2020

Istanbul'un Fethi yıldönümü kutlu olsun. Aziz ve şanlı ecdâdımıza rahmetler olsun. Cumanız mübarek; Rahmet-i İlahiyye üzerinize olsun...

29/05/2020

Milletçe iki ayı aşkın bir süredir hasretini çektiğimiz camilerimize bugün kavuştuk elhamdülillah. Sabır ve sükûnetle aldığımız tedbirlere uyarak verdiğiniz destek için teşekkür ediyorum.

29/05/2020

Bize bayram ve fetih sevinci yaşatan Cumamız mübarek olsun inşaAllah 🙂 🌷

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

"Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir. Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder." (Fetih, 1-3)

Rasûlullah (sav) buyuruyor:

“Kostantiniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir! Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve onu fetheden asker ne güzel askerdir!..” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/335)

Fâtih Sultan Mehmed Han, ashâb-ı kirâm zamanından beri devam edegelen ve İstanbul’un fethini hedef alan ulvî bir heyecan şerâresi hâlindeki hamlelerin sonuncusunun başkumandanlığını yapıyordu. Yaradılışındaki istîdâdlar, almış olduğu maddî ve kalbî eğitimle birleşerek, O’nu “feth-i mübîn”e çoktan hazırlamış bulunuyordu. Şuuraltında bununla o kadar doluydu ki çocukluğundan beri elinde kâğıt-kalem, dâimâ fetih projeleri ile meşgul olmuştu. Vird hâlinde:

“–Ya Bizans bizi alır, veya biz Bizans’ı alırız!..” diyordu.
Yirmibir yaşında pâdişâh olduktan hemen sonra ulemâ ve ümerâyı toplayıp İstanbul’un fethini istişâre etti. Ancak toplantıya katılanların ekserîsi:

“–Kostantiniyye’nin fethi, ancak Mehdî’nin işidir!” dediler ve bu işe râzı olmadılar.

Bunu işiten Akşemseddîn Hazretleri, ortaya çıkan neticeye hemen müdâhale etti ve:

“–Hayır! Sultanımız Mehmed Han, Kostantiniyye’yi fethedecektir!..” diyerek kararın fethe müteallık olmasını sağladı.

Yüreği, çocukluğundan beri İstanbul fethinin hasretiyle yanan Sultan Mehmed Han da, bundan ziyâdesiyle memnûn kaldı. Derhal fetih hazırlıklarının yapılmasını emretti.

Fâtih’in eşsiz dehâsının eseri olarak; gemiler, karadan yürütülüyor; havan topları, mevzîlerine oturtuluyordu. Gönüller, bir an evvel Bizans’a girip Ayasofya’da ezân okuyabilmenin heyecânını duyuyordu.

Sultan Mehmed Han, 29 Mayıs 1453 sabahı karadan ve denizden görülmemiş bir azimle büyük bir hücûm başlattı. Top gürültüleri arasında göklere yükselen kös, davul ve mehterin kudretli sesleri, tekbîr sadâlarıyla birleşerek Fâtih ve askerlerini Peygamber müjdesi rehberliğinde İstanbul’a bir sel gibi akıtıyordu.

Böyle bir heyecan ve şevkle yapılan hücûmla, nihayet surların üzerinde Ulubatlı Hasan’ın diktiği bayrak, dört bir yana dalgalanmaya başladı. Artık Kostantiniyye fethedilmişti. Defalarca kuşatılan bu şehrin fethi genç hükümdar Gâzî Sultan Mehmed Han’a nasîb olmuştu. (Osman Nûri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Hakem: Hüküm, Kendisine ait olan, hüküm yetkisini elinde tutan, son hükmü verecek olan, hükmeden, hakkı yerine getiren, ilmi, sözü, işi tam ve doğru olan demektir.

Kısa Günün Kârı
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü, arslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye, kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Arif Nihat Asya

Lügatçe
şerare: Kıvılcım.
feth-i mübin: Açık, aşikar zafer.
vird: Belli zamanlarda okunması âdet olan Kur’ân cüzleri, duaları.
istidâd: 1. Bir şeyin kabulüne ve kazanılmasına olan fıtrî meyil. 2. Kabiliyet. Akıllılık. Anlayışlılık.
ulema: Alimler, ilim sahipleri.

Kaynak: 2g1d


25/05/2020

Mübarek Ramazan Bayramımız, yuvamıza, ülkemize, dünyamıza neşe katsın, akıbetimizin hayrına vesile olsun, bizi ahirette yalnız bırakmasın, orada da neşesi üzerimize olsun inşaAllah.

Sağlıcakla, selametle kalın. 🌷

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır.” (Âl-İmrân, 28)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Allâh’ım! Sen’den muhabbetini, Sen’i sevenlerin muhabbetini ve Sen’in sevgine ulaştıracak ameli talep ediyorum. Allâh’ım! Sen’in muhabbetini bana nefsimden, âilemden, malımdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl!” (Tirmizî, Deavât, 72/3490)

Ashâb-ı kirâm bir gün Rasûlullâh Efendimiz’e şöyle sordular:

“–Bir mü’mini huşû içinde, diğer bir mü’mini de huşûdan mahrum görüyoruz. Bu farklılığın sebebi nedir?”

Rasûlullâh (sav) şöyle cevap verdi:

“–Îmânın tadını alan mü’min, huşû sâhibi olur. Îmânın tadını alamayan mü’min ise huşû sâhibi olamaz!”

“–Peki, îmânın tadı nasıl elde edilir, ona nasıl ulaşılır?” diye sorulunca Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:

“–Ona Allâh sevgisinde sâdık olmakla ulaşılır.” Ashâb-ı kirâm bu sefer:

“–Allâh sevgisi ne ile elde edilir?” diye sordular. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

“–Allâh’ın Rasûlü’ne muhabbetle elde edilir. Bu sebeple siz, Allâh ve Rasûlü’nün rızâsını, yine Allâh ve Rasûlü’ne muhabbet beslemekte arayınız.” buyurdular. (Senderûsî, Keşf-i İlâhî, II, 651; Halebî, Mevsûatü’l-Ehâdis, VI, 492/16010)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
er-Râfi’: Yükselten, dilediğine şeref bahşeden, yücelten, dereceler bahşederek istediği kulunu, diğer kullarından üstün kılan demektir.

Kısa Günün Kârı

Rabbimiz, Ramazân’ın rûhânî iklîmini ömrümüzün muhtevâsına yaygınlaştırıp feyizli bir hayat yaşamayı cümlemize müyesser eylesin. Âhirete açılacak kapımızı, saâdet tecellîleri ile gelen ebedî bir bayram kılsın. Ramazân ve bayram günlerini, vatanımıza, milletimize, İslâm dünyâsına saâdet ve huzur kaynağı eylesin!..

Lügatçe
nezdinde: Yanında, huzurunda, gözetiminde.
huşû: 1. Alçak gönüllülük. 2. Allah’a boyun eğme, gönlü korku ve saygı ile dolu olma.
sâdık: 1. Doğru, gerçek. 2. Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli.

Kaynak: 2g1d, avrupa-yetim-der


Address

Istanbul

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Türk Cumhuriyetleri Birliği Haber Merkezi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Videos

Share


Other Media/News Companies in Istanbul

Show All