![["Yaşıyorum, iyiyim, sadece ev arıyorum"]Eylül ayı başlarında öyle bir söylenti oluşmuştu ki, onu tanıyan tanımayan herk...](https://img3.medioq.com/483/169/1139659744831692.jpg)
27/12/2024
["Yaşıyorum, iyiyim, sadece ev arıyorum"]
Eylül ayı başlarında öyle bir söylenti oluşmuştu ki, onu tanıyan tanımayan herkes çok üzülmüştü. Regensburg şehir merkezinde gezmeyi sevenlerin dikkatinden kaçması neredeyse mümkün olmayan İsmail'in toprağa gömüldüğü iddiasıydı Regensburg'da bir anda dalga gibi yayılan. Zaten yıllarca sağlıksız yaşam koşullarında sokaklarda yaşamıyor muydu, pekala olabilirdi. Onu görmemek de, farketmemek de neredeyse mümkün değildi. Fakat uzun zamandan beri de görülmüyordu. Söylenti polise kadar gitti, araştırıldı, sonunda Nürnberg'de olduğu anlaşıldı. Bu haber rahatlatmıştı. Ölüm haberi gibi ölmediği haberi de hızlı yayılacaktı.
Gel zaman git zaman İsmail aylar sonra tekrar görülmeye başlandı. Kimi zaman bir köşede dururken, kimi zaman yürürken, kimi zaman tüttürürken, kimi zaman para dilenirken. Ama görülmüştü işte. Yaşıyordu ya, sarılanlar bile olacaktı kendisine.
Regensburg'u yoğun sislerin kapladığı soğuk bir günde elinde pizza kartonuyla görecektik biz de sonunda. Sokaklarda noel tatilinin sakinliği vardı. Yemeğini yeni yemiş, şimdi derin bir sigara çekme zamanıydı. Sokaktan geçenlere çakmak soruyordu. Onu bu halde önceden de görmüştüm. Sigarayı çok içiyordu ama çakmağı bile yoktu. Tüm mal varlığı da zaten yarısı boş küçük bir sırt çantasının içerisindeydi. Bildiğim halde, "İsmail, sen yaşıyor muydun" diye sordum. Moralsiz bir haldeydi başta. Ama konuştukça kendisine geldiğini de gördüm. Hatta sonunda sesli gülmeye bile başladı.
"Biraz üşütmüşüm, ama iyiyim çok şükür" dedi. Yanlış duymamıştım, bu durumda bile haline şükredebiliyordu. Başını sokacak bir yeri de olsaymış sanki her şey mis gibi olacaktı. Hiçbir şeyde gözü yoktu anlaşılan. Kendisine yetecek kadar parası vardı, aç kalmıyordu da. Eh, bir de ev olsa başını sokabileceği. O konuda da yüksek beklentiye gerek yoktu, garaj da olabilirdi. "El becerim iyi" diyordu, "Garajı da güzelce kendi zevkime göre düzenleyebilirim". Aslında sadece sıcak bir yer olsun yeterdi.
"Eksi 2 dereceden sonra durum kritik oluyor" diyordu. Kış mevsimi, kendi deyimiyle en büyük düşmanıydı. Evi/garajı olmadığı gibi soğuk gecelerde bir nebze ısınabileceği battaniyesi bile yoktu. Bankaları, tren garını kendisine mesken edinmişti. 8-9 yıldır sokaklarda geçen bir yaşam öyle böyle geçmişti ama vücudu daha nereye kadar dayanabilirdi ki? Henüz 44 yaşındaydı. Zaman aleyhine hızla akıyordu...