21/10/2023
~SEVGİSİ BÜYÜK OLANIN, HİSLERİ DE BÜYÜK OLUR~
On sekiz yaşından sonra çocuk esirgeme yurdundan çıkarılmıştım.Boynumda asılı olan yarım bir kalp şeklindeki kolyemden başka hiç bilmediğin geçmişimden bana kalan hatıra olmadan, arkadaşlarımla vedalaşıp ayrıldım oradan... Tek başımaydım artık. Ve ne yapacağımı hiç bilmiyordum.Önce simit satarak hayatımı kazanmaya başladım. Sonra ise güç bela satın aldığım seyyar arabamla, anlaştığım bir pastahaneden tatlı alıp satmaya başlamıştım.Tatlı işi diğer işime göre epey karlıydı. Ve tatlıcılık üzerine yoğunlaştım. Hem o pastahanede çalışıp işi öğreniyor , hemde akşam ezanından sonra seyyar arabamla tatlı satıyordum sokaklarda...
Bir akşam üzeri epey yorgun olduğum için yoldan karşıdan karşıya geçerken gelen arabalara dikkat etmemişim. Başımı kaldırdığımda üzerime hızla gelen bir araba farkettim. "Tamam herşey bitti. Burada öleceğim" - dediğim anda kuvvetli bir elin beni yolun kenarına iteklediğini hissettim. Kim olduğunu bilmediğim o ellili yaşlardaki kadınla yolun kenarına birlikte yuvarlandık ama yüzüm bembeyaz kesilmişti korkudan. O saniye yanımdan büyük bir hızla geçen arabanın rüzgarı kendime gelmemi sağladı. Tir tir titriyordum...O an hayatımı kurtaran kadın ayağa kalktı. Burnu kanamış, kan elbisesine damlıyordu sürekli. Gözlerime derin derin bakıp birden garip haraketler yapmaya başladığında aklını yitirmiş olduğunu anladım. Burnundan akan kana aldırmayıp, sürekli, garip bir ses tonuyla,
-"-Ellem bellem, cimcim gallem. Horoz öttü. Tavuk tepti. Annen nereye gitti?
-Harmana...
-" Ne zaman gelcek?
-"Yazın...
-" Yazılası, cızılası, iminden gısılası... Cızııııkkk... Bızıııık-"
diye bir tekerleme söylüyordu bana bakıp gülümseyerek.Ne dediğini ne yapmak istediğini hiç ama hiç anlamamıştım...
Ayağa kalkıp üzerimi sirkeledim.Yine vücudumda ağrılar başlamıştı ayağa kalktığım an. Kendime geldiğimde cebimden çıkardığım mendille yaşlı kadının burnundan akan kanı temizlemiştim. Sonra da her ne kadar beni anlamasada teşekkürler ettim. Birkaç tanede tatlı verdiğim halde gözlerini gözlerimden hiç çekmedi nedense...
O akşam kaç sokağa girdiysem peşimi bırakmadı o kadın... Ağzında ise sürekli o tekerleme vardı.
-"-Ellem bellem, cimcim gallem. Horoz öttü. Tavuk tepti. Annen nereye gitti?
-Harmana...
-" Ne zaman gelcek?
-"Yazın...
-" Yazılası, cızılası, iminden gısılası... Cızııııkkk... Bızıııık-"diyordu hep.
Ne dediysem gitmedi peşimden.Üzerindeki eski püskü eşyalardan, kir içinde kalmış yüzünden sokaklarda yaşadığını net bir şekilde anlamıştım...
Her akşam kaldığım üst geçidin altındaki korunaklı yere gittiğimde, o yaşlı kadın beni takip etmeyi bırakmamış, yolun karşı tarafındaki korunaklı kısımda oturup dikkatle beni takip ederek sürekli aynı şeyleri söylemeye devam etmişti?
Sabah erkenden yine pastahaneye gittim.Büyük bir hırsla çalışıyordum. Böyle kazanmaya devam edersem yakında bir gecekondu kiralayabileceğimi ve hayatımı düzene koyabileceğimi düşünüyordum. Fakat ne küçükten beri böbreğimde olan rahatsızlığım, nede hayatımı kurtaran o deli kadın yakamı hiç bırakmadı o günden sonra... Ben pastahaneden çıkana kadar yaz demeden kış demeden,hergün dükkanın karşısındaki söğüt ağacının altında beni beklerdi... Ben ellerimde tatlılarla dükkandan çıktığımda, peşime takılır, satış yaptığım onca saat,
-"-Ellem bellem, cimcim gallem. Horoz öttü. Tavuk tepti. Annen nereye gitti?
-Harmana...
-" Ne zaman gelcek?
-"Yazın...
-" Yazılası, cızılası, iminden gısılası... Cızııııkkk... Bızıııık-"
deyip, deyip gülümseyerek beni takip ederdi...
Kısa zaman sonra bir gecekondu kiraladım. Artık dışarıda, üst geçit altlarında yatmıyordum.Ama o yaşlı kadın hala peşimi bırakmıyordu.O günlerde rahatsızlıklarımda epeyce artmıştı...
Pastahanede çalışan Elnare isimli çok iyi yürekli bir kızla arkadaşlığımız başlamıştı o yıl. Ve çok sevdik birbirimizi. Kimsesiz olmamı sorun etmeyen ailesine hemen kanım ısınmıştı. Ve bir yılın sonunda Elnare ile evlendik.Ne düğünümde,nede eşimle sokağa çıktığımda o yaşlı kadın herzamanki gib hiç ama hiç peşimi bırakmadı...
Elnare ile bir pastacı dükkanı açtık ve işlerimiz daha ilk yılında okadar iyi olduki.Artık bir ailem vardı. Ve ben sadece rüyalarımda hissediyordum kimsesizliği... Her gece aynı rüyayı görürdüm neredeyse çocukluğumdan beri... Ve o rüyayı her gördüğümde gözyaşlarıyla uyanırdım uykularımdan....
Bir yıl geçmişti aradan. Çocuğumuzu kucağımıza aldığımız ilk günlerde artık böbreğimde inanılmaz ağrılar duymaya başlamıştım. Ve bir gece yarısı sancılarıma dayanamayıp bayılmışım. Eşim Elnare ambulansı aramış. Saatler sonra gözlerimi hastahanede açtığımda, doktorun kesin kes böbrek nakli olmam gerektiğini, fazlasıyla geç kalınmış bu işlem biraz daha geciktirilirse hayatımı kaybedeceğimi anlattığında, eşim Elnare korkusundan kucağında bebeğimizle hıçkıra hıçkıra ağlamıştı...
Hastahane koridorıiundan kulağımın oldukça alışık olduğu o sözleri duydum yine hasta yatağımda. Sürekli peşimde olan, hayatımı kurtaran o deli kadın aynı tekerlemeyi söylüyordu bir kez daha. Ve görevliler ne kadar söyleselerde, ne kadar hastahaneden çıkartsalarda bir yolunu bulup yine geliyordu....Ve bu defa gülerek değil ağlayarak aynı tekerlemeyi söylemeye devam ediyordu nedense...
Eşim Elnare ne kadar aradıysada ne yakınlarından, ne arkadaşlarından bana uygun donör bulamadı. Artık umudumuzu kaybetmiştik.Elnare hastahane koridorunda kucağımızda çocuğumuzla ağlarken çaresizlikten, o yaşlı kadın da hiç durmaksızın ağlayarak eşimin yanına gelmiş. Elini tutmuş Elnare'nin. Ve aynı tekerlemeyi söyleyerek garip bir şekilde doktorun odasına doğru çekiştirmiş eşimi. Hali tavrı ise sanki birşeyler anlatmak ister gibiymiş...
O an eşim yüreğinin sesini dinlemiş. Ve şansımızı denemek isteyip, o yaşlı kadına test yapmasını rica etmiş doktorumuza.... Ve tahmin edin ne olmuş? O yaşlı kadının testleri uyumlu çıkmış benimkilerle. Doktor donörüm olabileceğini söylediğinde ise, eşim Elnare ye dönüp güle güle herzamanki tekerlemesini söylemiş aynı yaşlı kadın... Yapmak istediği ikinci defa hayatımı kurtarmakmış meğerse...
Ameliyata hazırlamak için eşim o yaşlı kadını evimize götürmüş . Ve belki senelerdir sokaklarda yaşadığı için yıkanamamış yaşlı kadını bir güzel yıkamış.O an ise hiç öyle garip birşeyle karşılaşmışki... Donup kalmış olduğu yerde.
Ameliyat olduktan sonra gözlerimi açtığımda Elnare nemli gözlerle bir kağıt tutuşturdu elime. Kağıdı okuduğumda ise gözlerime inanamamıştım. Senelerdir peşimi bırakmayan iki defa hayatımı kurtaran o kadın benim annemmiş. Elnare DNA testi yaptırmış bu gerçeğe ulaşabilmek için. Böyle birşeyi nasıl aklına getirip test yaptırdığını sorduğumda ise eşim boynumdaki yarım kalp şeklindeki hiç bilmediğim geçmişimden tek hatıra kolyeyi işaret etti bana. Ve diğer yarısının annemin boynunda asılı olduğunu söylediğinde yüreğim titredi.....
Annemin yattığı odaya gittiğimde, öyle içten ve sevgi dolu bakışı vardıki bana karşı. Şaşkındım.. Ve ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyordum... Sadece ellerini öpüp ağladım dakikalarca...
Hastahaneden taburcu olduğumuzda annemi evimize götürdük. Ve ben o akşam ilk defa sürekli gördüğüm rüyada annemin yüzünü de gördüm. Yere karşılıklı diz kurmuş, ellerimizi üst üste koymuş halde bir tekerleme söylüyordu bana...
-"-Ellem bellem, cimcim gallem. Horoz öttü. Tavuk tepti. Annen nereye gitti?
-Harmana...
-" Ne zaman gelcek?
-"Yazın...
-" Yazılası, cızılası, iminden gısılası... Cızııııkkk... Bızıııık-" tekerlemesini duyduğum an kan ter içinde uyandım uykumdan... Hatırlamıştım işte... Neden annemin sokaklarda peşimde dolaşırken o tekerlemeyi sürekli sayıkladığını da anlamıştım... Anneme dair tek hatırladığım anının verdiği garip duyguyla içli içli ağladım o gece...
O günden sonra ise annemin tedavisi için çok uğraştım. Hiç yılmadım. Pes etmedim. Eşim Elnare en büyük destekçimdi. Tam beş sene süren tedavilerin ardından ise annem iyileşme belirtileri gösterdi... Akli melekeleri yerine gelmeye başladığında, hikayemizi anlattı bana. Babamın ben çok küçükken öldüğünü, tek başına bana baktığını, fakat bir gün ben sokakta oynarken kaçırıldığımı anlatmıştı.Parçaları birleştirdiğimde beni organ mafyasının kaçırmış olabileceğini anlamıştım. Çünkü kimsesizler yurdundaki müdüremiz hep iki böbrrğimdrn birinin alınmış olduğunu, bu yüzden işlevini görmeyen tek böbreğimden dolayı da sürekli rahatsızlıklar yaşadığımı söylemişti bana ozamanlar.
Annem günden güne daha da iyileşmişti. Ve o zamanlar beş yaşına basan oğlum Bekir'le oyunlar oynamaya dahi başlamıştı. Bir gün onları izledim duvarın arkasına saklanıp. Canım annem karşılıklı diz kurdu torunu Bekir'le... Ellerini üst üste koydular sonra. Ve annem,
-"-Ellem bellem, cimcim gallem. Horoz öttü. Tavuk tepti. Baban nereye gitti?
-Harmana...
-" Ne zaman gelcek?
-"Yazın...
-" Yazılası, cızılası, iminden gısılası... Cızııııkkk... Bızıııık-"deyip Bekir'in eline bir çimdik atıp güldürmüştü onu. Onlar katıla katıla gülerken gözyaşlarıyla koştum anneme. Sarıldım yanaklarını öptüm defalarca... Hisleriyle beni bulan anneme hayran hayran bakıp kalmıştım.
Anlamıştım Sevgisi büyük olanın hisleride büyük oluyordu. Ve şunuda çok iyi anlamıştım annem beni canından bile çok seviyordu...