21/02/2021
Koronavirüs Gerçekleri
Koronanın bence en önemli özelliklerinden biri de "pandemi" olması, yani küresel aynadaki yüzü. Bütün dünyanın aynı dertten muzdarip olması, tüm ideolojilerin, tüm siyasi görüşteki insanların aynı şekilde etkilenmesi. Ortak acı da diyebiliriz aslında, ten rengi veya düşünce türüne bakmadan. Bir şeylerin beklediğimizden daha fazla zarar vermesini anlamaya çalışıyoruz insanlık ırkı olarak. Ya da şöyle diyelim, x'in oyunu, y'nin gizli planı falan gibi artık komploculuk yapmayı bırakıp "Allah'ın bir imtihanı" demeyi öğreniyoruz. Depremleri bile artık şu devlet bu devlet yapay yapıyor diyerek aslında farkında olmadan biz inanç ekseninden çıkıp sebepler aleminde kaybolmaya başladık. Eskilerin çok iyi bildiği, yenilerin unuttuğu ve en yenilerin hiç bilmediği bir şey var; ne gelirse başımıza Hakk'tandır, imtihandır, hayrı da şerri de Allah yaratmıştır. Hem Allah yaratmıştır deyip hem de "çinin oyunu" diyerek bir şeyleri basitleştirmek ya da ehemmiyetsiz addetmek doğru mudur? Her şey Allah'tan demek, sebepleri göz ardı etmek, önemsememek, umursamamak demek değildir. Bu virüsü Amerika veya Çin ya da başka bir ülke kim çıkarmış olursa olsun, bence bizim öncelikli olarak odaklanmamız gerek nokta, Rabbimizin bize verdiği bir bela olduğunun farkına varmak. Çünkü eğer birilerine bu işin faturasını kesip Allah'ın kudretini devreden çıkartırsak bu sefer olay başka yerlere gidiyor. Nereye mi?
Bu Çin'in dünya ticaretine, ekonomilere, sosyal hayatlara ve alışkanlıklara karşı yaptığı bir "reset" diyerek;
her şeyin birer abartı olduğu,
ortada ciddi bir sorunun olmadığı,
korku pompalanarak insanların evlere hapsedilmek istendiği,
dijitalleşmenin hızlandırılıp herkesin buna mecbur edilmeye çalışıldığı,
sanal paralara rağbet edilmesinin sağlandığı,
maske zorunluluğu sayesinde birilerinin çok para kazandığı,
tüm insanlığa çip takıp takip edecekleri,
kalıtsal ve diğer hastalıkları bu aşılarla insanlara yaymak istedikleri,
dünya nüfusunu bilmem kaç milyona indirmeye çalıştıkları,
yaşlı nüfusu azaltıp yaş ortalamasını düşürmeye çalıştıkları,
ilaç ve aşı ile dünya devletlerini birilerinin tekeline mahkum ederek otorite kurulmak istendiği,
vs. vs...
belki yüzlerce madde sayılabilir bütün bunların yapılmaya çalışıldığını iddia etmeye başlıyor insanlar artık. Bundan sonraki aşamada da devletin bu pandeminin zararlarını azaltmak için aldığı önlemlere olan itibarın azalmaya başladığını gözlemliyorum. Bunu Türkiye için ya da belli bir ülke özelinde demiyorum, dünya üzerinde yaygın olan eğilim bu şekilde şuanda biraz araştırma yaparsanız görebilirsiniz. Güvensizlik ve art niyet arama güdüsüyle insanlar artık tüm devletleri, resmi kurumları, ilaç şirketlerini, doktorları, memurları, daha nice kurum ve şahısları kötü niyetli ve bizi öldürmeye çalışan düşmanlar olarak görmeye başlıyor. İlk başta marjinal ufak sesler olarak yayılmaya başlayan akım sonraları cazibesini arttırarak birer fikir şeklinde insanların beyninde yer ediyor. Korku ve nefret güdüleriyle, bu uluslararası sorunun birilerinin işine yaradığını görünce insanlar daha da sağlam bir şekilde bu fikre sarılıyorlar. Bir felaketten nemalanan insanların olması, bunu fırsata çevirmeleri demek bunun yalan olduğu anlamına gelmez. Bir takım insanlar ve ülkeler bu krizden menfaat elde ediyor evet bu bir gerçek, ancak bunlara bakıp bütün bu olanların sebebini kötü insanlara bağlamak da yanlıştır. Sen devletin emir ve kurallarını ciddiye almazsan, bilim adamlarını, doktorları ve tüm bu işte çözüm üreten insanları niyet okuma marifetiyle art niyetli görürsen, aldıkları kararlara da itibar etmeyip dar aklınla kıt bilginle her şeye ve herkese meydan okumaya kalkarsan o zaman bu virüsü piyasaya çıkaran, yayan insanlara farkında olmadan yardımcı olmuş olursun.
Maske takmama hastalığı var bir de. Diyorlar ki "maske korumuyor, inanmıyorum, alttan-üstten hava geliyor, bu aldatmaca, maske satanlar zengin olsun diye bize dayatıyorlar..." bunun gibi düşünceler yayılmaya başlıyor. Güvensizlik atmosferinin doğurduğu fikirler bunlar. Toplum psikolojisi manipüle edilerek televizyonda duydukları her şeyin yalan olduğu algısı oluşturuluyor. Bunun yaygınlaşıp kabul görmesinde en çok komplo teorisyenlerinin emeği var tabi. "Allah bize bir musibet verip imtihan ediyor, insanlık olarak bir şeyleri yanlış yapıyoruz ve düzeltmemiz için bu ikazı ciddiye almamız gerekir" demek yerine, "hepsi uydurma, virüs mirüs yok, birilerinin insanları korkutup baskı altına alma projesi bu" gibi düşünceleri bize empoze ettiklerinde artık bakış açılarımız tamamen değişmiş oluyor. Maskeyi, sosyal mesafeyi falan artık önemsemeyen, ciddiye almayan, Çin'in oyunlarına ve devletin dikta ettiği şeylere boyun eğmeyen "akıllı, bilinçli, kandırılamayan" birer zeki vatandaş olduğumuzu sanıyoruz. Herkes kurallara uyarak aslında birilerinin ekmeğine yağ sürüyor ancak biz "koyun" değiliz ve onlara muhalefet ederek farklılığımızı gösteriyoruz (!)
İşte bu düşünceler sarıyor beynimizi, her şeyin birer oyun ve aldatmaca olduğu yanılgısı bizi bu pandeminin etkisini arttırmasına vesile olma noktasına getiriyor. Maskenin bizden çok çevremizdeki insanları koruduğunu göremiyoruz, çok akıllıyız ya hani (!) Aslında körleştiğimizi, bencilleştiğimizi, saygısızlaştığımızı, anarşizme doğru kaydığımızı göremiyoruz. Maske takmayarak şunu yapıyoruz aslında; belki o virüs bizim vücudumuzda bizi enfekte etmeden duruyor ve biz taşıyıcıyız, bizden başkasına bulaşmasına izin veriyoruz yani. Senin yüzünden bir kişi hasta olsa, o veya bir yakını hayatını kaybetse, sırf senin ahmakça isyan bayrağı açman yüzünden birileri bu acıları yaşasa sen bunun vebalini alabilecek misin önce bunu düşün. İşte iyi-kötü her şeyi Allah'ın yarattığını; insanların, devletlerin, bankaların, şirketlerin veya diğerlerinin bu belalara birer vesile olduğunu bilmek, idrak edebilmek asıl mesele... Bunları anlayan bir insan zaten; Allah'ın belaları birilerinin eliyle verdiğini, vesile olan kişi ve kurumlara karşı tüm tedbirleri almamız gerektiğini, dünyada elbette kötü insanların kötülük yapmaya çalıştığını ancak Allah'ın izin vermediği hiçbir şeyi kimsenin yapmaya güç ve kudretinin olmadığını çok iyi bilir. Dolayısıyla ne Amerika'nın ne Çin'in ne Uganda'nın oyuncağı olmaz, kimsenin teorilerine aldanıp başkalarının aklıyla hareket etmez, kimsenin hayatını da tehlikeye atma sorumsuzluğunu göstermez.
Tüm dünyayı ilgilendiren bir hastalığın bunca zamandır çözüme ulaşamamış olması bize başka bir şeyi daha gösteriyor, herkes üzerine düşeni tam anlamıyla yapsaydı bu tablo çok farklı olabilirdi. Hayatlarımızı, ilişkilerimizi hep bencilce düzenlediğimiz için, sadece biz ve sevdiklerimiz bizim için önemli olduğu için bugün bu noktaya geldik. Toplumsal sorunlara ilgisiz olduğumuz için şuan toplumsal bir sorunla muhatap oluyoruz. Şuanda da kuraklık, iklim değişikliği, doğaya zarar veren atıklar ve daha birçok konuda duyarsız kaldığımız için belki yıllar sonra çok daha büyük sorunlarla uğraşmak zorunda kalacağız. Yaşam tarzlarımız, oluşturduğumuz medeniyetler hep fıtratımıza aykırı olduğu için bu zorluklarla karşılaşıyoruz. Dünyaya, ekosisteme en çok zarar veren, hatta tek zarar veren canlı insandır. Bunu geç anladığımız sürece çıkan sorunlara bulacağımız çözümler de ne yazık ki geç olacak...
Aktüel / 1
Türkmen Eroğlu