Tabutmag

Tabutmag tabutmag, ilgililere nitelikli ve özgün içerikler sunar.

tabutmag, edebiyat, sinema, tiyatro ve görsel sanatlar alanında ilgililere nitelikli ve özgün içerikler sunar.

‘Ne de olsa!’ diyordu komşular. Ne de olsa ne, sorarım size? Evet, görünüş bu baritonun aleyhineydi, kapıcı kadının da. ...
05/09/2024

‘Ne de olsa!’ diyordu komşular. Ne de olsa ne, sorarım size? Evet, görünüş bu baritonun aleyhineydi, kapıcı kadının da. Ama sevişmediklerini söyleyemezsiniz. Kadının kocasını sevmediğini de söyleyemezsiniz. Kaldı ki, giyim budalası herif, sesi ve kolları yorulup da ortadan yok olunca, bizim sadık kadın öleni yeniden övmeye başladı! Oysa ben öylelerini biliyorum ki, görünüş kendilerinden yana, ama gerçekte hiç de vefalı ve içten değiller. Bir adam tanıdım, kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi, her şeyi feda etti ona, dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile, ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı. Canı sıkılıyordu, hepsi bu, insanların çoğu gibi canı sıkılıyordu. Böylece karmaşa ve dram dolu bir yaşam yaratmıştı kendine. Bir olayın olması gerek, insan bağlantılarından çoğunun açıklaması işte bu. Bir olayın olması gerek, hatta aşksız bir köleliğin, hatta savaşın ya da ölümün bile. O halde yaşasın ölü gömme törenleri!

s.28—29


Düşüş

Çeviren: Hüseyin Demirhan
Can Yayınları

Eski AvludaBir çiçek açtığındaBir eski avludaDiyor ki;Çalıda sarı bir çiğdemim benVe senin çok eski cümlen.Sen otursan, ...
04/09/2024

Eski Avluda

Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski cümlen.

Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
Ben sana bir eski Endülüs avlusu
İstersen serin bir Portofino getirsem
Ya da Yedigöllerin yedisini birden.

Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;

Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin! İncecik, çilli bir dille
sen de gelsen.

Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem.

Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:

İçimi açtım sana.
İçini açmak için.

s.26—27


Soğuk Kazı

Metis Yayınları, 2010

73H.K.Doğadaki dağların ıssız doruklarına ulaştığımızda kendimizde bir üstünlük hissederiz. Bütün varlığımızla, en yükse...
03/09/2024

73
H.K.

Doğadaki dağların ıssız doruklarına ulaştığımızda kendimizde bir üstünlük hissederiz. Bütün varlığımızla, en yüksek zirveye bile tepeden bakmaktayızdır artık. Doğanın en azından böyle yerlerde bize sunabildiği en büyük şey, ayaklarımızın altındadır. Durduğumuz yerden ötürü, gözle görülür dünyanın krallarıyızdır şimdi. Etrafımızı saran ne varsa bizden aşağıdadır: Hayat alçalan bir yokuş, bütün heybetiyle yükselen o varlığın, o doruğun, yani bizim önümüze serilmiş bir ovadır.

İçimizde kazalardan, kötülükten başka bir şey yok ve birdenbire edindiğimiz bu heybet de bizim değil aslında: Yukarıdayken bütün heybetimiz, boyumuzla sınırlıdır; oraya kadar çıktıysak, ayaklarımızla çiğnediklerimiz sayesinde olmuştur bu ve o kadar yükseğe çıkmamızı da, sadece aştığımızı sandıklarımız sağlamıştır.

İnsan zenginse daha rahat soluk alır; ünlüyse daha özgürdür; bir asalet unvanınız varsa, küçük dağları yaratmışsınız demektir. Her şey oyun, ama o oyun bile bizim eserimiz değil. Ya kendimiz tırmanmışızdır onun yanına, ya başkaları bizi çıkarmıştır ya da zaten dağın doruğundaki evde doğmuşuzdur.

Bunun tam tersine, vadiyle doruğun göğe uzaklığı arasındaki farkı hiç önemsemeyen biri ne büyük bir insandır. Tufan suları etrafımızı sarmış olsa, bir dağ tepesinde daha rahat ederiz elbette. Ama Tanrı’nın laneti, Jüpiter’in öfkesi gibi yıldırımlarla ya da Eolos’un kızgınlığı gibi fırtınalarla inmişse yere, yukarıya hiç çıkmamış olmak daha iyi olur, kendimizi de en iyi yere yapışarak koruruz.

Gerçek bilge, kasları yükseklere çıkmaya yatkın olan, buna karşılık, dünyaya dair bildiklerinden dolayı, çıkmayı reddeden kişidir. Gönlünde bütün dağlar onundur; durduğu yerden bütün vadilerin sahibidir. Güneşin altın rengi ışığa boğduğu dorukları, en yüksekte durup ışığı oradan alan insandan çok daha iyi görür o; ormanların üzerinde yükselen bir şato, vadinin dibinden hayranlıkla bakan biri için, şatonun salonlarında kendini esir gibi hisseden, yerini kanıksamış bir başkasına göre çok daha güzeldir.

Sokrates’in hatırlama ve her insanın evrensel insan olduğu teorisi kabul edilmeyecek olursa, “öğrenme”nin ima ettiği geç...
02/09/2024

Sokrates’in hatırlama ve her insanın evrensel insan olduğu teorisi kabul edilmeyecek olursa, “öğrenme”nin ima ettiği geçişi yalnızca güç değil olanaksız hale getirmek üzere Sextus Empiricus hazır bekler, onun kaldığı yerden de Protagoras devam edip her şeyin ölçüsünün insan olduğunu anlatır; asla Sokratik anlamda, yani bireyin kendi kendisinin ölçüsü olduğu, bundan daha fazlası ya da daha azı olmadığı anlamında değil, kendisinin başkaları için ölçü olduğu anlamında.

Öyleyse insanın ne olduğunu biliyoruz; değerini en az benim küçümseyeceğim bu bilgelik ve dolayısıyla hakikat, sürekli zenginleşip daha anlamlı hale gelebilir. Ama o zaman anlayış Sokrates gibi sessiz kalır, zira şimdi anlayışın çatışmayı isteyen paradokslu tutkusu uyanır ve kendini gerçekten anlamadan kendi çöküşünü ister. Er**ik aşk paradoksunda da aynı şey olur. Kişi kendi içinde sakince yaşar, sonra kendinin sevgisi, bir başkasına duyulan, yokluğu hissedilen birine duyulan sevgi olarak uyanır. (Her sevgide, kendinin sevgisi temeldir ya da temele çöker;* kavrayabileceğimiz her sevgi dininin, gerçekten olduğu kadar epigram olarak da, yalnızca tek bir koşul varsaymasının ve bu koşulu verili kabul etmesinin nedeni budur: “Komşunu kendin gibi sev” buyruğuna uygun olarak kendini sevmek.) Tıpkı bu sevgi paradoksunun seveni neredeyse kendini artık tanımayacağı ölçüde değiştirmesi gibi (şairler, er**ik aşk adına konuşanlar da buna sevenler kadar tanıklık ederler, zira sevenler onların kendi durumlarını değil ama sözlerini almasına izin verirler), anlayışın sözünü ettiğimiz paradoksu da kişiyi ve kişinin kendini bilmesini o şekilde etkiler ki, kendini bildiğine inanan kişi artık, Tiphonos’tan daha karmaşık ve tuhaf bir hayvan mıdır yoksa varlığının daha soylu ve kutsal bir tarafı mı vardır, emin olamaz.

“Bunun hakkında değil, kendim hakkında birşeyler bilmek isterim: Tiphonos yılanından daha karmaşık, daha saldırgan bir canavar mıyım, yoksa doğanın daha kutsal, daha alçakgönüllü bir kader bahşettiği, daha uysal, daha basit türden bir yaratık mıyım?”

Phaidros 230 a—

s.35—36

Søren
Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe

Çeviren: Doğan Şahiner
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Borges’in Düşsel Varlıklar Kitabı’na UŞU ile katkı sağlayan Hulki Aktunç’un günlüğünü okumak için (neler neler) tabutmag...
01/09/2024

Borges’in Düşsel Varlıklar Kitabı’na UŞU ile katkı sağlayan Hulki Aktunç’un günlüğünü okumak için (neler neler) tabutmag.com sayfalarını ziyaret edin.

(H. A., “Günlük”, 10.12.1987)

s.202—203

Jorge Luis & Margarita Guerrero
Düşsel Varlıklar Kitabı

Zeylname: Hulki Aktunç

Çeviren: Bora Komçez
Mitos Yayınları

“Neden devam etmeli?” ya da “neden devam edemiyorum?” değil mesele (bu sorulara bütünün 3. kısmında cevap vermek zorunda...
31/08/2024

“Neden devam etmeli?” ya da “neden devam edemiyorum?” değil mesele (bu sorulara bütünün 3. kısmında cevap vermek zorunda kalacağım), esas olan şu, “nasıl devam etmeli?”

Gerçek şu ki başladığım noktaya geri döndüm.

s.10—
Georges Perec
Doğdum

Çeviren: Aysel Bora
YKY, 2003

———

(…) “sürdürmeniz gerekiyor, bütün bildiğim bu, duracaklar, iyi biliyorum bunu, hissediyorum bırakacaklar beni, sessizlik olacak, kısa bir an, epey sürecek bu an ya da benimki olacak, sürmekte olan, sürüp gitmeyen, hala sürüp giden, ben olacağım, sürdürmek gerekiyor, ben sürdüremem, sürdürmeniz gerekiyor, sürdüreceğim ben de, sözcükler söylemek gerekiyor, sözcükler olduğu sürece, onlar beni bulana kadar, bana tuhaf acıyı, tuhaf günahı söyleyene kadar, sürdürmeniz gerekiyor, belki de yaptılar bunu, belki de söylediler bunu -bana, belki de öykümün eşiğine kadar getirdiler beni; öyküme açılan kapının önüne kadar getirdiler, şaşırtırdı beni kapının açılması, ben olacağım, sessizlik olacak, sessizliğin içindeyim, bilmiyorum, hiçbir zaman bilmeyeceğim, sessizliğin ortasında bilemezsiniz, sürdürmeniz gerekiyor, sürdüreceğim.”

L’Innommable [Adlandırılamayan], Minuit, 1949
Samuel Beckett
Çeviren: Uğur Ün
Ayrıntı 185

,
,

Gizli bir peri ayağımı bağlamış; onun bu bağı yüzünden kavga alanına düşmüşüm, savaşıp durmadayım.Kafdağındanım, bu yayl...
30/08/2024

Gizli bir peri ayağımı bağlamış; onun bu bağı yüzünden kavga alanına düşmüşüm, savaşıp durmadayım.

Kafdağındanım, bu yaylanın garibiyim ben; görünüşte güvercinim amma yaradılış bakımından zümrüdüankayım ben.

Güvercinim, ecel doğanına av olup, onun peşine düştükten sonra ben, can zümrüdüankasının kanatlarını açar, o kanatlarla uçarım.

Akıl güneşiyle sırtın kızışmıştır amma gölgede oturanlara da tıpkı bir çadır gibi ayağımı diremişim, durup durmadayım.

Vakit oğlu olan, babasının eteğine yapışır, bense sûfiye benziyorum; dünün de ötesindeyim, yarının da.

Beni şu kapıya perde gibi asakodun; halbuki ben asılmak için gelmedim, asılmıya lâyık değilim ben.

Lütfettin de kuzgunluktan kurtardın beni; dudular gibi senin avucundan şekerler yeyip duruyorum.

Avucundaki cömertlik tutar da beni denize iletirse, bana, denize yol açarsa nasıl bir inci olduğumu o vakit gösteririm.

Anlayışla avlanmam ben, anlayışın ötesindeyim; vehme sığacak bir varlık değilim, pek geniş bir alanım ben.

Sözü, nerdeyse orda kes artık da nerdesin? Kendine bir bak; ben nerdeysem beni de orda ara, ordayım çünkü ben.

s.260—

Mevlânâ Celâleddîn
Dîvân-ı Kebîr III

O uzun ve yavaş cenaze alayı ne kadar da melankolik görünür! Atlı arabaların sonu gelmez. Ama içlerine bir bakın: Hepsi ...
29/08/2024

O uzun ve yavaş cenaze alayı ne kadar da melankolik görünür! Atlı arabaların sonu gelmez. Ama içlerine bir bakın: Hepsi boştur ve merhuma mezar yolunda, aslında sadece kentin tüm araba sürücüleri eşlik ederler. Bu dünyadaki dostluğun ve hürmetin konuşan bir görüntüsü! İşte bu, insan işlerinin sahteliği, içinin boşluğu ve ikiyüzlülüğüdür. Bir başka örnek de, şölen giysileri içinde davet edilen, törenle karşılanan çok sayıda konuktur: Soylu, yüce arkadaş canlılığının vitrinidirler; ama aslında, onların yerine yalnızca zorlama, eziyet ve can sıkıntısı gelmiştir, çünkü konuğun çok olduğu yerde, ayaktakımı da çok olur ve hepsinin göğüslerinde yıldızlar vardır. Gerçekten yüksek sosyete, her yerde ve zorunlu olarak çok küçüktür. Ama genel olarak, parlak, göz kamaştırıcı şölenlerin ve eğlencelerin içi boştur ve tin tin ederler; daha, varoluşumuzun âcizliği ve yoksunluğuyla yüksek perdeden çeliştikleri için bu böyledir ve hakikat bu kontrastı artırır. Ancak, dışarıdan bakıldığında bunlar etkili olur ve amaç da zaten budur. Bu nedenle , çok sevimli bir anlatımla şöyle söylüyor: “Toplum, çevre, salonlar, dünya denilen şey, sefil bir tiyatro oyunudur; ilgi çekmeyen, yalnızca makineler, kostümler ve dekorlar sayesinde biraz tutunan, kötü bir operadır.” Bunun gibi, akademiler ve felsefe kürsüleri de bilgeliğin tabelası, salt dış görünüşüdürler: Ama o da çoğu zaman, gelmeyeceğini bildirmiştir ve bütünüyle başka bir yerde bulunabilir. Çan sesleri, rahip kostümleri, dindar tavırlar ve garip davranışlar da, ibadetin tabelası, dış görünüşüdürler vb. Böylece, dünyadaki hemen her şeyin, içi boş fındıklar olduğu söylenebilir: Yemiş nadiren vardır ve daha da nadiren kabuğun içindedir. Bütünüyle başka yerlerde aranmalıdır ve çoğu zaman salt rastlantıyla bulunur.

s.121—
Arthur
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar

Çeviren: Mustafa Tüzel
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Herkes aynı yanlışı yapıyor: Yaşamayı bekliyorlar, çünkü her anın yürekliliği yok onlarda. Neden her an yeterince tutkul...
29/08/2024

Herkes aynı yanlışı yapıyor: Yaşamayı bekliyorlar, çünkü her anın yürekliliği yok onlarda. Neden her an yeterince tutkulu, yeterince ateşli olup anı sonsuzluğa dönüştürmüyor insan? Hepimiz yaşamayı —ancak bekleyecek hiçbir şeyimiz kalmadığında öğreniyoruz; beklediğimiz sürece hiçbir şey öğrenemeyiz çünkü somut ve canlı bir şimdide değil, uzak ve donuk bir gelecekte yaşıyoruz. Oysa anın bize dolaysız olarak aşıladığı şeyler dışında hiçbir şey beklemememiz gerekiyor, zaman bilinci olmaksızın beklemeliyiz. Doğrudanlığın dışında kurtuluş olanaksız. Çünkü insan doğrudanlığı yitirmiş bir varlıktır. Bu yüzden, dolaylı bir hayvandır.

s.133—

E. M.
Umutsuzluğun Doruklarında

Çeviren: Orçun Türkay
Jaguar Kitap

Dışarıdan bir şeyler kazanabilmek için içeriden bir şeyler yitiren, yani şan şöhret, mevki, şatafat, ün, san kazanmak iç...
28/08/2024

Dışarıdan bir şeyler kazanabilmek için içeriden bir şeyler yitiren, yani şan şöhret, mevki, şatafat, ün, san kazanmak için huzurunu, boş zamanını ve bağımsızlığını bütünüyle ya da önemli ölçüde feda edenler ve diğer tüm şeyler için 58 dakikalık okuma arası: Arthur Schopenhauer’dan “Bir kimsenin ne olduğu üzerine”…

Bağlantılar:

→ tabutmag.com
→ bit.ly/mag22737

s.13—40

Arthur
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar

Çeviren: Mustafa Tüzel
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Tüm bunlara karşılık, büyük zihinsel yeteneklerin, sinirlerin aşırı çalışması sonucunda her türden acıya karşı son derec...
25/08/2024

Tüm bunlara karşılık, büyük zihinsel yeteneklerin, sinirlerin aşırı çalışması sonucunda her türden acıya karşı son derece büyük bir duyarlılığa neden olduklarını göz önünde bulundurmak gerekir; ayrıca, onlara neden olan tutkulu mizacın ve aynı zamanda onların ayrılamaz bir parçası olan tüm tasarımların büyük canlılığının ve mükemmelliğinin, bu yeteneklerin uyardığı heyecanların karşılaştırılamayacak ölçüde daha şiddetli olmasına yol açarlar; oysa genel olarak, hoş heyecanlardan daha çok, acı verici heyecanlar vardır; ve son olarak büyük zihinsel yetenekler, onlara sahip olan kişileri, öteki insanlara ve o insanların uğraşlarına yabancılaştırırlar, çünkü kişi kendinde ne çok şeye sahipse başkalarında o kadar az şey bulabilir. Başkalarının büyük hoşnutluk duydukları birçok şey, onun için yavan ve katlanılmazdır; böylelikle, her yerde geçerli olan telafi etme yasası burada da yürürlüktedir; yine de zihinsel açıdan en sınırlı insanın aslında en mutlu insan olduğu, yeterince sıklıkta öne sürülmüş ve bu kanıtsız da kalmamıştır; yine de kimse onun bu mutluluğunu kıskanmak istemez.

s.13—40
Bir Kimsenin Ne Olduğu Üzerine

Arthur
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar

Çeviren: Mustafa Tüzel
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Korkunçtur, bana kalırsa adımızaHazırlanmış bir oyun var bizimHepimizi yalnız bıraktıkları bir oyunVe bilirler, insanlar...
23/08/2024

Korkunçtur, bana kalırsa adımıza
Hazırlanmış bir oyun var bizim
Hepimizi yalnız bıraktıkları bir oyun
Ve bilirler, insanlar yalnız kaldıkça
Konuştukları dil de değişir
Sonunda hiç anlaşamazlar. Öyle ki
Bir zaman parçası içinde, bir durumun
Değişmez akışında, tekdüze
Kalırlar bir sıkıntı avcısı gibi
Ve bir gün anlarlar ki, bir güç değildir artık yalnızlık
Ve bunu anlayınca, işte o zaman Lusin
Aşıvermek isterler bu zamanla durumu
Koşarlar, koşarlar, tam sınıra gelince
Sanki o tel örgülere yapışmış gibi
Bir duman oluverirler ya da kaskatı
Bir kömür parçası, bir ceset..
Nedir bu durumda insanın anlamı?


Tragedyalar V / III
1964

67.Senin ile ilişkimiz konusunda bir ‘karar’ almam, senin alınmana yol açmış olmalı ki, “Ben sevilmek için kararlara kal...
22/08/2024

67.
Senin ile ilişkimiz konusunda bir ‘karar’ almam, senin alınmana yol açmış olmalı ki, “Ben sevilmek için kararlara kalmadım” diye yazmışsın, sonraki defterlerden birine — öfken, hafiften belli oluyordu, benim sana söylediğimle ilgili olarak.

‘Karar’ — evet, biliyorsun, temel bir yer tanıdım ona — ama şunu bilmiyorsun: Seninle ilgili aldığım ilk kararda (hatırlarsın; yaznuştım bunu, farklı bir biçimde) “Bundan böyle O’nun içinde olmadığı birşey yazmayacağım” demiştim. (Sen o ilk biçimi öğrenince —okuyunca— “Ben de hep buldum kendimi senin yazdıklarında” demiştin.)

—İşte: sevgi —sevme— bir karardır —bir kararlılıktır—

Sevgi nasıl birşey, değil de, nasıl olması gereken birşey, diye düşünüyordum; daha önce de yazmıştım bir—iki şey, bu konuda: ‘Aşk ve sevgi’— elimizde olmadan ‘içine düştüğümüz’ bir şey (İngilizce deyimi düşün: to fall in love; ‘ilk görüşte aşk’ —love at first sight...) olması çok önemli yanlar taşıyor; ama, bir de, bilinçli, durup düşünüp, “Ben onu seveceğim” diye bir kararın verilme durumuna bakalım (‘akıl birlikteliği’ gibi bir budalalığı kastetmediğimi biliyorsun):-

Ancak bu karar verilmişse, verilebiliyorsa; ve, karşılıklı verilince, kişiler —sen ile ben— kendilerini tam olarak ‘verebilir’ler (bak, Türkçe, gene, ne yapıyor: ‘kendini vermeye karar vermek’...) öbürüne —bu ‘verme’lerin karşılıklılığı yoluyla da, biz olabilirler.—

İlişki, biz
dir.

s.111

ile

Metis Yayınları

Gabor Maté: Bir Kazan Çorba ve Çöp Tenekesi • Okumak için tabutmag.com sayfalarını ya da şu kısa yolu kullanın: bit.ly/m...
21/08/2024

Gabor Maté: Bir Kazan Çorba ve Çöp Tenekesi • Okumak için tabutmag.com sayfalarını ya da şu kısa yolu kullanın: bit.ly/mag22732

s.21—28


Dağınık Zihinler

Çeviren: Engin Süren
Hep Kitap

Uzun süren mutlu bir dostluk kurmak, uzun süren mutlu bir aşk kurmak kadar güçtür. Behice Boran, “herkesin aşk acıları v...
19/08/2024

Uzun süren mutlu bir dostluk kurmak, uzun süren mutlu bir aşk kurmak kadar güçtür. Behice Boran, “herkesin aşk acıları vardır; benim dostluk acılarım oldu” derdi. Behice, çok güvenilir, çok vefalı bir dosttu. Ama kendisine belirli bir siyasal yol seçince, eski arkadaşlarının çoğunu yitirmişti. Ben de bazı arkadaşlarımı yitirdim bu yüzden. Bir dostluğun devamı için az çok aynı çizgide fikir birliği olduğu sürece, ayrı kentlerde ya da ayrı ülkelerde yaşamanız, yıllarca birbirinizi görmemeniz dostluğu hiç zedelemez. Buluşur buluşmaz, iletişim yeniden kuruluverir dakikasında. Burnumun dibinde oturan kimi dostlarımdan uzaklaştım da, hariciyeci olduğu için ya Ankara’da ya da yabancı ülkelerde oturan çocukluk arkadaşım Fou (Deli) Celal’den hiç uzaklaşmadım. Yaşamının son kırk yılını Paris’te geçiren Güzin ile Abidin Dino’dan hiç uzaklaşmadığım gibi. Fikir ayrılıklarından kaynaklanan engeller olmasa bile, bütün insan ilişkileri gibi dostluk ilişkileri de güçtür. İnişler, çıkışlar, uzaklaşmalar, giderek kopmalar olabilir. Bunlar müthiş üzer insanı. Gerçi dostlar yitirdim ama, uzun süren ilişkiler kurmak açısından ben çok mutlu sayılırım gene de. On bir yaşında tanıdığım sınıf arkadaşım Halet Çambel ile yetmiş yıllık dostluğumuz çok övündüğüm bir rekordur.

Aydın takımından bilindiğim için, yalnız aydınlarla dostluk bağları kurabildiğim sanılmasın. Bir insanın EQ’su, IQ’sundan çok daha fazla ilgilendirir beni. IQ bilindiği gibi, beyin yetenekleridir. Yeni keşfedilen EQ, yani “emotional quotient” ise, bir insanın duygusal yetenekleridir. Vahşi kapitalizmin –bütün kapitalizmler vahşidir aslında– en acımasız, en yamyam patronları bile, sonunda anladılar ki, şirketlerini yönetenlere sadece zekâ yetmiyor. O şirkette çalışanları daha iyi yönetebilmek, daha verimli olmalarını sağlamak, dolayısıyla daha çok para kazanmak için, bu yöneticilerin duygusal yeteneklerini geliştirmeleri de gerekiyor.

(…)

Bir insan ne denli üstün zekâlı ve bilgili olursa olsun, eğer duyarlılıktan yoksunsa; kafa açısından görkemli bir dev, duygu açısından zavallı bir cüceyse, ben neyleyim böyle bir adamın dostluğunu?

s.81—82


Bir Dinozorun Anıları

YKY

Geçmişimiz görüntüye dökülmeli ve süreklilik taşıyan bir görünürlüğe sahip olmalıdır. Başlangıç noktasını görebildiğimiz...
18/08/2024

Geçmişimiz görüntüye dökülmeli ve süreklilik taşıyan bir görünürlüğe sahip olmalıdır. Başlangıç noktasını görebildiğimiz bir efsane günün birinde bizim de sonumuzun geleceğini anlamamıza ve rahatlamamıza neden olmaktadır. Çünkü biz asla sonumuzun geleceğine inanmadık. İşte bu yüzden Orly havaalanında Ramses’in mumyası için tarihî bir karşılama töreni düzenledik. Çünkü Ramses büyük bir asker ve despottu. Kuşkusuz öyleydi. Bu töreni düzenlememizin nedeni kendisiyle hiçbir ilişkisi olmayan kültürümüzün başka bir düzene ait ölü gücü kendine mâl edebilme isteğidir. En büyük arzusu budur çünkü onu kendi geçmişine ait bir şeymiş gibi mezarından çıkartmış ve yok etmiştir.

Bölümü okumak için kullanın: bit.ly/mag22727

s.22—28


Simülakrlar ve Simülasyon

Çeviren: Oğuz Adanır
Doğu Batı Yayınları

Sanat yapıtlarına baktığımızda, eski masallara veya bizdeki Leyla ile Mecnun mesnevisine baktığımızda mesela, orada şöyl...
17/08/2024

Sanat yapıtlarına baktığımızda, eski masallara veya bizdeki Leyla ile Mecnun mesnevisine baktığımızda mesela, orada şöyle bir şey var: Oradaki kötülüğü temsil eden tiplerin, kahramanın başarıya ulaşmasına vesile olduğunu görüyoruz. Ama diyelim ki 19. yüzyıla geldiğimizde, örneğin Fransız şiirine baktığımızda, orada bu durum değişiyor. Baudelaire’in Kötülük Çiçekleri’ni, Maldoror’un Şarkıları’nı görüyoruz. Bu başka bir şey. Bu dönüşüm, toplumbilimsel bir zemin içeriyor mu?

— Aslında eski anlatılar, yani peri masalları falan filan, kötülüğü çok yoğun bir şekilde kullanır. Bu, çocukların iyiliğin ve kötülüğün ötesinde oluşundan biraz; kötülük algısının duygularına ve dünyaya bakışlarına henüz sinmemiş oluşu ve bunun zaman içerisinde, toplumsal olarak bir tür vicdan yerleşmesi halinde gerçekleşmesi, bir hal olarak kötülükten suçlama olarak kötülüğe dönüş ta baştan beri var yani. İyi ile kötü arasındaki ayrım, her toplumun varsaymak ve yerleştirmek zorunda olduğu bir duygu. Toplumsal bir duygudan bahsediyorum. Dolayısıyla bir dönüşüm olduğunu düşünmüyorum. Bir üslup farkının doğduğunu düşünüyorum. Modern hayatta elbette kötülüğün formları değişecektir. Yani daha önceki toplumlara göre; günah olarak tanımlanmayı bırakacaktır, belki radikal bir kötülük olarak karşımıza yeniden çıkacaktır, ama dediğim gibi ancak eski tip bir kötülüğü düşünmeyi öneririm. Bir anlatı parçası olarak; yoksa içinde yaşadığımız toplumun iyi bir tarafı yok. Dünyanın iyi bir tarafı yok. Günümüze baktığımızda bir kötülük imparatorluğu tahayyül edebilirsiniz, yani modern dünyayı.

s.399—400


Dolaylı Eylem

Derleyen: Ege Berensel
İletişim Yayınları

Alışkanlık her şeyi zayıflattığı için, bir insanı bize en iyi hatırlatan şey, aslında unuttuğumuz şeydir. (Önemsiz olduğ...
16/08/2024

Alışkanlık her şeyi zayıflattığı için, bir insanı bize en iyi hatırlatan şey, aslında unuttuğumuz şeydir. (Önemsiz olduğu için unutulmuş ve bu sayede bütün gücünü koruyabilmiştir çünkü). İşte bu yüzden, hafızamızın en güçlü kısmı bizim dışımızda, çisentili bir rüzgarda, bir odanın rutubet kokusunda veya yanmaya başlayan bir ateşin ilk andaki kokusundadır; kendi benliğimize ait; zekamızın işe yaramaz diye küçümsediği şeyi, geçmişin son ve en güçlü kalıntısını, bütün gözyaşlarımız dinmiş gibi görünürken hala bizi ağlatabilen şeyi bulduğumuz her yerdedir. Bizim dışımızda mı? Daha doğrusu içimizdedir, ama bizim kendi bakışlarımızdan gizlenmiş, iyi kötü devam eden bir unutuşa gömülmüştür. Ancak bu unutuş sayesindedir ki, ara sıra eski benliğimizi bulur, olaylar karşısında o eski benlik gibi tavır alır, artık kendimiz değil, o insan olduğumuz için ve bizim ilgisiz kaldığımız şeyi o insan sevdiği için, yeniden acı çekeriz. günlük hafızanın parlak aydınlığında, geçmişin hayalleri yavaş yavaş solar, silinir, sonunda geriye bir şey kalmaz; onları bir daha bulmamız mümkün değildir artık.

s.269-270


Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde

Çeviren: Roza Hakmen
YKY

Nobel ödülü sahibi   üretken ve etkileyici bir mektup yazarıydı – bunu Steinbeck: A Life in Letters (Steinbeck: Mektupla...
15/08/2024

Nobel ödülü sahibi üretken ve etkileyici bir mektup yazarıydı – bunu Steinbeck: A Life in Letters (Steinbeck: Mektuplarla Bir Hayat) isimli eserden de anlayabiliriz. Mektuplarının arasında, 1958 yılında en büyük oğlu Thom’un yatılı okulda okurken Susan isminde bir kıza âşık olduğunu itiraf eden mektubuna cevap olarak yazdığı bir mektup var. Steinbeck’in kelimelerindeki – şefkatli, iyimser, ebedi, akıllıca olan – bilgelik, nefes alan her insan tarafından zihinlere ve kalplere kazınmalı.

Okumak için kullanın: bit.ly/mag22666

İnancın ne, inananların kimler ve felsefeden ayrılmış bir inancın temellerinin neler olduğunun belirlenmesi.14 dakikalık...
13/08/2024

İnancın ne, inananların kimler ve felsefeden ayrılmış bir inancın temellerinin neler olduğunun belirlenmesi.

14 dakikalık okuma arası:
→ bit.ly/mag22667

s.213—220


Teolojik — Politik İnceleme

Çevirenler:
Cemal Bâli Akal, Reyda Ergün

Dost Kitabevi

“Sen gerçek değilsin! Senin adın yok. Sadece ben varım.”“Sen varsın: Adsız, biçimsiz. Günün ışığını göremiyorsun; karanl...
12/08/2024

“Sen gerçek değilsin! Senin adın yok. Sadece ben varım.”

“Sen varsın: Adsız, biçimsiz. Günün ışığını göremiyorsun; karanlığı göremiyorsun. Kendi kişiliğini koruyabilmek için yeşil yeryüzünü, güneşi ve yıldızları sattın. Ama senin kişiliğin yok. Satmış olduğun her şey, sendin. Her şeyi, bir hiç için verdin. Ve şimdi de hiçliğini doldurabilmek için kaybetmiş olduğun dünyayı, ışığı ve hayatı kendine çekmeye çalışıyorsun. Ama bu doldurulamaz. Ne yeryüzündeki tüm şarkılar ne de gökyüzündeki tüm yıldızlar senin boşluğunu doldurabilir.”

Ged’in sesi, orada, dağların altındaki soğuk vadide demir gibi çınladı ve kör adamı korkuyla sindirdi. Yüzünü yukarı doğru kaldırdı; loş yıldız ışıkları adamın üzerine parladı; ağlıyor gibiydi ama gözleri olmadığı için, gözyaşları da yoktu. Ağzı açıldı ve kapandı, karanlıkla dolu; fakat dışarı hiçbir sözcük çıkmadı, sadece biraz mırıltı. En sonunda buruşuk dudaklarıyla güçbela şekillendirerek tek bir sözcük söyledi ve bu sözcük, “Yaşam” idi. “Verebilseydim, sana yaşam verirdim Kuğu. Ama veremem. Sen ölmüştün. Sana yalnızca ölüm verebilirim.”

s.210-211

Ursula K. Le Guin
En Uzak Sahil (Yerdeniz #3)

Metis Yayınları
Türkçesi: Çiğdem Erkal İpek

,

s.155—161 Kötülüğün ŞeffaflığıAşırı Fenomenler Üzerine Bir DenemeÇeviren: Işık ErgüdenAyrıntı Yayınları
11/08/2024

s.155—161


Kötülüğün Şeffaflığı
Aşırı Fenomenler Üzerine Bir Deneme

Çeviren: Işık Ergüden
Ayrıntı Yayınları

(...)Şimdi neden bu kadar çok sevdiğimi anladım, çünkü kendim ölmüştüm ve yalnızca başkalarının canlılığını algılayabili...
06/08/2024

(...)

Şimdi neden bu kadar çok sevdiğimi anladım, çünkü kendim ölmüştüm ve yalnızca başkalarının canlılığını algılayabiliyordum.

(...)

26.11.81
Nihayet yağmur başladı. Bu sabah artık yağmuru neden bu kadar çok sevdiğimi anladım. Ağlayan bir yüreğe benzediği için. Onun acısı yüreğimi ağrıtıyor. Yüreğimde büyük acıyla beşte uyandım. Çocuğumun gülen yüzü. Christa’nın ikizleri. Yüce yürekli Achim.

Babam bir haftalık sakal bırakmış. Bembeyaz. Gözü de kör. İyice ihtiyar. İyice huysuz. Kendisiyle birlikte bütün dünya ölsün istiyor. Huysuz. Çirkin. Ölene kadar hepimizin burnundan getirecek. Özellikle onunla evlendiği için ömür boyu idam cezasına çarptırılmış annemin.

(...)

27. 11. 81
Bugün hakkımda çıkan yazıları bir kez daha okuyorum. Ders alayım da aynı hataları yinelemeyeyim diye!

(...)

Sabun da yerinde yok. Kibritler de yerinde yok. Kibrit bulunca çakıyorsun. Bakıyorsun ki daha önce çakılmış, gene kutuya konulmuş!

(...)

Bu son yolculuğum. Artık hiçbir trene binmeyeceğim, hiçbir uçağa binmeyeceğim, hiçbir gemiye.

(...)

Yalnız değilsin. Mozart seninle. Pavese seninle.

(...)

Bugünden sonra acıyı mutluluk olarak tanımlayacağım.

(…)

Berlin’de içimde büyük bir ölüm özlemi oluşuyor. Doğaldır, yaşam için bu kadar çok dürtünün olduğu yerde ölüm de çoğalır.


Kalanlar

s.35-36
Yapı Kredi Yayınları

Kendine iyi bak. Evin karşısındaki yüksek dağlara bakıyorum, ama hem senin yüzünü görüyorum, hem de pipo tütününün kokus...
05/08/2024

Kendine iyi bak. Evin karşısındaki yüksek dağlara bakıyorum, ama hem senin yüzünü görüyorum, hem de pipo tütününün kokusunu duyuyorum.

Esma’yı, Amélie’yi, seni öperim. Hans Peter’den sevgiler.

Tel: 058 / 61 27 62

Tezer
26 Mart 1984


s.44—46


Her şeyin Sonundayım
Tezer Özlü — Mektuplaşmaları

Sel Yayınları

Mektubun bu bölümünü okumak için tabutmag.com sayfalarını ziyaret edin.

Yanlış bir sosyal kalıp ilk dört ya da beş yılda oluşur. Çoğunlukla sebep, kusurlu organlar veya çocuğun şımartılmasıdır...
04/08/2024

Yanlış bir sosyal kalıp ilk dört ya da beş yılda oluşur. Çoğunlukla sebep, kusurlu organlar veya çocuğun şımartılmasıdır; veyahut yetimlerde, bazen de gayri meşru çocuklarda, çirkin çocuklarda, istenmeyen çocuklarda görülen çocuğun nefret edilmesinde bulguları saptarız. Böylece bu kalıp sabitlenir ve yalnızca çocuğu hatalar hakkında ikna edebildiğimizde veya hayatının ileri safhalarında değiştirilebilir. Bu sebeple, bu kalıbın oluşumundaki hataları ortadan kaldırmak için aileleri çocuklarını nasıl doğru eğitecekleri hususunda eğitebiliriz ya da okulları çocukluktaki hataları tanımayı ve öğrenciler arasında toplumsal ilgi kurmayı sağlayacak sosyal gelişimin bir aracı haline getirebiliriz. Nitekim hayatın ileri safhalarında iş daha da zorlaşır ve kişinin nasıl ikna edileceği ve nasıl değişeceği hususunda bireysel tedavi zorunlu hale gelir. Bu açıdan, bireysel psikolojinin en önemli ve faydalı anahtar olduğundan eminiz. Öteki metotlara kıyasla çocuklukta yapılan hatanın ne olduğunu ve nasıl düzeltileceğini tahmin etmede daha iyiyiz.

Böylece, hanımlar ve beyler, şu sonuca varıyorum: İnsan doğasını ve kişilikleri anlamak için çok yararlı bir anahtar olan aşağılık kompleksini 20 yıl önce keşfettim. Açıklamış olduğum gibi, bir birey yaşamının başından beri münferittir. Yaşam tarzı, köklerinde yapılan hataları anlamadan değiştirilemez ve bu kökler, her bireyin kalıplanıp şekillendiği aile yaşamına uzanır.

Tanrım kendi kendime hep böyle eziyet mi edeceğim ve bundan böyle zihnim hiçbir şüphesizlik ve kesinlik üzerinde dinlene...
03/08/2024

Tanrım kendi kendime hep böyle eziyet mi edeceğim ve bundan böyle zihnim hiçbir şüphesizlik ve kesinlik üzerinde dinlenemeyecek mi? Uykuya dalabilmek için yatağında sağa sola dönen bir hasta gibi sabahtan akşama kadar, endişe içindeyim ve endişelerim beni geceleyin bile uyandırmaktadır.

Kim olacağımı bilmemekten ötürü tasalanıyorum; kim olmak istediğimi de bilmiyorum; ama seçmek gerektiğini pek iyi biliyorum. Nereye gitmeğe karar verirsem beni yalnız oraya ulaştıracak olan güvenli yollarda yürümek istiyorum; fakat bilmiyorum, ne istemek gerektiğini bilmiyorum. Kendimde binbir mümkünün var olduğunu hissediyorum. Fakat bunlardan yalnız bir tanesi olmağa rıza gösteremiyorum. Ve her an, her yazdığım sözün, her yaptığım hareketin, çehremin silinemeyecek yeni bir çizgisini meydana getirdiğini düşündükçe ürküyorum. Öyle bir çehre ki, bir seçime varamadığından, onu cesaretle sınırlayamadığından kararsız, şahsiyetsiz korkak olarak tesbit edilecek...

Tanrım, yalnız tek bir şey istemeği ve durmadan onu istemeği bana ilham et.

İnsanın hayatı, insanın hayalidir. Ölüm saati gelince, kendimizi, geçmişte aksetmiş göreceğiz ve yaptıklarımızın aynasına eğildiğimiz zaman, ruhlarımız ne olduğumuzu tanıyacaktır. Bütün ömrümüz kendi kendimizin silinmez bir portresini çizmekle geçer. İşin korkunç tarafı bunu bilmediğimizdir. Kendimizi güzelleştirmeği hiç düşünmeyiz. Bunu ancak kendimizden bahsederken hatırlarız; kendimizi överiz; fakat o müthiş portremiz sonunda, bizden yana olmayacaktır. Hayatımızı anlatırız ve kendimize yalan söyleriz; fakat hayatımız yalan söylemeyecektir; o, Tanrı’nın huzuruna her zamanki haliyle çıkacak olan ruhumuzu hikâye edecektir.

Şimdi (Sanatçının) samimiliği hakkında tersine çevrilmiş olarak şunu söyleyebileceğimizi seziyorum:

Sanatçı hayatını yaşadığı gibi anlatmamalı, ama sonraları anlatacağı tarzda yaşamalı. Başka bir deyimle: hayatı ne ise portresi de öyle olacağına göre dilediği ideal portreye uymalıdır; kısacası, kendini nasıl görmek istiyorsa öyle olmalıdır.

s.22-23


Günlük

Çeviren: Fuat Pekin

“İşte,” dedim, “Benim gelişme, gelecek, yaşam üstüne düşüncelerim. Kuşkusuz bana katılmıyorsunuz, ama görüşümü paylaşan ...
01/08/2024

“İşte,” dedim, “Benim gelişme, gelecek, yaşam üstüne düşüncelerim. Kuşkusuz bana katılmıyorsunuz, ama görüşümü paylaşan biri var —örneğin, sık sık dünyayı örtmek, insanı insandan, mutsuzluğu değersizlikten, çirkinliği melankoliden saklamaya çalışan sis. Hem sonra, bay Adam, yararsız kaçışlardan sonra duran trenleri, yok edemeyeceği şeyi örten sisi de çok seviyorum.”

Tanımadığım Adam sinirlenmiş, bütün coşkusu bir duman sarmalı gibi yitmişti. Yanıtlayacak yerde, yakasındaki menekşelerden birini kopardı, bana sundu. Eğilerek aldım, burnuma yaklaştırdım, hafif kokusu hoşuma gitti.

s.99-105


Kaçan Ayna

Çeviren: Şadan Karadeniz
Dost Kitabevi

s.25—26Tezer ÖzlüHer şeyin SonundayımTezer Özlü — Ferit Edgü MektuplaşmalarıSel YayınlarıMektubun tamamı buraya sığmadı....
30/07/2024

s.25—26

Tezer Özlü
Her şeyin Sonundayım
Tezer Özlü — Ferit Edgü Mektuplaşmaları

Sel Yayınları

Mektubun tamamı buraya sığmadı. Okumak için tabutmag.com sayfalarını ziyaret edin.

Paris, 17 Şubat 1903Çok Sayın Bay,Mektubunuz birkaç gün önce elime geçti ancak. Bana karşı beslediğiniz büyük ve sevindi...
28/07/2024

Paris, 17 Şubat 1903

Çok Sayın Bay,
Mektubunuz birkaç gün önce elime geçti ancak. Bana karşı beslediğiniz büyük ve sevindirici güven için teşekkür etmek isterim. Bundan fazla yapabileceğim pek bir şey yok sizin için. Dizelerinizin niteliğini enine boyuna ele almam olanaksız; çünkü bunları şu ya da bu biçimde eleştirmek gibi bir düşünce aklımın ucundan geçmez. Eleştirici sözler kådar bir sanat yapıtına uzak düşen başka sözler yoktur: her seferinde ele geçen az ya da çok yanlış anlamalardır yalnız. Nesnelerin tümü çokluk bizim inandırılmak istendiğimiz kadar kavranılabilir ve dile getirilebilir türden değildir; olayların büyük bölümü dile getirilemez, şimdiye dek hiçbir sözün ayak basmadığı bir uzamda gerçekleşirler. Ve hepsinden az dile getirilebilenleri de sanat yapıtları, bizim geçici yaşamlarımızın yanı sıra kalıcı nitelikteki yaşamlarını sürdüren bu gizemsel varlıklardır.

Bunu başta böyle belirttikten sonra, izin verirseniz size yalnız şu kadarını söyleyeyim ki, dizeleriniz kendine özgü bir nitelik taşımıyor, ancak kişisel doğrultuda suskun ve gizli tohumları barındırıyor kendi- sinde. “Ruhum” adındaki son şiirde hepsinden açık duyumsadım bunu; şiirde söz ve biçime dönüşmek isteyen kendine özgü bir şeyler saklı. Ve o nefis şiir “Leopardi’ye”de bu Büyük ile, bu Yalnız ile belki bir çeşit akrabalığın gelişip boy verdiği görülüyor. Ama yine de şiirler kendi başlarına bir varlıktan yoksun, bir bağımsızlık taşımıyor, son şiir de, Leopardi’ye şiiri de böyle. Şiirlerinizi okurken bunlarda bir eksiklik sezinlemiş, ama ne olduğunu kestirememiştim; şiirlerin yanı sıra yollamak lütfunda bulunduğunuz mektup, söz konusu eksikliği pek güzel açıklıyor.

——

Address

Başçavuş Sk. 128/18
Ankara
06700

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Tabutmag posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Videos

Share

Category


Other Magazines in Ankara

Show All