14/11/2024
Atatürk'ün sansürlenen mektubu ve çok tartışılan "İkra, Bismi, Rabbi" meselesi.
1⃣- Atatürk’e din üzerinden saldıranların en büyük dayanaklarından birisi Tevfik Bıyıklıoğlu'na yazdığı mektuptaki ifadelerdir. Bir kaç maddeyle açıklayacağım, sizler de sonuna kadar okuyun lütfen.
Mektupta geçen ifadeler şu şekilde, ancak öncesi ve sonrası var.
"Arabistan Yarımadası’nın kumsal çöllerinden; (ikra, bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır."
2⃣- Atatürk, 1931 yılında liselerde okutulmak üzere akılcı ve bilimsel nitelikte yeni ders kitapları hazırlatılmasını istemiştir.
Kitapların İslam tarihi ile ilgili bölümlerinin yazılması işini de Türk Tarih Kurumuna, o zamanki adıyla Türk Tarihi Tetkik Cemiyetine vermiştir.
Cemiyet, İslam tarihi ile ilgili bölümleri hazırlamak üzere Mısır’daki ünlü El Ezher Camii ve Üniversitesi mezunu Zakir Kadiri’yi görevlendirmiştir. Kadiri, ders kitapları için hazırladığı “İslam Tarihi” ve “Türklerin İslam’daki Yeri” konularını, Camii Ezher Medresesi şeyhlerinin kabul ettiği Arap milliyetçiliği düşüncesine göre hazırlamıştır.
Atatürk, Zakir Kadiri’nin hazırladığı bölümlerde Arap milliyetçiliğine ve bilim dışı değerlendirmelere yer verildiğini görüp buna itiraz etmiş ve bazı düzeltmelerin yapılmasını talep etmiştir. Ancak düzeltmeler istediği şekilde yapılmayınca öfkelenerek, fotoğrafta gördüğünüz cemiyet başkanı Tevfik Bıyıkoğlu’na çok sert bir mektup yazmıştır.
Aslında Atatürk meşhur “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” sözünü de bu mektupta kullanmıştır.
3⃣-Atatürk akıl ve bilimi göz ardı ederek yazılan, Arap milliyetçiliği ve dinsel bilgilere dayanan yanlı bir İslam tarihi anlatısının liselerde okutulmasına karşı çıkmıştır. Uyduruk tarih yazmayı, hiç yazmamaya tercih etmiş ve Tevfik Bıyıkoğlu’na ateş püskürmüştür:
“Tevfik Beyefendi!
Zakir Kadiri’nin ahmakçasına notlarını düzeltirken bu noktalara da dikkat buyurunuz. Bu münasebetle yüksek heyetinizin başkanı bulunan size hatırlatırım ki, yeni dünya ufuklarına açacağınız yeni tarih semasında dikkatli olunuz. Sonradan, uydurma bir eser meydana getirerek ardından pişman olmaktansa, hiçbir eser meydana getirmemek beceriksizliğini itiraf etmek daha iyidir. İlim alanında şüpheli olmak Mısır’ın Camii Ezher’i mezunlarına inanmaktan daha iyidir.
(…) Her şeyden önce kendinizin dikkatle ve itina ile seçeceğiniz belgelere dayanınız. Bu belgeler üzerinde yapacağınız incelemede her şeyden ve herkesten önce kendi karar verme yetinizi ve ince Millî süzgecinizi kullanınız. Sizi büyük hedefe ancak bu görüşlerden kıskanç olmak ulaştırabilir. Yoksa dünyanın bin bir şarlatanı ve bin bir milletin tarihşinas yaşayan sokak politikacısının ve bunları yüksek ölçekte temsil eden Camii Ezher kaçkınının oyuncağı kılar!
Bana bu kadar söz söyleten nedeni açıklayayım:
Camii Ezher kaçkınını bulan sizsiniz. Eseri diye, Ankara’dan ayrıldığım son gün önüme koyduğunuz örümcek Arap yazılı paçavraları okuduğunuz zaman derhal itirazımı serdetmiştim. Bunu nazarı dikkate alacağınızı vaat etmiştiniz! İncelemenizden sonra bana verilen yazılar o kadar sersem ve cahil ve Camii Ezher kaçkını bu adamın mahsulü olduğunu gördüm ki, sizi rencide edecek bir söz söylemeden bu paçavralar üzerinde yeniden çalışmaya mecbur oldum. Bu sözlerimi sizi utandırmak için yazmıyorum. Bu yazılarımı, bundan sonraki mesainizde dikkat ve intibah dersi olması için yazıyorum. (…) Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtan bir hal alabilir. Siz buna razı mısınız?”
4⃣-Atatürk’ün yazdığı mektubun bilimsel tarih yazımındaki önemini idrak edemeyenler, daha doğrusu bu yönüyle ilgilenmeyenler ne yaptılar? Mektupta geçen “İkra Bismi Rabbi Safsatası” ifadesinden yola çıkarak Atatürk’ü dinsiz ilan ettiler. Bunu yaparken elbette meselenin önünü arkasını incelemeye gerek duymadılar. Biz inceleyelim.
Atatürk’ün o dönemki Türk Tarih Kurumu Başkanı Tevfik Bıyıkoğlu’na yazdığı söz konusu mektubunun, İslam tarihi yazılırken olaylara Arap milliyetçisi gözünden bakılmaması yönündeki uyarılardan meydana geldiğini biliyoruz. Mektubun “ikra, bismi, Rabbi safsatası” ifadesinin kullanıldığı bölümü de aynı doğrultuda eleştirilerden oluşuyor. Atatürk burada Zakir Kadiri’nin bilhassa Emeviler döneminde yapılan tahrifatlardan bahsetmediğini görüyor ve yazılacak İslam tarihinde bu meseleye de yer verilmesini istiyor:
“Son senelerde İstanbul’da yayımlanan gazetelerde roman diye okuduğumuz bazı tarihi eserler vardır ki, bunlar şüphesiz yüksek heyetinizin gözlerinden kaçmış değillerdir. Bu roman sayfaları bence gerçek tarih belgelerinin yorumudur. Bu roman sayfalarında görülen şeyler yaklaşık şöyle açıklanabilir: Arabistan Yarımadası’nın kumsal çöllerinden; (ikra, bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır. Bu zihniyetle hareket edenler İslam’dan önce evrensel Türk uygarlığının bütün belgelerini imha etmekte engel görmediler. Yazacağınız İslam tarihinin de bu doğrultuda toplayabileceğiniz belgelere dayanarak açıklanmasını önemli görürüm.”
Bu kısmı dikkatle okuyun lütfen:⬇️⬇️⬇️
Hemen belirtmek gerekir ki “İkra Bismi Rabbi Safsatası” ifadesi, Atatürk’ün kendi anlatımıyla, gerçeği yansıtan tarih yazılarından yaptığı bir çıkarımdır. Nitekim Atatürk, “Bu roman sayfalarında görülen şeyler yaklaşık şöyle açıklanabilir” dedikten sonra parantez içinde “(ikra, bismi, Rabbi) safsatası” ifadesini kullanmıştır. Bu ifadeyi sözünü ettiği romanlardan alıntılamış, çıkarım yapmıştır. Yani “(ikra, bismi, Rabbi) safsatası” ifadesi, bahsedilen romanlardan alınmıştır. Atatürk’ün kendi ifadesi değildir. (Görselde kırmızı alan içine aldığım yerlere dikkat ediniz.)
Atatürk burada Bıyıkoğlu’na gerçek olduğunu düşündüğü tarihî romanlarda böyle bir meselenin olduğunu, romanlarda anlatıldığına göre “İkra bismi Rabbi” direktifiyle hareket eden Arapların hâkimiyet kurdukları bölgelerde tahrifat yaptıklarını, Türk kültürüne ait belgeleri yok ettiklerini ifade etmiş, İslam tarihini yazarken, destekleyecek belgeler bulmak şartıyla bu meseleyi de yazmalarını istemiştir.
5⃣- Atatürk, Emevilerin ve onlardan sonra gelen Abbasi halifelerinin, idareci ve kumandanların, yıkımlarına, katliamlarına, yağmalarına Kur’an’ın “ikra, bismi, Rabbi” yani “Rabbinin adıyla oku” ilkesini kullanarak meşruiyet kazandırdıklarını düşünmektedir. Bütün bu kötülükleri yapan zalimlerin Hz. Muhammed’in halifesi unvanını taşımasını mektupta “maskaralık” olarak nitelendirmiştir. Peygamber’in çizdiği yoldan sapan zalim halifelerin, Hz. Muhammed’in temsilcileri olamayacaklarına vurgu yapmıştır. Kötülüklerini halife unvanıyla yapmalarına tepki göstermiştir.
Mektubu bütünüyle incelediğimizde Atatürk’ün taraflı, bilimsel olmayan, Arap milliyetçiliğine dayalı, yanlı tarih yazımını çok sert şekilde eleştirdiğini görüyoruz.
Atatürk burada Türk Tarih Kurumu üyelerine, “Bugüne kadar öğrendiğiniz, Müslüman gözüyle, Arap milliyetçiliği çizgisinde yazılan alıştığınız İslam tarihi anlatılarını unutun. Meseleye belgeler ışığında, Müslüman olduğunuzu bir kenara bırakarak, tamamen dışarıdan, tarafsız ve bilimsel bir gözle yaklaşın. Tarihî gerçekleri dinsel veya duygusal nedenlerle çarpıtmadan, dosdoğru anlatın.” demek istemiştir ve haklıdır da.
Burada Atatürk’ün bilimsel duyarlılığına şapka çıkarmak gerekir. “İkra Bismi Rabbi Safsatası” ifadesinden dolayı -kaldı ki kendi ifadesi bile değildir, romanlardan alıntı olduğunu bizzat vurgulamıştır- Atatürk’ü dinsiz ilan etmek, art niyetli ve hayalci bir yaklaşım olacaktır.
Bu yazdıklarım birilerinin hoşuna gitmeyecektir ancak herkes hakikate saygı göstermek zorundadır.
Everyone is Not Perfect
ATATÜRK
Atatürk Dostları