İslambol FM

İslambol FM gönülden gönüle...

29/05/2024

Sual:
Müslüman olarak ihtiyarlamak çok faziletlidir deniyor. Bu hususta açıklama yapar mısınız?

Cevap:
Müslüman, nimetlere konmuş kimse demektir. Bir kimsenin müslüman olarak saçını başını ağartması daha büyük nimettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ buyuruyor ki: İhtiyarlık, nurumdur. Nuruma narımla [Cehennem ateşiyle] azap etmekten haya ederim. O halde siz de benden haya edin!) [Ebuşşeyh]

(Hak teâlâ, müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten haya eder.) [Hatib]

(Allahü teâlâ, 40 yaşına gelen müslümanı, cinnet, cüzzam, baras gibi hastalıklardan emin kılar. 50 yaşına gelince hesabını hafifletir. 60a ulaşınca onu keremiyle rızıklandırır. 70e gelince gök ehline onu sevdirir. 80e gelince, iyiliklerini mükafatlandırır, kötülüklerini affeder. 90 yaşına varınca, onun geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret eder ve kendisini aile halkına şefaatçi kılar ve bir münadi ona, "Bu, dünyada Allahü teâlânın himayesine girmiş bir kimsedir" diye seslenir.) [Ebu Ya’la]

(Müslüman olarak ihtiyarlayan kimseye ikram eden, Nuh aleyhisselama ikram etmiş gibi sevap alır. Nuh aleyhisselama ikram eden de Allahü teâlâya ikram etmiş olur.) [Hatib]

(Tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle müslüman olarak ihtiyarlayan bir müminden daha efdal kimse yoktur.) [İ.Ahmed] [Tekbir Allahü ekber, tahmid Elhamdülillah, tesbih Sübhanallah, tehlil ise la ilahe illallah, demektir.]

(Allahü teâlâ, yemin ederek, "Müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten haya ederim" buyurdu.) Resulullah efendimizin ağladığı görüldü. Sebebi sorulunca, (Allahü teâlâ, kendisinden haya ettiği halde, Ondan haya etmeyen kimseye ağlıyorum) buyurdu. (Beyheki) [Burada bildirilenler kul hakkı ve farz borçları hariç diğer günahlar içindir.]

25/05/2024
Bir kavanoza 100 tane kırmızı karınca 100 tane siyah karınca konduğunda hiç birşey olmaz. Ancak kavanozu hızla salladığı...
22/05/2024

Bir kavanoza 100 tane kırmızı karınca 100 tane siyah karınca konduğunda hiç birşey olmaz.
Ancak kavanozu hızla salladığınızda siyah ve kırmızı karıncalar birbirini öldürmeye başlar.
Çünkü kırmızı karıncalar siyahları, siyahlar da kırmızıları düşman olarak algılarlar.
Oysaki gerçek düşman kavanozu sallayandır. Toplumlar da, birbirlerine. saldırmadan önce kavonozu kimin karıştırdığını düşünseler keşke...

22/05/2024

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

Din gününü (İslam’ı, ahirette ceza ve mükâfatı) yalanlayanı gördün mü?
İşte o, yetimi itip kakar.
Yoksulu doyurmayı teşvik etmez (önayak olmaz).
Şu namaz kılanların vay haline!
Onlar namazlarından gafildirler (önem vermezler).
Onlar gösteriş (için ibadet) yaparlar.
Ve onlar en küçük bir yardımı (zekâtı) da engellerler.

-Maun Sûresi

*Maun Sûresi, yetimi acımasızca itip kalkan, yoksulu doyurmaya (kimseyi) özendirmeyen, kendi namazlarını kılmada (namazı önemsemeyen, kandırmak için namaz kılan ve riya eden münafıklar gibi) gaflet eden ve zekât vermeyen; yani ceza ve mükâfat gününü inkâr eden kimselerden söz etmektedir.

Namaz sûresi diye işin en başında ezberlediğimiz, belki de hergün namazlarda okuduğumuz sûrede ne anlam ifade ettiğini bilmeden okuyup geçiyoruz. Oysa ki -Şu namaz kılanların vay haline- şeklinde bir tehdit var. Peygamber Efendimizin (sav) şu uyarısını da dikkate alalım: Kişinin namazı, ibadeti sakın sizi aldatmasın, Siz, Onun dirhem ve dinarla olan münasebetine bakın…

Hz. Süleyman zamanında bir kuş, kanadını bir dervişin kırdığından şikâyet ile Hz. Süleyman’a gelmiş. Hz. Süleyman da o k...
08/05/2024

Hz. Süleyman zamanında bir kuş, kanadını bir dervişin kırdığından şikâyet ile Hz. Süleyman’a gelmiş. Hz. Süleyman da o kuşun şikâyetçi olduğu dervişi huzuruna getirtip sormuş:

- Bak, bu kuş senden şikâyetçi. Niye bu kuşun kanadını kırdın?

Derviş cevap vermiş:

- Sultanım, Allah bu mahlûkatı bizim emrimize musahhar kılmıştır. Ben bu kuşu avlamak istedim, önce kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. O esnada da kanadını incittim. Ona kaçması için fırsat verdim, fakat o bekledi. Adeta “Gel beni tut, ne istiyorsan yap,” dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa hitaben demiş ki:

- Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Neticede sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun.

Kuş, Hz. Süleyman’a şöyle cevap vermiş:

- Efendim, ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı o zaman hemen kaçardım. Fakat bundan bana zarar gelmez diye öylece bekledim.

Hz. Süleyman bu savunmayı beğenmiş ve kuşu da haklı bulmuş. Kısasın yerine gelmesi için:

- Kuş haklı. Hemen bu dervişin kolunu kırın, diye emretmiş.

Kuş o anda:

- Efendim, böyle yapmayın! diye feryat etmeye başlamış.

- Ne yapayım? diye sormuş Hz. Süleyman.

- Efendim, bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapmaya kalkar.

Bu söz üzerine Hz. Süleyman:

- Peki, ne yapalım? diye sormuş tekrar.

Kuş bu sefer şöyle cevap vermiş:

- Siz bunu derviş kıyafetinden, libasından sıyırın! Sıyırın ki benim gibi kuşlar aldanmasın!..

06/05/2024
05/05/2024

Dikkat!
-Faiz giren evde huzur olmaz.
-Haram lokma giren evde salih nesil olmaz.
-Akraba bağları kesilen evde dua kabul olmaz.
-Eşlere karşı nezaket olmayan evde afiyet olmaz.
-Ana-babaya hürmet edilmeyen evde bereket olmaz.
-Sabah namazlarına önem verilmeyen evi Allah korumaz...

04/05/2024

Camiye mesafeli genci, süratli araba kullanan bir şoföre benzetebiliriz. Tıpkı yollar gibi hayat da her zaman aynı seyirde devam etmez. Genç, şayet cami kültüründen yoksun bir hayat yaşıyorsa, bu haliyle önüne çıkabilecek küçük /büyük imtihan virajlarını dönmesi zor, hatta çoğu zaman imkânsız olacaktır.

Eğer dünyalık bir sıkıntıya düşersen İnşirah suresini düşün: Zorluk iki genişlik arasındadır.Böyle düşünürsen ferahlarsı...
22/04/2024

Eğer dünyalık bir sıkıntıya düşersen İnşirah suresini düşün: Zorluk iki genişlik arasındadır.
Böyle düşünürsen ferahlarsın...

Arınmanın, umudun ve sevincin adı olan Ramazan Bayramınız kutlu olsun. Rabb’im nice bayramlara kavuştursun…
09/04/2024

Arınmanın, umudun ve sevincin adı olan Ramazan Bayramınız kutlu olsun. Rabb’im nice bayramlara kavuştursun…

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;Zift dolu gözlerde karanlık kat kat.Yalnız seccâdemin yününde şefkat;Beni kimsecikler o...
01/04/2024

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat.
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!
-Necip Fazıl Kısakürek

Öykü ünlü Çin düşünürü Lao Tzu'nun zamanında geçer. Lao Tzu, bu öyküyü çok sever ve anlatırmış.Köyün birinde bir yaşlı a...
01/04/2024

Öykü ünlü Çin düşünürü Lao Tzu'nun zamanında geçer. Lao Tzu, bu öyküyü çok sever ve anlatırmış.

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse bir hazine teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı” dermiş hep.

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler.

İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş.
”Sadece at kayıp” deyin, çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.

Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. Babalık demişler, sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.

“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.

Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden “Bu adamın akli dengesi yerinde değil” diye alay etmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul, şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başka kimsen de yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler.

İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş. ”O kadar acele etmeyin, oğlum bacağını kırdı, gerçek bu, ötesi sizin verdiğiniz karar. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size bildirilmez.”

Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almış. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini, ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama, hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla geri dönmeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer.”

“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar, “oysa ne olacağını kimse bilemez. Bilinen bir tek gerçek var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece tanrı bilir.”

Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp, tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi ve gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz eder. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken, yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz…

DOKTORA TEZİ  Bir Tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk birşeyler yazıyor. Oradan geçen bir Tilki: - Hey Tavşa...
24/03/2024

DOKTORA TEZİ
Bir Tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk birşeyler yazıyor.
Oradan geçen bir Tilki:
- Hey Tavşan, ne yazıyorsun?
- Doktora tezimi yazıyorum.
- Ha öyle mi, çok güzel, ne hakkında?
- Tavşanların Tilkileri nasıl yedikleri hakkında.
- Yok canım, olur mu öyle şey, hiç Tavşanlar Tilki yerler mi?
- Olur canım, gel istersen, sana ispat edeyim.
Beraberce Tavşanın yuvasına girerler. Biraz sonra Tavşan tek başına çıkar ve yine daktilosunun başına geçer, tak tuk birşeyler yazmaya devam eder.
Daha sonra oradan geçen bir Sırtlan, Tavşanı görür.
- Hey Tavşan, ne yazıyorsun?
- Doktora tezimi.
- Ne hakkında?
- Tavşanların Sırtlanları yemesi hakkında.
- Yayınlamayı düşünmüyorsun herhalde, buna kim inanır?
- Gel istersen göstereyim...
Yine beraberce yuvaya girerler. Tavşan biraz sonra tek başına dışarı çıkar.
Tavşanın yuvasını merak mı ettiniz ? Manzara şudur:
Bir köşede Tilkinin kemikleri. Bir köşede Sırtlan kemikleri...
Diğer köşede ise tavşanın doktora danışmanı Aslan, kürdanla dişlerini temizliyor!
ANA FİKİR VE SONUÇ:
Doktora tezi yapmak için, tezin ne olduğunun önemi yoktur. Konunun da önemi yoktur.
Önemli olan, tez danışmanıdır...

Badel harab ül Basra "İş işten geçtikten sonra” anlamına gelen deyimdir. Arapça'dan tam tercümesi "Basra harap olduktan ...
24/03/2024

Badel harab ül Basra "İş işten geçtikten sonra” anlamına gelen deyimdir. Arapça'dan tam tercümesi "Basra harap olduktan sonra"dır.

Asıl olan yok olduktan sonra kalanlar neye yarar anlamında kullanılan deyimin ilk kez Moğolların Basra'yı yakıp yıktıktan sonra kendisine akıl danışması üzerine bir alim tarafından söylendiği rivayet edilmektedir.

Halk arasındaki söylencelere göre ise deyimin öyküsü şudur: Basra'ya yolu düşen fakir bir derviş karnını doyurmak için kimin kapısını çaldıysa eli boş kalmış. Sadece bir kasap ona bir parça çiğ et vermiş. Ancak derviş eti pişirmek için ateş bulamamış. Ateş yakmak için kimden yardım istedi ise onu terslemiş. Bunun üzerine derviş "Allah'ım Basra halkının hayırsızlığından ve cimriliğinden sana sığınırım. Bana şu eti pişirecek bir parça ateş lütfet" diye yalvarmış.

Tam o sırada Basra'da büyük bir yangın çıkmış. Herkes sağa sola kaçışırken dervişi, yangın alevlerinden istifade yaktığı ateşle eti kızartıp, karnını doyurmanın telaşı içindeyken, ona önceden yardım etmeyen Basralılar, "Sonunda aradığın ateşi bulmuşsun" demişler...

Derler ki derviş de onlara cevap olarak "Basra Harab Olduktan Sonra" anlamına gelen bu sözü söylemiş...

İki delikanlı bir adamın koluna girip Hazreti Ömer'e getirirler."Ya Ömer! Bu adam bizim babamızı öldürdü kısas  isteriz"...
20/03/2024

İki delikanlı bir adamın koluna girip Hazreti Ömer'e getirirler.
"Ya Ömer! Bu adam bizim babamızı öldürdü kısas isteriz" derler.

Mahkeme kurulur adama son isteği sorulur.
Adam: "Eşim ve çocuklarımı 3 günlük yolda bıraktım benden haber bekliyorlar. Müsaade edin onlar ile helalleşeyim."

Hazreti Ömer: "İdam kararın verildi. Sen 3 günlük yola gitmek için izin istiyorsun. Nasıl güvenelim sana?"

Adam: "Ya Ömer" der ve İsra süresi 34.ayeti okur.
"Söz verenler verdikleri sözden mükelleftir. Yarın huzuru mahşer de hesaba çekilecektir."

Hazreti Ömer; "Peki. Fakat yerine bir kefil almamız lazım.
Sen gelmezssen onu idam edecez."

Adam ordaki kalabalığa sorar kefil olacak olan var mı?
Kalabalıktan ses yoktur.
En arkadan biri elini kaldırır ve
"Ben olurum Ya Ömer" der.
Bakarlar ki bu kişi Hazreri Ebu Zer'dir.
Herkes şaşkın.

"Ya Ebu Zer neye kefil olduğunu biliyorsun değil mi?"
der Hazreti Ömer
"Bırakın gitsin adamı ben kefilim" der yine Ebu Zer.

Adam biniyor atına uzaklaşıyor.
3 gün herkes adamı konuşuyor gelecek mi gelmiyecek mi? Mescitte bile gündem oluyor.

Akşam namazına yakın uzaktan bir atlı geliyor.
Hazreti Ömer: "Be adam neden geldin?"

Adam: "Demesinler ki Müslümanlar söz veripte sözlerini tutmuyorlar diye geldim."

Ölen adamın çocukları söz ister bu defa.
"Ya Ömer biz kısas hakkımızdan vazgeçtik."
Hazreti Ömer:
"Peki neden affediyorsunuz babanızı öldüren bu adamı?"
"Ya Ömer demesinler ki Müslümanların arasında merhamet yok oldu!"

Ebu Zer'e dönüp;
"Sen bu adamın neyine, nasıl inandın da kefil oldun?"
Hazreti Ebu Zer;
"Ya Ömer demesinler ki Müslümanların arasında güven, itimad kaybolmuş. Onun için kefil oldum" der…

Allah yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerine yenisini verir…*Sebe Sûresi 39. Âyet
08/03/2024

Allah yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerine yenisini verir…
*Sebe Sûresi 39. Âyet

Address


Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when İslambol FM posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Videos

Shortcuts

  • Address
  • Alerts
  • Videos
  • Claim ownership or report listing
  • Want your business to be the top-listed Media Company?

Share