Kadraj Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu'nun Resmi Facebook Hesabıdır. Avrupa Türkiyeli İşçiler Konf

ATİK; Yeni Yılda Emperyalist Saldırganlığa, Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Mücadeleyi Büyütmek Umuduyla…Yeni bir yılı ge...
30/12/2023

ATİK; Yeni Yılda Emperyalist Saldırganlığa, Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Mücadeleyi Büyütmek Umuduyla…

Yeni bir yılı geride bırakmaya hazırlanıyoruz. Geride bırakacağımız 2023 yılı dünya halkları için; savaş, işgal, baskı ve katliamların en katmerlisini yaşadığımız bir zaman dilimi olmuştur. Özellikle emperyalist, Siyonist İsrail devleti tarafından Filistin halkına yönelik Gazze’de gerçekleştirdiği katliamda 20 binin üzerinde insanı katletmesi, tarihe kara bir sayfa olarak eklenecektir. Aynı şekilde Ukrayna’da süren savaşta da binlerce insan hayatını kaybetti ve kaybetmeye devam etmektedir. Ve 2023 yılı emperyalist saldırganlığın, ayrımcılığın ve ırkçılığın en yoğun yaşandığı yıllardan biri olarak anılacaktır.

Dünya yer küremizde son yıllarda neredeyse her bölgesinde yaşanan savaşlar binlerce insanın hayatına mal olmaktadır. Yüzbinlerce insan yaşanan bu bölgesel savaşlarda, kuraklık, açlık ve doğal felaketlerden kaynaklı yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalmaktadır. Göç yollarında binlerce insan hayatını kaybetmektedir. Tüm zorluklarla Avrupa ülkelerine gelebilenler de ırkçı ve ayrımcılıkla karşı karşıya bırakılmaktadır. Son birkaç aydır mültecilere yönelik süren tartışmalar, alınan gerici önlemler ve çıkartılan yeni yasalar Avrupa’yı mülteciler için açık hapishaneye çevirmektedir. Bu iki yüzlü politikalardan kaynaklı sürekli yerli ve göçmenler karşı karşıya getirilerek, ırkçı ve faşist hareketlerin yükselmesini sağlamaktadırlar. İtalya, Hollanda, Almanya, Belçika ve Fransa’da ki faşist partilerin aldıkları oy oranları bunu açıkça göstermektedir.

Birçok Avrupa ülkesindeki yeni yasal düzenlemelerde bu yönelimlere hizmet etmektedir. Toplantı ve gösteri yasası, güvenlik güçlerine verilen yeni yetkiler, işçilerin kazanılmış haklarına yönelik kısıtlamalar, Avrupa ülkelerinde hak ve özgürlüklere yönelik süre gelen saldırıların ara başlıklarını oluşturmaktadır. Bu tabi ki sadece Avrupa ülkeleriyle yetinmemektedir, bütün ülkelerde paralel şekilde bu saldırılar bir paket şeklinde uygulanmaktadır.

Geride bıraktığımız 2023 yılı ayın zamanda mücadele ve direnişlerinde durmadan devam ettiği bir yıl oldu. Tüm Avrupa ülkelerinde yaşanan işçi grevleri, Fransa başta olmak üzere göçmenlere yönelik saldırılara karşı sokak direnişlerinin yükseldiği, Filistin’de yaşanan soykırıma karşı yüzbinlerin İsrail devletini kınadığı, gençlerin önderliğinde gelişen iklim hareketi, kadınların erkek egemen düşünceye ve saldırılara karşı verdikleri güçlü mücadele gelecek yılın şimdiden direniş yılı olduğunu göstermektedir.

Yeni yılda, yerli ve göçmenlerin birleşik mücadelesini her alanda geliştirmek için hepimize görevler düşmektedir. Emperyalizmin bu çürümüş düzenine karşı; Özgürlük-Eşitlik ve Kardeşlik sloganını sokaklarda, fabrikalarda, okullarda… Kısacası hayatın her alanında haykırmalıyız. Bu düzen mutlaka değişmelidir diyerek, yeni bir yaşamı kurmak için hep birlikte daha güçlü adımlarla yürümeliyiz. Bunu başarmak için ATİK olarak, bütün yerli ve göçmen işçi ve emekçileri 2024 yılında ortak mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Tüm göçmenlerin, işçilerin, emekçilerin, kadınların, LGBTİ+’ların ve gençlerin yeni yılını kutlar, 2024’ün mücadele ve direniş yılı olmasını diliyoruz!

Alman Polisi’nin Vahşice Katlettiği Ertekin Özkan için Mannheim’da Eylem YapıldıMANHEİMM| 27.12.2023| Mannheim’da 23 Ara...
27/12/2023

Alman Polisi’nin Vahşice Katlettiği Ertekin Özkan için Mannheim’da Eylem Yapıldı

MANHEİMM| 27.12.2023| Mannheim’da 23 Aralık günü 49 yaşındaki Ertekin Özkan’ın polis tarafından öldürülmesine karşı protesto gösterisi yapıldı. Daha önce psikolojik sorunları olan A.P.’nin öldürülmesine karşı düzenlenen eylemlerin ardından kurulan 2 Mayıs İnisiyatifi tarafında düzenlenen eylemde Mannheim polisi protesto edildi.

Yapılan açıklamada şöyle denildi: “Türkiye asıllı Ertekin, gençlik dairesiyle defalarca tartıştıktan sonra polisi aradı. Akıl hastası olan Ertekin, üç çocuğuyla birlikte Schönau’da annesiyle birlikte yaşıyordu. Ertekin, vücudunun üst kısmında kıyafet yokken elinde bıçakla sokak ortasında polis tarafından bulundu. Annesi ve kızı, polis tarafından göğsünden dört el ateş edilmesini uzaktan izledi.’’

Bu akşam Ertekin’in vurulduğu yerde binlerce insan buluştu ve polis şiddetini kınadı. 30 Aralık Cumartesi günü Mannheim şehir merkezinde tekrar yapılacak eyleme katılım çağrısı yapılarak etkinlik sonlandırıldı.

Pro-Migra: Ertekin Özkan’ı Katleden Polislere Karşı Yapılacak Eyleme Çağrımızdır!ÇAĞRI!Ertekin Özkan’ı Katleden Polisler...
27/12/2023

Pro-Migra: Ertekin Özkan’ı Katleden Polislere Karşı Yapılacak Eyleme Çağrımızdır!

ÇAĞRI!

Ertekin Özkan’ı Katleden Polislere Karşı Yapılacak Eyleme Çağrımızdır!

Mannheim’de 23 Aralık günü 49 yaşındaki Ertekin Özkan’ın polis tarafından 4 kurşun sıkılarak sokak ortasında infaz edilmiştir.

Daha önce de psikolojik sorunları olan A.P.’nin polis tarafından katledilmesi sonrası kurulan 2 Mayıs İnisiyatifi tarafında düzenlenecek eyleme, Bizler de Pro-Migra derneği olarak tüm duyarlı insanların eyleme katılmalarını bekliyoruz!

YDG: YDG Eğitim Kampı Gerçekleştirildi!HABER MERKEZİ|25.12.2023|Almanya’nın Hessen bölgesinde Yeni Demokratik Gençlik ta...
25/12/2023

YDG: YDG Eğitim Kampı Gerçekleştirildi!

HABER MERKEZİ|25.12.2023|Almanya’nın Hessen bölgesinde Yeni Demokratik Gençlik tarafından merkezi eğitim kampı gerçekleştirildi. İki gün süren kamp 24-25 Aralık tarihleri arasında gerçekleşti. Kampa Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden katılım sağlandı. Çeşitli konularda yapılan eğitimlerin sunumları ise kolektif bir şekilde gerçekleştirilerek tüm YDG’lilerin katılımı sağlandı.

Eğitim kampı saygı duruşu ile başladıktan sonra YDG MYK’sı tarafından yapılan konuşması ile devam eti. Mücadelenin pratik ayağının yanında ideolojik olarak da gelişimin önemine vurgu yapılan konuşma da bu tür eğitim kamplarının YDG’nin önümüzdeki faaliyetleri açısından gerekliliğine değinildi. Yapılan konuşmadan sonra ise kampa dair bilgiler verildi. Daha sonra ise Emperyalizm/Haklı haksız savaşlar, Toplumsal cinsiyet, Tüketim ve Örgütlenme konuları atölye çalışmaları tarzında ele alınarak eğitim çalışmaları gerçekleştirildi. İlk günün sonunda ise bilgi yarışması ve kültürel etkinlik gerçekleştirildi.

İkinci günde ise ilk günün Atölye çalışmaların bir özeti sunulduktan sonra, YDG’nın yönelimi üzerine tartışmalar yürütüldü. Son olarak gerçekleşen kampa dair değerlendirmeler yapıldı. Eksiklikler olmasına rağmen olumlu bir eğitim kampının gerçekleştirildiği, önümüzdeki dönemde de bu tür kamplarda eksikliklerin göz önünde bulundurulması gerektiği söylendi.

ADGB-Nürnberg Bileşenlerinden AnmaNÜRNBERG| 25.12.2023| Avrupa Demokratik Güç Birliği Nürnberg bileşenleri Aralık ayında...
25/12/2023

ADGB-Nürnberg Bileşenlerinden Anma

NÜRNBERG| 25.12.2023| Avrupa Demokratik Güç Birliği Nürnberg bileşenleri Aralık ayında yaşanan katliamları protesto etmek ve bu katliamlarda hayatını kaybedenleri anmak için bir etkinlik gerçekleştirdi. “Aralık Katliamlarını Unutma Unutturma” şiarıyla organize edilen etkinlikte Maraş, 19 Aralık ve Roboski katliamları canlı tanıklarıyla ayrıntılı olarak anlatıldı. Açılış ve saygı duruşundan sonra her üç katliamın içeriğine ilişkin hazırlanan sinevizyon gösterimi yapıldı.

Yapılan panelde ilk söz hakkını alan 19 Aralık Katliamının canlı tanığı Ahmet Şahin, katliamın öncesi ve sonrasına ilişkin değerlendirmeler yaptı. Şahin devamla, “19 Aralık Katliamı, 2000 yılının 19 Aralık günü sabah 04 civarında Türkiye’nin birçok hapishanesine devlet güçleri tarafından yapılan saldırı sonucu 29 devrimcinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Ve o günden beri;

“Bu katliamın yaşanmasında sorumluluğu olan tüm faillerin yargılanması ve adaletin sağlanmasını,

-Ağır tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilerek F Tipi, Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishanelerin kapatılmasını,

-Mahpusların tahliyelerini engelleyen İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılmasını,

-İşkence ve kötü muamelelere son verilerek, sorumlu olanlar hakkında etkin soruşturmalar açılmasını,

-mahpusların adil yargılanma, sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına, kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme haklarına erişiminin ayrımsız bir şekilde sağlanmasını,

-Hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek kadar ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ettik.

Bugüne kadar, Kimyasal gazların kullanıldığı ve dehşetin yaşatıldığı bu katliamın ne sorumluları ne de failleri yargılanabildi. Açılan davalar engellendi. Kullanılan kimyasal gazın niteliğinin araştırılma talepleri sonuçsuz kaldı. İnsan yaşamını korumak zorunda olan devlet, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi bizzat katliamın sorumlusu olduğunu pratiğiyle ispatladı. Aradan geçen 23 yılda tecridin daha da derinleştirildiğine ve hapishanelerdeki hak ihlallerinin giderek, arttığına tanık oluyoruz. S ve Y Tipi gibi yeni hapishaneleriyle tecrit sisteminin tutsaklar üzerinde hem fiziksel hem de zihinsel tahribata yol açtığını görüyoruz. Tecridin en ağır halinin uygulandığı 14 F Tipi, 7 S Tipi, 22 Yüksek Güvenlikli ve 14 Y Tipi hapishanesi ile tutsakların ağır bir izolasyona tabi tutulduğunu görüyoruz. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutsaklar çok zor şartlarda yaşamaya çalışıyor.

Yapılan hak ihlallerine, tecride, izolasyona karşı mahpuslar tarafından açlık grevleri yapılmaya devam ediyor. 27 Kasım’dan itibaren en az 100 cezaevinde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması nedeniyle başlatılan açlık grevleri devam ediyor. Yapılan açlık grevlerine tüm devrimci-demokrat kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz” diyerek sözlerini bitirdi.

Sonrasında söz alan HDP eski Milletvekili Ferhat Encü, Roboski katliamında ailesi ve akrabalarından 18 gencin katledildiğini açıkladı. “Katliamın sorumluları hakkında somut adımlar atılmadı ve adalet arayışımız hâlâ sürüyor” dedi.

Bu tür acıları yaşamamak için halkın örgütlülüğünü güçlendirmesi gerektiğini söyleyen Encü, “demokratik siyasetin ve gerçek barışın önündeki engelleri kaldırıncaya kadar mücadelemiz sürecek ” diyerek konuşmasını bitirdi.

Maraş katliamının canlı tanığı olan Ozan Velican, katliamın içeriğine ilişkin bilgilendirme yaptıktan sonra söylediği ağıtlarla acısını dile getirdi.

Yaklaşık iki saat süren etkinlik önümüzdeki etkinliklerin çağrısıyla sona erdi.

ADGB: Filistin Halkının Haklı Mücadelesinin Yanındayız!Siyonist İsrail devletinin Filistin halkına dönük sürdürdüğü katl...
24/12/2023

ADGB: Filistin Halkının Haklı Mücadelesinin Yanındayız!

Siyonist İsrail devletinin Filistin halkına dönük sürdürdüğü katliamlar bir soykırıma dönüşerek ilerlerken, işlediği savaş ve insanlık suçları sınırsız bir vahşetin pervasızlığını taşıyor. İsrail’in Gazze’de yerleşim birimlerini yerle bir etmesi, çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan 20 bine dayanan sayıda insanı barbarca katletmesi, on binlerce insanı yaralaması, hastaneleri okulları, su, gıda ve yakıt depolarını, elektrik santrallerini bombalayarak yüzbinlerce insanı aç ve açıkta bırakmasına her türlü desteği sunan Avrupa emperyalist devletleri, İsrail’in işlediği savaş ve insanlık suçuna da ortak oluyor.

Filistin halkının direnişine büyük bir soykırıma dönüşen katliamlarla saldıran Siyonist İsrail devleti on yıllardır uygulayageldiği etnik temizlik saldırılarını topyekûn savaş düzeyine çıkarttı. Kadın, yaşlı ve çocuk demeden, sivil yaşam alanlarından, yaralıların bulunduğu hastanelere dört bir yandan vahşete dönüşen katliamlar gerçekleştirdi. Kadınlara yönelik cinsiyetçi saldırıların kadın bedeninin işgaline de dönüşen bir hal aldığı, savaşın acısının kadınlardan çıkarıldığını bir kez daha İsrail Siyonizm’inin Filistinli kadınlara yönelik saldırılarında gördük.

Sömürgeciliğe direnen halkları terbiyeye dönüşen, haklar, özgürlükler ve eşitlik için mücadele eden işçi ve emekçilere, kadınlara ve gençlere gözdağı vermeye dönüşen katliamcı saldırılara emperyalistler sessizlik istiyor. Fakat nafile çabalar, dünya halkları Filistin halkının direnişine ve mücadelesine öteden beri büyük bir saygı ve meşruluk bilinciyle sahip çıktı/ çıkıyor.

Avrupa egemen sınıfları ve onların devletleri de Filistin halkıyla dayanışmak, Siyonizm’in gerçekleştirdiği katliamların durdurulması için direnişe geçen örgüt, kurum ve bireylere dönük saldırılarını arttırdı. Katliamın ilk günlerinde eylem yasakları, kitlesel gözaltı biçiminde protesto ve ifade özgürlüğü haklarının lime lime edilmesi biçiminde vücut bulan bu saldırılar, geçtiğimiz haftalarda örgüt ve kurumların yasaklanması, sözlü ve yazılı olarak Siyonizm eleştirileri ve protestolarının yasal olarak suç sayılması derecesine vardı.

AB emperyalizminin motoru konumundaki Almanya, söz konusu saldırganlığın startını veren ilk ülkelerden oldu. Filistin bayraklarının taşınmasına dahi tahammülünün olmadığını gösteren emperyalistler, bir yandan Filistin halkıyla dayanışmak için sokağa çıkan yerli işçi ve emekçilerin tutuklanacağı, göçmenlerinse sınır dışı edileceği tehdidini savururken, öte yandan Alman devletinin benzer tutumunu Türk devletinin Türkiye ve Kürdistan’da işlediği savaş ve insanlık suçuna verdiği destekten, Almanya’da PKK ve diğer devrimci örgütlere uyguladığı yasaklardan da biliyoruz. Alman devleti, sömürgeci faşist Türk ve İsrail devletlerinin Kürt ve Filistin halklarına aynı yöntemlerle barbarca saldırmalarını, katletmelerini, soykırım uygulamalarının destekçisi olmaya devam ediyor.
Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Örgütü Samidoun’un yasaklandığını ilan eden Alman emperyalizmi, Samidoun yasağı ve toplam saldırganlığıyla mazlum Filistin halkı karşısında da İsrail Siyonizm’iyle saf tuttuğunu net bir şekilde ortaya koymuş oldu. Filistin halkıyla dayanışmayı sürdüren güçlere yönelik saldırılar Samidoun’un yasaklanmasından sonra da devam etti. Geçtiğimiz günlerde genç kadın örgütü Zora, Alman polisi tarafından hedef alınmış, Berlin Zora üyelerinin evleri ve Karanfil Kafe basılarak gözaltılar gerçekleştirilmiştir. Zora üyesi genç kadınlar Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ni desteklemekle suçlanıyor. Filistin halkının Siyonist İsrail devleti tarafından katliamlarla soykırıma uğratıldığı 7 Ekim gününden bu yana militan eylemleriyle sokakları, üniversiteleri yasakları tanımayarak zapt eden Zora’lı genç kadınlar bu enternasyonalist dayanışmacı eylemlerinden dolayı Alman polisinin hedefindedir.

Benzer yasakçı uygulamalar Fransa, Hollanda ve Belçika’da da gündemleştirildi. AB emperyalistlerinin bu gerici, yasakçı hareket tarzı Filistin halk direnişi etrafında örülen enternasyonal dayanışmayı hedeflediği gibi, Siyonist İsrail’i de daha fazla Filistin kanı dökmekte cesaretlendiren adımlar oluyor.

Sömürgeci faşist Türk burjuva devleti ve onun politik İslamcı faşist şefi Erdoğan’da sözde tarafsızlık ve arabulucu rolüyle İsrail Siyonizm’inin safına dizildi. Faşist şefin işbirlikçi yüzü ve din baz sahtekarlığı bir kez daha ortaya serildi. Sözde Filistin halkının yanında olmayı ‘din kardeşliği’ iki yüzlülüğü ile dile getiren faşist rejim, diğer yandan da İsrail devleti ile sürdürdüğü işbirlikçi anlaşmaları sürdürüyor.

Ortadoğu’da iki ezilen ulusun yazgıları birbirine benzeyip, ortaklaşıyor. Aynı sömürgeci sistem ve bölge devletleri Kürdistan ve Filistin halklarına benzer yazgı belirlemeye ve dayatmaya çalışıyor. Rojava halkları, tıpkı Filistin halkları gibi kuralsız bir sömürgeci işgal savaşıyla yüz yüze bulunuyor. Rojava’da alt ve üst yapıyı hedefleyeceklerini tüm dünyaya ilan eden faşist Türk burjuva devleti, zaman kaybetmeden dizginsiz savaş saldırılarını bu hedefler üzerinden genişletme yoluna girdi. Bu durum savaş suçlarının özgürce işlenmesi anlamına gelmektedir.

Avrupa egemen sınıfları ve onların devletleri sadece 7 Ekim sonrası değil, Filistin topraklarının ilk işgalinden itibaren Siyonizm destekçisi, organizatörü ve cesaretlendiricisi pozisyonlarını hep korudular. Bunun karşısında Avrupa işçi ve emekçileri, dünya halkları dün olduğu gibi bugün de Filistin halkının yanında saf tuttular. Siyonizm’in son katliamlarında da haftalardır yasakları tanımayarak sokakları dolduran, eylemiyle dayanışmayı gösteren halkların enternasyonal hareketi devam ediyor. Bu direnişlerin artması günceldir; zira devam eden soykırım saldırıları ancak ve ancak bu direnişlerle örülecek halklar barikatıyla sonlandırılabilir.

Avrupa emperyalist devletlerinin Filistin halkının Siyonist İsrail devletinin soykırımcı saldırılarını bir kez daha lanetliyor ve şiddetle protesto ediyoruz. Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesinin yanında olduğumuzu belirtiyoruz. Tüm yasaklamalar, Filistin halkına yönelik soykırımın, barbarca saldırıların ve işkencelerin açığa çıkarılmasını engellemeyi hedeflemektedir. Bundan dolayı hiçbir yasağı tanımıyoruz, Filistin halkının haklı mücadelesinin yanında olmayı sürdüreceğiz.

Filistin halkının mücadelesi haklı ve meşrudur!

Filistin halkı yalnız değildir!

Yaşasın enternasyonal dayanışma!

Avrupa Demokratik Güç Birliği (ADGB)

Hannover’de ATİF Tarafından “Katliamlar Tarihi ve Cumhuriyetin Öteki Yüzü” Başlığıyla Seminer DüzenlendiHannover|23.12.2...
23/12/2023

Hannover’de ATİF Tarafından “Katliamlar Tarihi ve Cumhuriyetin Öteki Yüzü” Başlığıyla Seminer Düzenlendi

Hannover|23.12.2023| Hannover’de, 22 Aralık Cuma günü, ATİF (Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu) tarafından “Katliamlar Tarihi ve Cumhuriyetin Öteki Yüzü” başlıklı bir seminer düzenlendi.

Seminere 24. Dönem HDP milletvekili Hasip Kaplan ve ATİF Hannover adına İlyas Şahin katıldı. Şahin konuşmasında, TC’nin Osmanlı’dan devraldığı bir katliam geleneğinin olduğu, Ermeni soykırımından günümüze kadar yapılan katliamların tabiri caizse sayısız olduğunu, emperyalist sistemde katliamların tüm devletlere özgü olduğunu ve özellikle TC’nin Kürt ulusuna ve devrimcilere yönelik yapmış olduğu katliamların içeriğine değindi.

Kaplan ise konuşmasında, yapılan katliamların devlet hukuku nezdinde bir karşılığı olmadığını, artık korkunç bir yüzsüzlük ile açıktan katliamların yapıldığını, bu katliamların durması için ezilenlerin birlikte hareket etmesi gerektiğini söyledi.

Yaklaşık 2 saat süren etkinlik soru-cevap kısmının ardından sonlandırıldı.

23/12/2023

🗣️ATİK Fransa Temsilcisi Mehmet Kılınç:

📌Fransa'nın yeni göç yasası henüz Macron tarafından onaylanıp resmi gazetede yayınlanmadı.
📌Bu yasa göçmenler için yeni kısıtlamalar getiriyor.

Duisburg’da ZORA ile Dayanışma EylemiDUİSBURG| 23.12.2023| Genç kadın örgütü ZORA’ya dönük Berlin’de yapılan polis baskı...
23/12/2023

Duisburg’da ZORA ile Dayanışma Eylemi

DUİSBURG| 23.12.2023| Genç kadın örgütü ZORA’ya dönük Berlin’de yapılan polis baskılarının ardından Duisburg’da, 21 Aralık akşamı Yeni Kadın olarak bizim de içerisinde bulunduğumuz ortak bir eylem düzenlendi.

Filistin direnişiyle dayanışma içerisinde olan kesimlere yönelik Alman devletinin artan saldırganlığının bir parçası olarak ZORA’ya yönelik operasyona ilişkin Duisburg Garı önünde yaptığımız eyleme, AGİF, ATİF, Yeni Kadın, Young Struggle katıldı. Saat 18.00’de başlayan eylem yapılan açıklamalarla saat 19.00’a kadar sürdü.

Konuşmalarda, son dönemdeki Alman devletinin bu kurumlara yönelik saldırıları, ev ve lokallere baskınlarının amacının yeni oturtmak istedikleri anti-demokratik yasalarla devrimci, antifaşist, antiemperyalist kurumları terörize etmek olduğunun altı çizildi. İsrail’in Filistin işgalini Hamas’ı bahane gösteren ve hedef alan Alman devletinin en temel demokratik haklara dahi artık tahammül edemeyerek saldırganlaştığına, bu nedenle de daha sık bir şekilde bir araya gelmenin ve dayanışmanın büyütülmesinin gerekliliğine vurgu yapıldı.

Yeni Kadın, ATİF ve YDG adına okunan dayanışma mesajında da bu konulara vurgu yapılarak ZORA’ya yönelik baskınlar protesto edildi.

Dayanışma eylemi “Filistin’e özgürlük” sloganıyla sona erdi.

Duisburg Yeni Kadın

Medya Haber TV’de sunulan Birleşik Gündem'de Bu Hafta: Figen Yüksekdağ'ın savunmasını, 2. Paris Katliamı'nı, Zora'ya yön...
22/12/2023

Medya Haber TV’de sunulan Birleşik Gündem'de Bu Hafta:

Figen Yüksekdağ'ın savunmasını, 2. Paris Katliamı'nı, Zora'ya yönelik polis baskınını ve ATİK Fransa Temsilcisi Mehmet Kılınç ile Fransa'nın yeni Göç Yasası'nı konuşuyoruz.

Avrupa Kadın Dayanışması: Genç Kadın Örgütü ZORA ile Dayanışma EylemiHABER MERKEZİ| 21.12.2023| Avrupa Kadın Dayanışması...
21/12/2023

Avrupa Kadın Dayanışması: Genç Kadın Örgütü ZORA ile Dayanışma Eylemi

HABER MERKEZİ| 21.12.2023| Avrupa Kadın Dayanışması da yazılıaçıklamada, “Genç Kadın Örgütü ZORA’ya dönük Berlin’de yapılan polis baskılarını kınıyoruz! Bu saldırı politikalarına savaşlarda kadın ve çocukların katledilmesine seyirci kalmayacağız!” denildi.

Filistin halkı ile dayanışma içerisinde olan bütün kesimlere dönük saldırganlığını sürdüren AB devletlerinin baskıları ters tepiyor. Filistin’e destek eylemleri sürüyor.

Berlin’de Zora üyelerinin evlerini ve kadın kafesini basan polis, bir kişiyi gözaltına aldı, daha sonra serbest bıraktı. Alman polisi, ZORA üyelerinin Berlin’deki Neukölln, Kreuzberg, Friedrichshain, Prenzlauer Berg, Karlshorst ve Wedding’deki evlerine baskın düzenledi.

Neuköln’de bulunan kadın kafesi de basan polis, kadın kafesi kapalıyken kapısını çilingirle açarak girdi. Berlin polisi baskınlarına, FHKC’ile ilişkili oldukları FHKC’nin ise Avrupa’da yasaklı olduğu gibi suni bir gerekçe gösterdi. ZORA daha önce de Berlin Üniversitesi’nde eylem yapmış, bu eyleme siyonist İsrailli bir grupla polis birlikte saldırmıştı.

Yapılan baskınları protesto için bugün Almanya’nın bazı kentlerinde eylemler yapılırken, Avrupa Kadın Dayanışması da yazılı bir açıklama yaptı.

“Genç Kadın Örgütü ZORA’ya dönük Berlin’de yapılan polis baskılarını kınıyoruz!” başlıklı açıklamada, “Bu saldırı politikalarına savaşlarda kadın ve çocukların katledilmesine seyirci kalmayacağız!” denildi.

AKD açıklamasında, “Genç Kadın Örgütü ZORA’ya dönük Berlin’de yapılan polis baskılarını kınıyoruz!

Filistin’de süren savaşın durdurulmasını isteyen, bunun için sosyal medyada bu içerikte afiş, broşür paylaşan ZORA’dan genç kadınların evlerine ve bir kuruma dönük polis bu sabah baskın düzenledi.” diyerek açıklamaya şöyle devam etti:

“İsrail Siyonizm’inin 20 bine yakın Filistin halkını, kadınları, çocukları soykırımdan geçirerek katletmesine sessiz kalmayan genç kadın örgütü ZORA’ya yönelik Alman devletinin yaptığı baskınlar sindirme ve susturma politikalarıdır. Antiemperyalist savaş karşıtlarını bastırma çabasıdır.

Filistin halkının sembollerine, eylemlerine sahip çıkanları engellemeye dönük Alman devletinin çıkardığı yasalar, uluslararası kadınların, halkların dayanışmasını yok etme çabasıdır.

Sekiz ev ve kurumu basan, gençleri ters kelepçe ile yere yatırarak şiddet uygulayan Alman polisini, Alman devletini kınıyoruz.

Göçmen kurumlarından ATİF Duisburg’un gerçekleştirdiği paneli polislerce basan, göçmenlere dönük sınır dışları hızlandıran, silah satışlarını, savaş bütçesini ve ırkçı politikaları arttıran, işçi, emekçilere zamları dayatan, kadına yönelik şiddeti arttıran erkek egemen emperyalist Alman iktidarının politikalarını biliyoruz.

Bu saldırı politikalarına, savaşlarda kadın ve çocukların katledilmesine seyirci kalmayacağız!” denildi.

Duisburg’da ‘Filistin ile Dayanışma Eylemlerinin Kriminalize Edilmesi’ Paneli YapıldıDUİSBURG| 21.12.2023| Gün geçtikçe ...
21/12/2023

Duisburg’da ‘Filistin ile Dayanışma Eylemlerinin Kriminalize Edilmesi’ Paneli Yapıldı

DUİSBURG| 21.12.2023| Gün geçtikçe Almanya’da, Filistin ile dayanışma eylem ve etkinliklerine saldırılar artarak devam etmekte. Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın Duisburg kentinde düzenlenen ‘’Filistin Karşıtı Irkçılık ve Almanya’daki Baskılar’’ adlı panele polis saldırmış ve etkinliği terörize etmek için elinden geleni yapmıştı.

ATİF Duisburg’un da bileşeni olduğu paneli düzenleyen Duisburg Stellt Sich Quer (Duisburg Karşı Duruyor) ve Heizung Brot und Frieden (Isınma, Ekmek ve Barış) Platformları geçtiğimiz hafta yaşanan bu polis saldırısından sonra 19 Aralık Salı günü bir etkinlik düzenledi.

‘’Almanya’da Filistin Dayanışmasının Kriminalize Edilmesi’’ başlığı ile yapılan etkinlik saat 18:30’da ATİF Duisburg derneğinde başladı. Panele Rote Hilfe’den (Kızıl Yardım) Henning von Stoltzenberg, Avukat Tim Engels ve Münih TKP-ML davası avukatlarından Roland Meister panelist olarak katıldı.

Yoğun katılımın olduğu panelde Tim Engels Almanya’daki sistem karşıtı eylem ve etkinlikleri, Gösteri ve Yürüyüş Yasası’nın tarihsel sürecini anlattı.

İkinci panelist Roland Meister 129 a-b yasasının üzerinde durarak Almanya’daki göçmen örgütlerin cezalandırma ve yargılanma süreci üzerine sunum yaptı.

Henning von Stoltzenberg ise Kızıl Yardım’a gelen başvuru ve pratikleri üzerinden yeni süreci değerlendirdi ve Yine NRW Gösteri ve Yürüyüş Yasası’ndaki anti demokratik uygulamalara dikkat çekti.

Yaklaşık üç saat süren panelin ikinci bölümünde izleyicilere söz verildi. Bu bölümde polis saldırılarına karşı ne yapmak gerektiği, meselenin hukuksal boyutu ve pratik olarak neler yapıla bilinir gibi konular tartışıldı. Birçok anti faşist kişinin katıldığı panel verimli tartışmalar ve dayanışma mesajları sonrası bitirildi.

ATİF, YDG ve YENİ KADIN| 20.12.23| Solidarität mit Zora - Feuer und Flamme ihrer Repression!✊🏼🚩
20/12/2023

ATİF, YDG ve YENİ KADIN| 20.12.23| Solidarität mit Zora - Feuer und Flamme ihrer Repression!✊🏼🚩

Pro Migra derneğinde Kahvaltı ve söyleşiMANNHEIM|17.12.2023| Pro Migra derneğinde kahvaltı ve söyleşi kapsamında “Almany...
20/12/2023

Pro Migra derneğinde Kahvaltı ve söyleşi

MANNHEIM|17.12.2023| Pro Migra derneğinde kahvaltı ve söyleşi kapsamında “Almanya’da göçmenlere yönelik yeni yasal düzenlemeler ve yükselen ırkçılık” teması altında etkinlik düzenlendi.
Almanya’da göçmenlere yönelik yeni yasal düzenlemeler ve yükselen ırkçılık” etkinliğin konuşmacısı Almanya Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) Eşbaşkanı Süleyman Gürcan dı.
Pro Migra derneği pazar 17 Aralık 2023 de yaklaşık 40 kişinin katılımıyla kahvaltı ve söyleşisi düzenledi. Konuşmacı Süleyman Gürcan, günümüzde yükselen ırkçılık sorununa değinerek bunların ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel kökenlerini belirti. Katılımcıların da yoğun ilgisini ve tartışmalara katılımı ile söyleşi iki saat e sona erdi.

Almanya’da TİS Süreçleri: “Mücadele Dolu Bir Yıl Bizi Bekliyor”HABER MERKEZİ| 18.12.2023| Yaşanacak Dünya Gazetesi’nin, ...
18/12/2023

Almanya’da TİS Süreçleri: “Mücadele Dolu Bir Yıl Bizi Bekliyor”

HABER MERKEZİ| 18.12.2023| Yaşanacak Dünya Gazetesi’nin, ATİK Eş Başkanı Sülayman Gürcan ile Çelik işçilerinin grevi hakkında yaptığı röportajı yayınlıyoruz.

Çelik işçilerinin 24 saatlik grevinin ardından IG Metall Sendikası işçiyi yine satışa getirdi ve bunu bir “başarı” olarak yutturmaya çalışıyor. Sendikacı, işyeri temsilcisi, aynı zamanda politik aktivist olan dostumuz Süleyman Gürcan ile TİS süreçleri ve işçi eylemleri üzerine konuştuk.

Gürcan, IG Bau Sendikası’nda Duisburg Şubesi Yönetim Kurulu üyesi, aynı zamanda çalıştığı işletmede işyeri temsilcisi. Çalıştığı fabrika Thyssenkrupp’un alt işletmesi. Thyssenkrupp ve bağlı tesislerde toplam 26 bin civarında işçi çalışıyor. Bunların yarısı IG Metall’de, diğer yarısı IG Bau’da örgütlü. Gürcan, aynı zamanda ATİK Eş başkanı olarak faaliyet yürütüyor.

Yaşanacak Dünya: Almanya’da hangi sektörlerde TİS görüşmeleri var ve ne durumda?

Süleyman Gürcan: Almanya’da çalışanlar açısından 2023 yılının aslında mücadele yılı olduğunu söylersem çok abartmış olmam. Çünkü bu yıl birçok işkolunda toplu sözleşmeler oldu ve bu toplu sözleşmelerin çoğu grevlerle sürdürüldü. Almanya Birleşik Hizmet İşçileri Sendikası (Ver.di) ve Makinistler Sendikası’nın (GDL) 27 Mart’ta ayrı ayrı yaptıkları çağrılarla o gün hava, kara ve demiryollarında işçiler iş durdurarak tüm gün greve gittiler. Bu Almanya’da uzun zamandır ilk defa iki sendikanın aynı günde ve tüm gün greve gitmesi demekti. Kamu çalışanları, postane çalışanları toplu iş sözleşmelerini sonuçlandırdılar, fakat makinistler halen devam ediyorlar.

Bunlar daha çok Almanya’da merkezi olarak yapılan toplu iş sözleşmeleriydi. Federal düzeyde bağlayıcı olmayıp işletmelere özgü toplu iş sözleşmeleri de yoğun geçti. Buralarda da birçok işletmede kısa süreli uyarı grevleriyle işçiler ücretlerine zam alabildiler.

Sonuçlanan toplu iş sözleşmeler beklentinin çok altında geçti. Korona salgınından sonra Başbakan Olaf Scholz’un, Almanya Sendikalar Birliği (DGB) ile “İşverenler Birliği” başkanları ile yaptığı toplantıda aldıkları kararlardan birisi de bu yıl zam görüşmelerinde patronların zorda kalmaması için iki yıllık bir süre için her işçiye 3000 Avro prim verilmesiydi. Ödenecek bu prim patronlar tarafından toplu sözleşmelerde bir araç olarak kullanıldı. Ve bundan ötürü de toplu iş sözleşmelerinin birçoğu uzun süreli ve ilk bir yılı Korona primi denen bu ücretin verilmesiyle sonuçlandı. Verilen bu prim işçiler tarafından ilk başta çok yüksek bir rakam olarak görülse de esasta aylık ücretlerin (ya da saat ücretlerinin) yükseltilmemesi için kullanılmıştır. Çünkü, toplu iş sözleşmelerinde reel ücretlere yansımayan artış, işçi ve emekçiler açısından ömür boyu bir kayıptır.

Toplu iş sözleşme pazarlıklarında en yoğun çelişki lokomotif işçilerinde gelişmektedir. GDL Sendikası 12 aylık bir süre için ayda 555 Avro ücret artışı ve haftalık çalışma zamanının 35 saate düşürülmesini talep etmektedir. Her dönem çok çekişmeli geçen bu alandaki pazarlık, bu yıl daha yoğunluklu olarak haftalık çalışma zamanının düşürülmesi üzerinden yürümektedir. Patronlar ise bu talebi kabul etmemektedir.

Yaşanacak Dünya: Son olarak demir çelik sektöründe uyarı grevleri var. Çelik işçilerinin 24 saatlik uyarı grevine tüm vardiyaların katılımı oldu. Keza Bremen’de demir çelik alanında 45 yıl sonra grev yapıldı. Almanya’da sınıf mücadelesi açısından yeni bir döneme giriliyor olmasının habercisi mi bunlar?

Süleyman Gürcan: Almanya’da uzun zamandır dipte biriken bir işçi öfkesinden bahsedebiliriz. Bu öfke dönem dönem yüzeye vurmakta ve devlet sosyal diyalog politikasıyla buna hemen müdahale etmektedir. Özellikle Almanya’da sendikaların en büyük zaafı sosyal diyalog politikasıdır. İşçi ve emekçilerin hak talepleri için sürdürdükleri mücadeleyi sermayeye peşkeş çekmektir. Fakat sendikaların bu politikasına karşı işçi ve emekçilerden büyük bir tepki söz konusudur. Bunun sonucudur ki 24 saatlik uyarı grevi kararı çıkartıldı.

Sadece demir çelik sektörü değil, birçok sektörde artık grevler yükselmektedir. Bir ay önce Hamburg liman işçileri, bağlı bulundukları şirketin bir kısmının satılmasının kendilerine bilgi verilmemesinden dolayı iki vardiya iş durdurdular. Buradaki en önemli özellik, bu iş durdurmayı sendikaya rağmen yaptılar. İzinsiz olarak yapılan bu grev, tüm işçilere büyük bir moral ve motivasyon olmuştur. Sizin de bahsettiğiniz demir çelik sektöründe de 24 saatlik uyarı grevi kararı alınarak üretimin durdurulması, tamamen işçilerin baskısının sonucudur.

Almanya’daki işçilerin kendileri için bir sınıf olma bilinci ağır aksak yürüse de giderek gelişmektedir. Çünkü koşullar onu dayatıyor. Açlık ve fakirlik sınırında yaşayanların sayısı her geçen gün daha da artmaktadır.

Yaşanacak Dünya: IG Metall uygun bir anı yakaladığında işçiyi yine satışa getirdi. Bu tür sendikal ihanetlerin önüne geçmek, şu koşullarda yani işçinin taban örgütlülüğünün zayıf olduğu koşullarda zor görünüyor. Bu fasit daireyi kırmak için nasıl bir sınıf çalışmasına ihtiyaç var?

IG Metall işçiyi sattı

Süleyman Gürcan: Bir önceki sorunuza verdiğim cevapta da belirtmiştim, Almanya’da işçi sınıfının başındaki en büyük bela “sosyal diyalog” tur. Toplu sözleşme süreçlerinde, mutlaka sosyal diyalogla sorunları çözme, bunu uygun pazarlık süreçlerini ele almak, gerekirse dönem dönem işçinin gazını almak için kısa süreli grevler örgütlemek.

IG Metal’in demir çelik sektöründe çalışanların taleplerinin altında toplu iş sözleşmesini sonuçlandıracağı işin başından beri söz konusuydu. Sendikanın ücret zam talebi yüzde 8,5 idi. Zaten bu talep reel enflasyonun altındaydı ve onun da çok altında toplu sözleşmeyi bitirdiler.

Cuma günü (15 Aralık) süren 15 saat süren pazarlık sonrasında, IG Metal sendikasının toplu iş sözleşme sonucuna ilişkin yaptığı açıklamada, çalışanlar 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren net bin 500 Avro (stajyerler 1000 Avro) enflasyon tazminatı ikramiyesi alacak. Şubat ayından Kasım ayına kadar aylık toplam net 150 Avro (stajyerler 80 Avro) ödeme yapılacak. Yarı zamanlı çalışanlar enflasyon eşitleme primini orantılı olarak alacaklar. İşçilerin saat ücretlerine yansıyacak zam ise şu şekildedir: 1 Ocak 2025’ten itibaren çalışanlar ve stajyer ücretleri yüzde 5,5 oranında artacaktır. Toplu iş sözleşmesinin 30 Eylül 2025 tarihine kadar geçerli olacağını açıkladılar. Bunu da başarı olarak işçilere anlatmaktadırlar. 21 Aylık bir süreci kapsayan bu anlaşma, işçi ve emekçilerin akıllarıyla dalga geçmektir. Sizin de dediğiniz gibi sendika işçileri “sattı”.

Yaşanacak Dünya: Thyssenkrupp Fabrikası’nda, diğer birçok fabrikada olduğu gibi işçilerin çoğunun göçmen olduğunu görüyoruz. Buradaki sınıf çalışması açısından göçmen örgütlere ne tür görevler düşüyor?

Süleyman Gürcan: Almanya’da yerli ve göçmen işçi ve emekçilerin ortak mücadelesi geçmiş süreçten daha zaruridir. Özellikle de göçmen işçiler açısından, sendikalarda örgütlenmek, toplumsal muhalefetin parçası olmak çok önemli bir yerde durmaktadır. Çünkü en ağır işlerde, en kötü koşullarda göçmen işçiler çalışmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri içinde işçilerin serbest dolaşım hakkından dolayı yeni bir göç dalgası söz konusudur. Gelen bu göçmenler şu an en ağır işlerde çalışmaktadırlar. Birçoğu dil de bilmedikleri için, işletmelerde yoğun sorunlar yaşamaktadır. Tüm banlardan kaynaklı, buradaki sınıfın bir bileşeni olarak, göçmen işçilere önemli görevler düşmektedir.

Tabi ki demokratik mücadele sürdüren örgütlere de önemli görevler düşmektedir. İşçi ve emekçilerin grevlerine destek sunmaları ve kendi üyelerini, çevresini sınıf mücadelesinin bir bileşeni olduklarını kavratmak görevlerinin başında gelmektedir. Buna uygun olarak işletmelerdeki işçi konseylerinde yer almak, sendikaların şube yönetimlerinde yer almak, eylem ve etkinliklere katılmak… Tüm bunlar sınıfın öncüsü iddiasında olan tüm kurumların görevidir.

Yaşanacak Dünya: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Süleyman Gürcan: Gelecek yıl toplu iş sözleşmelerinde yoğunluk sürecektir. Bunların en büyüğü inşaat sektöründe çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi olacaktır. IG Bau Sendikası öncülüğünde sürecek olan bu toplu sözleşme görüşmeleri, grev ve sokak eylemleriyle geçecektir. Gene aynı sendikanın temizlik işçilerinin toplu iş sözleşme görüşmeleri olacaktır. Bunlara ilişkin hazırlıklı olmak, gelişecek direnişlere destek vermek çok önemli bir yerde durmaktadır. Kısacası mücadele dolu bir yıl bizi bekliyor…

Adresse

Frankfurt

Webseite

Benachrichtigungen

Lassen Sie sich von uns eine E-Mail senden und seien Sie der erste der Neuigkeiten und Aktionen von Kadraj erfährt. Ihre E-Mail-Adresse wird nicht für andere Zwecke verwendet und Sie können sich jederzeit abmelden.

Service Kontaktieren

Nachricht an Kadraj senden:

Videos

Teilen



Sie können auch mögen