SURUÇ 'UN NABZI

  • Home
  • SURUÇ 'UN NABZI

SURUÇ 'UN NABZI Haber

 Marut Köyünden Hakkı kaplan ın hanımı Ayşe Kaplan yakalandığı hastalıktan dolayı vefat etmiştirAllah rahmet eylesin mek...
02/11/2024


Marut Köyünden Hakkı kaplan ın hanımı Ayşe Kaplan yakalandığı hastalıktan dolayı vefat etmiştir
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah saat 10:00 da marut köyünde defnedilecektir.

Dik yokuşları vardır hayatın,Bir de çiçek bahçeleri.Rabbin hem imtihân edicidir,Hem mükâfatlandırıcı…Elhamdülillah
01/11/2024

Dik yokuşları vardır hayatın,
Bir de çiçek bahçeleri.
Rabbin hem imtihân edicidir,
Hem mükâfatlandırıcı…
Elhamdülillah

Suruç spor Viranşehir gücü Cumartesi günü saat 14.30 da Suruç ilçe stadında tüm spor severlerimiz davetlidir02 /11/2024 ...
01/11/2024

Suruç spor Viranşehir gücü
Cumartesi günü saat 14.30 da Suruç ilçe stadında tüm spor severlerimiz davetlidir
02 /11/2024 cumartesi günü
Suruç halkı davetlidir

Titanik battığında milyoner John Jacob Astor IV'ü taşıdı. Banka hesabındaki para 30 Titanik yapmaya yetti. Ancak ölümcül...
01/11/2024

Titanik battığında milyoner John Jacob Astor IV'ü taşıdı. Banka hesabındaki para 30 Titanik yapmaya yetti. Ancak ölümcül tehlikeyle karşı karşıya kalan, ahlaki olarak doğru gördüğü şeyi seçti ve iki korkmuş çocuğu kurtarmak için filikadaki yerini bıraktı.

Amerikan'ın en büyük mağazalar zinciri olan Macy's'in ortak sahibi ve aynı zamanda Titanik'te olan milyoner Isidor Straus şöyle dedi:

"Asla bir cankurtaran sandalına diğer insanlardan önce girmeyeceğim. "
Eşi Ida Straus da filikaya binmeyi reddetti ve yerini yeni atanan hizmetçisi Ellen Bird'e verdi.

Hayatının son anlarını kocasıyla geçirmeye karar verdi.
Bu zengin bireyler, ahlaki ilkelerinden taviz vermek yerine servetlerinden hatta hayatlarından ayrılmayı tercih ettiler.

Ahlaki değerlerden yana seçimleri insan medeniyetinin ve insan doğasının parlaklığını vurguladı.

MÜKEMMEL CEZAOlay 1506’da Frankfurt’ta kaydedilmiştir. Bir tüccar 800 altın kaybeder. Yoldan geçen bir marangoz da tesad...
31/10/2024

MÜKEMMEL CEZA
Olay 1506’da Frankfurt’ta kaydedilmiştir. Bir tüccar 800 altın kaybeder. Yoldan geçen bir marangoz da tesadüfen bu tüccarın çantasını bulur. Son derece dindar olan marangoz cüzdanı bulduğunu kimseye söylemez ve bu kadar çok para kaybının farkedilmesinin mümkün olmadığını değerlendirir ve sahibinin bu parayı arayacağını düşünür.
800 altın ne kadardır? O zaman, 40 altın için iyi bir at satın alınabildiğinde yaklaşık 20 at bedeli kadardır.
Bir gün marangoz kiliseye gider. Rahibin, Frankfurt’a giren tüccarın 800 altın kaybettiğini ve bulanın 100 altın ile ödüllendirileceğini duyurur.
Bunun üzerine marangoz parayı getirir ve Rahibe teslim eder.
Tüccar gelir ve çantayı alır. Ancak marangoza, vadetmiş olduğu 100 altın’ı ödemeyi reddeder. Marangoza 5 altın uzatır. Marangoz tüccara sözünü tutmasını söyler. Açgözlü tüccar, vaat edilen 100 altın’ı vermemek için cüzdanında 800 değil 900 altın olduğunu iddia eder. Marangozun çantadan para aldığını iddia eder. Rahip, marangoz için ayağa kalkar. Marangozu tanıdığını ve onun dürüst bir adam olduğunu söyler. Asla böyle bir şey yapmayacağını söyler. Tartışma kızışır. Rahip, tüccarı ve marangozu Frankfurt mahkemesine götürür.
Hakim süreci başlatır. Tüccara, İncil’e elini koyarak 900 altın kaybettiğine yemin etmesini söyler. Tüccar tereddüt etmeden elini İncil’e koyar ve yemin eder. Yargıç, marangoza 800 altın bulduğuna yemin etmesini söyler. Marangoz da elini İncil’e bastırarak yemin eder.
Herkes merakla hakimin kararını beklemektedir. Hakim her şeyin gün gibi açık olduğunu belirterek, “Marangoz 800 altın buldu ve tüccar 900 altın kaybetti. Yani marangozun bulduğu kese tüccarın değil. Dolayısıyla marangozun bulduğu para, sahibi çıkmadığına göre Marangozun kendisine aittir. Tüccar ise kaybettiği 900 altınını aramaya devam edebilir” ,kararını verir.
Fakir bir marangozun haklarını reddeden cimri bir tüccar adil bir yargıç tarafından cezalandırılmış ve bu olay Frankfurt tarihine bu şekilde geçmiştir...

BİR EVLİLİK BOZULMAYA BAŞLADIĞINDA İLK KAYBEDİLEN İSİMDİR!İyi bir iletişim; öncelikle güzel hitapla başlar. Hitap; sözün...
10/10/2024

BİR EVLİLİK BOZULMAYA BAŞLADIĞINDA İLK KAYBEDİLEN İSİMDİR!

İyi bir iletişim; öncelikle güzel hitapla başlar. Hitap; sözün başladığı yerdir. Sözün gidişatını belirler çoğu zaman. Hitapta ilk adım karşımızdaki kişinin ismini güzel söylemektir. On yaş altı çocuklara "aşk nedir?" diye sormuşlar; cevapların içinde en çok beğendiğim: "Aşk öyle güzel bir şey ki, o isminizi söylediğinde "Benim ne güzel adım varmış dersiniz."

Sevdiklerimizin ismini nasıl söylüyoruz ya da söylüyor muyuz? Bir evlilik bozulmaya başladığında ilk kaybedilen isimdir. Karı-koca birbirinin isimlerini söylemeyi bırakır "baksana, alo, bizimki, babamız, anneniz..."gibi tuhaf şeyler söylemeye başlarlar. Karı-koca başkalarının yanında eşine hitap etmesi gerektiğinde "bu" demeye başlar. Tanınmış, o zamanlar çok iyi bir evlilikleri varmış gibi görünen bir karı kocayı birlikte katıldıkları bir televizyon programında izlemiştim. Erkek karısından bahsedeceği zaman hep "bu" diyordu. "Bitmiş bu evlilik" diye düşünmüştüm ve daha sonra doğru bir öngörü olduğunu gördüm.
Sevgi sözcükleri, tatlı hitaplar özellikle kadınlar için çok değerlidir. Kadınların arada bir sevgi depoları doldurulmalı ki hayat enerjileri tükenmesin. Evlilik ilişkisinde sevgi- saygı dengesinde kadın erkekten saygıyı; erkek kadından sevgiyi eksik etmemeli.

Bu yüzden ismi ya da hitabı söylerken içine duygu katılmalı, hissederek söylenmeli . Hitap ederken ses tonunu iyi ayarlamak, kelimeleri gönülden çıkarmak gerekir. "Hayattan bıktırdın" der gibi "hayatım" demek, "canın çıksın" der gibi "canım" demek kalpte pek iyi bir etki bırakmaz. Sözün etkisini ses belirler. Sesin ayarını da gönül yapar.

   ( cembel) Köyünden İshak Beşaltının kızı Meral beşaltı hakkın rahmetine kavuşmuştur  allah rahmet eylesin mekanı cenn...
25/09/2024


( cembel) Köyünden İshak Beşaltının kızı Meral beşaltı hakkın rahmetine kavuşmuştur allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah

Padişahın biri veziriyle birlikte gezintiye çıkmış. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde otur...
25/09/2024

Padişahın biri veziriyle birlikte gezintiye çıkmış. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş:

– Merhaba kızım. Baban evde mi?

Kız: – Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.

Padişah: – Annen evde mi?

Kız: – Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.

Padişah: – Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri.

Kız: – Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.

Padişah: – Sana bir kaz yollasam yolar mısın?

Kız: – İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!

Padişah kıza “Öyleyse selametle kal!” deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş.

Saraya varınca padişah vezirine sormuş:
– Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?

Vezir: – Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş.

Padişah: – O hede tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim! demiş.

Vezir telaşla fırlamış. “Nasıl öğrenirim?” diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş.

Vezir: – Aman kız, hanım kız!…
Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen.

Kız: – Konuştularımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim, demiş. Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:

– O amca bana babamı sorduğunda “Azı çok etmeye gitti” demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim. Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:

– O amca annemi sorduğunda “Annem biri iki etmeye gitti” demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim. Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:

– Amca “Eviniz çok güzel ama bacası eğri” demekle; benim güzel olduğumu ama gözlerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de “Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter” diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim.

Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:

– Peki ya “Sana bir kaz yollasam yolar mısın?” ne demek?

Kız tebessüm edip açıklamış:

– O kaz da sizsiniz, demiş. Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz!…

GÜNÜN SÖZÜ:
İŞİTMEK BİR KABİLİYET, DİNLEMEK İSE BİR SANATTIR.

    köyünden Arif Yürekli vefat etmiştir Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah   Cenazesi yarın saat 10 da S...
24/09/2024


köyünden Arif Yürekli vefat etmiştir Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah
Cenazesi yarın saat 10 da Suruç Devlet Hastanesinden kaldırılıp
Şeyh nasır mezarlığında defin edilecektir

   güzergah köyün   yolu üzeri Levhasız yapılan yol işaretlerin olmayışından dolayı kazaların oluşum Şuanda 8 kişi yaral...
20/09/2024


güzergah köyün
yolu üzeri
Levhasız yapılan yol işaretlerin olmayışından dolayı kazaların oluşum
Şuanda 8 kişi yaralandığı
Yetkililerin derhal görevlerini eksikliğinin tamamlanmasını istiyoruz çevre köyleri
Karayolları derhal bu yolların ve levhaların düzeltmeye çagrıyoruz

Suruç İŞKUR sonuçları açıklandı herkese hayırlı olsun
13/09/2024

Suruç İŞKUR sonuçları açıklandı herkese hayırlı olsun

Eskiören köyün’den hac Müslüm arslan Hakkın Rahmetine kavuşmuş’tur Taziye yeri: Eskiören köyü
03/09/2024

Eskiören köyün’den hac Müslüm arslan Hakkın Rahmetine kavuşmuş’tur
Taziye yeri: Eskiören köyü

Urfa Suruç yolunda meydana gelen kazada aligorlu galerici Ali Polat vefat etmiştir mekkani cennet olsun Allah ailesine s...
30/08/2024

Urfa Suruç yolunda meydana gelen kazada aligorlu galerici Ali Polat vefat etmiştir mekkani cennet olsun Allah ailesine sabır verisn inşalla

EVLENMEK...Melih Cevdet'e sormuşlar "evlilik nedir?" diye. “Eskiden” demiş, “Kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir...
23/08/2024

EVLENMEK...

Melih Cevdet'e sormuşlar "evlilik nedir?" diye. “Eskiden” demiş, “Kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü.

Tabii o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır'...”

-Bir adam karısına arabasının kapısını tutuyorsa emin olabilirsiniz. Ya arabası yenidir ya da karısı!..

-Bir genç babasına sorar; ''Baba evlenmek kaça mal olur?''
Baba cevap verir: ''Bilmiyorum oğlum, ben hâlâ ödüyorum.''

-Günümüzde evlilik döngüsü; açılış, saygı duruşu, cicim ayı, geçim ayı, trip ayı, didişme ayı, kavga ayı, ayı oğlu ayı ve kapanış.

-Bir kavgadan sonra kadın kocasına bağırır:
''Seninle evlendiğimde tam bir aptalmışım.''
Adam cevap verir: ''Evet âşıktım, fark edemedim.''

-Evliliğin ilk yılında adam konuşur kadın dinler, ikinci yılında kadın konuşur adam dinler, üçüncü yılında her ikisi de konuşur, komşular dinler.

-Delikanlı sorar: “Evlilik güzel midir dede?”
“Güzeldir oğul, karın dert ortağın olur.”
“İyi de benim derdim yok ki dede.”
“Evlenince o da olur!..”

-Erkek, karısının söylemediği her sözcüğü anladığı andan itibaren gerçekten evlidir...

-Eğer haksızsanız ve susuyorsanız bilgesiniz. Eğer haklıysanız ve susuyorsanız evlisiniz!

-Fadime Temel'e seslenir: “Temel şu kuzuyu kes de sana akşama nefis yemekler yapayum”
“Niçun?” diye soran Temel’e Fadime öfkelenir:
“Evliliğimizin onuncu yılı daaa…”
Temel umursamaz tavırla reddeder:
“Benim hatamı kuzu niye çeksin?!.”

-Eğer bekârsan her yerde mutlu çiftler görürsün.
Eğer evliysen her yerde mutlu bekârlar görürsün...

-Evlenmeden önce gözünüzü dört açın evlendikten sonra yarısını kapayın!..

-Evlilik fırtınalı bir denizse, bekârlık da bulanık bir bataklıktır.

-Mutlu evlilik kısa gibi gelen uzun bir konuşmaya benzer.
Yaşlı çifte sorarlar:

-Tam 65 yıl.. Bunca sene, nasıl evli kaldınız?
Yaşlı çift cevap verir:

-Bizim zamanımızda kırılan şeyler tamir edilirdi, şimdiki gibi hemen çöpe atılmazdı...

Ninem diyor ki; Düğün olur iki kişiye, kaygısı düşer deli komşuya!

İLGİNÇ O KADAR ANLAMLITV’de bir programda sunucu, milyoner misafirine sordu:-Hayatınızda  sizi  en çok mutlu eden  şey n...
23/08/2024

İLGİNÇ O KADAR ANLAMLI
TV’de bir programda sunucu, milyoner misafirine sordu:
-Hayatınızda sizi en çok mutlu eden şey ne oldu?

Adam:
"Hayatımda dört mutluluk merhalesi yaşadım.

1- Mala, eşyaya düşkünlüğüm oldu, elde edince, mutluluğun bu olmadığını anladım.

2- Çok pahalı şeylere düşkünlüğüm oldu, elde edince, onların verdiği mutluluğun, zamanla tesirini kaybettiğini gördüm.

3- Büyük şirketler mesela bir futbol takımı veya uluslararası bir şirket sahibi olunca, mutluluğu yakalarım sandım, ama hayal ettiğim mutluluğu onlarda da bulamadım.
Hatta gördüm ki; imkanların çoğaldıkça, sorumlulukların artıyor, rahatından fedakarlık yapmak zorunda kalıyorsun.

4- Bir arkadaşım benden engelli çocuklar için tekerlekli araba almada sponsor olmamı istedi. Hemen yüklü bir bağışta bulundum. Teslim günü gelince arkadaşım ısrarla çocuklara kendi elimle arabaları teslim etmemi ve çocukların sevincine ortak olmamı istedi.

Tabii gittim, çocukların arabaları alırken ve kullanırken ki sevincini görünce çok mutlu olmuştum.
Rutin bir sevinçti, bir kaç gün sonra unutacaktım.

Ordan çıkmak için kapıya yöneldiğimde, bir çocuk bacağıma yapıştı. Nazikçe kurtulmaya çalıştım, ama çocuk ısrarla bırakmıyor ve dikkatlice yüzüme bakıyordu.

Ona; -Benden başka bir isteğin mi var? dedim.
Çocuğun cevabı bana gerçek ve kalıcı mutluluğun adresini vermişti.

Bana; “Hayır bir şey istemiyorum, yüzünü hafızama kazıyorum ki, Cennette karşılaştığımız zaman seni tanıyayım
ve Allah'ın huzurunda sana bir daha
teşekkür edeyim." dedi.

Alıntı

📷 Kenan Işık (Kim Milyoner olmak ister)
Toplu iğne köşe yazarı Yaşar POLAT

1961 yılında Suruç ilçesine bağlı Kara köyünde 2 yıl öğretmenlik yapan Aydemir Akbaş hayatını kaybetti...
17/08/2024

1961 yılında Suruç ilçesine bağlı Kara köyünde 2 yıl öğretmenlik yapan Aydemir Akbaş hayatını kaybetti...

~KONKOLA~Anne babamın yedinci evladıyım. Adım Davut'tur. Küçük yaşta bizim  yaylada bir uçurumdan yuvarlanmışım.Bu kaza ...
16/08/2024

~KONKOLA~

Anne babamın yedinci evladıyım. Adım Davut'tur. Küçük yaşta bizim yaylada bir uçurumdan yuvarlanmışım.Bu kaza bedenimde hasar bırakmış . Kendimi bildim bileli ağır kaldıramam. Ailem tarlamızda çay biçerken, ben mecburen gölgede oturduğum, hiçbir işe yaramadığım için, kardeşlerim hep fazlalık görürlerdi beni evde.Alaycı ve gurur kırıcı sözlere maruz kalarak yetiştim. Çay çuvallarını sırtlanan kız kardeşlerime özenir her defasında bende sırtlanmaya çalışırdım. Çuvalı bir karış yukarı kaldırana kadar kan ter içinde kalınca,kız kardeşim iteklerdi beni.
-"De hayde. Bırak git konkola. Yapacağın işte eyleş-" derdi alay ederek. O gün bugündür anam babam bile konkola(güçsüz) diye seslenir oldu bana.

En çokta anam, babamın böyle demesi zoruma giderdi ne yalan deyim. Yayla yolunda bir sık ağaçlık vardı. Orası benim sığınağım oldu. Ağlayacağım, içimi dökeceğim zaman koşarak o sık ağaçlığa giderdim beni kimse ağlarken görmesin diye. Oradaki kurumuş bir ağaca hırsımdan vura vura elimi kanatırdım.Hem yüreğim, hem eşim acıya acıya...

Yaşlı bir komşu teyzeden duymuştum ozamanlar. Çemen otu çayı, kilo aldırır güç verirmiş vücuda. Ben o sözü duyduğumdan beri belki günde on defa çemen otundan çay demledim, gözyaşlarımı döktüğüm sık ağaçlığın oraya sakladığım eski bir çaydanlıkla.Yemek bile yemiyor, sadece çemen otu çayı içmek istiyordum.En sonunda o çayda hasta etti beni. Bedenim daha da zayıf düşünce vazgeçtim o çaydan da.

Köy çocukları da tıpkı ailem gibi Konkola diye bağırıp ardımdan alay ettiklerinde yine gözyaşlarımla sık ağaçlığıma gider, sinirimden kuru ağaca vururdum yumruklarımı.Sinirle ağaca attığım yumruklardan sebep ne elimdeki yaralar, ne ağacın üzerine akan kanım hiç eksik olmadı.

Çocukluğum böyle geçti benim. Elimdeki ve gönlümdeki yaralarla.

Evlilik yaşları gelince, ağabeylerim, ablalarım bir bir evlendi. Cılız halimle kimse beni beğenmediği için, kırk yaşıma gelsemde kimse yüzüme bile bakmamıştı.Sevilmemek güçsüz olmaktan daha büyük yaralar açıyormuş insanın yüreğinde bunu anlamıştım o yaşımda...

Meşhur yayla oyunları yapılırdı hersene. Mengene yaylasına onbinlerce insan gelirdi. Ve ben yayla oyunlarını çocukluğumdan beri okadar çok severdim ki. Düşünün yayla oyunları oynanacak günün gecesi,gözüme uyku girmezdi. En büyük oyun birebir halat çekme oyunuydu... Binlerce insan arasından en güçlü olan tüm rakiplerini eler, şampiyon olan ise bir altın kemerle ödüllendirilirdi. Çocukluğumdan beri hemen her sene bende girmek istedim yayla oyunlarına.Ne zaman halat başına gelsem, bizim muhtar onca insanın arasında omuzumdan iteklerdi beni. Bende dayanamaz yıkılırdım yere.

-"De haydi konkola. Senin işin değil bu oyunlar. Daha ayakta duramıyorsun" - deyince insanların gülüşüp, bana alaycı bakışlar fırlatması alev alev yakardı yüreğimi. Yüzüm kıpkırmızı olmuş halde belki bir saat hiç durmadan, yayla yolundaki sık ağaçlığa koşardım var güçümle sonra. Ve o kuru ağaç herzaman ki gibi kanımla kırmızıya boyanırdı gücüm tükenip dizlerimin üstüne düşene kadar...

Kırk yaşıma bastığım o senede yine aynı şeyler oldu. Ve ben o çok sevdiğim yayla oyunlarına katılamadım...Ve hala bekardım.

Şenliklerden bir ay sonrasıydı. Anam yanıma geldi bir gün.. Bana bir nasip bulduğunu söyledi. Dul bir hanımmış. Üstelik bendende beş yaş büyük. Yüzünün yarısı, burnundan sınırla öyle dehşetli bir yarayla kaplıydı ki. İlk gördüğümde olmaz demeyi düşündüm.Baba evinde pek bir eziyet görmüş, kocasından boşanınca. Benide pek iyilemişler ona. İçinde bir umut beslemiş belliki bana. Korkuyla ümit arası bir gülümsemesi vardı ki bana bakarken.İçim eridi o gülüşe. Hayır diyemedim.Sade bir nikahla evlendik Melek'le.

Köylüler evlenmemle bile türlü türlü alay ettiler güçsüzlüğümden dem vurup. Melek'le köy meydanından geçerken bir gün, arkamdan söylenen sözlere karşı dayanamayıp, üzerlerinden yürümek istedim. Melek o an tuttu kolumu.
-"Aldırma Davut...Ben sana inanıyorum. Sen çok güçlü bir insansın-" dediğinde bana öyle bir hal oldu ki.İçim bir garip oldu. Nasıl anlatsam size. Anam babam bile bana böyle bir söz dememiş, konkola deyip dalga geçmişlerdir bu yaşıma kadar benimle. O an Meleğin yaralı güzü nasıl güzel göründü gözüme bilemezsiniz.

Hep sevdiğim yemekleri yapardı eşim. Ama onun yöresine ait bir yemek vardı ki, bir kaşık yedirmeden kendi elleriyle, beni sofradan kaldırmazdı.

Ben, Melek hayatıma girdiği andan beri okadar değişiklikler gördüm ki kendimde. Ne zaman bir işin altından kalkmayacak olsam, annemin bile hiç göstermediği şefkatle saçlarımı okşar,
-"Ben sana güveniyorum Davut'um. Sen yaparsın. Sen başarırsın. Sen güçlüsün-" derdi. Ve ben o günden sonra hep başardım.Onun sözleri bir ilaçtı sanki.Ve ben aldığım o ilaçla bambaşka bir insan oldum.O sene tam yirmi iki kilo birden aldım.

Kırkbirinci yaşımdaki şenliklere gitmek istemesemde, korksamda herzaman ki şeyler başıma geleceği için. Yayla oyunlarını ne kadar sevdiğimi öğrenmiş eşim Melek. Onca dil döküp ikna etti beni. Günlerce birlikte idman yaptık. Ben ne zaman pes etsem, elleriyle saçımı okşar.
-"Sen güçlüsün. Sana güveniyorum. Sen başarırsın-" diyordu. Ve duyduğum bu sözlerden sonra daha bir hevesle kalkıyordum ayağa. Soframızdan kendi yöresine ait o yemeğinde hiç eksik etmedi.

Ve o gün gelip çattı. Muhtarın karşısına geçip oyunlara girmek istediğimi söylediğimde, boyuma posuma bakarak, bir sene önceki halimden eser kalmadığını görerek, üyükte bir şaşkınlıkla eliyle yine itekledi beni... Bu defa düşüremeyince, ben hafifçe itekledim muhtarı. Bu defa kendi düşünce yere çevredekiler öyle çok güldülerki muhtarın bu haline...

Tamı tamına kırk iki rakibimi yendim halat çekme oyunlarında. Anne babam, kardeşlerim, ve tüm köylünün ağzı açık kalmıştı...

Yayla ağası final oyunundan sonra altın kemeri belime takacakkken elini tuttum ve kemeri elinden alıp Melek'in yanına gittim. Onun beline taktım altın kemeri binlerce insanın gözü önünde.Eşim mutluluktan ağlarken,, bu defa bir damla yaş düşmedi gözlerimden.Çünlü güçlüydüm. Artık ağlamayacaktım.

Şenliklerden sonra Melek, elimi tutup yayla yolundaki sık ağaçlığıma götürdü beni.Hafiyemidir nedir benim eşim? Herşeyimi biliyor. En gizli yerimi bile öğrenmiş nasıl yapmışsa. Birde kanımla boyanmış kuru ağacı yıkamış. Kovuğuna toprak doldurup çiçekler ekmiş oraya. Elimi tutup karnına götürüp, bir bebemiz olacağını söylediğinde yine ağladım sık ağaçlığıma. Ama bu defa güçsüzlükten değil...

Güven çok şeydir. İnsana kendinden çok güvenenler olduğunda çok ama çok güçlü hisseder. Tüm engelleri aşar gider... Yaşadım ve gördüm. Adı gibi melek yüzlü eşim sayesinde ben artık güçlüyüm. Hem de çok güçlüyüm...

Urfa Eyyübiye’de Akrabalar arasında kavga.kavga sonucunda 3 ölü 6 yaralı…
16/08/2024

Urfa Eyyübiye’de Akrabalar arasında kavga.
kavga sonucunda 3 ölü 6 yaralı…

Halfeti ziraat odası Başkanlığında yapılan toplantıda 2024 devlüp ve işçi yevmiyesi belirlendi.Fıstık toplama işçi Yemye...
24/07/2024

Halfeti ziraat odası Başkanlığında yapılan toplantıda 2024 devlüp ve işçi yevmiyesi belirlendi.
Fıstık toplama işçi Yemyesi 1250.tl olduğuna karar verildi.

SURUÇ FIRINCILAR ODASINDAN DUYRULUR YARIN BÜTÜN FIRINLARIMIZ AÇIK OLACAKTIR YAPILAN GÖRÜŞMELER SONUCUNDAN HER İKİ TARAFI...
24/07/2024

SURUÇ FIRINCILAR ODASINDAN DUYRULUR

YARIN BÜTÜN FIRINLARIMIZ AÇIK OLACAKTIR YAPILAN GÖRÜŞMELER SONUCUNDAN HER İKİ TARAFIN OLUMLU YAKLAŞIMI SONUCU HALKIMIZA HİZMET YAPMAYA DEVAM EDECEĞIZ.

Baktılar bi'şey çıkamayacak
Dahada zarar girecekler geri adım attılar biz Suruç belediyesini yanındayız

Belediye başkanlarımıza
ve
Teşekkür ederiz
Biz Suruç halk olarak Belediye mizin arkasındayız

   Hiç olmazsa eskiye tam dönüş saglarız ev ekmeğine geçiş hızlanır dahada
24/07/2024


Hiç olmazsa eskiye tam dönüş saglarız ev ekmeğine geçiş hızlanır dahada

~İNSAN HAYALLERİYLE YAŞAR~Onu ilk gördüğümde  araba motorunu andıran eski bir hurda yığınıyla uğraşıyordu. Yaşı yetmişle...
24/07/2024

~İNSAN HAYALLERİYLE YAŞAR~

Onu ilk gördüğümde araba motorunu andıran eski bir hurda yığınıyla uğraşıyordu. Yaşı yetmişlerde beli bükük bir ihtiyardı.Eski ve ucu erimiş bir tornavidayla zar zor vida sıkmaya çalışırken elimdeki tornavidamı uzattım ona...Gülümsemişti... Öyle sıcak gülümsemiştiki hemde. İzlediğim çizgi filmlerdeki dede karakterleri gibi tonton bir yaşlıydı. Tornavidaya karşılık yanağımı okşadığında kimsesizliğimi unuttum biranda...

Ne yapmaya çalıştığını izledim on dakika kadar. Mekaniğe biraz aklım çalışırdı ama, üzerinde uğraştığı şeyi hiç anlayamamıştım. Sorduğumda,
-"Bu bir robotttur evlat... Hayalimdeki robotu yapabilirsem bir Japon şirkete satıp çok zengin olmak istiyorum. Maketini gönderdim. Eğer başarabilirsem hayallerime kavuşacağım. Benim robotumu inceleyip çok daha gelişmişini yapacaklar. Böylece çok para kazanacağım-" dediğinde istemsizce gülümsedim.
-"Asla başaramazsın beybaba. Aileni zengin yaşatmanın başka yollarını bulmalısın-" diye karşılık verdim. Ailesi olmadığını, bu hayatta tek başına sokaklarda yaşamaya çalıştığını söyledi bana.
-"Aliço insan hayalleriyle yaşar-" deyince, bana bu şekilde seslenmesi okadar hoşuma gitmiştiki... Adım Ali'ydi. Ve Şehzuvar amca'nın bana tıpkı torunuymuşum gibi davranması yüreğimi sıcacık edivermişti biranda . Bende hayallerimi anlattım ona.Birgün çok büyük bir giyim mağazası açıp, kendi işimin patronu olmayı hayal ettiğimi söyledim.Bedenim titreyerek büyük hayalimi anlatırken, hayatın acımasızlığıyla kırılan kalbim acıyordu. Üzerimdeki yırtık eşyaları çekiştirip,
-"Ben bu hayatı yeneceğim Şehzuvar amca. Bakma böyle çöplerden şişe toplayıp satarak karnımı doyurduğuma. Birgün o mağazayı açıp yepyeni elbiseler giyeceğim ben.Hayat bir defa olsun yüzüme gülecek ozaman -" dediğimde çoktan gözyaşlarım yanaklarıma inmişti.

Beni yanına çekip başımı göğsüne bastırdı. Saçlarımı okşarken ne güzel bir koku gelmişti burnuma.Bir teklifte bulundu bana o an. Arkadaş olmak istemişti. Koca adamla, küçük bir çocuk arkadaş olurmu hiç demeyin? Şehzuvar amcayla öyle güzel arkadaş oldukki... Elbiseleri eski püskü ama yüreği yumuşacık ve tertemiz bir adamdı... Sırf saçlarımı okşasın diye hergün sokağın sonundaki fırından onun sevdiği gibi sıcacık ekmek alıp doğruca yanına giderdim... Oda ekmeğin arasına zeytin ve peynir koyardı. Ben hayatımda öyle lezzetli bir yemek yiyemedim hiçbirzaman.

Ve sonra gülümseyip,
-"Biz neyiz Aliço? -" diye sorardı her defasında.
-"Birbirini ölümüne seven iki arkadaşız-" dediğimde en çok sevdiğim şeyi yapar ve saçlarımı okşayıp,
-"Öldükten sonra bile birbirini çok sevecek iki arkadaşız -" derdi... Ve sonra o hurda yığınını tamirata dönerdi... Çok defa şaka yapardım o hurdadan birşey olmayacağını söyleyip..

Oda şakalarıma katıla katıla gülüp,
-"Aliçooo. Çenen düştü yine. Uzat oradan on dört, on beş anahtarı.Yoksa iş yapamayacağız bu gün-" derdi o şefkat dolu bakışlarıyla....

İkimizin de evi yoktu. Şehzuvar amca harabe sokaktaki eski terkedilmiş bir arabada yatardı. Bende şehirdeki yeni su hattı için getirilen ve yanyana dizilen büyük künklerin içine serdiğim eski döşekte yatardım.

Onca yokluğun içinde, nasibimize öyle güzel bir dostluk düşmüştüki. Herşeyim olmuştu biranda Şehzuvar amca.Çöplerden şişeleri toplayıp sattıktan sorna ilk işim sıcak ekmek alıp koşa koşa dostumun yanına gitmek olurdu. Ve ekmek arası peynir zeytin ve çayın yanında çok güzel bir sohbetle de saatlerimizi geçirirdik...

O kış çok çetin geçti hiç unutmuyorum. Künklerin arasında yatarken epey soğuk almışım. Ve öyle hasta olmuştumki. Yerimden kalkacak halim yoktu. Ateşler içinde yanıyor, gözlerimi açamıyordum... Bir karaltı gördüm o an. Biri beni kucakladı. Ve,
-"Ateşler içinde yanıyorsun çocuk. Ama iyi olacaksın. Ben varım. Hiç korkma-" dediği an, o kokuyu hatırlamıştım. Şehzuvar amcaydı gelen. Bana söylediği gibi hiç korkmadım.Çünkü o yanımdaydı. Hastahaneye götürdü beni. Kollarıma defalarca iğne yapılırken, ve iğnelerden çok korkan bir çocukken o elimi tutarken hiç ama hiç korkmadım...

Günlerce başımda bekledi hastahanede. Ve bir gece yarısı zar zor gözümü araladığımda elimi tutmuş gözyaşı döken Şehzuvar amcayı görmüştüm. Bana birşey olmasından çok korktuğu için ağlıyor olmalıydı...Ve sessiz sessiz dua ediyordu.

Sabah gözlerimi açtığımda bana gülümsedi.Ben hiçbirzaman kendimi okadar mutlu hissetmedim. Bu hayatta beni de seven birinin olması beni dünyanın en mutlu çocuğu yapmıştı.Ve,
-"Biliyormusun Şehzuvar amca?Yüzümü güldürdün. Ben hiçbirzaman böyle mutlu olmadım. İyiki varsın-" dediğimde sarıldı bana.Saçlarımı okşadı. Ve ben birkez daha o güzel kokuyu çektim içime....

O günden sonra daha da iyi dost olduk. Onsuz hiçbir günüm geçmiyordu. Birlikte o harabe sokakta, taşların arasında yaktığımız ateşte demlediğimiz çayla yapılan sohbet en büyük neşemiz oldu hep... Herşeyimizi paylaştık. Kimi zaman taze ekmek, kimi zaman ikimizinde çok sevdiği leblebi tozu, kimi zamanda fakirlikten yiyecek bulamadığımızda yokluğu paylaştık...Ama birşey vardıki, o en büyük servetimiz oldu.Yanyanayken hep mutluyduk. Aç olsakta. Tok olsakta... Tam yedi yılımız geçti birlikte.

Bir gün bana bir sürprizi olduğunu söyledi. Doğum günlerimde muhakkak pasta alırdı bana. Küçük bir kutlama yapardık. Doğum günümde yaklaşmıştı o günlerde. Ve ne sürpriz yapacağını anlamıştım...

Doğum günümden bir gün önce çöpten topladığım şişelerimi satıp taze ekmek aldığım gibi harabe sokağa koştum. Ama ne ateş yanıyordu. Nede Şehzuvar amcayı görmüştüm. Duvarları delik deşik eve girdiğim an gördüklerimle yüreğim titremişti. Şehzuvar amca yüzü bembeyaz halde hareketsiz bir şekilde duvarın yanındaki döşeğin üzerinde yatıyordu... Yanına koşup kontrol ettiğimde nefes almadığını ve öldüğünü anladım...Avazım çıktığı kadar bağırıp ağladım ellerini öperek... Çaresizzce çırpınırken birşey ilişti gözüme. Yanıbaşında bir kağıt vardı. Ve o kağıtta şöyle yazıyordu...
-"Unutma... Öldükten sonra bile seni seveceğim çocuk. Sen ne güzel bir dost oldun bana. Ailem oldun Aliço... Ailem...Öyle mutlu ettinki beni. Sende hep mutlu ol.. ŞEHZUVAR" -

Bir imamdan yardım isteyip o gün birkaç yardımsever insanla cenazesini defnettik Şehzuvar amcamın.O gece hiç durmadan ağladım künklerin içindeki döşeğime kıvrılıp... Sabah olduğunda bir adam gelip beni uyandırdı. Türkçesi pek iyi değildi. Ve bozuk Tükçesiyle Japonya'dan geldiğini ve rahmetli Şehzuvar Özdoruk'un yaptığı robottan kazandığı parayı, Ali Akyürek'e verilmesini, bir giyim mağazası açılıp, üzerine bir ev alınmasını istediği sözleşmeyi uzatmıştı bana .. Öyle büyük bir şaşkınlık yaşıyordumki. Yoksa rüyadamıydım?Meğer Şehzuvar amca uzun zamandır hastaymış. Öleceğinide hissetmiş. Ve çoktan robotunu bitirip bir kargo şirketiyle Japonyaya göndermiş. Gelirini ise bana bırakmış... Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilememiştim bunları öğrendiğimde. Sadece ağladım ağladım. Bazen mutluluk, bazende Şehzuvar amcamı kaybettiğim için.

Japonyadan gelen görevlinin anlattığı gibi yapılmıştı herşey. On dokuz yaşıma ayak bastığım o gün hayallerime kavuştum. Ve büyük bir giyim mağazası açtım Şehzuvar amcamın sayesinde. Meğer sürprizi buymuş bana... Bir insan öldükten sonra sevgisini nasıl gösterebilir bir insana? ...Ben bu sevgiyi yaşadım ve gördüm. Bir tornavidayla başlattığımız, sıcak ekmekle büyüttüğümüz dostluğa bir servetle cevap veren o koca yürekli adamı hiç unutamıyorum ben. Türkiye'nin en büyük giyim firmasının sahibiyim şimdi. Her ilde bir şubem var. Elli yaşıma geldim. Ama Şehzuvar amcamla yediğim yarım ekmek arası zeytin ve peynirin tadını hiçbirşeyde alamıyorum... Ve ben hem o yarım ekmeği hemde kokusu burnumdan gitmeyen, öldükten sorna bile beni sevmeye devam eden koca yürekli Şehzuvar amcamı çok ama çok özlüyorum...

İnsan hayalleriyle yaşar. Ama Şehzuvar amcam hayalleriyle beni yaşattı...Öldükten sonrada beni sevmekten hiç vazgeçmedi...

Yavaş yavaş bütün fırınların hepside açacaktırDün 4 tane fırın açıktı bugün Ali gördeki fırın ile beraber 11 fırın açıld...
24/07/2024

Yavaş yavaş bütün fırınların hepside açacaktır
Dün 4 tane fırın açıktı bugün Ali gördeki fırın ile beraber 11 fırın açıldı.

Suruçtaki Lokanta Esnaflarına ekmek Gaziantep ve Şanlıurfa'dan geliyor...Tanesi 6 TL geldiği belirtiliyor...
24/07/2024

Suruçtaki Lokanta Esnaflarına ekmek Gaziantep ve Şanlıurfa'dan geliyor...
Tanesi 6 TL geldiği belirtiliyor...

  Rahmetli Suruç Belediye Başkanı Mehmet vahdettin Yüksel  Dönemin’de Fırıncılar Bu güne Benzer O Tarihte Fırınlarını ka...
24/07/2024


Rahmetli Suruç Belediye Başkanı Mehmet vahdettin Yüksel Dönemin’de Fırıncılar Bu güne Benzer O Tarihte Fırınlarını kapatıp Grev Yapmışlardı , Başkan Yüksel; Bir Ay Boyunca Ekmeği Çevre iller’den Getirip Belediye Binasının önününde halka Satış Yapıp ,Fırıncılara pes Ettirmişti.
Satış miktarınn Altı bin olan Halk Ekmek Sayısının Artırılmasını Bekliyoruz .

Address


Alerts

Be the first to know and let us send you an email when SURUÇ 'UN NABZI posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Shortcuts

  • Address
  • Alerts
  • Claim ownership or report listing
  • Want your business to be the top-listed Media Company?

Share