04/12/2022
Bu hafta Pazar Şiiri’nde:
Çiçeksiz bir zakkumun yanındaydı
Bahçe kapısı akşam saatinin,
İttim bir kanadını, fırlayan kırlangıç,
Cırcır böceğinin havuza düşen sesi.
Temmuzun susturulmuş sevincinde
Kıpkırmızıydı sıcak bahçe,
Konuşmak isteyen sardunyanın kokusu
Yıprattı alnımı çıplak su gibi.
Dipleri göl olmuş portakalları geçtim,
Vardım sundurması karaçam tahtasından,
Komşumun taş duvara dayalı kira evine,
Kuyunun yanında pembe kına çiçeği,
Dalına takılmış bir parça öğle.
Toplayacak baklamız yoktu o saatte.
Mutfak kapısının önünde, tozlu
Pabuçlarımı çıkardım, ferah,
Hortumun hala suladığı basamak
Serinletti çıplak ayaklarımı,
Mutfağa girdim ışığında bakırların,
Bir tanrı harlanan ocağı üflüyordu
Sonra oda, odada kutsal yer sofrası,
Akşamın konuk güneşinde çöktüm
Sarnıç serinliğindeki kuşlu mindere.
Ve önümde denizin kabaran eteği gibi
Ay çiçeğinden basma örtü.
Koca siniyi doldurmuş gizemli ekmek,
Orta yerde kapağı kapalı kuşhane,
Payam, tavas leblebisi, taze sarmısak,
Ve bilgeliğin yüce tuğrası kaşıklar.
Çepeçevre sardık sofrayı,
Ben, duvarcı avni, eşi, iki çocuğu,
Küçüğü kız, büyüğü haylaz oğlan.
Buldan örtüleri, dipte pirinç karyola.
Keşkek yedik, rakı içtik komşumla,
Sakız gibi olur, keşkek buğdayı.
Adam o gün ördüğü duvarı anlattı,
Susmuş bütün işçi öğle vakti sıcaktan,
Bense kitaplarda yazılanları,
Atlasları, amerika'yı bulanları.
Çocuk köyden mi bıkmıştı ne,
Yoksa bir esin mi doğdu içine,
"Duvarcı olmam" dedi birden.
Annesi dizinde pışpışlarken kızını,
O soyundu, kocaman karyolaya girdi,
Pirinçle karıştı gözünün rengi,
Bizi dinleyerek daldı düşlere.
Uyumuş, neden sonra babası söyledi.
Duvarlarla atlaslar iç içe girmişti.
Geceyi yöneten yasaları nerden bilelim,
Meğer mutfak kapısından gelmiş de haberim yok,
Ben lambaya çarpan böceğin çığlığını duydum.
Dışarda, soyağacı bilinmeyen ay çıkmıştı,
Damlara vuruyordu mırıltısı hafiften.
Sundurmanın altında bir ateşböceği,
Keşkeğin buğdayına karışmış bir gece,
Bulutların geçişi ve ağlayan çocuk.