21/08/2024
KÜÇÜK BÜYÜK HER ŞEY KAYDEDİLİYOR
Risale-i Nurdan Müjdeler
Risale-i Nurdan Damlalar
SAİD NURSİ
YEDİNCİ SURET
Gel, bir parça gezelim; şu medenî ahali içinde ne var, ne yok görelim.
İşte bak: Her yerde, her köşede,
müteaddid fotoğraflar kurulmuş; suret alıyorlar. Bak, her yerde müteaddid kâtipler oturmuşlar, bir şeyler yazıyorlar, her şeyi kaydediyorlar, en ehemmiyetsiz bir hizmeti, en âdi bir vukuatı zabtediyorlar.
Hâ, şu yüksek dağda padişaha mahsus
bir büyük fotoğraf kurulmuş ki, (HÂŞİYE) bütün bu yerlerde ne cereyan eder, suretini alıyorlar. Demek, o zat emretmiş ki, mülkünde cereyan eden bütün muamele ve işler zabtedilsin. Demek oluyor ki, o zat-ı muazzam bütün hâdisatı kaydettirir, suretini alır. İşte şu dikkatli hıfz ve muhafaza, elbette bir muhasebe içindir.
Şimdi en âdi raiyetin en âdi muamelelerini ihmal etmeyen bir Hâkim-i Hafîz, hiç mümkün müdür ki, raiyetin en büyüklerinden en büyük amellerini muhafaza etmesin, muhasebe etmesin, mükâfat ve mücâzât vermesin. Hâlbuki o zatın izzetine ve gayretine dokunacak ve şe’n-i merhameti hiç kabul etmeyecek muameleler, o büyüklerden sudûr ediyor. Burada cezaya çarpmıyor. Demek, bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor.
HÂŞİYE: Şu Suretin işaret ettiği manaların bir kısmı Yedinci Hakikatte beyan edilmiş. Yalnız burada padişaha mahsus bir büyük fotoğraf işareti ve hakikati Levh-i Mahfuz demektir. Levh-i Mahfuzun tahakkuk-u vücudu Yirmi Altıncı Söz’de şöyle ispat edilmiş ki: Nasıl küçük küçük cüzdanlar, büyük bir kütüğün vücudunu ihsas eder ve küçük küçük senetler bir defter-i kebîrin bulunduğunu iş’ar eder ve küçük kesretli tereşşuhatlar büyük bir su menbaını işmam eder; aynen öyle de, küçük küçük cüzdanlar hükmünde, hem birer küçük Levh-i Mahfuz manasında, hem büyük Levh-i Mahfuzu yazan kalemden tereşşuh eden küçük küçük noktalar suretinde olan benî beşerin kuvve-i hafızaları, ağaçların meyveleri, meyvelerin çekirdekleri, tohumları, elbette bir hafıza-i kübrayı, bir defter-i ekberi, bir Levh-i Mahfuz-u A’zamı ihsas eder, iş’ar eder ve ispat eder, belki keskin akıllara gösterir.
Said Nursi
📕Sözler, s. 72
LÛGATÇE:
âdi: sıradan.
Hâkim-i Hafîz: her şeyi kaydedip muhafaza eden ve her şeye hükmeden, Allah.
iş’ar etmek: bildirmek.
işmam: hissettirme, bildirme.
Levh-i Mahfuz-u A’zam: Allah’ın ezelî ilmiyle kâinatta olmuş ve olacak her şeyi değişmez olarak yazmış olduğu büyük manevî levha; ilm-i ezelînin ünvanlarından birisi.
mahkeme-i kübra: ahiretteki büyük mahkeme.
mücâzât: ceza.
müteaddid: çok sayıda, birçok.
raiyet: halk.
şe’n-i merhamet: merhametin, şefkatin gereği.
tereşşuhat: sızıntılar, damlacıklar.
zat-ı muazzam: büyük şahıs, azametli kişi.
O Meraklı YOLCU