Öğle saatlerinde doğaya çıktım. Güneş tam tepedeydi ve ışıkları etrafa yayılarak her şeyi aydınlatıyordu. Çeşmenin olduğu yöne doğru yürüdüm, yanımda taşıdığım sitili suyla doldurmak için. Çeşmeden akan suyun serinliği, öğlenin sıcaklığına karşı adeta bir serinletici gibiydi.Yanıma aldığım sazı ve eski radyoyu yere serdiğim örtünün üzerine yerleştirdim. Sazın ahşap gövdesi, güneş ışığında parlıyordu. Radyoyu açtım; eski şarkılar çalmaya başladı ve bu müzik, doğanın sesine eşlik etti.Geleneksel kıyafetlerimi giymiştim; üstümde işlemeli bir yelek, ayağımda ise eski tarz bir şalvar vardı. Bu kıyafetler, bana atalarımın yaşadığı günleri hatırlatıyordu. Elime tesbihimi aldım ve yavaşça çekmeye başladım. Her tesbih tanesi, geçmişten bir anı gibi ellerimde döndü.Çayımı demlemek için su kaynatmaya başladım. Çeşmeden aldığım suyu bakır çaydanlığa doldurdum ve ateşin üzerinde kaynamasını bekledim. Bu sırada, rüzgarın hafif esintisi ve kuşların cıvıltısı arasında oturmuş, doğanın tadını çıkarıyordum. Su kaynadıktan sonra, demliği üzerine yerleştirip çayın demlenmesini bekledim.Bir süre sonra, çayım hazırdı. Cam çay bardağımı doldurdum ve ilk yudumu aldım. Çayın sıcaklığı ve tadı, doğanın bu muhteşem atmosferinde daha da anlamlı hale gelmişti. Rüzgarın hafif esintisi, kuşların cıvıltısı ve radyodan gelen melodiler arasında, doğada çay içmenin keyfini çıkardım. Bu anlar, bana huzur ve dinginlik verdi, geçmişin izlerini taşıyan bu ritüel, günün tüm yorgunluğunu aldı götürdü. ɪʟʏᴀꜱ ᴀʀᴍᴜᴛ
Siz hak dünyasına göç ettiniz, ama bizlerin yüreğinde bıraktığınız yara, kabuk bağlasa da bir türlü kapanmıyor. O yara her an kendini hatırlatıyor; bazen bir sözde, bazen bir anıda, bazen de sessiz bir gecenin ortasında…Günlük işlerimize devam etmeye çalışıyoruz. Elimizden geldiğince hayatın koşturmacasına karışıyoruz. Ancak içimizdeki boşluk ne yapsak dolmuyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil; renkler solgun, sesler daha boğuk geliyor. Normalleşmek, her şeyi unutmuş gibi davranmak mümkün olmuyor. Çünkü sizden sonra hayatın dengesi bozuldu, yaşamın tadı kaçtı be…Bazı günler yalnızlığınızın ağırlığı omuzlarımıza çöküyor. Çevremizde ne kadar insan olursa olsun, o eksiklik hep hissediliyor. Gülen yüzler arasında bile gözlerinizin ışığını arıyoruz. Herkes kendi yolunda devam etse de, sizin yokluğunuzla dünya bizim için biraz daha sessiz, biraz daha eksik bir yer oldu.Siz gittiniz, ama hatıralarınız her yerde. Kimi zaman bir fotoğrafta gözlerimizin dolmasına sebep oluyor, kimi zaman bir şarkıda içimizi sızlatıyor. Gidişinizin ardından anılar daha da kıymetli hale geldi. Her birini, yüreğimizin derinliklerine işlenmiş birer hazine gibi saklıyoruz.Biliyoruz, bu dünya fanidir. Herkes bir gün gidecek, ama insan sevdiklerinden ayrılmaya hiçbir zaman hazır olamıyor. Oysa ne çok şey paylaşmıştık, ne çok anı biriktirmiştik… Şimdi ise geriye sessiz bir özlem ve tarifi imkânsız bir boşluk kaldı.Yaşam devam ediyor, etmeli de… Ama sizin yokluğunuzda, her şey biraz eksik, biraz yarım kalmış gibi.
#ilyasca
Soğucak TV
Bu yıl memlekette kış tüm ağırlığıyla bastırdı. Dağlar, ağaçlar ve mahalle yolları bembeyaz bir örtüye büründü. Karın sessizliği, sanki tüm köyü derin bir düşünceye daldırmış gibiydi. Çeşmeye gitmek için ellerde kürekler, daracık patikalar açıldı. Her adımda karın altında ezilen yollar, eski günlerin hatıralarını adeta canlandırdı. Köyde her şey, tıpkı geçmişte olduğu gibi… ama çocuk seslerinin eksikliği bu bembeyaz manzarada derin bir boşluk bırakıyordu.Evlerin bacalarından tüten duman, karla kaplanmış çatılar arasında kaybolurken, içerideki odalarda insanlar hasretin sessizliğini yaşıyordu. Geçmiş kışlarda yankılanan çocuk kahkahaları yerini derin bir sessizliğe bırakmıştı. Pencere kenarlarında artık çocuklar kar tanelerini izlemiyor, kimse dışarıdaki kar topu savaşlarını anlatmıyordu. Köyümüz, yıllar içinde gençlerini büyük şehirlere göndermiş, çocukların şen kahkahaları uzak diyarlarda kaybolmuştu.Çeşme başındaki sessizlik ise içimizi daha da burkuyordu. Suyunu doldurmak için gelen birkaç kişi, içlerinden çıkan Kürtçe bir türküyle bu boşluğu doldurmaya çalışıyordu. Ancak bu türkülerde neşe değil, hasret vardı; köyünü terk edenlerin, eski günleri özleyenlerin hüzünlü ayrılık ezgileri yankılanıyordu. Ahmet Aslan’ın söylediği gibi, bu türkülerin her notası, insanın içindeki ayrılık acısını bir kez daha dile getiriyordu.Karın beyazlığı altında gizlenen bu hüzün, köyün kaderine yazılmış gibiydi. Yollar kardan temizleniyor, çeşmelerden su taşınıyor, ama eski günlerin sıcaklığı bir türlü geri gelmiyordu. Yine de bu masalsı kış, bize geçmişi hatırlatarak özlemlerimizi diri tutuyor; bir gün çocukların yeniden koşup oynayacağı o güzel günleri hayal etmemize olanak tanıyordu.
ᵢₗyₐₛ ₐᵣₘᵤₜ
ꜱᴏĞᴜᴄᴀᴋ ᴛᴠ
Müzik- Ahmet Aslan
#elbistan #Hüzünler #memleket #keşfet
Kar ve Hatıralar Kar yağışı, insanoğlunun yüreğine huzur ve mutluluk serper. Lapa lapa yağan kar, gülümseyen yüzler, kahkahalar ve çocukların neşeli cıvıltılarıyla birleşerek benzersiz bir güzellik sunar.Yine de yazmak isterim ki, 7 Şubat 2023’ten bu yana her gelen kış ayında, Elbistan’ı beyaza bürüyen kar taneleri yalnızca sokaklara değil, hatıralarımıza ve yüreklerimize de dokunuyor. Bu beyaz örtü, güzelliğin ve masumiyetin simgesi olsa da yüreğimizde derin izler bırakıyor.Sana soruyorum Elbistan, yakışıyor mu sana bu sessizlik, bu derin hüzün? Daha önce kahkahalarla dolup taşan sokakların, şimdi bu kar taneleri altında başka bir anlam mı taşıyor?Şehrim, yine beyazlar içinde güzelsin, ama artık karın masumiyeti yüreğimize bir hüzün bırakıyor.
ᴵᴸʸᴬˢᴬᴿᴹᵁT
ꜱᴏĞᴜᴄᴀᴋ ᴛᴠ
“ OZAN ” Hacı ÇİÇEK #kültürler #ozanlar #türküler #viral2024 #kşft
#karyağıyor #snow #berfa
Türkçe:İskoçya’da yılın ilk karı yağmaya başladı.
Kürtçe:Di Skosya de berfa yekem a salê dest pê kir bi barînê.
İngilizce:The first snow of the year has started falling in Scotland.