belgisel

belgisel filmler, kitaplar ve evcil dostlarımızın videoları. Kısa bir süreliğine de olsa keyfini çıkar. Takip

Kasabanın terkedilmiş eski konağını kimse hatırlamak istemezdi. Deniz kıyısında, ıssız bir tepede yükselen bu yer, uzun ...
14/10/2024

Kasabanın terkedilmiş eski konağını kimse hatırlamak istemezdi. Deniz kıyısında, ıssız bir tepede yükselen bu yer, uzun zamandır tek bir yaşam belirtisi bile göstermemişti. Kimse o tepeye çıkmaya cesaret edemezdi çünkü söylentilere göre, oraya çıkanlar geri dönmezdi. Ancak ben, Emily, merakımın peşinden sürüklendim.

Dışarıda fırtına patlak vermek üzereydi. Gök gürültüleri arasından parlayan şimşekler, konağın silüetini her defasında daha da tehditkâr bir şekilde gözler önüne seriyordu. İhtiyar bir kapı, rüzgârın etkisiyle hafifçe sallanıyor, kapı menteşelerinden gelen gıcırtı kulaklarımı tırmalıyordu. İçeri girmeli miydim? Bir an tereddüt ettim, ancak içimdeki tuhaf çekim beni durduramıyordu.

Adımımı içeri atar atmaz geçmişe saplanmış gibi hissettim. Evin içi şaşırtıcı derecede sağlamdı, ama atmosferin ağırlığı boğucuydu. Eski portreler, toz kaplamış antik eşyalar, karanlık köşelerde gizlenen gölgeler... Hepsi bana izleniyormuşum hissini veriyordu. Ancak asıl ürkütücü olan, evin içinde duyduğum ince bir uğultuydu. İlk başta fırtına sesi sandım, ama bu başka bir şeydi. Bir tür fısıltı… Sanki odaların derinliklerinden çağrılar alıyordum.

Koridor boyunca ilerlerken bir adımımın diğerini takip etmesi giderek zorlaşıyordu. Her bir kapının arkasında ne olduğunu bilmemenin getirdiği huzursuzluk kalbimi sıkıştırıyordu. Aniden, sağdaki kapıdan bir tıkırtı geldi. Birinin nefesini duyabilirmişim gibi yakınlaştı sesler. O an fark ettim; bu ev sadece eski bir yapıt değildi. Bir zamanlar burada yaşayan ruhlar, yalnızca bedenlerini değil, anılarını da bırakmıştı. Ve ben onların aralarına katılmak üzereydim.

İçimdeki ürperti, soğuk bir elin sırtımı okşaması gibi ilerledi. Kapıyı araladım ve içeriye bir adım attım. Oda karanlıktı, fakat tam ortada, eski bir sandığın üzerine yerleştirilmiş tozlu bir müzik kutusu vardı. Kutu kendi kendine dönmeye başlamıştı… Melodi, kulağımda yankılanıyor, zihnimi ele geçiriyordu. Gözlerim kapandı ve içimde boğuluyormuş gibi bir his doğdu.

Tam o sırada, karanlığın içinden bir çift göz bana doğru baktı.

Erkan Aksu

Aramıza sızmış uzaylıların amacı ne? Neden Dünyaya kedi olarak geldiler? Çocuklar için mükemmel bir macera... Yazardan i...
27/11/2023

Aramıza sızmış uzaylıların amacı ne? Neden Dünyaya kedi olarak geldiler? Çocuklar için mükemmel bir macera... Yazardan isme imzalı kitap için mesaj atabilirsiniz.

27/11/2023
Mükemmel bir polisiye kitap...
30/06/2023

Mükemmel bir polisiye kitap...

Cam Tabut Cinayetleri okunacaklar listesine eklendi mi? ✅

Hemen Satın Almak İçin
www.fakitap.com

Günaydın dostlarım.Size bir soru sormak istiyorum.Bir seri katil, 12 bankacıyı aynı anda, farklı yerlerde, aynı şekilde ...
27/06/2023

Günaydın dostlarım.
Size bir soru sormak istiyorum.
Bir seri katil, 12 bankacıyı aynı anda, farklı yerlerde, aynı şekilde öldürebilir mi? Diyelim ki bunu başardı? Sizce bu katil bu 12 bankacıyı aynı anda ama farklı yerlerde nasıl öldürdü?
Bulunan her cesedin yanında bir kolu bir gözü ve bir bacağı olmayan Pembe Panter oyuncağının anlamı ne?

Pembe Panter Cinayetleri kitabında bu sorunun cevabını bulabilirsiniz.

Çok da abartmamak lazım.
09/06/2023

Çok da abartmamak lazım.

Okumak isteyenler için korku hikayesi.Adım, Zehra. Normal bir çocukluk yaşayamadım. Elbette çocukların hayal gücü geniş ...
09/06/2023

Okumak isteyenler için korku hikayesi.
Adım, Zehra. Normal bir çocukluk yaşayamadım. Elbette çocukların hayal gücü geniş olur ve var olmayan şeyler duyup görürler ama benimki hayalden öteye geçmişti. Sekiz yaşıma girdiğim zaman hayatımda gerçek korkularla yüzleşmeye başladım. Geceleri dolabımın kapağı yavaş yavaş açılır, içindeki elbiseler de canlıymış gibi hareket ederdi. Bu olay ilk olduğunda yataktan kalkamamıştım. Hiçbir yerimi oynatamıyordum. Bağırmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Sanki tüm bedenime felç inmişti. Hissettiğim korkudan şoka girmiş olmalıydım. Evin tek çocuğuydum. Annem akşama kadar çalışıp evi geçindirirken babam yan gelir yatar, sabahlara kadar içerdi. Babamdan yardım isteyemezdim çünkü sarhoş olduğunu bilirdim. Anneme seslenmek isterdim ama sesim çıkmazdı.
Bazen dolabımın kapağı açılıp elbiseler hareket ederken bazen de tam yatağımın üzerindeki tavandan tıkırtılar gelirdi. Sanki biri yürüyormuş gibi tahtalar gıcırdardı.
Tavan aramız birinin ya da bir şeylerin hareket edebileceği kadar genişti. Korktuğum için oraya hiç çıkamadım. Bir keresinde yatağıma girmiş yatıyordum. Bildiğim tüm duaları etmiştim. Korkudan odamın ışığını kapatmazdım. Altımda bazı hareketlenmeler olunca uyanmak zorunda kaldım. Odamın ışığı kapanmıştı. Yatağımın altında her ne varsa yatağı sallayıp duruyordu. Yine felçli gibi hareketsiz ve sessizdim. Koktuğumda adeta felce uğruyordum.
İnsanlar korkarlar ama bir şekilde tepki verirler. Ben korktuğumda neden öyle oluyordum bir türlü anlamıyordum. Hiçbir yerimi hareket ettiremiyor, ağzımı açıp bağıramıyordum. Yatağın altındaki şey, anne karnına ayağını dayayıp sürtünen bebek gibi yatağa sürtünüyordu. Sırtımda, kalçamda, sonra yine sırtımda dokunuşlar hissediyordum. Yüzüm kâğıt gibi beyazlıyor, kalbim ağzımdan çıkacak gibi oluyordu. Aramızda döşek olmasına rağmen teması hissedebiliyordum. Hani şehirler arası otobüslerde arka koltuğunuzda oturan kişi dizini oturduğunuz koltuğa koyduğunda nasıl hissediyorsanız ben de aynı şekilde o şeyi hissediyordum. Sadece his değildi. Sesler de duyuyordum. Garip nefes sesleri, hırıltılı ve genizden gelen sesler… Sanki yatağımın altında bir domuz vardı. Bu tür olaylar sık sık oluyor ve en sonunda da korkudan uyuyakalıyordum.
Durumu babama anlattığımda benimle dalga geçmişti. Delirdiğimi düşünmüştü. “Hiç kimseye, özellikle de annene böyle şeylerden bahsetme yoksa seni tımarhaneye yatırırlar.” diye ikaz etmişti. Bu nedenle ne anneme ne de öğretmenlerine anlatmamıştım. Çünkü onlar da delirdiğimi düşünsün istemiyordum. Bazen camıma taş, ölü serçe, boynu kırılmış fare gibi şeyler atılırdı. Öyle şeyler olduğunda yataktan kalkabiliyordum. O felçli durum olmuyordu.
Hemen cama koşuyordum. Size klişe gibi gelecek ama en sakin ve duru havalarda bahçedeki salıncağın içinde hiç kimse yokken hızla sallandığını görürdüm. Birileri şaka yapıyor diye düşünürdüm ama odamda olanları neyle veya nasıl açıklayacaktım?
Yaşım ilerledikçe bu olaylar biraz azalsa da bir şekilde devam ediyordu. On dört yaşıma girdiğimde artık genç bir ergendim. Göğüslerim iyice büyümeye başlamış, fiziğim yavaş yavaş genç bir kız fiziğine dönüşüyordu. O yaşlarımda sarhoş babamın bana olan ilgisi artmaya başlamıştı. Her gece beni kontrole gelirdi. Bir keresinde, “Hâlâ korkulu şeyler görüp duyuyor musun?” diye sormuştu. Benimle tekrar dalga geçeceğini düşünüp, “Hayır!” demiştim.
“İlk anlattığında ahmaklık edip seninle dalga geçtiğim için özür dilerim. Seni ciddiye almalıydım. Bana karşı dürüst ol. Ben senin babanım. O olaylar devam ediyor mu?”
Böyle konuşması beni çok şaşırmıştı. Ben, babamın benimle dalga geçmesi yüzünden yaşadıklarımı kimseye anlatmamıştım. Onca korkuyla tek başıma mücadele etmek zorunda kalmıştım. Tam altı yıl sonra gelip benden özür diliyordu. Ne olursa olsun birinin bana inanmasına çok sevinmiştim. Artık yalnız başıma mücadele etmek zorunda değildim. Ona başımdan geçen her şeyi anlattığımda bu kez samimi olarak inanmıştı.
“Sen merak etme kızım. Bundan sonra her gece seni kontrol edeceğim. Artık yalnız değilsin.”
Dediği gibi yapmaya başlamıştı. Her gece rutin olarak belli aralıklarla odamın kapısını açıyor, uyuduğumu görünce geri gidiyordu. Bazen uyuyor numarası yapardım ve geldiğini anlardım. Bazen de dolabımın kapısı açılıp elbiselerim hareket ettiği zamanda gelir, bana bakardı. Tabii o gelince dolap kapanır elbiseler de hareket etmezdi. Ona felç durumundan söz ettiğim için durumu hemen anlar, yanıma yatardı. Beni pencereme doğru çevirir üzerimi örter ben uykuya dalan kadar yanımda yatardı.
On beş yaşımı bitirmek üzereyken bir gece yine yatağımın altından tıkırtılar gelmeye başladı. Yüzükoyun yatıyordum. Gözlerimi açtım ve hemen dönmek istedim ama hareket edemedim. Babam gelsin diye dua ediyordum.
Ama gelmiyordu. Yatağın altındaki şey döşeğime baskı uygulayınca baskıyı karnımda hissettim. Sanki bir parmak göbeğimde dairesel hareketler yapıyordu. Bir çeşit büyü yada dinsel tören gibi garip düşünceler aklıma geliyordu.
Ben ise parmağımı bile oynatamıyordum. Yüzüm yastığa gömülüydü. Nefes almakta zorlanıyordum.
Üzerimdeki çarşaf hızla sırtımdan sıyrılıp odamın diğer köşesine uçup gitti. Babam neden gelmiyordu? “Baba, kurtar beni baba!”

Yazar.:Erkan Aksu
Sayfayı takip ederek diğer hikayeleri de okuma fırsatınız olabilir.
Ayrıca hikayenin devamı gelsin istiyorsanız lütfen yorumlarda belirtin.

Address

Ankara

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when belgisel posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Videos

Share

Category


Other Video Creators in Ankara

Show All