21/02/2024
Yalan değil, insanın canlılar piramidinin en üstünde olduğuna inanmak işimizi bir hayli kolaylaştırıyor. Hiçbir rahatsızlık duymadan doğayı ve hayvanları yok etmemizi bu inanca borçluyuz. Tarihteki tüm katliamlar ve şiddet, piramidin üstünde olduğuna inananlarca ortaya kondu. Beyazlar, yüzyıllarca siyahların insan olduğuna bile inanmadıklarından böyle rahat davrandılar.
Erkek egemen toplumlar da benzer bir inanca dayanır. Aslolan erkektir. Üretim, tüketim ve sosyal alanlarda erkek daima merkezdedir.
Bu yüzdendir ki çok değil yüz yıl önce seçim denildiğinde kadınlar kimsenin aklına gelmiyordu. Çünkü, seçim kavramının anlamında yoktular.
Alışkanlıklar ve kavramlar, yasalar kadar kolay değişmiyor maalesef. Geçmişin gölgesi halen üzerimizde.
O gölge ki namus denildiğinde örneğin, erkek ve kadın için başka başka şeyler anlamamızın nedeni…
Büyürken kız çocuğunun önüne bebek, erkek çocuğunun önüneyse silah ve araba koyan bir toplum, ev işiyle kadını eşleştirmekte neden tereddüt etsin? Ev işi, dışarıda çalışsa da kadının yapacağı işlerden… “İdeal” bir erkek bile “ben yardım ediyorum,” diyor en fazla. Öyle ya, kendi işi değil o, kadına ait.
Ev ve iş dışı sosyal alanlarsa neredeyse tamamen erkek merkezli. Kadın akşamları olsa olsa erkeği eğlendirmek için dışarıda olabilir. Akşamları dışarıda, sosyal bir alanda vakit geçiren bir kadına kötü gözle bakılıyor halen.
Velhasıl-ı kelam, yasalara rağmen güneşin altında yeni birşey yok.
Kavramlar riyakarlığını toplumdan alıyor.
O toplum ki her şiddet haberinden sonra hamasete sarılsa da kadını ve kadının cinsel organını anmadan küfür etmeyi dahi beceremiyor henüz.