Sinan Aygül

Sinan Aygül Gazeteci/ Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
International Federation of Journalists

Anayasa Mahkemesi Abdullah Zeydan ile ilgili verilen cezada ihlal kararı verdi!Gazeteci Nazlı Çelik 7-8 Nisan 2016’da Ha...
05/07/2024

Anayasa Mahkemesi Abdullah Zeydan ile ilgili verilen cezada ihlal kararı verdi!

Gazeteci Nazlı Çelik 7-8 Nisan 2016’da Hakkari’nin Yüksekova ilçesine giderek haber yapmış ve o dönem kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştı.

Dönemin HDP Hakkari Milletvekili Abdullah Zeydan ise konuya dair soru önergesi vermiş ve sosyal medyada “Yüksekova’da halkın evini şov için bombalatan Nazlı Çelik ve çamur medyasını bakana sorduk. Verebilecek cevabı var mı?” cümlesiyle paylaşmıştı.

Paylaşımın ardından gazeteci Nazlı Çelik milletvekili Abdullah Zeydan hakkında 50 bin liralık manevi tazminat davası açmıştı.

Çelik’in avukatı Rezan Epözdemir tarafından açılan dava ilkin İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından "ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı" gerekçesiyle reddedildi ancak Çelik tarafından istinafa taşınan davada Zeydan aleyhine, milletvekili dokunulmazlığı olmasına rağmen, 10 bin liralık manevi tazminat ödenmesine karar verilmişti.

Zeydan'ın avukatları Pınar Bayram, Ramazan Demir ve Fırat Epözdemir tarafından AYM'ye taşınan dava, AYM tarafından kabul edilebilir görülerek, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verildi.

Gazeteci Nazlı Çelik, cezaevindeyken hakkında tazminat kararı verilen milletvekili ve şimdiki DEM Parti Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan'dan aldığı 10 bin lirayı Mehmetçik Vakfına bağışlamıştı.

AYM'nin verdiği kararın ardından dosya yeniden yargılama için ilk derece mahkemesine gönderilecek.

Hem ilk derece mahkemesinin daha önce reddetmiş olması hem de bireysel başvuruda ihlal kararının uygulanma zorunluluğu gereği davanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkması bekleniyor.

24/06/2024

Ne yapıyor bunlar?

Burası Tatvan-Reşadiye arasında Van Gölü kıyısında bir yer.

Taş ocağı mı açılmış, taş mı kırılıyor, ocaktan gelen taş mı yıkanıyor bilmiyorum ama konkasörle bir işlem yapılıyor.

Herkes diye yırtınıyor ama bakın bunlar ne yapıyor;

Van Gölü'nden temiz suyu hidroforla alıyorlar, yukarıda agrega yıkama işlemi yaptıkları yere verdikten sonra, kirlenen suyu yan taraftan göle deşarj ediyorlar.

Yani gölü alenen, göz göre göre, pervasızca kirletiyorlar.

Bunu yapan resmi kurum mu, özel firma mı?

Bu izinsiz açılmış bir tesis ise yetkililer uyuyor mu?

İzin verilmiş bir tesisse kim bu rezilliğe izin vermiş?

"Atık Su Yönetimi" diye bir şey var.

"Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği" diye bağlayıcı düzenleme var.

Burada da şu var;

Göldeki temiz su alınıp agrega yıkandıktan sonra katı madde konsantrasyonu ve bulanıklık değeri yüksek olan bir atık su oluşuyor.

İşte onu direk göle deşarj edemiyorsunuz, ilgili yönetmeliğin 21. maddesi onu söylüyor.

Tesisin yasal durumu nedir falan onu bilmiyorum ancak kirlilik boyutu tek başına sorun olarak yeter.

Hangi kurumun yetki alanındaysa bu kirliliğe bir an önce müdahale edilmeli.

"Gerçeğe dayanan gazetecilik, yolsuzluğu durdurur, şiddete ve suça engel olur.Kamu işlerini hızlandırır, sosyal hizmetle...
11/06/2024

"Gerçeğe dayanan gazetecilik, yolsuzluğu durdurur, şiddete ve suça engel olur.

Kamu işlerini hızlandırır, sosyal hizmetlerin çalışmasını talep eder, hukuka gözcülük eder, her daim adalete odaklanılmasını teşvik eder, siyasetçileri kontrol eder.

Hayal kurabiliriz.

Bir gazeteci bunu yapamıyorsa, korkaklıktan veya bilinçli bir şekilde;

Engel olabileceği acılar, karşı çıkabileceği ızdırap, adaletsizlik yolsuzluk ve şiddet vicdanını rahat bırakmaz.

Nokta.

Kendi suçudur."



Yaptığım yolsuzluk haberleri ödüle layık görülmüş.Onur duydum.Hele ki ömrünün ilk baharında polis işkencesiyle katledile...
24/03/2024

Yaptığım yolsuzluk haberleri ödüle layık görülmüş.

Onur duydum.

Hele ki ömrünün ilk baharında polis işkencesiyle katledilen sevgili adına verilen ödüle layık görülmek...

Ödülümü almak nasip olursa, onlardan fazla yaşamış olmanın burukluğunu ama her daim cellatlarının yüzüne tükürmenin gururunu yaşayacağım, yaşlarının isimlerinden büyük olmasına müsade edilmeyen, hep genç kalacak meslektaşlarıma adayacağım 🙏

https://www.evrensel.net/haber/514018/27nci-metin-goktepe-gazetecilik-odullerini-kazananlar-belli-oldu

12/03/2024

8. Yargı Paketi Resmi Gazete'de yayımlandı.

Bir çok değişiklik var ancak en dikkat çekici madde, Anayasa Mahkemesi'nin, yerel mahkemelerin başvurusu üzerine, geçtiğimiz aylarda iptal ettiği "Örgüte Üye Olmamakla Beraber Örgüt Adına Suç İşlemek" maddesi oldu.

AYM, birden çok yerel mahkemenin "Bu madde uygulanamıyor, iptal edilsin" başvurusu üzerine ilgili maddeyi iptal etmişti.

Yine AYM'nin iptal ettiği bir diğer uygulama olan HAGB de paketle tekrar geri geldi.

AYM, HAGB uygulamasını iptal ederken de şu gerekçeyle karar vermişti;

"Failin kamu görevlisi olduğu durumlarda hukuka aykırı ve son derece ciddi bir fiilin hiçbir şekilde hoş görülemeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda işkence veya kötü muamele gerçekleştirdiği tespit edilen kamu görevlisi fiilî olarak cezasız bırakılmamalıdır."

8. Yargı Paketi, Yasama-Yürütme-Yargı arasındaki çatışma ve AYM'nin kararlarına karşı, Yargıtay'ın direnmesi ile başlayan AYM'nin işlevsizleştirilmesini, AYM'nin "Yasama" eliyle boşa düşürülmesiyle farklı bir boyuta taşıyor.

Pakette işe yarar görünen tek şey ise kanun yollarına başvuru şekli ve sürelerini tek tipe indirilmesi olabilir belki.

MADDE 1- 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

24/01/2024

Sokak ortasında öldürme kastıyla saldırıya uğradım, ölmedim diye tutuklanacağım.

Daha ne diyeyim...

Bugün   Bu güne ilişkin görüşüm ektedir.Gazeteciler cehennemine dönüşen bir ülkede, o cehheneme odun taşıyan bir sürecin...
10/01/2024

Bugün

Bu güne ilişkin görüşüm ektedir.

Gazeteciler cehennemine dönüşen bir ülkede, o cehheneme odun taşıyan bir sürecin getirdiği uygulamaları yıllarca "Basın Bayramı" diye kutladılar.

Demokrasinin teminatı denilen basın özgürlüğü ve onun uygulayıcısı olması gereken gazeteciler için, darbeci bir cuntanın lütfettiği düzenlemeler bir hak kazanımı olamaz, olmadı da.

Darbeden sonra edinilen "haklar" darbeyle geri alındı, yetmedi basının tepesine inen darbelere alet oldu.

Bu ülkede basının biraz daha gelişmemesinin en önemli sebebi Basın İlan Kurumu eliyle kurulan baskı rejimidir.

Ülke basını her dönemde hükümetin, devletin çizdiği sınırın dışına taşmamayı, resmi ilan verip vermemekle terbiye eden ilan kurumu eliyle öğrendi.

İlan kurumu uygulamaları öğrenilmiş çaresizlik yarattı basın dünyasında.

Bu çarkın dışında kalabilen bir avuç gazeteci de zaten her dönemin ezileni, yargılananı, tutuklananı, öldürüleni oldu.

Basını kontrol altına alan esas mekanizma baskılar, yönlimler olmadı, sütun-santim fiyatı oldu.

Bayramınız kutlu olsun.

vesilesiyle özgür gazeteciliğin önündeki en büyük engellerden biri olan 'na ve dair kısa bir değ...

76 yaşında.Ağır hasta.Ya duvara ya masaya tutunuyor çünkü ayakta duramıyor.Cezaevinde.Rahat uyuyabiliyor musunuz Yılmaz ...
09/01/2024

76 yaşında.

Ağır hasta.

Ya duvara ya masaya tutunuyor çünkü ayakta duramıyor.

Cezaevinde.

Rahat uyuyabiliyor musunuz Yılmaz Tunç, Cevdet Yılmaz, Tayyip Erdoğan?

28/12/2023

"Halkın ezici çoğunluğu her zaman yönetilmek zorunda. Birileri, elitler, refah içinde yaşayan bir kesim; halkın geri kalan tamamını yönetir bu toplumlarda.

Ve işte ‘seçim’ dediğimiz zırva da burada çıkar ortaya."

2014 yerel seçimleri öncesinde 2013 yılında yazdığım yazı.

Hala güncel olabilmesi ilginç ve üzücü, her şey gittikçe kötüye gidiyor, gram ilerleme yok...

%PDF-1.7 % 6 0 obj > endobj xref 6 40 0000000017 00000 n 0000001123 00000 n 0000001660 00000 n 0000002209 00000 n 0000020561 00000 n 0000020632 00000 n 0000020712 00000 n 0000020750 00000 n 0000023459 00000 n 0000031097 00000 n 0000033177 00000 n 0000033362 00000 n 0000033580 00000 n 0000033727 0000...

Gündeme getirdiğim bu ihale de İPTAL edildi.Bir peşkeşe daha engel OLDUM.Emeği geçenlere teşekkürler, memleket talan edi...
26/12/2023

Gündeme getirdiğim bu ihale de İPTAL edildi.

Bir peşkeşe daha engel OLDUM.

Emeği geçenlere teşekkürler, memleket talan edilirken deve kuşu gibi başını kuma gömenlere de selam olsun.

21/12/2023

Size iğrenç bir olay anlatıp, ne yapmam gerektiğini sormak istiyorum.

Bir üniversitede, bir kız öğrenciye, çok büyük bir kurum burs veriyor.

Üniversitede görevli biri dekan iki akademisyen bu kız öğrenciye "Evimizi temizlersen sana bu bursu verdiririz" diyorlar.

Burs verdirip, evlerini temizletiyorlar.

Bu kız öğrenci daha sonra CİMER'den yaşananları yazıyor, soruşturma başlatılıyor.

Öğrendiğim kadarıyla yönetim soruşturmayı geçiştirip, sümen altı etmeye çalışıyor, kız öğrenci için de "psikolojisi bozuk" gibi şeyler söylüyorlar.

Burs veren kurumun bu şahıslarla ne alakası var onu bilmiyorum ama kurumun böyle bir kepazeliğe adının karışması bile büyük skandal.

Üniversite yönetimi bu konuda nasıl bir yerde onu da bilmiyorum ancak soruşturmanın sümen altı edilme çabası ve akademisyenlerin halen mevcut pozisyonunu koruması ve rektöre yakınlıklarının devam etmesi zan altında bırakır yönetimi.

Bu evlerini temizleten akademisyenlerden biri rektörün yakın adamı, üniversiteye gelişi tamamen torpil.

Yetmemiş eşini de aldırmış. Kişiye özel ilan açtırmış, saçma sapan bir belge şartı getirip eşini aldırmış.

Yetmemiş olacak ki evini de öğrencilere temizletiyor.

Üniversitenin rektörüne yalakalık yapan, bunu kullanarak her türlü menfaati temin eden, burs verme karşılığında öğrencileri istismar eden -temizlik yaptırmak istismardır- bu tipler başka şeyler de yapıyorlar mı bilmiyorum.

Normalde bunların adını, CİMER şikayetinin metnini, görüntüler vs. paylaşmam lazım.

Ancak şöyle bir şey oldu;

Bu detayları toparladıktan sonra bu kız öğrenciye ulaştım.

Kendimi tanıtıp, soruşturmanın sümen altı edilebileceğini, kendisine de iftira atılacağını, haber yapma ve olası bir baskı durumunda yardımcı olabileceğim bir konu olup olmadığını sordum.

Sadece bu kadar, başka bir şey demedim.

Direk verdiği cevap şöyle;

"Benden izinsiz benim adıma böyle bir haber yaparsanız sizi mahkemeye veririm."

Haber yaparken tabi ki haberin özneleri dahil, kimseden izin almıyorum. Kamu yararı varsa, öznelerine rağmen haber yapılır zaten.

Ancak garip bir durum yok mu burada?

Mağdura rağmen mağduru savunmaya çalışmak, halka rağmen halkın hakkını savunmak falan bunlar garip şeyler değil mi?

Ben ne yapayım mesela?

Mesela bu kız öğrenciye rağmen detaylarıyla haber yaparsam bu konuyu, çıkar inkar ederse ne olacak?

Geldi başıma, sokak ortasında taciz edilen kız çocuğunu haber yaptım, fail yakalandı, bana dava açıldı, kız ve ailesi şikayetlerinden vazgeçti, ben ceza aldım, tutuklandım cezaevine girdim.

Geçen yıl bu günlerde cezaevindeydim.

Cinsel taciz haberi yapmıştım, tacize uğrayan çocuk ve ailesi, bir kaç gün önceki söylemlerini değiştirdiler, bir anda ortadan kayboldular, öyle bir olay yok denildi, ispatlayamadım, yargılandım, yine ceza aldım.

Hırsızlık, yolsuzluk durumunda da yine böyle oluyor.

Ben halk adına, halkın hakkını savunuyorum, halk böyle olmaz diyor, halk malının çalınmasını istemiyor diyorum ama hırsızlar halkın içine çıktıkları zaman ellerine sarılmak için sıraya giriyorlar.

Yaptığımız şey bazen çok anlamsız geliyor.

Ama mağdurun rızasının olması yapılan işin iğrençliğini değiştirmiyor.

Burs karşılığı akademisyenlerin kız öğrenciye evlerini temizletmeleri iğrençtir.

Ve hiçbir iğrençlik yapanın yanına kar kalmamalı.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi,"Medya Özgürlüğünün ve Gazetecilerin Güvenliğinin Garanti Altına Alınması: Üye Dev...
19/12/2023

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi,

"Medya Özgürlüğünün ve Gazetecilerin Güvenliğinin Garanti Altına Alınması: Üye Devletlerin Yükümlülüğü" başlıklı yeni bir rapor yayınladı.

Danimarkalı parlamenter Mogens JensenS'ın hazırladığı raporda "Sansür Yasası" kapsamında aldığım cezaya da değiniliyor.

Sansür Yasası tartışmaları devam ederken geçtiğimiz yıl Venedik Komisyonu 'dezenformasyon yasasının' AİHS tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğüne 'engel' olacağını vurgulamıştı.

Komisyonun tavrının ardından AKPM Denetim Komitesi Kasım 2022'deki raporda Türkiye'yi çok sert eleştirmişti.

Yeni yayınlanan "Avrupa'da medya özgürlüğünün durumu kötüleşiyor" diye başlayan raporda ise "Venedik Komisyonu, Türkiye'de 2022 yılında "yanlış veya yanıltıcı bilgi" hükmüne ilişkin mevzuat değişikliğine ilişkin olarak "bir gazetecinin başka bir kişi tarafından yapılan açıklamaların yayılmasına yardımcı olması nedeniyle cezalandırılmasının, gazetecinin basına katkısını ciddi şekilde engelleyeceğini ifade etmiştir.

Buna rağmen yasa uygulanmaya başlandı ve Sinan Aygül "dezenformasyon yasası" kapsamında tutuklandı" deniliyor.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin yayınladığı "Medya Özgürlüğünün ve Gazetecilerin Güvenliğinin Garanti Altına Alınması: Üye Devletlerin Yükümlülüğü" başlıklı raporun tam metni için;

https://rm.coe.int/0900001680adc988

Bir vatandaş aradı.Ekteki ekran görüntüsünde görülen vatandaş.Diyor ki;"Tatvan Belediyesi yayınladığı bir videoda yaptığ...
11/12/2023

Bir vatandaş aradı.

Ekteki ekran görüntüsünde görülen vatandaş.

Diyor ki;

"Tatvan Belediyesi yayınladığı bir videoda yaptığını iddia ettiği işleri paylaşmış. Videoda bizim köy okulumuzun kendi imkanlarımızla yaptığımız kütüphanesi ile benim ve çocuğumun resimleri var. Tatvan Belediyesi kütüphaneyi biz yaptık diyor ama onlar yapmadı, biz yaptık. Tatvan Belediyesi yalan söylüyor. Hem yalan söylüyor hem haberimiz olmadan bizim görüntülerimizi propaganda malzemesi olarak kullanıyor. İnsanlar bunu görünce 'Senin bu adamın videosunda ne işin var?' diye soruyorlar, cevap veremiyorum, utanıyorum."

Tam olarak böyle diyor.

Şimdi karşımda standartlara yakın bir muhatap olsa, sorarız ama mesela müptezel Geylani'ye;

"Ayıp değil mi, neden doğru olmayan şeyler yapıyorsunuz, neden yapmadığınız şeyi biz yaptık diye pazarlıyorsunuz, neden halkı yanıltıyorsunuz, o kadar mı boşsunuz ki bir köy okulu kütüphanesine verilen emeğe çökmeye çalışıyorsunuz, utanmıyor musunuz?" diye sorsak,

Anlamaz, fehm etmez, bêfehme.

Araştırdım, sadece kütüphaneye kitap bağışı yapmış belediye, daha doğrusu yapacağız demiş, yapıp yapmadıkları da belli değil.

Bu kadar.

En fazla bir iki yere kitap vermiş ama "Kütüphanesi olmayan bütün köy okullarına kütüphane yaptık" demişler.

Bu yaptıklarını iddia ettikleri ama yapmadıkları işlerden biri, diğerlerinde kaç yalan var bilmiyorum.

Bunu da vatandaş iletti diye haberdar olduk, yoksa öyle müptezelin ne halt ettiğinin peşinde değiliz gece gündüz, o kadar önemli bir unsur değil, zaten kaldı 3 ayı.

Numan Kurtulmuş Tuncer Bakırhan'ı ziyaret etmiş.Normal.Olması gereken basit şeylerden biri.CHP HEDEP ile görüşünce azıta...
07/12/2023

Numan Kurtulmuş Tuncer Bakırhan'ı ziyaret etmiş.

Normal.

Olması gereken basit şeylerden biri.

CHP HEDEP ile görüşünce azıtanlar ile,

AKP HEDEP ile görüşünce azıtanlar arasında,

Azgınlığın niteliği açısından bir fark yok.

İkisi de hafifmeşrep asla rücunun tezahürü.

Sadece azgınlığın düzeyi zaman zaman değişiyor.

Ayrıca son derece basit bir görüşme, öyle çok anlam yüklemek de doğru değil.

Keşke nezaket ziyareti değil de seçim öncesi pazarlık görüşmesi olabilseydi, karşılıklı talepler istişare edilseydi, seçimden önce adımlar atılsaydı, seçimde ona göre taktikler planlansaydı...

Mesela AKP seçimden önce hasta tutsaklara yönelik düzenleme yapsa, tecrite son verse, kayyum atama işini imkansız hale getiren yasa çıkarsa, anadil konusu bir adım daha ileri götürülse, hatta mümkünse barış görüşmeleri başlasa...

Bunun karşılığında HEDEP'te İstanbul, Ankara, İzmir ve kendi kazanamadığı ama oyları ile sonucu etkilediği diğer belediyelerin tamamını AKP'ye kazandırsa...

Ne olacak mesela?

Öyle kimse "Bu kadar şeyden sonra AKP ile bir araya gelinmez" falan demesin.

Bu çerçevede bir araya gelmek, bu şartlar altında alttaki fotoğraf karesinde bir araya gelmekten daha kötü değil.

Kürt siyaseti Mayıs seçimlerinde o fırsatı kaçırdı, AKP'nin o zaman çok daha fazla ihtiyacı vardı, seçim AKP için ölüm kalım meselesiydi, bugün öyle değil.

İlla AKP gelsin diye bir kural da yok HEDEP de pekala bu talep ve teklifle AKP'nin kapısını çalabilir.

"Yok biz pazarlık yapmayız, kendi adaylarımızla üçüncü yola sapıp İstanbul, Ankara, İzmir'i kazanacağız" diye zırt atarsanız, 3'ünü AKP'ye kendi elinizle yine vermiş olur, 1'ini bile alamamış olursunız.

Ha bu olmadı mı?

O zaman AKP ile böyle poz vermezsiniz ziyarete gelince de mesela en fazla Saruhan Oluç düzeyinde karşılarsınız, çıkarken de "Biz adayımızla giriyoruz, her yerde de sana kaybettirmek için çalışıyoruz, değil kayyum tek tane meclis üyemizi atarsanız, size gösteririz." dersiniz, gönderirsiniz, gerekeni yaparsınız.

Şimdi yukarıda 3 seçenek var.

Bu 3 seçenekten hangisi rasyonel, uygulanabilir, sonuç alıcı, hangisi Kürdün lehine?

Pazarlık yapın derken kendimizi satıp, cebimizi dolduralım demiyoruz,

Bağrımıza taş basalım halk, tutsaklar, tecrit, kayyum ve diğer sorunlar için adım attırmaya çalışalım diyoruz.

Direneceksek av daye li ser serî ha bostek ha çar tilî, kaybedecek zincirimiz bile yok.

Bağrımıza taş basacaksak hangi taşı bastığımızın farkı nedir?

Zaten o taş eninde sonunda kafamızı ezmek için gelecek, bari gelene kadar soluklanalım.

24/11/2023

"Tatvan Belediyesi 2022 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu" yayınlandı.

Raporda 35 civarında usulsüzlük tespiti var ve neredeyse diğer belediyelere göre en yüksek sayısı bu.

Bazıları skandal.

Sayıştay raporunu Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan meclis gündemine taşıdı.

Raporu gazeteci meslektaşım Şenol Bali haberleştirmiş;

https://artigercek.com/guncel/sayistayin-tatvan-belediyesi-raporu-dolu-mudurluklere-vekil-atanarak-harcama-274139h

Rapor klasik Sayıştay raporu ama klasik haliyle bile bir dünya skandal var.

Okumak isteyenler için tamamı burada;

https://www.sayistay.gov.tr/reports/download/bmg0qAOQ0O-bitlis-tatvan-belediyesi

Sayıştay'ın denetimde tespit ettiği en önemli usulsüzlük "BULGU 11" başlıklı tespit.

11 ihale açık değil, şartları oluşmadığı halde 21/b ile yani davetiyeli yapılmış.

11 işin tutarı 2022 yılı parasıyla 150 milyona yakın.

İşin perde arkasını yazmakta benim işim.

Az bekleyin...

15/11/2023
Bu vahşetin mağduruyum, ancak bu görüntülerden dolayı tutuklanmama az kaldı."Saldırıya uğradın ama dua et ki tutuklanmad...
13/11/2023

Bu vahşetin mağduruyum, ancak bu görüntülerden dolayı tutuklanmama az kaldı.

"Saldırıya uğradın ama dua et ki tutuklanmadın" diye esprisi yapılıyordu, oraya doğru ilerliyoruz.

Bu olayın ardından insanları sükunete davet ettiğim konuşmamdan dolayı hakkımda soruşturma açıldı.

Saldırıdan sonra karakolda ifade verirken karakol önünde yüzlerce kişilik bir kitle toplanmıştı ve öfkeliydiler.

Ben de kitleyi teskin etmek için "İki köpek saldırmış, Allah belalarını versin, Allah'a havale edelim, sakin olalım..." dedim.

O iki şeyin avukatları şikayet etmiş.

Ancak geçtiğimiz günlerde karakola çağrıldım, "Hakaret" iddiasıyla soruşturma başlatıldığını, ifade vermem gerektiğini söylediler.

Ekteki ifadeyi verdim.

Takipsizlik verilmiş bir isnat, ayrıca TCK 125 şartları oluşmuyor, tam olarak TCK 129 var dava açılmaz diye düşünüyordum.

Bugün uzlaştırmacı aradı.

Dosya uzlaştırma bürosuna gönderilmiş.

Gönderilmişse CMK 253'e göre dava açmak için yeterli şartların oluştuğu düşünülüyor demektir.

Yani hakkımda dava açılıyor.

Ceza alırsam tekerrür dosya olacağı için ne kadar olursa olsun tutuklanacağım.

Üstelik o görüntülerdeki saldırgan şey "Eğer saldırı davasından vazgeçerse, ben de bu davadan vazgeçerim." demiş.

Daha önce de karakola başvurup, tehdit edildiğini iddia edip, can güvenliğim yok diye, Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Yasasından uzaklaştırma kararı almıştı.

Nasıl bir belaya denk geldim anlayamıyorum.

Saldıran şeyler ayrı, saldırtan müptezel ayrı vaka.

Saldıran kendileri, mağduruz diye zırlayan, daldan dala zıplayan yine kendileri.

Hakikaten anlamıyorum, anladığım tek nokta, tutuklanmaya doğru gidiyorum.

https://fb.watch/oilb0PK5Al/

Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın "İletişim, Medya ve Görünürlük Eğitimi" programında hak alanında çalışan 20'ye yakın siv...
05/11/2023

Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın "İletişim, Medya ve Görünürlük Eğitimi" programında hak alanında çalışan 20'ye yakın sivil toplum örgütü temsilcisiyle biraraya geldik. 2 gün süren program son derece verimli geçti.

İnsan hakları mücadelesi çok önemli bir alan, çok anlamlı bir mücadele.

Çünkü Desmond Tutu;

“Ezilenlerin yalnız olmadıklarını bilmesi onlara çok şey ifade eder...” diyor.

Sonunda bu ülkede bu da oldu.Böyle bir skandalla ben şahsen ilk defa karşılaşıyorum.Haziran ayında Tatvan Belediye Başka...
05/10/2023

Sonunda bu ülkede bu da oldu.

Böyle bir skandalla ben şahsen ilk defa karşılaşıyorum.

Haziran ayında Tatvan Belediye Başkanı Emin Geylani'nin Yücel Baysalı ve Engin Kaplan isimli biri polis silahlı iki korumasının saldırısına uğramıştım.

Öldürme kastıyla saldıran saldırganlar yaralamadan yargılanmış ve ilk mahkemede serbest bırakılmıştı.

Şimdi de hakkımda uzaklaştırma kararı alınmış.

Saldırgan Yücel Baysalı karakola gidip kendisini tehdit ettiğimi iddia etmiş, bunun üzerine karakol da Tatvan Kaymakamı Remzi Demir'in oluruyla "Koruyucu Tedbir Kararı" almış.

Üstelik karar "6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" kapsamında verilen bir karar.

Saldırıya uğrayan ben, tehdit altında olan ben, saldırıya uğrama riski olan yine ben ama kararda bana "Şiddet Uygulayan" saldırgan Yücel Baysalı'ya da "Şiddet Mağduru" denilmiş.

Buna ne denilir bilmiyorum.

Dört gündür hangi kanun kapsamında kararın verildiğini anlamaya çalışıyordum, kararın örneği verilmedi bana, savcılıktan istedim ama soruşturmayı başlatan savcının karardan haberi yok çünkü karar adli değil idari.

Karakoldaki dosyadan örneğini aldım. Karar bu ama ben bu saçmalığı hâlâ anlamadım.

Şikayete konu olay ise şöyle;

Bana saldıran iki şahıs ve Tatvan Belediyesi Park Bahçeler Müdürü İskender Baysalı, Cumartesi günü akşam saatlerinde Tatvan Belediyesi ek binasında kalabalık bir grupla ziyafet vermişler.

Konudan haberdar oldum, saat 20.00 sıralarında ek binaya giderek, nöbetçiye sordum.

"Hafta sonu bu şahısların burada ne işi var, suç duyurusunda bulunacağım, kamera görüntülerini alabilir miyim?" diye sordum.

Nöbetçi şahısların müdürle beraber gelip, yemek yaptırıp beraber yediklerini teyit etti ancak güvenlik kamerası görüntülerini veremeyeceğini söyledi.

Nöbetçi ile biraz sohbet ettikten sonra oradan ayrıldım.

Tehdit dedikleri bu.

Tamamen kurmaca. Kararda 20.08'de ek binaya gittiğim, konuyla ilgili şikayetin de 20.21'de yani olaydan 13 dakika sonra yapıldığı iddia ediliyor.

Belediyeden karakola yarım saatte gidilmezken 13 dakika sonra nasıl şikayetçi oluyorlar anlamadım.

Ayrıca şahıslarla bir temasım yok, görüşmem yok, tehdit, hakaret yok, sadece gittikleri belediye binasından kamera görüntülerini istedim.

Çünkü bana saldırdıkları zaman araç veren, yardım eden, beraber hareket eden kişilerle, hafta sonu belediye binasında alem yapıyorlar.

Bu haber değeri olan bir durum ve bununla ilgili suç duyurusunda bulunacaktım.

Bu yüzden görüntüleri istedim ve o saatte orada nöbetçiden başka kimse yoktu.

Ama hafta sonu ifadeleri alınmış, karar verilmiş, Pazartesi günü kaymakam tarafından onaylanmış.

Pazartesi akşam saat 20.00'da aranıp ifadeye çağrıldım. Gece ifademi verdim ve karar orada tebliğ edildi.

Yani karar verilirken henüz ifadem alınmamış bile.

Kararın verildiği kanun skandal.

Saldırganı koruma altına alıp, saldırıya uğrayanı kriminalize ederek uzaklaştırmak da ayrı bir skandal.

Oysaki risk altında olan benim, can güvenliğim yok, yeni saldırılar ve komplolarla burun burunayım.

Can güvenliğim yok ve bu güvenliği sağlaması gereken adli ve idari mercilerin tavrı ortada.

Başka ne diyeceğimi bilmiyorum takdir kamuoyunundur, sorumlusu da İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanıdır.

22/09/2023

Gazetecilik temalı filmler 5

Mr. Jones

Gazetecilik yaptığı için 29 yaşında katledilen gazeteci Gareth Jones'un gözünden, 1930'lu yılların başında Ukrayna'da yaşanan holodomor felaketini aktaran film.

Sinematografi, kurgu, senaryo, atmosfer, dönem ruhunu yansıtma gibi yönleriyle de son derece başarılı olan filme yönelik "anti-sovyetik" eleştirileri de kendi bağlamında kısmen yerinde ancak "gazetecilik" açısından mesajları oldukça net.

Genç yaşta, kariyerinin başında Hi**er ile röportaj yapan ilk yabancı gazetecilerden biri Jones. Bunun da verdiği özgüvenle Moskova'ya giderek Stalin ile röportaj yapmak istiyor.

Moskova'da olduğu 30'lu yılların başları aynı zamanda Stalin'in kooperatifleşmeye karşı direnç gösterilen Ukrayna'da uyguladığı politika ile ortaya çıkan, Ukraynalıların "Holodomor" (Ukrayna kırımı) dediği suni kıtlığın olduğu yıllar.

Dönemin yönetimi tarafından saklanan bu gerçek hakkında bilgi alan genç gazeteci kendi imkanıyla Ukrayna'ya gidiyor.

Karşılaştığı manzara korkunç, açlıktan ölenler, kardeşinin cesedini yiyen çocuklar, bir parça ekmek için kavga eden insanlara tanık oluyor.

Ve bu gerçeği dünyaya aktarmanın zorluğuna, durumu meşrulaştırmaya çalışan New York Times’ın Moskova temsilcisi Pulitzer ödüllü Walter Duranty gibi dünyaca ünlü gazetecilerin “Öyle bir şey yok, burada her şey yolunda, Jones hikaye uydurmuş” diyerek itibar suikastı yapmaya çalışmasına rağmen bir şekilde dünyaya duyurmaya çalışıyor.

Genç gazeteci Jones'un bu çabası çağdaşı George Orwell'ın Hayvan Çiftliği'ne de ilham oluyor. Hatta öyle ki Hayvan Çiftliği'ndeki Çiftçi Bay Jones'un isminin Gareth Jones'dan geldiğini iddia edenler bile var.

Özetle filmde Pulitzer ödüllü, dünyaca ünlü bile olsa bir gazeteciden şarlatan olabileceğini,

Aynı şekilde mesleğe yeni başlayan bir genç de olsa tarih boyunca örnek olabilecek bir gazetecilik yapılabileceğini görüyoruz.

Jones'un meslektaşı Ada ile bir diyaloğu da bence önemli.

Jones, Ada'ya "Stalin için çalışıyormuşsun gibi konuşuyorsun" dediğinde Ada "Stalin'e çalışmıyorum. Bir kişiden daha büyük bir harekete inanıyorum." diyor.

Yanlış bir işi, sırf geldiği yerden dolayı görmeyenler, görmek istemeyenlere verilen bir cevap aslında;

Evet komünizm Stalin'den büyüktü.

Hayati bile olsa hataları hareketlere mal etmemek, bireylerin yaptığı hatalara karşı yerinde ve zamanında eleştiri, karşı çıkış ya da yeri geldiğinde teşhirin tarihi önemini de gösteriyor film.

Gazetecilikle doğrudan ilgili değil ama bazen bizde de geçerli bir aforizma;

‘Publish or perish’

Ölümü göze al ve yayımla...

21/09/2023

Genç meslektaşlarıma küçük bir not.

Son zamanlarda tutuklanma, ceza, saldırı derken karamsar bir tabloya sebep olduk.

Herşeye rağmen yola devam etmek zorundayız.

20/09/2023

"Kızılay Etleri AKP'li Vekil Otelinde" haberine ceza

Address

Tatvan
13200

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Sinan Aygül posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Sinan Aygül:

Videos

Share


Other Tatvan media companies

Show All