Mücadeleye ÇAĞRI

Mücadeleye ÇAĞRI Yeni Dünya İçin Çağrı dergisinin resmi sayfasıdır. Yeni Dünya İçin Çağrı üç ayda bir yayınlanan siyasi teorik dergidir.

1 Eylül “Dünya Barış Günü”:‘BARIŞ’ İÇİN DE TEK YOL DEVRİM!1 Eylül 1939’da 20. yüzyılın en kanlı ve barbar savaşını başla...
28/08/2024

1 Eylül “Dünya Barış Günü”:
‘BARIŞ’ İÇİN DE TEK YOL DEVRİM!

1 Eylül 1939’da 20. yüzyılın en kanlı ve barbar savaşını başlatan N**i orduları, Polonya’ya saldırarak İkinci Dünya Savaşı’nın resmen başlamasına ve milyonlarca insanın ölümüne neden oldular.
İkinci Dünya Savaşının resmen başladığı tarih olan 1 Eylül bölgemizde “Dünya Barış Günü” olarak kutlanıyor.
Komünistler açısından 1 Eylül, emperyalist, gerici, haksız savaşlara ve her türlü gericiliğe karşı mücadele günüdür.
Bugün savaş yürütenler “barış” kelimesini ağızlarından düşürmüyor.
Burjuvazi ve onun devleti, devleti yöneten siyasi iktidar; Kürdistan’da, Irak’ta, Suriye’de savaş yürütmesine rağmen “barışsever” kesiliyor.
Milyarlarca doları “savunma sanayi” adı altında savaş sanayisine yatırıyorlar. Ortadoğu’da ve dünyada yürüyen paylaşım dalaşından geri kalmamak için harıl harıl silahlanıyor, yeni silahlar üretiyorlar. Üstelik bunu “barış” için yaptıklarını utanmadan söylüyorlar.
“Barış” sözü gerçekte yürütülen haksız savaşlara geçirilen kılıftır.
Burjuvazi ikiyüzlüdür. Bir yandan savaş yürütürken diğer yandan “barışsever” kesilir.
Emperyalist dünyada güç dengeleri değişti. Emperyalist güçler yeni bir paylaşım savaşına hazırlanıyor.
Emperyalist sistemde paylaşımın, yeni denge kurmanın savaştan başka bir yolu yoktur.
Yemen, Mali, Kongo, Kürdistan, Filistin, Irak, Suriye, Ukrayna vb. savaş alanları, savaşan tarafların arkasında şu ya da bu emperyalist büyük gücün durduğu, dünyanın yeniden paylaşımı için mücadele alanlarıdır.
Savaşların nedeni ve kaynağı olan emperyalistler kârlarına kâr katıyor!
Emperyalistler bir yanda çıkarları için savaş yürütürken, diğer yandan “barışsever” görünmeye çalışıyorlar.
Emperyalistler lafta “barışsever”dir. Gerçekte onlar savaş çığırtkanıdırlar! Çünkü savaştan çıkarları vardır! Eldekini tutmak, yayılmak, yeni alanlara girmek, daha fazla sömürmek vs. savaş sürdürmeyi de gerektirir çoğunlukla. Bunun için siyaset yanında savaş aygıtına da ihtiyaç duyarlar.
Çıkarlar söz konusu olduğunda emperyalistler için savaş her şeydir, gerisi teferruattır.
“Barış” emperyalistlerin ağızlarında çiğnedikleri sakızdır. Gerçekte savaşın bizzat kendisi onlar için sermayelerini büyütmek, daha fazla kazanmak için başvurulan yollardan birisidir.
Dünyada ve bölgemizde “savunma sanayi” adı altında savaşa, saldırganlığa, silahlanmaya ayrılan bütçelere/ rakamlara bakıldığında sahtekârlık ortaya çıkıyor.
Emperyalistler “barış” palavraları ile savaşın gürültüsünü bastırmaya çalışırlar. Tüm sahtekârlıkları, ikiyüzlülükleri ile onlar, evet savaşları hazırlayanlar, halkları birbirlerini kırması için cepheye sürenler, savaş yürütmek için milyarlarca dolar kaynağı savaş sanayisine yatıranlar, savaş yürütmek için ordular oluşturan, besleyen, çarpıştıranlardır.
Haksız ve yağmacı savaşlar, emperyalist sistemin ürünüdür. Emperyalist sistem var olduğu sürece savaşlar kaçınılmazdır.
Komünistler savaşları haklı ve haksız savaşlar olarak iki kategoriye ayırır. Gerici, emperyalist emeller uğruna yürütülen karşı devrimci, haksız savaşları ret eder, bu savaşlara karşı çıkar. Haksız savaşlara karşı işçi sınıfının, ezilenlerin, halkların haklı taleplerini elde etmek için yürüttükleri ilerici, devrimci, haklı savaşlardan yana tavır takınır, savaşın haklı yanını destekler, bizzat bu savaşları yürütürler.
Emperyalizm/kapitalizm bütün dünyada işçi sınıfı önderliğinde devrimlerle yok edilmedikçe, savaşlar olacaktır. Savaşlara bir bütün olarak son vermenin, insanlık tarihinin geçmişindeki bir kötülük haline getirmenin biricik yolu, devrimci savaşlarla, sömürü sistemini yok etmek; komünizme doğru kesintisiz devrimler içinde ilerleyen bir dünya kurmaktır.
Burjuvazinin/sermayenin egemenliği/iktidarı şartlarında halklar arasında gerçek bir eşitlik, gerçek ve kalıcı bir barış mümkün değildir.
Gerçek ve kalıcı barışa ulaşmanın tek yolu işçi sınıfı önderliğinde devrimlerdir!
29 Ağustos 2024

BİR KAVGA VE PARLAMENTONUN FONKSİYONU Meclis’te kavga eksik olmuyor!Can Atalay’ın durumunu görüşmek için meclis 16 Ağust...
17/08/2024

BİR KAVGA VE PARLAMENTONUN FONKSİYONU

Meclis’te kavga eksik olmuyor!
Can Atalay’ın durumunu görüşmek için meclis 16 Ağustos cuma günü olağanüstü toplandı.
TİP Milletvekili Ahmet Şık kürsüde konuşmasını yaparken, AKP’li Alpay Özalan Şık’a saldırdı. Çıkan kavgada CHP’li Okan Konuralp ve DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülistan Kılıç Koçyiğit yaralandı.
Lak lak alanı olan Meclis’te sık sık kavga oluyor. Sataşmalar, küfürler, birbirinin üzerine yürümeler, yumruklaşmalar vb. Meclis’in olağan durumu.
Son kavga Meclis’te yer almanın ne kadar doğru olduğu sorusunu yeniden akıllara getirdi. Bu Meclis’te yer almanın doğru olup olmadığı tartışması yeniden alevlendi.
Bu konuda tavrımız şöyledir:
Parlamentarizm hayallerinin tavan yaptığı, parlamentoya olmayan niteliklerin atfedildiği bir dönemden geçiyoruz.
Parlamentoya onda olmayan nitelikler atfediliyor, Kürt ulusal sorunun ve işçilerin, emekçilerin sorunlarının çözüm adresi olarak meclis gösteriliyor, seçimler kurtuluş olarak gösteriliyor, yanlış bilinç veriliyor, bilinçler karartılıyor.
Parlamento burjuva devlet yapılanmasının bir organıdır. Burjuvazinin egemen olduğu sisteminde birkaç yılda bir, egemen sınıfın hangi temsilcisinin halkı parlamentoda temsil edeceğine ve ezeceğine karar vermek için seçimler yapılır. Burjuvazi seçimleri sistemine demokratik meşruiyet kazandırmak için yapar.
Lenin parlamentoyu şöyle değerlendiriyor:
“Üç ya da altı yılda bir, hâkim sınıfın hangi üyesinin halkı parlamentoda temsil edeceğine ve ezeceğine karar vermek yerine, genel oy hakkı, Komünlerde kurumlaşan halka hizmet edecekti, tıpkı bireysel seçim hakkının, tüm diğer işverenlere, kendi işyerinde işçi, ustabaşı ve muhasebeci seçmesine hizmet etmesi gibi.” (Lenin, Devlet ve Devrim, s.59, İnter Yayınları, Kasım 1995, İstanbul)
“Amerika’dan İsviçre’ye; Fransa’dan İngiltere’ye, Norveç’e vs. dek parlamenter olarak yönetilen herhangi bir ülkeye bakın: asıl “devlet” işleri, kulislerin ardında daireler, özel kalem odaları, genelkurmaylar tarafından yapılır. Parlamentolarda sadece laklak edilir.” (age. s.61)
Burjuvazinin egemen olduğu bütün ülkelerde parla¬mentolar ve onun için yapılan seçimler, burjuvazinin işçi sınıfı ve emekçiler, tüm ezilenler üzerindeki dikta¬törlüğünün üzerine demokrasi şalını örtmenin aracı-dırlar.
Parlamento burjuvazinin düzenine demokratik meşruiyet görünümü sağlamaya hizmet eden şaldır.
Seçimler yoluyla iktidara gelmek, iktidardan pay almak, bu yolla halk için yararlı işler yapmak, hele hele düzeni değiştirmek vs. vs. boş hayaldir.

Parlamentonun fonksiyonu
Türkiye resmi olarak 25 Haziran 2018’den bu yana, adı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olan Türk tipi başkanlık sistemi ile yönetiliyor.
Halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı kendi atadığı bir kabineyle, Cumhurbaşkanı hükümetinin kararnameleriyle ülke yönetiliyor.
Bu sistemde Cumhurbaşkanı parlamentonun desteği olmasa da yönetecek yetkiye ve konuma yasal olarak sahiptir.
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde parlamentonun önemli bir fonksiyonu yoktur. Görevi sadece yasa yapmaktır. Parlamento yasa yapmasa da Cumhurbaşkanı kararname ile ülkeyi yönetme yetkisine sahiptir.
Kâğıt üzerinde de olsa milletin esas temsilcisi olarak, onun adına yasa yapan ve yürütmeyi millet adına seçen ve denetleyen parlamentonun yürütmeyi seçme görevi elinden alındı. Denetleme görevi, eğer parlamentonun büyük çoğunluğu muhalefetin elinde değilse, nerede ise imkânsız kılındı. “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” böyle bir sistemdir.
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”, bir anlamda olağanüstü hâlin olağan hâle gelmesidir. Türkiye’de, faşizmin üzerine örtülen parlamenter demokrasi maskesi bir kenara bırakıldı. 25 Haziran 2018’den bu yana faşizm başkanlık yönetim sistemi ile uygulanıyor. Seçilmiş başkan tarafından atanan yürütme geçmişe oranla çok daha güçlü bir konuma sahiptir.
Bu fonksiyona sahip parlamentoda yer almanın bir getirisi yoktur. Tersine götürüsü vardır.
DEM Parti’nin, TİP’in, EMEP’in parlamentoda bulunması, sisteme, uygulanan faşizme demokratik kılıf geçirme, demokratik meşruiyet görünümü sağlamaya hizmet etmekte olup faşist sisteme yaramaktadır.
DEM’li, TİP’li, EMEP’li milletvekillerinin parlamentoda harcayacakları zamanı, dışarıda, sokakta mücadeleyi ilerletmek için kullanmaları, parlamento kürsüden yapılan konuşmalardan çok daha yararlı olacaktır.
Bir getirisi olmayan bu parlamentoda bulunulmasa da olur!
17 Ağustos 2024

BANGLADEŞ’TE HALK İSYANIDünyanın çeşitli ülkelerinde kendiliğinden kitle hareketlerinin/isyanlarının son örneği Banglade...
06/08/2024

BANGLADEŞ’TE HALK İSYANI

Dünyanın çeşitli ülkelerinde kendiliğinden kitle hareketlerinin/isyanlarının son örneği Bangladeş’te yaşanıyor.
Bangladeş’te devlet memuriyetine girişte uygulanan kotaların iktidar destekçileri lehine kullanılması kendiliğinden kitle hareketini tetikledi.
Bangladeş’te kamuda işe giriş pozisyonlarının yüzde 30’u, 1971’de Pakistan’a karşı verilen Bağımsızlık Savaşı’na katılanların ailelerini kapsıyor.
Protestolar üzerine 2018’de kaldırılan bu kontenjan, Yüksek Mahkemenin temmuz ayında kontenjan sisteminin yeniden uygulanması kararı alması, çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu gösterilere neden oldu.
Bağımsızlık savaşının öncüsü Şeyh Muciburrahman’ın kızı olan Başbakan Hasina’nın eylemcilerin taleplerinin karşılanmayacağını açıklaması gösterilerin daha da artmasına neden oldu.
Bangladeş Yüksek Mahkemesi’nin gösterilerin fitilini ateşleyen kararından taviz vererek Bağımsızlık Savaşı’na katılanların ailelerine ayrılan memuriyet kontenjanını yüzde 30’dan yüzde 5’e indirmesi ise gösterileri durduramadı.
İçişleri Bakanlığı’nın sokağa çıkma yasağı ilan etmesi, gösterileri şiddet kullanarak engellemeye çalışması, yüzlerce insanın kolluk güçleri tarafından öldürülmesi de kitle isyanını durduramadı.
On binlerce kişinin Başbakanlık resmi konutunu basmasından önce Başbakan Şeyh Hasina Vecid istifa etti ve Hindistan’a kaçtı.
170 milyon nüfusa sahip Bangladeş’te 32 milyon genç işsiz bulunuyor.
Bangladeş’te kitlelerin isyanı bir kez daha şu gerçeği gösteriyor:
Kitleler yoksulluğa, yolsuzluğa, işsizliğe, zamlara, baskılara, krizin yükünün kendi sırtlarına bindirilmek istenmesine karşı vb. çeşitli nedenlerle kendiliğinden harekete geçiyorlar.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde kendiliğinden gelişen kitle hareketlerinin temel eksikliği, Bangladeş’te de olduğu gibi kitleler içinde örgütlü devrimci/komünist bir örgütlenmenin olmamasıdır.
İşçiler, emekçiler “bıçak kemiğe dayandığında”, “artık yeter, biz böyle yaşamak istemiyoruz” deyip ayaklanırlar. Bu ayaklanmalar kendiliğinden ortaya çıkarlar. Kitlelerin devrimci ayaklanmasında, kitlelere önderlik edebilecek, onları sosyalizm hedefi doğrultusunda yönlendirebilecek bir komünist örgütlenme var ise, o zaman bu isyanların burjuva sisteminin yıkılması ile işçi sınıfının emekçilerin iktidarı ile taçlandırılması, yeni bir toplumsal sistemin yaratılması yönünde, sosyalizm yönünde ilerlenilmesi mümkündür. Ekim Devrimi’nin ve bütün başarılı devrimlerin gösterdiği budur. Güçlü bir komünist örgütlenmenin olmadığı şartlarda, devrimci ayaklanmalar sömürü sisteminin yıkılması ile sonuçlanmaz. En iyi hâlde, kitlelerin devrimci atılımının önünü kesmek için burjuvazinin sistem içinde yapmak zorunda belli reform ve reformcuklarla sonuçlanır. Bütün yarım kalan devrimlerin de gösterdiği budur.
İşçi sınıfı, emekçiler içinde sağlam köklere sahip, ideolojik berraklığa ve doğru bir siyasi çizgiye sahip, kendini bütün oportünist akım ve örgütlerden kesin çizgilerle ayıran gerçek komünist partilerin inşası, işçilerin emekçilerin ayaklanmalarına doğru bir önderlik sunabilmek için kavranacak esas halkadır. Bunun olmadığı yerde devrimler yarı yolda kalmaya mahkûmdur.
O halde hazırlıksız yakalanmamak için komünist devrimcilerin görevi her ülkede komünist parti inşasının esas görev olduğunu kavramak ve buna uygun davranmaktır.
Umut isyanda, halkların isyanındadır. Fakat isyan kendiliğinden kurtuluşa götürmez. Halkların gerçek kurtuluşu, sermaye sınıfının iktidarının yıkılmasında, işçilerin, emekçilerin, halkların kendilerinin kendi iktidarlarını kurmasındadır. Kurtuluş, bütün zenginlik kaynaklarının işçilerin emekçilerin yararına kullanılmasındadır. Kurtuluş sosyalizmde, komünizmdedir. Kurtuluş sosyalizm, komünizmin yolunu açacak devrimlerdedir! İsyanların zaferi için işçilerin ve emekçilerin bu bilinçle donanması, bu bilinç temelinde örgütlenmesi gerekir. Ve dün olduğu gibi bugün de komünist devrimciler için temel mesele, temel görev bu bilinci isyanın içine taşıyacak örgütlerin, gerçek komünist, Bolşevik partilerin yaratılması, var olanların inşasının derinleştirilmesidir.
6 Ağustos 2024

DÜŞ GEZGİNLERİNİ ANIYORUZ.Suruç katliamının üzerinden dokuz yıl geçti. 20 Temmuz 2015’te, Kobane’nin yeniden inşasına de...
19/07/2024

DÜŞ GEZGİNLERİNİ ANIYORUZ.

Suruç katliamının üzerinden dokuz yıl geçti.
20 Temmuz 2015’te, Kobane’nin yeniden inşasına destek için Suruç’a giden SGDF’li bir grup gencin Amara Kültür Merkezi bahçesinde yaptığı basın açıklaması bombalı intihar saldırısına uğradı. 33 düş yolcusu bu vahşi, barbar terörist saldırıda hayatını kaybetti. 100’ün üstünde kişi yaralandı.
Devletin göz yumduğu barbar saldırı, DAİŞ (IŞİD) çetesi tarafından gerçekleştirildi.
Aradan dokuz yıl geçti. Suruç katliamı aydınlatılmadı. Adalet yerini bulmadı. Bulamaz da!
Zira burjuvazinin adaleti terazisi hep kendinden yana çeker…
Düş yolcularının düşleri yarım kalmayacak!
Başta Suruç olmak üzere tüm katliamların hesabı, bir gün mutlaka devrimle sorulacak!

Arşivden:15 Temmuz 2016 Fettullahçı darbe girişimden bu yana sekiz yıl geçti.https://ydicagri.org/15-temmuz-2016-darbe-g...
15/07/2024

Arşivden:

15 Temmuz 2016 Fettullahçı darbe girişimden bu yana sekiz yıl geçti.

https://ydicagri.org/15-temmuz-2016-darbe-girisimi-ve-sonrasi/
Darbe girişimini atlatan AKP ve hükümet; darbe girişimini fırsata çevirerek başta Fettullahçılar olmak üzere, AKP hükümetine muhalif olan kesimleri tasfiye operasyonuna girişti.
Fettullahçı darbe girişimi hakkında, H. Yeşil’in “2015-2020 arasındaki gelişmelere genel bir bakış, Ne Oldu? Ne Oluyor? Ne Olacak?” başlıklı Dönüşüm Yayınlarından 2020 yılında çıkan kitabı içinde yaptığı “15 Temmuz darbe girişimi ve sonrası” başlıklı değerlendirmesini yayımlıyoruz.
H.Yeşil’in yaptığı değerlendirmeye eklenecek yeni bir şey yok.

15 Temmuz 2016 Fettullahçı darbe girişimden bu yana altı yıl geçti. Darbe girişimini atlatan AKP ve hükümet; darbe girişimini fırsata çevirerek başta Fettullahçılar olmak üzere, AKP hükümetine muhalif olan kesimleri tasfiye operasyonuna girişti. Fettullahçı darbe girişimi hakk....

📢Eylem Çağrısı  Emperyalistlerin saldırı ve savaş aygıtı NATO zirvesini protesto ediyoruz.   "Emperyalist savaşa, savaş ...
10/07/2024

📢Eylem Çağrısı

Emperyalistlerin saldırı ve savaş aygıtı NATO zirvesini protesto ediyoruz.

"Emperyalist savaşa, savaş aygıtı NATO'ya dur de!"

🗓️10 Temmuz Çarşamba
⏰20.00
📍Dolmabahçe Meydanı

2 TEMMUZ’DA SİVAS’TAYIZ!2 Temmuz 1993’te, devletin gözetimi altında Sivas’ta bir katliam yaşandı.Katliamın üzerinden 31 ...
30/06/2024

2 TEMMUZ’DA SİVAS’TAYIZ!

2 Temmuz 1993’te, devletin gözetimi altında Sivas’ta bir katliam yaşandı.
Katliamın üzerinden 31 yıl geçti.
Osmanlının zulmüne boyun eğmeyen Pir Sultan’ı anmak için düzenlenen şenlikler sırasında, 2 Temmuz’da Cuma namazından çıkan bir grup dinci faşist sekiz saati aşkın süre Sivas’ta tam bir terör estirdi.
Dinci faşistler başta Aziz Nesin olmak üzere, Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak üzere gelen sanatçı, yazar, müzisyen, aydınların konakladığı Madımak Otelini çevirip taşa tuttular. Ve sonunda oteli ateşe verdiler. Bu katliamda 33 kişi yanarak, dumandan boğularak yaşamını yitirdi.
Dinci faşistler zaferlerini Pir Sultan Abdal’ın heykelini yıkıp, onu yerlerde sürükleyerek kutladılar.
Sivas Madımak katliamı hazırlığı günler öncesinden yapılan, planlı, organizeli, devlet gözetiminde gerçekleştirilen bir katliamdır.
Katliam sırasında, Doğru Yol Partisi ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti koalisyon hükümeti vardı. Tansu Çiller Başbakan, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısıydı.
Olayların başlaması ile birlikte, otelde mahsur kalan insanlar Ankara ile telefon bağlantısı kurmuş, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ile de görüşmüşlerdi. Erdal İnönü, devletin güçlü olduğunu ve gerekenin yapılacağı söylemişti!
Aziz Nesin’le de telefonla görüşen İnönü, “en kısa zamanda takviye güç gönderileceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacağını” söyledi.
Saatler ilerlemesine rağmen gereken yapılmadı, “güçlü” olan devletin kolluk güçleri katliamı seyretmekle yetindi.
Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel katliam sırasında, ”devlet, halkla karşı karşıya getirilmemelidir” açıklaması yaptı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, “Devlet oradadır. Otelin etrafını saran vatandaşlara hiçbir zarar gelmemiştir. Onlardan ölen ve yaralanan yoktur” ibretlik açıklaması yaptı.
Dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral’ın, ”Olayda örgüt yok, tahrik var” açıklaması ise, devletin olayların failleri ve ardındaki güçlere ilişkin soruşturmayı nasıl saptırdığını gösterir. Basının büyük bölümü ise, katliamı Aziz Nesin’e yükleyip, esas olarak olayın ‘tahrik’ sonucu çıktığını açıklaması ibret vericidir. Bütün bu açıklama ve yaklaşımlar, devletin ideolojik aygıtlarının da katliama yol döşediği ve gerçeklerin üstünü örtmeye çalıştığını göstermektedir.
Önceden hazırlığı yapılan Sivas katliamının sorumlularından biri de dönemin belediye başkanı Temel Karamollaoğlu’dur. SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Sivas’ta bir katliamın olmadığını, istenmeyen hadiselerin olduğunu bugün de söylemeye devam ediyor.
Faşist devletin tarihi katliamlar tarihidir.
Sivas Madımak katliamı da bu katliamlardan biridir.
Katliamların hesabını sormanın, yeni katliamları engellemenin tek yolu işçi sınıfı önderliğinde demokratik halk devrimidir!
31. yıldönümünde Sivas Madımak katliamını bir kez daha lanetliyoruz.
Unutmadık, unutturmayacağız!

2 Temmuz Salı 2024
09.00
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sivas Şube önü, HBVAKN Cemevi önü/Sivas
30 Haziran 2023

KARTAL’DA KAYYUMA HAYIR MİTİNGİİstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri Kartal Meydanı’nda “Emeğimiz ve Özgürlüğümüz iç...
29/06/2024

KARTAL’DA KAYYUMA HAYIR MİTİNGİ

İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri Kartal Meydanı’nda “Emeğimiz ve Özgürlüğümüz için Kayyumlara Geçit Vermeyeceğiz!” şiarıyla miting düzenledi.
Marmaray Başak Durağı’nda toplanan siyasi parti, sendika, meslek örgütü, devrimci gruplar, ilerici kurumlar kortejler oluşturarak alana yürüdü.
Mitingin örgütleyici kurumlar içinde CHP olduğu, CHP ile eylem birliği yapmayı, aynı platform içinde yer almayı ilkesel olarak yanlış bulduğumuz için yürüyüş kolunda yürümeyip okurlarımızla Kartal Meydanında buluştuk.
Meydanda flamalarımızı açtık, bir yoldaşımız Yeni Dünya İçin Çağrı sayı 215’in satışını yapmaya başladı. Bir süre sonra polis sayı 215’in arka kapağında yer alan İbrahim Kaypakkaya resmini gerekçe göstererek yoldaşımıza müdahale etti.
İbrahim Kaypakkaya’nın resmini taşımanın yasak olduğunu, dergilere el koyacaklarını söylediler. Yoldaşımızın kimliğini alarak kendisini bir süre süre beklettiler.
Sayı hakkında alınmış bir karar olmadığını, varsa göstermelerini, tutumlarının keyfi olduğunu ısrarla dile getirdik.
Israrımız karşısında “soracağız, sorduk cevap bekliyoruz, soruşturacağız” vb klasik cevap vermekle yetindiler.
Polisin bu keyfi yasakçı tutumu sayı 215’in alanda satılmasını engelleyemedi.
Alanda YDİ Çağrı sayı 215, Yeni İşçi Dünyası Haziran sayısının dağıtımı ve satışı yapıldı.
Mitingde Emek, Barış ve Demokrasi Güçlerinin ortak açıklaması okundu.
Dem Parti Hakkari belediyesi eş başkanı Viyan Tekçe konuşma yaptı.
Başkanlığı gasp edilerek tutuklanan Mehmet Sıddık Akış, Gezi tutsakları adına Can Atalay, Kobane Dava tutsakları adına HDP eski eşbaşkanı Figen Yüksekdağ ve 1 Mayıs tutsaklarının mitinge gönderdiği mesajlar okundu.
Mitingde Grup Adalılar, MKM Müzik Topluluğu sahne aldı. Miting Onur Akın’ın ezgileriyle ve sloganlarla sona erdi.
29 Haziran 2024

Kayyuma hayır! Seçilenlerin atanmışlar tarafından görevden alınmasını kınamak, Kürt halkı ile dayanışmak için 29 Haziran...
28/06/2024

Kayyuma hayır!

Seçilenlerin atanmışlar tarafından görevden alınmasını kınamak, Kürt halkı ile dayanışmak için 29 Haziran Cumartesi Kartal'dayız!

Düzen partisi ile kayyumlara karşı birlikte mücadele edilemez!
Burjuvazinin bir bölümü ile kayyumlara karşı mücadele edilemez!

“Emeğimiz ve Özgürlüğümüz için Kayyumlara Geçit Vermeyeceğiz!” mitingine örgütleyici olarak değil, düzen partisi ile eylem birliği yaparak değil, aynı platform içinde yer alarak değil, kendi rengimiz ile kendi ajitasyon ve propagandamız ile katılacağız.

🗓29 Haziran Cumartesi
⏰18. 30
📍Kartal Meydanı

YALANCININ MUMU…Diyarbakır Çınar ile Mardin Mazıdağı ilçeleri arasındaki bölgede çıkan ve yerleşim yerlerine sıçrayan ya...
23/06/2024

YALANCININ MUMU…

Diyarbakır Çınar ile Mardin Mazıdağı ilçeleri arasındaki bölgede çıkan ve yerleşim yerlerine sıçrayan yangında Zekiye Erdenli'nin de hayatını kaybetmesi ile yaşamını yitirenlerin sayısı 15'e çıktı.
Diyarbakır Başsavcılığı yangın felaketiyle ilgili ön rapor hazırladı.
Raporda, yangının elektrikli kaynaklı olduğu tespitine yer verildi. Genişletildiği duyurulan soruşturma kapsamında, detaylı raporun ilgili kurumlar da dinlendikten sonra önümüzdeki günlerde hazırlanacağı ifade edildi.
Rapor görgü tanığı köylülerin anlatımlarını doğruluyor.
Görgü tanığı köylüler, yangının elektrik telleri nedeniyle çıktığını söyledi.
Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) ise, yangının "anız yakımı" nedeniyle çıktığını iddia ederek, yangının ilk tanıklarından olan ve yangın "elektrik tellerinden çıktı" diyen İbrahim Eren hakkında suç duyurusunda bulundu.
Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi de, yangın bölgesinde anız olmadığını ve hatların geçtiği güzergahlarda yangına karşı bir önlem alınmadığını açıkladı.
Yangının yaşandığı bölgede, 2023 Haziran ayında da Karabudak kırsal mahallesinde yangın çıktığı ortaya çıktı. Yangının elektrik direklerinden çıktığına dair tespitler, bilirkişi raporuyla da kayıtlara geçti. Arazi sahipleri, çıkan yangına dair DEDAŞ hakkında şikayetçi olurken, başvuru sürecini de Diyarbakır Barosu Kent ve Çevre Hukuku Komisyonu takip etti.
Olgular yangının "anız yakımı" nedeniyle çıktığını söyleyenlerin yalan söylediğini gösteriyor.

BİR MİTİNG VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ… Hakkari Belediyesine kayyım atanması, İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri tarafında...
23/06/2024

BİR MİTİNG VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…

Hakkari Belediyesine kayyım atanması, İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri tarafından 29 Haziran Cumartesi günü Kartal’da gerçekleştirilecek miting ile protesto edilecek.
Mitingin örgütleyicisi kurumlar 20 Haziran’da Taksim Hill Otel’de düzenledikleri basın toplantısı ile “Emeğimiz ve Özgürlüğümüz için Kayyumlara Geçit Vermeyeceğiz!” şiarıyla gerçekleştirecekleri mitinge katılım çağrısı yaptılar.
Mitinge katılım çağrısı yapan, örgütleyen kurumlar şunlar:
KESK İstanbul Şubeler Platformu, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, CHP, DEM Parti, TİP, Kaldıraç, TÖP, EMEP, SOL Parti, Halkevleri, EHP, BDSP, SODAP, SYKP, ESP, DKDER, Proleter Devrimci Duruş, Partizan, SOLDER, İstanbul Halkevleri Koordinasyonu, İşçi Demokrasi Partisi, Yeşil Sol Parti.
Devrimci gruplar (ESP, Kaldıraç, BDSP, PDD, Partizan, DKDER, SODAP vs.) CHP ile eylem birliği yapıyor, miting örgütlüyor, birlikte mitinge katılım çağrısı yapıyor.
Biz CHP ile eylem birliği yapılmasını, birlikte eylem örgütlenmesini ilkesel olarak yanlış buluyoruz. Bu nedenle miting örgütleme toplantılarına katılmadık. Mitingin örgütleyicisi olmadık.
CHP ile eylem birliği yapmak başka, eylem birliği yapmadan bir eylemde, örneğin 1 Mayıs’ta aynı eylemde yan yana gelmek başkadır.
CHP düzen partisidir. Sermaye partisidir. Kurumsal olarak faşist bir partidir. Egemen sınıf partisidir.
Bu niteliklere sahip bir parti ile kayyımlara karşı birlikte mücadele edilmez! Eylem birliği yapılmaz!
Burjuvazinin bir bölümü ile birlikte burjuvazinin diğer bölümüne karşı mücadele edilmez!
Demokrasi uğruna mücadele, sadece iktidarda olan burjuva kliğe karşı mücadele olarak kavranıp verilemez!
Devrimcilerin görevi sadece iktidarda bulunan burjuva kliğe karşı mücadele değil, bir bütün olarak sermayenin düzenine karşı mücadele olmalıdır.
Kavgamız bir bütün olarak sömürü düzenini yıkma kavgası olmalıdır.
Bugün Kuzey Kürdistan/Türkiye’de burjuva klikler arasında, diğer bir ifadeyle hakim sınıflar arasında iktidar mücadelesi yaşanıyor.
T.C devleti tarihi aynı zamanda egemenler arasındaki iktidar mücadelesi tarihidir. Tek parti, çok partili dönemden süre gelen mücadelenin özü devleti kimin yöneteceği, devlet nimetlerinden kimin faydalanacağı, kimin pastadan daha fazla pay alacağı kavgasıdır.
Bugün yaşanılan kavganın da özü budur. Bu kavganın bir yanda “tüm emperyalistlere karşı yerlilik ve millilik!”, diğer yanda demokrasi, insan hak ve özgürlükleri ile süslenmesi/cilalanması bizi aldatmamalıdır.
Faşizm bugün iktidarda olan AKP/MHP tarafından uygulanıyor. Fakat olası bir CHP iktidarında da esas olarak değişen bir şey olmayacaktır. CHP de faşizmi uygulayacaktır. Bunu görmek için CHP’nin iktidarını beklemeye gerek yoktur. Düne bakmak, CHP’nin iktidar olduğu dönemlere bakmak yeterli olmalıdır.
Burjuvazinin bir bölümünün temsilciliğini yapan CHP, anda hükümet olarak burjuvazinin çıkarlarını savunan, fakat burjuvazi içinde de öncelikli olarak bir kesimin temsilcisi olan AKP/MHP yönetimine karşı oluşan haklı tepkiyi, iktidara gelmek için kaldıraç olarak kullanmaya çalışıyor.
Tepkimizi sadece AKP/MHP yönetimine değil; öncelikli olarak AKP/MHP yönetimine olmak üzere, bir bütün olarak burjuvazinin düzeni olan kapitalist sisteme karşı yöneltmeliyiz.
Egemenler arasındaki kavgadan bizim yararımıza bir şey çıkmaz!
Onlar arasındaki iktidar mücadelesi, bizim mücadelemiz değildir! Bu mücadelede taraf tutmamalı, bir tarafın yanında yer almamalı, bir tarafın yedeğine düşmemeliyiz.
Bizim mücadelemiz bir bütün olarak sömürü düzenine karşı olmalıdır.
Bu sebeple diyoruz ki tek yol burjuvaziden bağımsız sınıf mücadelesidir.
Yazı içinde açıkladığımız nedenlerden dolayı, “Emeğimiz ve Özgürlüğümüz için Kayyumlara Geçit Vermeyeceğiz!” mitingi örgütleyicisi olmayı doğru bulmasak ta, kendi rengimiz ile kendi ajitasyon ve propagandamız ile mitinge katılacağız.
23 Haziran 2024

DİYARBAKIR’DA, MARDİN’DE YANGIN FACİASIDiyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Köksalan ve Yazçiçeği ile Mardin’in Mazıdağı i...
23/06/2024

DİYARBAKIR’DA, MARDİN’DE YANGIN FACİASI

Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Köksalan ve Yazçiçeği ile Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Yücebağ ve Yetkinler kırsal mahallelerinde 20 Haziran tarihinde yaşanan yangında 15 kişi hayatını kaybetti.
Binlerce hektar ekili arazi küle döndü. Binlerce evcil ve yaban hayvanı telef oldu.
Diyarbakır Valiliği ve Sağlık Bakanlığı yangının çıkış nedeni olarak “anız yakılmasını” gösterirken, yangın bölgesinde incelemelerde bulunan İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, Bakanlık ve Diyarbakır Valiliğini yalanlayarak, “Yangın şu sebeptendir dediğimiz bir tespitimiz yok” dedi.
Devlet yetkililerinin yaptığı açıklamalar birbiri ile çelişirken, yangın alanında yapılan gözlemler ve tanıkların anlatımları, yangının elektrik tellerinin birbirine çarpması sonucu düşen kıvılcımların toplanmamış buğday tarlasına düşmesi ile başladığını, yangının rüzgâr nedeniyle geniş bir bölgeye yayıldığını gösteriyor.
Yangın bölgesinde incelemelerde bulunan Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu, hazırladığı raporunu kamuoyuyla paylaştı.
Raporda elektrik direkleri ve telleri ile ilgili şu saptama yapılıyor:
“Köy sakinleriyle yapılan görüşmelerde, elektrik direklerinin 1987 yılında kurulduğu, 37 yıllık süreç içerisinde bakım ve onarım çalışmasının yapılmadığı, olağan dışı durumlar karşısında oluşabilecek zararlara dair gerekli önlemlerin alınmadığı, afet süreçleriyle ilgili herhangi bir bilgilendirme ve hazırlık çalışmasının yapılmadığı bildirilmiştir.”
Bölgede köylüler defalarca Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’ne elektrik telleri hakkında şikayette bulunduklarını, şikâyetlerinin dikkate alınmadığını, gereğinin yapılmadığını ısrarla dile getiriyor.
Devletin yangına müdahalesi ise yeterli olmamıştır. Tepeden tırnağa silahlanmış, askeri gücü ile övünen, toplumsal olaylara anında müdahale eden devlet; söz konusu doğal afetler olunca müdahalede yetersiz kalıyor. Hele hele söz konusu Kürt illeri de olunca müdahale etmede hiç acele etmiyor.
Üretimin temel amacının hep daha fazla kâr olduğu bu düzende böyle olması hiçte şaşırtıcı değildir.
Kapitalizmde merkezde insan değil kâr durur. Baskı ve sömürüye karşı mücadeleyi bastırmak için tepeden tırnağa silahlanan devlet, doğal afetlere müdahale için yeterli hazırlığı yapmıyor, sınıfta kalıyor. Bu durumu her doğal afette görüyor ve yaşıyoruz.
Zira burjuva devletin asli görevi sermayenin çıkarlarını korumaktır. İşçileri, emekçileri, ezilenleri sermaye yararına baskı altına almaktır. Hakkını yemeyelim! Bu işi iyi yapıyor!!
Yangınların milleti yoktur. Yangınlar canlılar için felakettir, Ege’de, Akdeniz’de, İstanbul‘da yangınlar ile Dersim‘de, Cudi’de Mardin’de, Diyarbakır’da yangınların farkı yoktur. Yangın yangındır.
Ancak insanlıktan nasibini almamış olanlar, yere ve milletine göre yangınlar arasında ayrım yapıyorlar…
23 Haziran 2024

5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ5 Haziran BM tarafından “Dünya Çevre Günü” olarak ilan edilmesinden bu yana, dünyada “Dünya Çe...
05/06/2024

5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ

5 Haziran BM tarafından “Dünya Çevre Günü” olarak ilan edilmesinden bu yana, dünyada “Dünya Çevre Günü” olarak kutlanıyor.
Doğayı kâr uğruna hoyratça talan edenler, çevreye en büyük zararı verenler, diğer yandan çevreci kesiliyor, çevre gününü kutluyor.
AKP iktidara geldiğinden bu yana, sermayenin çevreyi hoyratça talan etmesinin siyasi sorumlusudur.
Çevreye en büyük zararı veren kendileri değilmiş gibi çevreci kesiliyor, çevre gününü kutluyorlar. Ne de olsa sahtekarlık, ikiyüzlülük fıtratlarında var.
Kapitalizm-emperyalizm çok açık biçimde doğanın, çevrenin ve evet insanlığın düşmanı bir sistem olduğunu hep yeniden ispatlıyor. Daha fazla kâr dürtüsü kapitalist üretimin temel amacıdır.
Bu sistemde daha fazla kâr uğruna doğa talan edilmekte, çevre yok edilmekte; insanlığın geleceği ipotek altına alınmaktadır.
Kapitalist sistemde insanlığın yaşam temellerinin yok edilmesine karşı ciddi bir önlemin alınabileceğini beklemek boşunadır. Çünkü çevre ve doğa katliamı azami kâr hırsıyla gözü dönmüş emperyalist- kapitalist sistemin ayrılmaz bir parçasıdır. Öyleyse çevreyi ve doğayı korumak, büyük insanlığın geleceğine sahip çıkmak da biz işçi ve emekçilerin omuzlarındadır.
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde de, çevrenin kirletilmesine ve yok edilmesine, doğanın talanına karşı mücadeleyi, kapitalist sömürü sistemine karşı mücadele olarak yürütelim.
Emperyalizm yaşadığımız yerküreyi küresel felakete doğru sürüklemektedir. Büyük insanlık kendisini bekleyen bu felaket karşısında sessiz kalmamalıdır.
Yaşam temellerini korumak, doğa ile uyum içerisinde yaşamak için, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadeleyi yükseltelim!
5 Haziran 2024

KAYYIM’A HAYIR!31 Mart Yerel Seçimleri’nde DEM Parti’nin kazandığı Hakkâri Belediyesi yüzlerce polis tarafından gece saa...
03/06/2024

KAYYIM’A HAYIR!

31 Mart Yerel Seçimleri’nde DEM Parti’nin kazandığı Hakkâri Belediyesi yüzlerce polis tarafından gece saat 23:00 sıralarında ablukaya alındı.
Belediyenin bulunduğu alan ve belediyeye çıkan tüm sokaklar polisler tarafından trafiğe kapatıldı.
Sabah erken saatlerde belediyenin kapıları kırılarak belediyeye baskın yapıldı.
Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış Van’da gözaltına alındı.
Bunların arkasından İçişleri Bakanlığı açıklaması geldi.
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Mehmet Sıddık Akış’ın terör örgütü adını kullanarak sözde sorgulamalar yaptığı, terörist cenazelerini organize ettiği ve PKK adını kullanarak esnafı tehdit ettiği” iddia edilerek görevinden uzaklaştırıldığı “Hakkâri Valisi Ali Çelik’in, Hakkâri Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirildiği” açıklandı.
Hakkâri Valiliği ise şehirde gösteri yürüyüşü ve açık hava toplantılarının önümüzdeki 10 günü kapsayacak şekilde yasaklandığını duyurdu.
Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, “seçiminizi beğenmedim” demektir.
Seçim ile iş başına gelen, halkın seçtiği belediye başkanlarının hükümet tarafından görevden alınması, yerlerine kayyım atanması anti demokratik bir tavırdır. Faşist bir uygulamadır. Kınıyoruz.
Halkın seçtiği belediye başkanlarını, görevlerini yapmadıkları taktirde ancak onları seçenler görevden alabilir/geri çağırabilir.
Kayyım uygulaması Türkiye’de yapılan seçimlerin sahtekarlık olduğunu, bir kandırmaca olduğunu açıkça göstermektedir.
Bu faşist uygulamanın gösterdiği bir gerçek de şudur:
T.C. devleti, katı merkeziyetçi bir devlettir. Yerel yönetimler, katı merkezci devletin yereldeki uzantılarıdır. Atanmış bürokratların yönetimindeki merkezi devlet kurumları, seçilmiş yerel yöneticileri, yerel yönetim organlarını veya yerel yönetim organlarının bir bölümünü gerekli gördüklerinde azledip, yerine devletin güvendiklerini atıyorlar. Yerel yönetimlerin gelir/giderleri merkezi devletin denetimi altındadır. Mali bağımlılık yoluyla merkezi yönetim isterse, yerel yönetimleri hizmet veremez duruma getirebiliyor.
Katı merkeziyetçi bir devlet olan T.C devletinde, yerellerde, devletin merkezi politikasının dışına çıkıp merkezi devletten bağımsız, devlete rağmen bir siyaset izlemek mümkün değildir. Bu sistemde “halkçı belediyecilik“ yapmak, “halk ile birlikte yönetmek” mümkün değildir.
“Halkçı belediyecilik“, “halk ile birlikte yönetmek”, halkların eşit, özgür koşullarda yaşamasının tek yolu sermaye düzeninin işçi sınıfı önderliğinde demokratik halk devrimiyle yıkılmasından geçer.
Kayyım’a hayır!
Belediye başkanı görevine iade edilsin!
Kahrolsun faşizm!
3 Haziran 2024

Address

Beyoglu

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Mücadeleye ÇAĞRI posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Mücadeleye ÇAĞRI:

Videos

Share

Category

Nearby media companies


Other Magazines in Beyoglu

Show All

You may also like