Yağız Yayınları

Yağız Yayınları Sayfamız Yayınevimizin geniş kitlelere ulaşması için hazırlanmıştır.

Saf şiirin temsilcisi:Cahit Sıtkı Tarancı"Yaş Otuz Beş" ve "Memleket İsterim" eserleriyle Türk şiirinin unutulmazları ar...
13/10/2019

Saf şiirin temsilcisi:
Cahit Sıtkı Tarancı

"Yaş Otuz Beş" ve "Memleket İsterim" eserleriyle Türk şiirinin unutulmazları arasına giren şair ve yazar Cahit Sıtkı Tarancı, vefatının 63. yılında anılıyor.

OTOBÜS BEKLERKEN KİTAP OKUTAN 'DURAK'Edirne ve ilçelerindeki 256 köyde "Her Köye Bir Durak, Her Durağa Bir Kütüphane" pr...
10/09/2019

OTOBÜS BEKLERKEN
KİTAP OKUTAN 'DURAK'

Edirne ve ilçelerindeki 256 köyde "Her Köye Bir Durak, Her Durağa Bir Kütüphane" projesi kapsamında duraklar oluşturuldu.

İl Özel İdaresince köylere kurulan duraklar sayesinde minibüs bekleyen vatandaşlar, bekleme zamanını akıllı telefonuyla duraktaki kare kodu okutup açtığı kitabı okuyor.

İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Alaaddin Uğur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, projenin Edirne Valisi Ekrem Canalp'in talimatıyla hayata geçirildiğini söyledi.

Edirne ve ilçelerindeki 256 köye dijital kitap okuma özelliğinde duraklar yapıldığını belirten Uğur, "Durakların özelliği, kare kod okuyucu vasıtasıyla insanların kitap okumalarına olanak sağlayacak olması. Köyde yaşayan insanlarımıza durakta araç beklerken akıllı telefonları ve tabletleri vasıtasıyla kitap okuma imkanı sağlanacak. Zamanlarını bu şekilde kitap okuyarak değerlendirebilecekler." dedi.

Duraklarda kamu spotu alanı da yer aldığını anlatan Uğur, şunları kaydetti:

"Merkezi idare teşkilatları veya yerel yönetimler tarafından kamuoyuna duyurulması gereken bazı ilanlar, duyurular, kamu spotu anlamında dokümanlar, afişler oluyor. Muhtarlar bunları eskiden beri gelenektir kahvelere veya köy konaklarına asarlardı. Mesela kadınların köy kahvesine gelme gibi bir durumu yok. Biz o alanın daha etkin farkındalık yaratacağını ve daha fazla insanın bunlardan faydalanacağını düşünüyoruz."

Gençler ilgi gösteriyor
Durak kurulan köylerden Enez ilçesinin Yenice köyü muhtarı İlhami Akgül de durağın köylüye hizmet vermeye başladığını ifade etti.

Özellikle gençlerin durağa ilgi gösterdiğini belirten Akgül, şöyle konuştu:

"Kare kod okuyucu sayesinde gençlerimiz durakta beklerken kitap okuyor. Gençlerimizin zamanlarını bu gibi şeylerle değerlendirmesi bize mutluluk veriyor. Durağımız, Edirne Valisi Sayın Ekrem Canalp'in katkılarıyla iki okul arasındaki alana kurulmuştur. Bu durakları çevre köylerden gelen öğrenciler taşımalı sistemle köylerine giderken kullanabilecek."

Köydeki çoğu vatandaşın akıllı telefon kullandığını aktaran Akgül, duraklar sayesinde kitap okuma alışkanlığının artacağını dile getirdi.

Yenice köyünde yaşayan Beyza Çilli (20), ilçeye gitmek için minibüs beklerken zamanını kare kod okuyucuyla açtığı kitabı okuyarak değerlendirdiğini söyledi.

Durağın aynı zamanda akıllı kütüphane olduğunu anlatan Çilli, insanların boş vaktini her zaman yararlı şekilde geçirmesi gerektiğini kaydetti.

Kaynak: AA / Edirne

60'INDAN SONRA İKİNCİÜNİVERSİTEYİ KAZANDIEvlendiği için liseyi yarıda bırakan Hülya İpek, tekrar okumaya karar verip 52 ...
11/08/2019

60'INDAN SONRA İKİNCİ
ÜNİVERSİTEYİ KAZANDI

Evlendiği için liseyi yarıda bırakan Hülya İpek, tekrar okumaya karar verip 52 yaşında okul sıralarına döndü. 55 yaşında ilahiyat fakültesini kazandı, 60 yaşında mezun oldu, 61 yaşında ise ikinci üniversiteyi kazandı.

Geçen yıl Yozgat Bozok Üniversitesi Bilal Şahin İlahiyat Fakültesi'nden mezun olan İpek'in okuma azmi gençlere ve çevresine örnek oluyor.

İpek, okuma sevdasından vazgeçmeyerek, bu yıl da Yozgat Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı.

Eğitim hayatını ve okuma sevgisini AA muhabirine anlatan İpek, okuma aşkının hiç bitmediğini Allah'ın "Oku" emrini son nefesine kadar yerine getirmeye çalışacağını belirtti.

İkinci kez üniversite okumaya karar verdiğini ve sosyoloji ya da Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü çok istediğini söyleyen İpek, "Çok şükür Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandım. Okumaya doyamıyorum, gençlerle olmak ve yeni bilgiler almak çok hoşuma gidiyor. Okumak güzel ve okumanın da yaşı yok, son nefesime kadar okumak istiyorum." dedi.

İlahiyat fakültesini okurken zorluktan çok güzellikler yaşadığını aktaran İpek, şunları kaydetti:

"Çünkü zorluk, bakış açısına göre değişiyor. Allah'ın ilmiyle çok birlikte olduğum için bana bütün zorluklar çok kolay geldi. Yozgat'ın eksi 17 derecesini bile umursamadım. İlim almak çok güzel, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed hadisinde, 'İlim Çin'de bile olsa gidiniz' demiştir. İlim alma yoluna çıktığınız zaman bütün yollar çok yakınlaşıyor."

İpek, ilahiyat fakültesinden mezun olduktan sonra ücretli öğretmenlik yaptığını, hasta bir çocuğa evde eğitim verdiğini, bu yıl da hem öğrenci hem de öğretmen olmak istediğini belirtti.

"Okumanın yaşı olmadığını hep birlikte görmüş olduk." diyen İpek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlim, her zaman alınması gereken, her zaman öğrenilmesi gereken bir şey. Her gün öğrenebileceğimiz bir şeyler olmalı. Peygamber Efendimiz, 'Eğer dününüz bugününüz ile eşitse yazık, ziyandasınız' diyor. Hem buradan hareketle hem de hayatın getirisiyle her gün bir şeyler öğrenmemiz gerektiğine yürekten inanıyorum. Kendimize her gün yeni bir şeyler katmalıyız ki gelişelim."

"Niye okuyorsun ki?" diyenlere inat okuma azminden vazgeçmedi
İpek, 55 yaşında ilk üniversitesini kazandığını anımsatarak, çevresinden aldığı tepkilerle ilgili şunları anlattı:

"Kendi akrabalarımdan bile 'İstanbul'un dışında nasıl yapacaksın, bu saatten sonra ne olacaksın ki?' diyenler oldu. Ben bir şey olmak için okumadım. Ben sadece ilim öğrenmek için okudum, okuyorum ve devam edeceğim inşallah. Çok karşı çıkanlar olduğu kadar çok da destekleyenler oldu. En başta kızım ve damadım okumamı çok desteklediler. Genelde ilk tanıştığım insanlardan 'Niye okuyorsun ki?' diye tepkiler aldım. Ama birçok insana da 'Biz de okumak isteriz' diyenlere de umut vermiş oluyorum. Yozgat'taki komşularımı destekliyorum, birçok komşumu yeniden okula yazdırdım. Şu anda dışarıdan ortaokul ve liseyi bitirenler var. Onlara ışık olduğumu gördükçe de çok mutlu oluyorum."

Kız çocuklarına ve ailelere seslenen İpek, şunları kaydetti:

"Özellikle kız çocuklarımız okusunlar ve okutulsunlar. İlim bir altın bileziktir. Hayatta insanın başına ne zaman ne geleceği belli değildir. Mutlaka okumalılar, mutlaka bir meslek sahibi olmalılar. Çünkü iyi bir çocuk yetiştirebilmek için hakikaten eğitimli olmak şart. Önce anne eğitimli olacak ki daha sonra çocuklarına eğitim versin ve dünyayı hep beraber güzelleştirelim."

Kaynak: AA

GAZETE VE DERGİLERİN TİRAJI 5 YILDA YÜZDE 40 DÜŞTÜTürkiye'de yayımlanan gazete ve dergilerin tirajı, 5 yılda yüzde 40 az...
06/08/2019

GAZETE VE DERGİLERİN TİRAJI
5 YILDA YÜZDE 40 DÜŞTÜ

Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergilerin tirajı, 5 yılda yüzde 40 azalarak 2,3 milyardan 1,4 milyara geriledi.

Yasin Demirci - Anadolu Ajansı

'MEHMET ŞEVKET EYGİ YAZDIĞINI YAŞAYAN BİRİYDİ'Yeni Dünya Vakfı tarafından gazeteci yazar Mehmet Şevket Eygi'yi anma prog...
03/08/2019

'MEHMET ŞEVKET EYGİ YAZDIĞINI YAŞAYAN BİRİYDİ'

Yeni Dünya Vakfı tarafından gazeteci yazar Mehmet Şevket Eygi'yi anma programı düzenlendi.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sefa Saygılı, 12 Temmuz'da hayatını kaybeden yazar Mehmet Şevket Eygi ile ilgili, "Mehmet Şevket Eygi, yazdığını yaşayan biriydi. Ne yazmışsa onu yaşamış biridir. Son derece samimi, ibadetlerine düşkün, takva sahibi bir insandı. Her fırsatta sözüyle ve yaşantısıyla bir mesaj vermeye çalışırdı. Yaşantısı da buna uygundu zaten." dedi.

Yeni Dünya Vakfı tarafından gazeteci yazar Mehmet Şevket Eygi'yi anma programı düzenlendi.

Vakfın Cağaloğlu'ndaki merkezinde moderatörlüğünü Mehmet Nuri Yardım'ın yaptığı programda, sevenleri Eygi'yi anlattı.

Yardım, vakıfta gerçekleştirilen "Babıali Enderun Sohbetleri"ne ismini Mehmet Şevket Eygi'nin verdiğini hatırlatarak, "Şevket ağabeyi belli bir gruba dahil etmemek lazım. Belli bir görüşe bağlı kılmamak lazım. Bana göre bu milletin münevveri ve yazarıydı. Yazıları mutlaka kitaplaşmalı, büyük bir kayıp bu." diye konuştu.

Eygi'yi örnek bir Müslüman olarak gördüğünü ifade eden Yardım, onun bütün canlılara sahip çıkan, onlara şefkatini gösteren bir insan olduğunu söyledi.

" Batı kültürüne, Doğu kültürüne, Osmanlı kültürüne hakimdi"
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sefa Saygılı da Eygi'nin her fırsatta sözüyle ve yaşantısıyla bir mesaj vermeye çalıştığını ve yaşantısının da buna uygun olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mehmet Şevket Eygi yazdığını yaşayan biriydi. Ne yazmışsa onu yaşamış biridir. Son derece samimi, ibadetlerine düşkün, takva sahibi bir insandı. Ayrıca oldukça bilgili ve kültürlü insandı. Batı kültürüne, Doğu kültürüne, Osmanlı kültürüne hakimdi. Hiç kendini tekrarlamadan o kadar değişik şeyler anlatırdı ki hafızası çok sağlamdı. 30-40 sene evvel karşılaştığı kişileri adlarıyla soyadlarıyla söylerdi. İslami konularda da son derece bilgiliydi.

"Vefat ettiği gün bile yazısını verecek kadar disiplinli biriydi"
Eygi'nin son röportajını verdiği gazeteci Faruk Aksoy da yazarın hem Batı'yı hem Doğu'yu, farklı etnik kültürleri çok iyi bilmesinin kendisinde hayranlık uyandırdığını kaydetti.

Aksoy, röportajın öncesi ve sonrasında Eygi'nin hep ne yazdıysa onları tekrar ettiğini söyleyerek, "Ben şunu gördüm, Mehmet Şevket bey aslında yazdıklarını yaşayan biriydi. Hayali hiçbir şeyi yazmadığını fark ettim." ifadelerini kullandı.

Ebru sanatçısı Süleyman Berk, Eygi'nin hiç ara vermeden büyük bir disiplinle çalıştığını anlatarak, "Vefat ettiği gün, cenazesinin kaldırılacağı gün bile yazısını verecek kadar disiplinli bir insandı." değerlendirmesinde bulundu.

KİTAP ÜRETİMİNDE TARİHİ REKOR Türkiye'nin temmuz ayı kitap üretim sayısı, aylık bazda tüm zamanların rekorunu kırdı.Yayı...
02/08/2019

KİTAP ÜRETİMİNDE TARİHİ REKOR

Türkiye'nin temmuz ayı kitap üretim sayısı, aylık bazda tüm zamanların rekorunu kırdı.

Yayıncıların temmuz ayı için bandrol talebi, bir önceki aya göre yaklaşık yüzde 62'lik bir artış göstererek 55 milyon 121 bin 271 adet olarak gerçekleşti.

Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu (YAYFED) Yönetim Kurulu Başkanı Münir Üstün, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2018'deki bandrol talebinin 410 milyon 641 bin 305 olarak gerçekleştiğini anımsattı.

Üstün, bu yılın başındaki verilerin daha düşük geldiğini aktararak, "Eksi rakamlarla başladık ve gerçekten ilk 3 ay moralimiz bozuldu. Sonra yavaş yavaş toparlanmaya ve mayısla birlikte artı rakamlara geçtik." dedi.

Kitap üretiminde son olarak 53 milyon adet ile 2018'in eylül ayında rekor kırıldığını belirten Üstün, "Temmuz 2019 büyük bir sürpriz yaptı ve 55 milyon 121 bin 271 adet ile tüm zamanların rekorunu kırdık. Bunun için çok mutluyuz." diye konuştu.

Üstün, rekor sayının okuyucular, yazarlar, yayıncılar ve sektörün diğer aktörleri açısından kazanımlarına dikkati çekerek, "Kitap üretmek, kitap satışı ve okuma oranlarının hepsi ayrı bir kültür. Ana kültürümüz 'okuma kültürü' bu disipline hizmet etmek açısından son derece teşvik edici bir gelişme. Okuma kültürü gelişirse ülke gelişir. Geleceğimizi teminat altına alırız." ifadelerini kullandı.

"Ülkemizi en üst noktalara taşırız"
Bu gelişmenin sektörün motivasyonuna katkı sağlayacağını vurgulayan Münir Üstün, "Motivasyon olarak yeni döneme çok yüksek bir moralle başlamamıza sebep olacak harika bir gelişme. Eylül ayından itibaren kademeli olarak yükselen bir kitap sektörü hepimize umut verecek. İşlerimize iyilik ve güzellik katacak. İyi kitaplar yayımlayıp okuyucularımızla buluşturacağız." değerlendirmesinde bulundu.

Üstün, Türkiye yayıncılık sektörünün uluslararası camiadaki yerine işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı: "Türkiye, dünya yayıncılık sektöründe 16. sırada. Türk yayımcılar olarak geçen yıllarda 11. sıradaydık. Döviz kurlarının yükselmesi nedeniyle 5 sıra birden geriledik. Tekrar ilk 10 sektör arasına girmek için istikrarla çalışıyoruz. Yeni başlık sayısında dünya altıncısıyız. Biz yayımcılara destek verilirse Güney Kore ve Tunus modelinde olduğu gibi teşvik ve faiz indirimleri yapılırsa biz ülkemizi en üst noktalara taşırız, gurur yaşar ve yaşatırız."

HAYATİ İNANÇ, 'TÜRK EDEBİYATIYAZ OKULU'NA KONUK OLDUAraştırmacı-yazar Hayati İnanç, Yunus Emre Enstitüsü tarafından düze...
31/07/2019

HAYATİ İNANÇ, 'TÜRK EDEBİYATI
YAZ OKULU'NA KONUK OLDU

Araştırmacı-yazar Hayati İnanç, Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen "Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019" programı kapsamında, "Şair, Şiir ve Şehir" seminerinde "Divan Şiirinde Efsane Gazeller" başlıklı konuşma yaptı.

Ahmet Hamdi Tanpınar Müzesi'ndeki etkinlikte konuşan araştırmacı-yazar Hayati İnanç, divan edebiyatının son büyük temsilcisinin Şeyh Galip olduğunu belirtti.

Onun üslubuyla yazanların geleneği devam ettirdiğini, bunlardan birinin de Yahya Kemal Beyatlı olduğunu anlatan İnanç, Beyatlı'nın kaleme aldığı şiirlerden örnekler verdi.

Divan edebiyatında kullanılan yakut ve gül kelimelerinin Hz. Muhammed'i hatırlattığını, pirahen (gömlek) kelimesinin de Hz. Yusuf'u işaret ettiğine dikkati çeken İnanç, divan edebiyatını alıntılar yaparak hikayelerle öğrencilere aktardı.

Konuşmasında 6 yıl önce kalp krizi geçirdiğine de değinen İnanç, hastanede doktorla yaşadığı anıyı anlatarak, vasiyetini şöyle açıkladı: "50 sene boyunca çalışan zavallı kalbim 50 saniye duraklamış. Zor kurtulmuşuz. Stent takmışlar. Stent dediğimiz şey yüzük gibi bir şey yani nişan yüzüğü taktık. Doktor yoğun bakım odasında henüz yeni kendime gelirken bana 'İyi kurtuldun. 10 dakika daha gecikseydin biterdi her iş.' dedi. 'Akıbet ne olacak?' dediğimde 'Ölene kadar yaşarsın.' dedi. Bu beni çok rahatlattı. Fakat devamında 'Vasiyetini yaz.' dedi. 'Neden?' deyince 'Herkes gidecek. Vasiyetsiz gidenler berzah aleminde konuşmaktan men edilirler.' dedi. Ben 'Orada ne konuşacağız?' deyince doktor 'Benim için fark etmez de sen konuşmamaya dayanamazsın. O yüzden vasiyetini yaz. Orada da konuş.' dedi. Ben de vasiyetimi yazdım. Vasiyetim 'hayatiinanc.com' adlı adresinde yer alıyor. 'Tavsiye' dedim ama vasiyet ettiğim kitaplardır."

İnanç'ın sitesinde tavsiye olarak sunduğu kitaplar arasında "Mızraklı İlmihal-Miftahul Cennet", "Şevahid-ün Nübüvve", "Fener Patriği V. Gregorius'un Rus Çarı II. Alexander'a Mektubu" ve "Yusuf Aleyhisselam" yer alıyor.

AA muhabirine Türk Edebiyatı Yaz Okulu'na ilişkin değerlendirmede de bulunan Hayati İnanç, YEE'nin daha önce Sudan'daki bir programına katıldığını dile getirerek, "Üsküp'te de bir vazifemiz olmuştu. Bu programı son derece yerinde buluyorum. Bütün dünya bizi araştırıyor. Türkoloji Enstitüleri kuruluyor. Bir İngiliz tarihçi Türkiye'ye gelip 1921'den 1972'ye kadar toplam 51 sene bizi araştırıyor. Biz kendimizi öğrenmeye pek meraklı olmuyoruz idi uzun yıllar. Oldukça geç kalmıştık. Fakat bu program elzemdir. Arkadaşları tebrik ediyorum." diye konuştu.

İnanç, yaklaşık bir saat süren söyleşi sonrası öğrencilerin sorularını yanıtlayarak, hatıra fotoğrafı çektirdi.

YEE'nin Türkoloji ve tercümanlık alanlarında çoğunluğu lisanüstü eğitim alan yabancı katılımcılara Türkçeyi ve Türk edebiyatını anlatmak amacıyla başlattığı program, 4 Ağustos'ta sona erecek.

Kaynak: AA

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Necmettin Turinay‘TÜRKÇE'NİN SÖZ VARLIĞI 600 BİN KELİMEYİ BULUY...
29/07/2019

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
Öğretim Üyesi Dr. Necmettin Turinay
‘TÜRKÇE'NİN SÖZ VARLIĞI
600 BİN KELİMEYİ BULUYOR'

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Necmettin Turinay, Türkçe'nin geniş bir coğrafyadan kelime alıp kelime veren bir dil olduğunu belirterek, "Türkçe'nin bugünkü söz varlığı 600 bin kelimeyi buluyor. Bu 600 binlik söz varlığına sahip 3 dil var. İngilizce, Arapça ve Türkçe." dedi.

Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından düzenlenen "Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019" programı kapsamında Sultanahmet'teki Türk Edebiyatı Vakfı'nda "Türkçenin Kültür Tarihi" konulu seminer gerçekleştirildi.

Vakfın Mehmet Akif Ersoy Toplantı Salonu'nda düzenlenen programda yabancı katılımcılarla bir araya gelen Turinay, Balkanlar'dan Avrupa içlerine, Kafkaslar'da Orta Doğu'ya kadar geniş bir coğrafyada Türkiye'ye ve İstanbul'a yönelik yoğun bir ilgi olduğunun altını çizdi.

"İstanbul tarihten beri çekim alanı olmuştur"
"İstanbul tarihten beri bütün milletler, dinler ve ırklar için bir çekim alanı olmuştur." diyen Turinay, Evliya Çelebi'nin "Seyahatname"sinde Osmanlı döneminde beraber yaşayan milletlerin hepsiyle ilgili geniş detaylı hatıralar, tarihi gözlem ve dokümanlar bulunduğunu kaydetti.

Osmanlı döneminde 17. yüzyılda, Polonyalı bir şehzadeyken esir düşen Ali Ufki'nin İstanbul'da yaşadığını anımsatan Turinay, "Ali Ufki kabiliyetli, yabancı dil bilen biri ve İstanbul'da gördüğü eğitimlerin sonucunca Müslüman olmuş. Çok büyük bir Osmanlı müzik bestekarı, sarayda musiki dersleri de veriyor. Hatta Osmanlı'da hariciyede dışişleri bakanının yardımcılığına kadar yükselmiş." ifadesini kullandı.

Nasreddin Hocanın "Dünyanın merkezi burası" dediği fıkrasını anlatan Turinay, Ali Ufki'nin de yüzyıllar boyunca pek çok insan gibi İstanbul'u ve Türkçe'yi çok sevdiğini söyledi.

Necmettin Turinay, Polonya'ya dönmesini veya başka bir yerde yaşamasını tavsiye edenlere Ali Ufki'nin, "Ben öyle bir şehirde yaşıyorum ki orası dünyanın merkezidir. Bütün dünya milletleri ırmakların okyanuslara aktığı gibi İstanbul'a akarlar, İstanbul'da yaşamak isterler. Havasını teneffüs etmek Türklerin kültür, sanat ve müziğini öğrenmek için çalışırlar. Yeryüzünde bir insanın yaşamayı arzu edebileceği bir cennette yaşıyorum." şeklinde cevap verdiğini aktardı.

"Türkçe her milletin tarihini barındıran bir arşiv"
Türkçe'nin bugün dünyada İngilizce kadar yaygın bir dil olmadığını fakat kendi coğrafyasında tahminlerin ötesinde derinlikli, her halkın, her milletin tarihini barındıran bir arşiv bir edebiyat olduğunu vurgulayan Turinay, şunları kaydetti:

"Mesela Ermenilerin bütün arşivi burada, Balkanlar'da Boşnakların ve Sırpların kaynakları, arşivleri burada. Şam, Halep, Mekke, Medine, Tebriz ve Bakü arşivleri burada. Bunun içindir ki bu geniş coğrafyalardaki ülkelerin her biri kendi ülkelerinde Türkoloji bölümleri açmak mecburiyetinde kalıyorlar. Sadece bugünün Türkçesini tanımak ve öğrenmek amaçlı değil, kendi ulusal tarihlerini inşa edebilmek için de Türkçe onların en büyük kaynağı durumunda."

Turinay, Türkçe'nin Türkler için ulusal bir dil olmasının yanı sıra bir imparatorluk dili olduğunu bu nedenle pek çok milletin de üst dili konumunda bulunduğunu belirterek, "Batı ülkelerinde Latince neyse Türk ve İslam dünyasında da Türkçe'nin böyle bir rolü vardır." şeklinde konuştu.

Türkçe'nin bir kültür ve uygarlık dili olduğunu vurgulayan Turinay, "Türk Edebiyatı Yaz Okulu" katılımcılarına hitaben "Türkçe sizin ülkelerinizle Türkiye arasında bir barış köprüsü." dedi.

Turinay, "Türkçe bu geniş coğrafyalardaki halkların dillerine o kadar çok kelime vermiş ki tahmin edemezsiniz. Aynı zamanda Türkçe o ülkelerin sanatkarlarının, felsefecilerinin, şairlerinin, kullana kullana sevimli ve tesirli hale getirdiği o ülkelerin dillerinden kelime almakta hiçbir komplekse kapılmamıştır. Türkçe'nin bugünkü söz varlığı 600 bin kelimeyi buluyor. Bu 600 binlik söz varlığına sahip 3 dil var. İngilizce, Arapça ve Türkçe." ifadesini kullandı.

Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019
YEE'nin Türkoloji ve tercümanlık alanlarında çoğunluğu lisansüstü eğitim alan yabancı katılımcılara Türkçeyi ve Türk edebiyatını anlatmak amacıyla başlattığı etkinlik, Türk edebiyatının seçkin yazarları, şairleri ve akademisyenlerini seminer, ders ve atölyeler aracılığıyla uluslararası öğrencilerle buluşturuyor.

Klasik ve Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının örneklerinin görüleceği yaz okulu kapsamında katılımcılar, Türk edebiyatının seçkin yazarları ve şairleriyle bir araya gelerek, seminerler, dersler ve atölyeler aracılığıyla farklı edebi türleri ve eserleri tanıma imkanı buluyor.

Kaynak: AA

GAZETE VE DERGİLERİN SAYISI AZALIYORTürkiye'de geçen yıl gazete ve dergilerin sayısı, 2017'ye göre yüzde 2,6 azaldı. Geç...
29/07/2019

GAZETE VE DERGİLERİN SAYISI AZALIYOR

Türkiye'de geçen yıl gazete ve dergilerin sayısı, 2017'ye göre yüzde 2,6 azaldı. Geçen yıl 5 bin 962 gazete ve dergi yayımlanırken, bu yayınların yüzde 58,7'sini dergiler oluşturdu.

Kaynak: TRT Haber

Yazar Ahmet Ümit:‘EDEBİYATIN ASIL GÖREVİ İNSAN RUHUNU ANLATMAKTIR'Yazar Ahmet Ümit, "Bir polisiye hikaye anlatarak insan...
28/07/2019

Yazar Ahmet Ümit:
‘EDEBİYATIN ASIL GÖREVİ
İNSAN RUHUNU ANLATMAKTIR'

Yazar Ahmet Ümit, "Bir polisiye hikaye anlatarak insanları iyiliğe çağırabiliriz. Çünkü edebiyatın asıl görevi insan ruhunu anlatmaktır." dedi.

Yazar Ahmet Ümit, "Bir polisiye hikaye anlatarak insanları iyiliğe çağırabiliriz. Çünkü edebiyatın asıl görevi insan ruhunu anlatmaktır. Bu insan ruhu öyle belirsiz ki her an değişebiliyor. Bunu anlatmak için en iyi yöntem edebiyatta polisiyedir." dedi.

Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından düzenlenen "Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019" programı kapsamında "Edebiyatın Peşinde" başlıklı seminere konuk olan Ümit, Türk Edebiyat Vakfı'nda "Komiser Nevzat İstanbul'da" başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.

Ümit, yazar olmaya rastlantı sonrası karar verdiğini belirterek, 12 Eylül darbesi sırasında tutuklanan bir arkadaşının olayını raporlaştırırken ortaya bir hikaye çıktığını ve bu hikayenin de 40 farklı dilde okuyucuyla buluştuğunu söyledi.

"Polisiye roman, insan ruhunu en iyi şekilde anlatabileceğimiz bir türdür"
İlk polisiye metninin Tevrat'ta yer alan Kabil'in Habil'i öldürme hikayesi olduğuna işaret eden Ümit, şöyle devam etti:

"Bu hikaye İncil'de de geçer. Aslında bu hikayeden sonra Musa Peygamber'e gelen 10 emirden en esaslısı olan 'Öldürmeyeceksin.' emrinin hikayesidir. Bundan sonra ben şunu fark ettim ki, bir polisiye hikaye anlatarak insanları iyiliğe çağırabiliriz. Çünkü edebiyatın asıl görevi insan ruhunu anlatmaktır. Bu insan ruhu öyle belirsiz ki her an değişebiliyor. Bunu anlatmak için en iyi yöntem edebiyatta polisiyedir. Polisiye roman sadece 'Katil kim, cinayeti kim işledi, suçlu kim, değildir. İyi polisiye roman insan ruhunu en iyi şekilde anlatabileceğimiz bir türdür."

Ahmet Ümit, iyi bir polisiye roman yazmanın zorluklarından da bahsederek, "Bence dünyanın en büyük yazarı olan William Shakespeare 'Hamlet' ve 'Macbeth'de cinayeti anlatmış, cinayetten yola çıkarak da insanı anlatmıştır. Shakespeare, insanın ne kadar tuhaf bir varlık olduğunu en iyi anlatanlardan biridir." değerlendirmesinde bulundu.

"Romanlarıma diğer yazarlardan farklı olsun diye bu ülkenin tarihini koymaya başladım"
Edebiyatın insanın içindeki kötülükle başa çıkması konusuna yardımcı olduğu yorumunda bulunan Ümit, şunları kaydetti:

"Ben polisiye yazmaya başladığım zaman bu türü küçümsedim. Fakat sonra fark ettim ki polisiye Shakespeare'in, Dostoyevski'nin yazdığı gibi insan ruhunu anlatmak için inanılmaz olanaklar veren bir tür ve 'Sen de onlar gibi iyi edebi eserler verebilirsin.' dedim ve yazmaya başladım. Ardından burnumun ucunda duran bir şeyi keşfettim. Bu ülkenin inanılmaz bir tarihi var. Bu topraklarda çok farklı uygarlıklar var. Hitit İmparatorluğu var mesela. Antik Yunan dünyasına yön veren bir uygarlıktır ve sonra Roma, ardından Doğu Roma, ardından Osmanlı. Yani son derece farklı zengin, çeşitli bir tarihe sahibiz. Bunu fark etmek bir yazar için müthiş bir şey. Demek ki ben sadece polisiye değil, aynı zamanda tarih de yazabilirim."

Ümit, tarihle polisiye roman türünün birbiriyle benzeştiğini söyleyerek, "Tarihi hep kazananlar yazar. Kazananlar da hep yalan ve yanlış yazar. Hiçbir hükümet, hiçbir kral 'Ben yenildim.' demez. Bütün ülkelerin tarihi yalanlarla doludur. Dolayısıyla bize öğretilen tarih gerçek değil, tarihçilerin yazdıklarıdır. Ben de romanlarıma diğer yazarlardan farklı olsun diye bu ülkenin tarihini koymaya başladım. Sadece 'Cinayeti kim işledi?' sorusu değil, aynı zamanda bu tarihte ne oldu diye, çünkü buradaki tarih tüm dünyayı ilgilendiren bir tarih." dedi.

Romanlarına tarihi hikayeleri ekledikten sonra Türkiye'de polisiye tarih roman türünün daha fazla okunmaya başlandığını ve eserlerinin yılda yaklaşık bir milyon satış yaptığını dile getiren Ümit, yüze yakın kitabının 26 dilde yayınlandığını ve tiyatroya, operaya, müzikal bir esere uyarlandığını sözlerine ekledi.

"Kültür ve sanatla insanların kalbine doğrudan seslenebiliriz"
Ümit, söyleşi sonunda "Türk Edebiyatı Yaz Okulu"na ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Yunus Emre Enstitüsü'nün hem yurt içi hem yurt dışındaki birçok etkinliğine ayırım yapmadan katılım sağladığını söyledi.

Bir toplumun değerlerini diğer toplumlara anlatmanın en iyi yolunun kültür ve sanat olduğuna işaret eden Ümit, "Ancak kültür ve sanatla insanların kalbine doğrudan seslenebiliriz. Hakkımızdaki ön yargıları ortadan kaldırabiliriz." dedi.

Ümit, Yunus Emre Enstitüsü'nün dünyanın her yerinde bir şube açması gerektiğine vurgu yaparak, "Çok daha fazla öğrenciyi ülkemizde ağırlamamız lazım. Ancak bu şekilde amacımıza ulaşabiliriz. Bu yüzden Yunus Emre Enstitüsü'nün çabalarını takdir ediyor ve destek veriyorum her zaman." ifadelerini kullandı.

Söyleşide öğrencilerden iyi bir etkileşim aldığını da dile getiren Ahmet Ümit, şunları kaydetti:

"Beklentim, edebiyatımıza olan ilginin artmasıdır. Dışarıdan kitap okumak başka bir şey ama yazarından kitabı nasıl yazdığını, ürettiğini görmek farklı bir şey. Türkiye'nin siyasi yapısını, kültürünü yazarın birebir ağzından dinlemeleri, yazarla yüzleşmeleri çok kıymetli."

Salih Şeref, Aişe Hümeyra Bulovalı | AA

Yazar ve İletişim Uzmanı Levi:YAZARLIK BİR KEŞİF YOLCULUĞUDURYazar ve İletişim Uzmanı Levi, "Yazarlık bir keşif yolculuğ...
24/07/2019

Yazar ve İletişim Uzmanı Levi:
YAZARLIK BİR KEŞİF YOLCULUĞUDUR

Yazar ve İletişim Uzmanı Levi, "Yazarlık bir keşif yolculuğudur ve hala edebiyatımızda keşfedilecek bilinmedik topraklar var. Biz yazarlar belki de başkalarının görmemekte ısrar ettiklerini görmeye çalışıyoruz." dedi.

Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından düzenlenen "Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019" programı kapsamında "Edebiyat ve Hayat" konulu seminerlere konuk olan Yazar ve İletişim Uzmanı Mario Levi, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası'nda, "Mario Levi'nin Dünyası ve İstanbul" konulu konuşma yaptı.

Levi, konuşmasında İstanbul'da yaklaşık 550 yıllık bir geçmişe sahip olan ailesinden bahsederek, atalarının 1490'lı yıllarda Endülüs'ten çıkarak Osmanlı topraklarına ve daha sonra da İstanbul'a geldiğini söyledi.

"Yazarlıktan önce doktor olmak istiyordum"
Bu göç hikayesini birkaç aydır bir romanında anlatamaya çalıştığını belirten Levi, "Nasıl bir araştırma içerisine girdiğimi size anlatamam. Türkçe, Fransızca, İspanyolca ve İngilizce metinlerin hepsini araştırıyorum. Bulabildiğim hikayeler var." diye konuştu.

Levi, 1957'de dünyaya geldiğini anlatarak, şunları söyledi:

"Çocukluğumda kendimi tanımaya başladığımda 3 dili aynı zamanda öğrendim. Yani ben 3 ana dilli bir yazarım. Anne ve babamla Türkçe konuştum. Dedemden Fransızca öğrendim ve daha çok bir Osmanlı kadını olan babaannemden de Ladino (Yahudi İspanyolcası) dilini öğrendim. Aslında bu dil 15. yüzyılın İspanyolcasıdır ve kuşaktan kuşağa aktarıldı. Bizim kuşağımız bu dili evde öğrenen son kuşaktı."

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde 1976'da eğitim gördüğünü dile getiren Mario Levi, "O yıllarda idealim yazar olmak değildi. Edebiyatı çok seviyordum, iyi bir okurdum. Lise yıllarında tek başarılı olduğum ders de edebiyattı. Fakat ben doktor olmak, tıp fakültesini okumak istiyordum ama açıkta kalmamak için tercihlerde edebiyat fakültesini tercih etmiştim." dedi.

"Edebiyatta önemli olan hissetmektir"
Mario Levi, kendisine "İstanbul Yazarı" denildiğini belirterek, şunları söyledi:

"Bu konuda eleştiriler de aldım. Bir keresinde Almanya'da yapmış olduğum bir konuşma sırasında 'siz İstanbul şovenizmi' yapıyorsunuz. Yani bir çeşit İstanbul ırkçılığı. Ben de 'rahatsız olmak hakkınız ama ben sadece bunu biliyorum' dedim. Örneğin ben Güneydoğu'da mayın tarlalarını gezmeyi öğrenen çocukların hikayesini anlatmayı çok isterdim. Rize'nin bir dağ köyünde tek başına bırakılmış 95 yaşındaki bir teyzenin hikayesini de anlatmak isterdim ama anlatmadım. Çünkü ben edebiyatta samimiyetin peşindeyim. Çünkü ben o duyguyu bilmiyorum, yaşamıyorum. Ne kadar anlatırsam anlatayım biliyorum ki mutlaka yazdıklarımda yaşayanlar bir yapaylık görecektir. Bu yüzden edebiyatta önemli olan hissetmektir."

Edebiyat yazarlar olarak var olan bir gerçeği bulmaya çalıştıklarının altını çizen Levi, "Biz hiçbir şeyi yoktan var etmiyoruz. Anlattıklarımızın hepsi zaten var. Biz sadece keşfetmeye çalışıyoruz. Yazarlık bir keşif yolculuğudur ve hala edebiyatımızda keşfedilecek bilinmedik topraklar var. Biz yazarlar belki de başkalarının görmemekte ısrar ettiklerini görmeye çalışıyoruz. Önemli olan edebiyatta soru sorma cesaretini göstermektir. Dahası da okuru soru sormaya davet etmektir. 'Keşfedilmemiş topraklar var' derken, 'hala anlatılacak birçok konu var' demek istemedim. Hayır anlatılacak bir konu yok. Yazar olacaklar yok yere 'yeni bir konu bulacağım' diye heveslenmemeli. Çünkü yeni bir konu yok ama yeni toprak dediğim nedir, yazarın kendisidir. Kendini ortaya koyma cesaretidir." değerlendirmesinde bulundu.

Yunus Emre Enstitüsü'nün Türkoloji ve tercümanlık alanlarında çoğunluğu lisansüstü eğitim alan yabancı katılımcılara Türkçeyi ve Türk edebiyatını anlatmak amacıyla başlattığı program, 4 Ağustos'ta sona erecek.

Aişe Hümeyra Bulovalı | AA

23/07/2019
Mevlana’nın Hakk’a Kavuşması | Gülçin Anmaç 🎨⠀ ⠀ Nakkaşhanede icra edilen minyatür sanatı, önemli bir görsel kayıt belge...
17/07/2019

Mevlana’nın Hakk’a Kavuşması | Gülçin Anmaç 🎨⠀ ⠀

Nakkaşhanede icra edilen minyatür sanatı, önemli bir görsel kayıt belgesi olarak kabul görmüştür. Mevlana’nın, Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) olarak adlandırılan vefatı da minyatüre nakşedilen önemli anlar arasındadır.

Kaynak: TRT 2

Mimarisiyle kitapseverleri büyüleyen Livraria Lello, Portekiz’in Porto şehrinde yer alıyor. Yazar J.K. Rowling, Porto’da...
17/07/2019

Mimarisiyle kitapseverleri büyüleyen Livraria Lello, Portekiz’in Porto şehrinde yer alıyor. Yazar J.K. Rowling, Porto’da yaşadığı dönemde bu kitapçıdan ve öğrencilerin pelerinli üniformalarından esinlenerek Harry Potter'ı kaleme almıştır. 📚

Kaynak: TRT 2

“Bir ağaç bir ormanın başlangıcı olabilir.Bir gülümseme bir dostluğu başlatabilir. Bir el bir ruhu canlandırabilirBir ke...
17/07/2019

“Bir ağaç bir ormanın başlangıcı olabilir.
Bir gülümseme bir dostluğu başlatabilir.
Bir el bir ruhu canlandırabilir
Bir kelime amacı şekillendirebilir.
Bir mum karanlığı yok edebilir.
Bir gülüş, hüznü fethedebilir.
Bir umut ruhunuzu besleyebilir.
Bir dokunuş sana ilgiyi çekebilir.
Bir yaşam fark yaratabilir.
BUGÜN O BİRİSİ OL.”
📖

Kitaplara sığmayan destan: 15 TemmuzFETÖ'nün 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirdiği darbe girişimine ilişkin birçok yazar, a...
16/07/2019

Kitaplara sığmayan destan: 15 Temmuz

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirdiği darbe girişimine ilişkin birçok yazar, akademisyen ve gazeteci olayı analiz eden kitaplar kaleme aldı.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine ilişkin birçok yazar, akademisyen ve gazeteci olayı analiz eden kitaplar kaleme alarak, Türk milletinin destansı mücadelesinin yanı sıra FETÖ'nün bilinen ve bilinmeyen yüzünün okuyucuya ulaştırılmasını sağladı.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içerisine sızmış bir grup FETÖ'cü asker tarafından 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen darbe girişimi, halkın direnişi ile geri püskürtüldü. Canı pahasına sokağa çıkarak vatanını koruyan kahraman Türk milletinin destansı mücadelesi birçok alanda olduğu gibi kitaplarla da anlatılmaya çalışıldı. 15 Temmuz darbe girişimini anlatan kitaplarda yazarlardan kimisi o gece şehit olanların yakınları ve gazilerle röportaj yaparken kimi yazar ise FETÖ'yü analiz etti.

15 Temmuz kahramanlarının destanı
Yazarlar ve gazeteciler, 15 Temmuz gecesi gazi ve şehitlerin hikayelerini kaleme aldı. Darbe girişimine karşı mücadele edenlerin direnişini anlatan gazeteci Adülkadir Selvi'nin yazdığı "Darbeye Geçit Yok" bu kitaplardan bir tanesi olurken yine gazeteci Cüneyt Özdemir ve Kenan Taş'ın yazdığı "Bir Millet Direniyor - 15 Temmuz Tanıklıkları" da 15 Temmuz gecesinde şehit ve gazi olanların hikayelerini konu ediniyor.

Editörlüğünü, Gülcan Tezcan, Halil İbrahim İzgi ve Turgay Bakırtaş'ın yaptığı "Okçular Tepesi - 15 Temmuz Kahramanlarının Hikayeleri" kitabı da yine 15 Temmuz kahramanlarını anlatıyor. Faruk Köse tarafından yazılan "15 Temmuz Destanı - Tankın Değil Halkın Zaferi" isimli kitapta ise darbe girişimine giden süreç ve darbeye karşı direniş hikayeleri okuyucuya aktarılıyor. Gazeteci Yasemin Asan'ın "15 Temmuz'da Şehit Düştüler Başkent'i Düşüremediler" kitabında ise şehit ailelerinin duygu ve düşüncelerinin yer aldığı röportajlar bulunuyor.

Habercilerin kaleminden 15 Temmuz
Haberciler de o gece yaşananları hem kendi gözlerinden hem de yaptıkları röportajlarla okuyucuya ulaştırmaya çalıştı. Darbe girişiminin yaşandığı gece canlı yayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefondan görüntülü görüşme gerçekleştiren Hande Fırat'ın yazdığı "15 Temmuz'un Kamera Arkası" bu kitaplardan bir tanesi olurken Türkiye Haber Kameramanları Derneği tarafından yayınlanan "kalkışMA- Habercilerin Kaleminden 15 Temmuz" kitabında 102 haberci 15 Temmuz gecesi yaşananları anlattı.

Demirören Haber Ajansı (DHA) Akdeniz Bölge Müdürü Salih Uçar'ın kaleme aldığı "Kalkışma 24 Saat" de darbe girişimi ile ilgili belgeler içeren diğer bir kaynak olarak yerini aldı. Gazeteci Kemal Gümüş'ün yazdığı "İşgalin Yapı Taşları" da 15 Temmuz'u anlatırken Atilla Yayla "Şanlı Direniş: 15 Temmuz", Yazar Ali Erkan Kavaklı "15 Temmuz- Diriliş Destanı", Yavuz Bahadıroğlu "Tapınak Şövalyelerinden 15 Temmuz'a Kumpas Tarihi", Nil Gülsüm "Net Duruş", Eray Görgülü "15 Temmuz En Uzun Gece" de 15 Temmuz'a dair yazılan kitaplar arasında.

Şiirlerle 15 Temmuz
Makalelere, röportajlara, hatıratlara sığmayan 15 Temmuz destanıyla ilgili şiirler de yazıldı. O şiir kitaplarından bazıları şunlar:

"Fatih Kaplan'ın "15 Temmuz Ruhu", Mehmet Tevfik Temiztürk'ün "On Beş Temmuz Şiirleri", Bablı Tarhan'ın "Şiirlerle 15 Temmuz Ni'mel Ceyşleri", Fatih Kahraman'ın "15 Temmuz Mesajları Milli Şuur Şiirleri", şiir derlemelerinden oluşan ve içerisinde türkülerin bulunduğu CD olarak hazırlanan "Çırpınırdı Karadeniz '15 Temmuz destanı."

"Kitaplar 15 Temmuz'u anlatmak için sadece bir yol"
Kadim Yayın Grubu Genel Koordinatörü Serhat Buhari Baytekin, 15 Temmuz sonrası farklı yayınevleri tarafından FETÖ'cü darbe girişimini konu alan 200'e yakın kitabın yayımlandığını belirterek, "Dergilerin büyük çoğunluğu konu ile ilgili özel sayı hazırladılar. Özellikle de görsel ve sosyal medyayı bu alanda iyi kullanmak gerek. Nitekim darbe girişimine karşı ilk hareketin bu alanlarda başladığını ve kitlesel bir hale dönüştüğünü unutmamak gerekir." dedi.

15 Temmuz konusunda Türkiye'de bir bilinç oluştuğunun altını çizen Baytekin, şunları kaydetti:

"Bu bilincin oluşmasında kitapların da katkısının olduğunu düşünüyorum. 15 Temmuz sonrası yayımlanan kitaplar ile birlikte okuyucu bu darbe girişimin ne olduğu, neyi amaçladığını, arkasında kimler olduğunu muallakta hiçbir şey kalmayacak şekilde öğrendi. Okuyucu artık bu tür hareketler ile karşı karşıya kaldığında daha kararlı ve hızlı tepki verecektir. Bu da kitaplar ile maksadın hasıl olduğunu göstermektedir.

Doğru yazılmış kitaplar dönemin tapusu görevini görürler. Yeni nesil 15 Temmuz'da ne olduğunu kitaplardan öğrenecek. Yayınevi olarak 15 Temmuz kitaplığını hazırlarken mottomuz 'Bize düşen bir milletin kahramanlığını anlatmaktır' oldu. 15 Temmuz dünya tarihine altın harfler ile yazılmış bir milletin direniş destanıdır. Yayımladığımız kitaplar ile amacımız bu bilinci canlı tutmak, bu destanı gelecek kuşaklara aktarmak, demokrasimize ve ülkemize sahip çıkmaktır."

"Metinler bundan sonra da yayınlanmaya devam edecektir"
Erdem Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Melike Günyüz de hain kalkışmanın yaşandığı 15 Temmuz'dan bir ay sonra, ağustos ayından itibaren kitaplar yayımlanmaya başladığını anlatarak, "Kitap yayını çok önemlidir zira kitaplar ile tarihe belge ve vesika bırakılmış olur. 15 Temmuz'u tarihsel bağlamda, jeopolitik bakış açısı ile ya da uluslararası siyaset açısından değerlendiren akademik metinler de raflarda yerini aldı. Aslında kitaplar bu hikayeleri sıraya koyan, yorumlayan ve tarihe not düşen evraklar olarak birbiri ardına okuyucu ile buluştu." ifadelerini kullandı.

Yaşananların kişisel hikaye boyutu, siyasi boyutu, askeri ve toplumsal travma boyutları olduğunu dile getiren Günyüz, mevcut kitap yayınlarının bütün bu süreçlere anında cevap vermesinin beklenemeyeceğini söyledi. Birçok olayı farklı bakış açısı ile anlatmanın mümkün olduğunu belirten Günyüz, artık daha uzun ömürlü sanat değeri yüksek çalışmalara ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Günyüz, "Kişisel hikayelerin ve toplumsal hafızalarda yer eden etkilerin edebi bir eser olarak gün yüzüne çıkması zaman içinde gerçekleşecek bir süreçtir. Unutmamak gerekir ki süreç henüz tamamlanmış değil. Dolayısıyla 15 Temmuz ile ilgili daha derinlikli analiz içeren akademik kitaplar da bireysel ya da toplumsal travmaları derinlemesine irdeleyen sanat eseri metinler de bundan sonraki süreçte yayımlanmaya devam edecektir." diye konuştu.

Kübra Kara | AA

Address

Kadızade Mahallesi Koçoğlu Çarşısı No: 6/B
Bayburt
069000

Opening Hours

Monday 09:00 - 17:00
Tuesday 09:00 - 17:00
Wednesday 09:00 - 17:00
Thursday 09:00 - 17:00
Friday 09:00 - 17:00
Saturday 09:00 - 17:00

Telephone

0458 323 69 69

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Yağız Yayınları posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Yağız Yayınları:

Share

Category


Other Bayburt media companies

Show All