Düşün Haber

Düşün Haber Düşün Haber Haberde Özgürlük

25/06/2024
FETÖ'den Manisa mahremlerine: Eczacıyı parlatın, Özgür Özel mutlaka yükselmeliFETÖ'cü 'mahrem ablalar' gözaltına alınınc...
25/06/2024

FETÖ'den Manisa mahremlerine:
Eczacıyı parlatın, Özgür Özel mutlaka yükselmeli
FETÖ'cü 'mahrem ablalar' gözaltına alınınca yardımlarına koşan, ellerine kelepçe takıldı diye dönemin Manisa Valisi'ni istifaya çağıran CHP'li Özgür Özel hakkında, ByLock kayıtlarının ardından çarpıcı bir ifade daha ortaya çıktı. Özel'in FETÖ 'iltisakı' giderek derinleşiyor.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün 'mahrem ablaları' gözaltına alınınca onlara yardım için Manisa Emniyeti'ne koşan ve FETÖ'cülerin üzerine gidiyor diye dönemin Manisa Valisi Erdoğan Bektaş'ı istifaya çağıran CHP'li Özgür Özel'in 15 Temmuz'a niye 'tiyatro' dediği belli oldu.

CHP Grup Başkanvekili Özel, Parlamento hayatı öncesi FETÖ 'iltisakıyla' gündemde. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından gözaltına alınan örgüt üyesi Enis Uludemir, ifadesinde eczacı Özel'e verdikleri desteği anlattı.

Siyaset arenasında yükseltilecek isimlere yatırım yaptığını, bu kapsamda parlatılan kişilerden birinin de Özgür Özel olduğunu söyledi.

Kasım 2015'te FETÖ üyeleri gözaltına alındığında Özgür Özel onlara yardım için Manisa Emniyeti'ne koşmuştu.

ECZACI ÖZEL'İ TALAT ZURNACI KEŞFETTİ

Özgür Özel'in Salihli ilçesinde eczacılık yaptığı sırada, 2007 yılından itibaren FETÖ tarafından yoğun biçimde desteklendiğini ve kendisinin 'parlatıldığını' dile getiren Uludemir şunları anlattı:
"Örgüt içerisinde bu desteklenme 'parlatma' olarak tabir edilmekteydi. FETÖ/PDY örgütü 2007'den itibaren Özgür Özel'e maddi-manevi destekte bulunmuştur. Bu destek, aracı vasıtasıyla Özgür Özel'e ulaştırılmaktaydı. Salihli Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Talat Zurnacı, MASİAD ve başkaca bir derneğe üye değildi. FETÖ/PDY Manisa örgütü Talat Zurnacı ile irtibata geçti ve bu iş için Özgür Özel'in uygun olduğunu belirtmesi üzerine örgüt, Özgür Özel üzerine çalışma yapmaya başladı."

HALKTAKİ İTİBARINI KONTROL EDİYORDUK

"Parlatma operasyonu ve halk nezdinde itibarının artırılmasıyla birlikte Özgür Özel, CHP içerisinde yükselişe geçti. 2011 Genel Seçimlerinde Özgür Özel CHP'den Manisa milletvekili oldu. 2007 sürecinden sonra FETÖ/PDY örgütü Özgür Özel'e maddi ve manevi destek sağladı.

Bu destek üzerine MASİAD Genel Sekreteri Hakan Yörükoğlu ile birlikte zaman zaman Salihli'deki CHP faaliyetlerine giderek Özgür Özel'e olan sempatiyi, ilgili kontrol etmeliydik. Bizzat Hakan Yörükoğlu da bana birebir Özgür Özel'in desteklendiğini, parlatıldığını, bu ismi Talat Zurnacı'nın önerdiğini söylemişti."

FETÖ'nün militan devşirmekte kullandığı dershaneler kapatılınca Özgür Özel hükümeti 'intikam almakla' suçlamış, dershane kapatmanın bir 'milli eğitim sorunu olduğunu' söylemişti.

17/25 Aralık döneminde FETÖ'nün yargı kılıflı darbesine destek için örgüt televizyonlarını ikinci adresi haline getiren Özgür Özel'in adı ByLock kayıtlarında da geçiyor.

Özel'in FETÖ ile paslaştığını, örgütü yanlayıp desteklediğini belirtti.
Şener, FETÖ'nün siyaset imamlarından 'Cafer' kod adlı Ahmet Hamdi Parlak ile askeri mahrem sorumlulardan Ali Topdağ'ın ByLock yazışmalarını şöyle ifşa etti:
(Tarih 27 Ağustos 2015)
-Manisa CHP milletvekili Özgür Özel ile diyaloğumuz nasıl?
-Soma maden kazası ile ilgili bilgi notları var.
-Versek kullanır ve iyi de olur.
-Problemli bir ifade varsa çıkarıp verelim.
(Tarih 3 Eylül 2015)
-Kahvaltı bugün olmaz.
-ABD’den geldiğinizi söyledim, sizi görmek ister.
-O zaman akşam olur.
-Ona göre tekrar sor.
-Akşam saat kaç civarı diyeyim?

AK Parti'den CHP ve ittifak açıklaması! Ömer Çelik, Özel'e tepki...Haberi

KAÇ TANE MAHREM İMAM TANIYORSUN?

Yazıda Özgür Özel'den şu sorulara cevap vermesi de istendi:

"MİT mahrem yapılanmasından 'Cafer' kod adlı Ahmet Hamdi Parlak, askeri mahrem yapılanmadan Ali Topdağ, Büyük Bölge Talebe Mesulü Tahsin Gündüz, Şerif Osman Çetinel, Alper Emreli, İsmail Muslu, gazete mesulü Murat Şimşek, ‘Eğitim Danışmanı Seyit Ahmet Akçalı’ isimli kişilerden hangilerini tanıyorsunuz?

Hiç ilişkin, yüz yüze, dolaylı veya telefonla görüşmen oldu mu? Manisa’da FETÖ’cüleri ziyareti onların isteğiyle mi yaptın? Sonra seni aradılar mı? Onların bilgisiyle başka cezaevlerine FETÖ’cüleri ziyarete gittin m? Sana Soma ile ilgili rapor verdiler mi?

Salihli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Talat Zurnacı 2011 yılında vefat etti.

18.05.2024 TR HABER

Arada bir şifa niyetine Yılmaz Özdil'in 'Guguk Kuşu' yazısı okunmalı!Arada bir şifa niyetine Yılmaz Özdil'in 'Guguk Kuşu...
25/06/2024

Arada bir şifa niyetine Yılmaz Özdil'in 'Guguk Kuşu' yazısı okunmalı!
Arada bir şifa niyetine Yılmaz Özdil'in 'Guguk Kuşu' yazısı okunmalı!

YILMAZ ÖZDİL
GUGUK KUŞU EN TEHLİKELİ KUŞ TÜRÜDÜR!
Gözüne kestirdiği yuvanın etrafında dolanır, saksağan yuvası, ispinoz yuvası, ötleğen yuvası fark etmez, yabancı türlerin yumurtlamasını, kuluçkaya yatmasını bekler, uygun zamanı kollar, hedef aldığı yuva boş bırakıldığında, anında gelir, kaşla göz arasında bir yumurtayı yuvadan atar, kendi yumurtasını onun yerine yerleştirir, pırrr, gider.
*
Yuvanın sahibi geri döner, kendi yumurtalarından birinin dışarı atıldığını, onun yerine kendisinden olmayan yumurtanın monte edildiğini fark etmez, kuluçkaya yatmaya devam eder.
*
Guguk yavrusu, kendisini oraya monte eden annesi kadar tehlikeli, annesi kadar sinsidir. Hangi yuvaya bırakılırsa bırakılsın, kabuğunu öbür yumurtalardan en az bir gün önce kırar, bir gün önce doğar.
*
Ve, doğar doğmaz…
Uygun zamanı kollar, yuva boş bırakıldığında, ittirir kaktırır, öbür yumurtaları yuvadan dışarı atar.
*
Böylece… Yuvanın gerçek evlatları imha edilir, guguk yavrusu kendisine ait olmayan yuvanın tek mirasçısı olur.
*
Kandırdığı, yuvasına yerleştiği ana'nın şefkatini, fedakarlığını, besleme, koruma kollama, büyütme içgüdüsünü sömürmeye başlar.
*
Vahametin farkında olmayan zavallı ana besler, besler, besler… Guguk yavrusu, kendisini besleyen ana'dan daha iri hale gelir.
*
Artık işi bitmiştir.
Yuvaya ihtiyacı kalmamıştır.
Ne yapar biliyor musunuz?
Yuvayı dağıtır.
Öyle gider.
*
Yeni CHP…
Guguk kuşudur.
*
Üç milyon altı yüz yetmiş beş bin dokuz yüz kırk birinci defa, belki bu defa anlaşılır umuduyla, tekrar yazıyorum… Yeni CHP'nin misyonu Yeni Türkiye'ci AKP'yi iktidarda tutmaktır.
*
Atatürkçüleri, yurtseverleri, ulusalcıları yuvadan dışarı atıp, ikinci cumhuriyetçileri, siyasal İslamcıları, Kürt milliyetçilerini, liboşları, cemaatçileri, soykırımcıları, tescilli ajanları, sorosçuları monte etmek… Gözümüzün içine baka baka “guguk kuşu operasyonu”dur.
*
Gaflet değildir.
Dalalettir.
*
Alt kadrolardaki insanlar Mustafa Kemal Türkiyesi ve devrimlerini korumak için çırpınırken, Yeni CHP'nin tepesine paraşütle indirilenlerin amacı, partiyi partisizleştirmektir. Kimliksizleştirmektir.
*
“Ne yaparsak yapalım kazanamıyoruz” duygusunu, “yenilgiyi kanıksama” duygusunu, Atatürkçü seçmenin zihninde kökleştirmektir.
*
Üstelik tüm bunları… CHP'yi yuvası olarak bilenlerin, adeta ana şefkatiyle sahip çıkanların, sevgisini, fedakarlığını, sömürerek yapmaktır.
*
Üç milyon altı yüz yetmiş beş bin dokuz yüz kırk ikinci defa,belki bu defa anlaşılır umuduyla, tekrar yazıyorum… CHP'yi geri almadan, Türkiye'yi geri alabilmek mümkün değildir.

“Sen kim oluyorsun da, bize bunları söylüyorsun” diyenler olabilir… İzah edeyim.
Gençliğe Hitabe'den aldığım yetkiyle söylüyorum.

Tıpış tıpış değil…
Defolup gideceksiniz kardeşim!
(Sözcü 5 Kasım 2015)

Diamond Tema olayı nedir?Düşün Haber2 Saat Ago05 MinsDiamond Tema kimdir, ne dedi?1994 yılında Arnavutluk’ta doğan ve 19...
19/06/2024

Diamond Tema olayı nedir?
Düşün Haber2 Saat Ago05 Mins

Diamond Tema kimdir, ne dedi?

1994 yılında Arnavutluk’ta doğan ve 1996 yılında Türkiye’ye taşınan Diamond Tema her şeyin bilinmez olduğuna inanan Agnostik Yazar’dır. 847 bin aktif abonesi olan Diamond Tema ismi gerçek ismidir. 1950’li yılların popüler oyuncusu Muzaffer Tema‘nın oğlu olan Diamond Tema eğitim hayatını Türkiye’de tamamlamıştır. Arnavut kökenli anne (Mimoza) Arya Stark’dır. Türkiye’ye taşınmadan önce anne ve babasının ayrıldığını öğreniyoruz.

Bir Youtube programına katılan Agnostik yazar Diamond Tema, İslam dinine karşı yaptığı açıklamalar, İletişim Başkanlığı’nı harekete geçirdi. Peki, Diamond Tema kimdir, ne dedi? İşte olayın detayları…

“Yer6” isimli Youtube kanalında Asrın Tok ve Diamond Tema, İslam şeriatını tartıştıkları program hakkında soruşturma açıldı.

İletişim Başkanlığı Dijital Medya Koordinatörü Aslan Değirmenci, YouTuber Diamond Tema hakkında, Hz. Muhammed ile ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle “halkın bir kesimini ve dini değerleri aşağılama” suçlarından soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Değirmenci, paylaşımında; “Yer6 adlı programda Peygamber Efendimize hakaret eden Diamond Tema isimli şahıs hakkında TCK 216/ 2. ve 3. fıkralarda düzenlenen halkın bir kesimini aşağılama ve dini değerleri aşağılama suçlarından soruşturma başlatıldı. Program hakkında erişim engeli de talep edildi.” ifadelerine yer verdi.

Peki, Diamond Tema kimdir, kaç yaşında, nereli? Diamond Tema ne dedi? İşte detaylar…

Diamond Tema yaşamı

Diamond Tema 1994 Yılında Arnavutluk’ta dğmuş Agnostik Yazar Ve Youtuber’dır.

1996 yılında Türkiye’ye taşındığı için okulu burada okuyup askerliğini de burada yapmıştır.

Yunanistan ve İtalya’da 2 yıl kadar yaşayan Tema, kendisini Türk olarak tanıtıyor.

2 yıl kadar yerel TV’lerde yayın yönetmenliği yaptı, Osmanlı Tarihi’yle alakalı belgeseller çekti.

Diamond Tema, “Agnostisizm ve İlâhi Tragedya” isimli kitabı ile de tanınmıştır.

Soruşturma sebebi

Şeriatın tartışıldığı bir programa katılan Diamond Tema, “Şeriatın haricindeki hiçbir sistemde 6 yaşındaki bir kızla evlenemezsin” demişti.

Soruşturma hakkında açıklama yapan Diamond Tema ise şunları söyledi:

“İyiyim arkadaşlar, sorun yok. Suç işlemedik, kaynaklarıyla konuştuk. Ne hukuken ne de ahlaken ortada bir sorun yok. İfademizi verir, duruşmaya çıkarız, olur biter. Olayı bir dinsizin bir şeriatçıyı çürütmesinden, bir dinsizin peygambere küfretmesi gibi bir boyuta getirdiler. Tamamen algı operasyonu. Ne küfür var ne iftira.” Ensonhaber

Diamond Tema kimdir? Bu video da Annesi ile Arnavutluk’tan başlayıp günümüze kadar gelen yaşam öyküsünü dinleyebilirsiniz.

15-16 HAZİRAN 1970 HAK DİRENİŞİNİ KİMSE UNUTMASIN Erdem GÜNALP                                                          ...
14/06/2024

15-16 HAZİRAN 1970 HAK DİRENİŞİNİ KİMSE UNUTMASIN

Erdem GÜNALP 14.6.2024

Can yoldaşlarım;
Bizler isçi sınıfının 15-16 Haziran 1970 genel grev direnişleri, hala bizim belleklerimizdeki yerini koruyor. İşçi sınıfı anayasanın 34 maddesi gereği, barışçıl toplantı ve gösteri hakkımızı kullanarak tarihe not düştük.

Direnişimizin gerekçesi gayet netti, Devrimci işçi sendikaları konfederasyonu yeni kurulmuştu, DİSK toplu sözleşmelerde yetkili olduğu işyerlerinde görüşmelere katılamaması için yasal haklarının iktidar tarafından engellenmesi çabalarıydı, 15-16 Haziran 1970 direnişi ile bu engeli ortadan kaldırdı, „Yaşasın işçi sınıfının onurlu direnişi“ni bugün yine ayakta alkışlıyorum.

Emperyalistlerin yerli işbirlikçileri işçi sınıfının grev veya gösteri hakkını gasp ederek, halkın üzerinde korku iklimi yaratarak, sorunu çözmek yerine çalışanların güvenliğini koruması gerekirken, emekçilerle güvenlik güçleri karşı karşıya getirilmesi asla kabul edilemezdi.

İsçi ve emekçilerin olmadığı bir yerde, işverenin fabrikasının olması bir şey ifade etmez. Çalışan tarafla, işveren tarafı birbirini tamamlayan iki ana gövdedir, Birinin eksikliği diğerinin yokluğudur.

Çalışanlar, emeğini satarak yaşamlarını idame ettirenler ile işverenlerde, çalıştırdığı personelin ücretlerini emekleri karşılığını ödemekle yükümlüdür. Herhangi bir uyuşmazlık halinde iki tarafında 274- 275 sendikalar yasası gereği karşılıklı yükümlülükleri vardır.

Anlaşmazlık halinde İşçi ve işveren sendikaları karşılıklı olarak bir araya gelir uyuşmazlık maddelerini görüşür, anlaşma sağlayamazlarsa, uyuşmazlık tutanakları tutulur, iki tarafta karşılıklı anayasal haklarını kullanırlar, İşçi sendikası grev kararı alır, işveren tarafı lokavt kararı alarak işyerine asarlar.

İşçiler fabrikada makinaların şart ellerini indirerek üretimi durdurmuş olurlar, işveren dışardan işçi getirip üretim yapmaması için fabrikanın önüne sendika tarafından grev çadırı kurulur, işyeri temsilcileri veya grev gözlemcileri olarak nöbete başlarlar.

Çalışan emekçiler tek vücut yasal haklarını korumaya çalışırken, üzülerek ifade edeyim ki, zaman zaman şahit olduğumuz, iktidar taraflı olarak ülke güvenliği bahanesiyle grev erteleme hesapları ile, grevleri süreli veya süresiz ertelediklerine çok tanık olduğumuz bir gerçek.
Bu haksızlıklar karşısında ülkemizin emekçileri 15-16 Haziran 1970 yılında olduğu gibi tek vücut, tek ses tek yürek olmalıyız, haklarımızı söke söke almalıyız.

Ülkeniz Tüm ezilen halkları bu gibi gelişmeler karşısında duyarlı ve tek vücut olmalıdır. Demokratik hakların kullanılması için topluca meydanlarda yasal haklarını talep etmelidir.

Ama! Bugün gelinen noktaya bakıyoruz, açlığın yoksulluğun ve işsizliğin kol gezdiği ülkemizde meydanlarda yeterli bir kitlesel hak taleplerini dile getiremiyorlar, çünkü, korku toplumu yaratmak isteyenler, yaratıkları korkular kendini geçen zaman dilimi içerisinde kendileri tarih sahnelerinden silinip yok olmuşlardır.

Neden! İşçilerin, emekçilerin, küçük esnaf ve sanatkârlar evlerinde yorganlara sarılarak ısınmaya çalışsınlar, kendi dizlerini döveceklerine, meydanlara çıkıp açlığın, yoksulluğun, bedenlerini nasıl sarıp sarmaladığını, geçinemediklerini, elektrik, doğalgaz faturalarını ödemede zorlandıklarını topluca barışçıl yüksek sesle dile getirmek anayasal hakları değil mi?

İşte bayram arifesindeyiz torunlarına bayram harçlığı veremediklerini, bir pantolon veya bir mont dahi alamadıklarını, istedikleri gibi beslenemediklerini dile getirmek ne zamandan beri suç oldu?
Devletin kurumlarında görev yapan bazı kişiler devletten üç, dört, beş maaş alırlarken, bizim çocuklarımız yatağa neden aç girdiklerini yüksek sesle sormaları hakları değil mi?

Hak verilmez alınır, ilkesi unutmuşuz galiba; Bir çuval kömüre, bir kilo pirinç, bir paket çay, bir paket makarnaya razı olan köleci bir toplum haline getirildik.
Siyasiler seçim kazanma hesapları ile dağıtılan kömürde, makarnada, pirinçte, çaylarınızda sizlerin olsun, bizler kimseden sadaka istemiyoruz. Sonuçta dağıttığınız malzemeler halkın parası ile finanse ediliyor, siyasilerin cebinden çıkmıyor.

15-16 Haziran 1970 yılının 54 yıl dönümü gibi tüm emekten yana ezilen halklar gün birlik günüdür, gelecekte çocuklarımızın iş, aş kavgası yaşamasını istemiyorsak, tüm emekçilerin bir adım ileriye çıkma günüdür. Kendimiz için değil, gelecekte ülkemizi yönetecek çocuklarımızın geleceği için

Değerli emekçi dostlarım, CHE yoldaşın çok güzel bir sözü vardır, „Mücadele etmezseniz peşinen kaybetmiş sayılırsınız,“ Ama mücadele ederek kaybedersek, ezilen emekçi halklarımıza çok şey katacağını kimse unutmasın, mücadele şiarımla.

Asgari ücretin 17 bin iki lira olan asgari ücret enflasyon karşısında eridi kuşa döndü, Ev kiraları 15 bin lira olduğunun farkında değilsiniz galiba? Onun ötesinde yıllarca çalışmış didinmiş emekli olmuş emekçilerimiz on bin lira ile nasıl geçinsin, Soran sorgulayan var mı? Maalesef yok, Çünkü elitlerin ekonomik dertleri yok.
Dünya şairimiz Nazım ustamızın dediği gibi mücadele ederek, onurumuzla emeğimizi kazanarak, güzel günler göreceğiz çocuklar.
Üreten bizleriz, er geç yönetende bizler olacağız.

Değerli yol arkadaşlarım. Emeği ile yaşayan canlarımızın kırmızı çizgisi şu olmalıdır! Temmuz ayında asgari ücrete yaşanır bir zam yapılmalıdır, Tüm emeklilerin maaşları da asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır.
Erdem Günalp

OSMANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞ, YÜKSELİŞ VE BATIŞIDüşün Haber26.11.2023Osmanlıyı 1299 yılında Oğuz Türklerinin Kayı Boyu ku...
16/05/2024

OSMANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞ, YÜKSELİŞ VE BATIŞI

Düşün Haber

26.11.2023

Osmanlıyı 1299 yılında Oğuz Türklerinin Kayı Boyu kurmuştur

Osmanlı imparatorluğu;

– 1299 da kurulmuş, 1579’a kadar 3 asır YÜKSELMİŞ….

– 1579 dan 1699 kadar,
1 Asır DURAKLAMIŞ.

– 1699 dan 1919 kadar.
GERİLEMİŞ VE YIKILMIŞTIR.

Gerçekte iki farklı Osmanlı vardı;

– Halifeliğe kadar olan Osmanlı… (1299-1517) Nam-ı diğer Türk İmparatorluğu

– 1517 tarihinde Halifeliğin alınmasından sonraki Araplaşan Osmanlı İmparatorluğumuz… Ve Araplaştıkça daha çok batan koca Osmanlı İmparatorluğumuz…

Aslında Türkler için her şey güzel gidiyordu…
Ta ki Halifelik sevdasına düşülene kadar…

O günkü şartlarda halifeliği olmazsa olmaz gören Yavuz Sultan Selim ile akıl hocası Şeyh İdris-i Bitlis-i ve diğerleri Memlüklülerin elinden Abbasi halifeliğini almak için Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını tertip ederler…

Bu savaşların sonunda, kılıç zoruyla artık halifelik Türklerdedir. (1517)

Ama çok büyük bir sorun çıkar, çünkü Arap dünyası halifeliğin kendilerinden alınmasına şiddetle karşı çıkar ve Türk halifeye biat etmek istemezler…

İşte bu sorunu çözmek, Arapları, Türk halifeye bağlamak için Arapların da kabul edeceği bir orta yol bulunur.

Bu yol Mısır’dan ve Arap diyarlarından seçilecek iki bin civarında ulemanın, Mollanın, Ebussuud Efendilerin İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmeleri sağlanır…

İmparatorluğu Araplaştırmak, diğer bir deyişle; Türk İslam’ının terk edilerek, Arap İslam’ına doğru evrilmesini sağlamak konusunda anlaşırlar.

Bu projeyi Araplar da destekleyince proje hayata geçer ve maalesef bundan sonra artık imparatorlukta “bugün de kısmen olduğu gibi” Türk kelimesi yasaklanır, “Türk’üm!”, “Türkmen’im!” diyen Kızılbaş diye aşağılanır, dışlanır, kafası kesilir.

Bu dönem sadece Kuyucu Murat Paşanın “Türk’üm!”, “Türkmen’im!” dedikleri için kafasını kestirip, kuyulara doldurduğu insan sayısı 158 bindir.

Maalesef Osmanlının son 350 yılı ilk 250 yılın aksine, Türklere zulümle geçer, sıkı bir Arap tandanslı mezhepçilik kurulur…

1603 yılına gelindiğinde artık Ehl-i Beyt Türk Tekkeleri yasaklanır, kapatılır; yerine Halidî, Nakşî, Kürdî Tekkeler kurulur.

Yine bu dönem Kürtlere sayısız imtiyazlar verilir,

1839 birinci Tanzimat Fermanına kadar Kürtler askerlikten bile muaf tutulurlar. (Kürtlere Şah İsmail diyeti ödenir…)

Yine bu dönem Türkler, saraydan, ordudan ve müesses nizamdan tasfiye edilirler…

Türklerin askeri ve siyasi gücünü kırmak için bu Arap mollaların fetvalarıyla, serdengeçti birlikleri sadece Türklerden oluşturulur ve en ön safta savaştırılır, böylece kırdırılırlar, ganimet bile toplatmazlar…

Ganimeti de saraylardaki Arap mollalar ile işbirliği yapan yeniçeriler kendi aralarında paylaşırlar…

Ordudan, saraydan ve müesses nizamdan yavaş yavaş tasfiye edilen, kafası kesilen, sürgün edilen Türklerin bir kısmı bu mollalara kızar ve canını kurtarmak için de Kürtleşmeyi ana stratejik hedef olarak seçerler.

Bu aşiretler ve boyların en büyükleri Avşarlardır, Halaçlardır, Mukri, Bayat, Beğdili, Evya, Yıvadır… Buna tarihimizde “Ekrad (kürtleşmiş) Türkmanlar” denir…

Yine Kelkit’ten Hakkâri’ye kadar olan bölgede yaşayan Akkoyunluların büyük bir kısmı İran’a gider. (Bugün dünyanın en büyük Türk nüfusunun yaşadığı başkent Tahran’dır…)

Böylece yüzyıllarca başımızı ağrıtacak Kürt sorunu ve bu politikalar sonucu gelişir ve büyür.

Osmanlı öyle bir açmaza düşmüştür ki, ne halifelikten vazgeçebilir, artık ne de imparatorluğun kan kaybetmesini durdurabilir… Çünkü imparatorluğu kuran asli unsur Türkmenler dışlanmış, mezhepçiliğe kurban edilmiştir…

Mollalar, başta matbaa olmak üzere bir sürü saçma sapan fetva verirler…

Ve sonuçta Osmanlı’ya Rönesans’ı ıskalatırlar, Rönesans’ı İngiltere kapar…

Matbaa Osmanlı’ya ilk kez 1480’de Yahudiler ile gelir, sonra 1527’de Ermeniler matbaaya kavuşur. 1563’te ise Rumların matbaası vardır.

Bu meşhur mollalarımız her seferinde yeni bir fetva ile bizimkilerin matbaaya kavuşmasını engellerler, ta ki Batı Rönesans’ı ve aydınlanmayı yakaladıktan, yani 240 yıl sonra, 1727’de İbrahim Müteferrika’nın çabaları ile matbaaya kavuşuruz; ama bilgiye sahip olmak için artık çok geçtir…

Şimdi açıkça şu soru sorulmalıdır:

1299’dan 1683 Viyana Bozgunu’na kadar savaştığı tüm savaşları kazanan bir Türk imparatorluğu (Osmanlı) varken; neden son 250 yılda girdiği tüm savaşları kaybedip, bir de Kurtuluş savaşı yapmak zorunda kalmıştır?

Osmanlı bu dönemde; yani yaklaşık son 250 sene, 1683 Viyana Bozgunu’ndan, nihayet 1922’de Ankara, Haymana Ovası’nda yapılan Sakarya Savaşını kazanana kadar tüm savaşları kaybetmiştir.

Acaba; Halifelik ve akabinde yürütülen Türk düşmanı, Arap tipi mezhepçi politikalara dönülmeseydi; koca bir imparatorluk batar mıydı?

Ve yine; Yunus Emre’lerin, Hacı Bektaş’ların, Seyit Gazi’lerin, Ahmet Yesevi’lerin İslam’ı, İslam değil miydi?

Osmanlıyı kuran Şeyh Edebali’lerin İslam’ı, Akşemseddin’lerin İslam’ı İslam değil miydi de, Ebussuud’lara teslim edip batırdık koca imparatorluğu…

Bugün de aynı sürecin devam etmesi tarihten hiç ders almadığımızı göstermektedir.

Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi der ki:
“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”

İşte bu yüzden “Arap sevici, mezhepçi” değil, Cumhuriyetçiyiz, Türk’üz, Atatürkçüyüz…

Ne Mutlu Türküm diyene…

Osmanlı Devletinin yükselişi.

İĞNELİ SÖZLERİ KİME DİYORUM Kİ!Hüseyin EKİCİ13.05.2024Türkiye’de siyaset;Ağzı laf yapan herkes siyasetçi olabiliyor.Yaln...
14/05/2024

İĞNELİ SÖZLERİ KİME DİYORUM Kİ!
Hüseyin EKİCİ
13.05.2024

Türkiye’de siyaset;
Ağzı laf yapan herkes siyasetçi olabiliyor.
Yalnız ki kendisini dinlettirecek taraftar bulsun.
Kesenin ağzını açsın.
İster din ile aldatsın,
İsterse kuru vaatlerle, yalanlarla aldatsın.
Sonunda mutlak bir koltuk kapıyor.
Siyasetçi için siyasal, sosyal, kültürel birikiminin liyakatin ne önemi var?
Devlet adabı ve terbiyesinin ne önemi var?
Geç onları Dünya umurunda mı?
Vatan toprakları yağmalanıyor, talan ediliyormuş.
“Bana değmeyen yılan bin yaşasın” demedi mi atalarımız.
Vatan kıyım kıyım, baklava dilimine döndü,
Vatan, işgalci vatansızlara peşkeş çekilirken ne kadar da misafirperverler değil mi?
Saltanatlarının sefasını sürenler ve alkışlayanlar böyle devam ediyorlar.
Durdurana aşk olsun.
Söylenen yalanlar, vaatler umut bağlayanların ekmeğine katık oluyor.
Sonunda yine gariban Türk Milletine oluyor,
Vatan toprağına kanını verenlerin evlatları acı içinde düşünüyor Atalarını.
Din taciri siyasetçiler yoksullara cennet vaat ediliyor, varsıllara dünyalık veriliyorlar.
Her seçim dönemlerinde, yeniden umut doğuyor insanların yüreğine,
Sonra;
Güneş batma noktasına geliyor. Umutlar yavaş yavaş sönüp yok oluyor.
Zifiri karanlığa az kaldı.
İş işten geçmek üzere umutsuzca bekleniyor.
Kurtarana aşk olsun.

“Dağ başını duman almış,
Yürüyelim arkadaşlar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar”

Marşını söyleyip karanlığı yırtacak aydınlık yüzler aranıyor.
Döne döne geldik son noktaya....
Diyanet oldu diyabet...
Günümüz Siyasetçilerini tenzih ediyorum!
Ellerinden ne geliyorsa yaptılar. Semiz oldular. Var olsunlar.
Yönetimi aldılar sahibinden, yeni sahip arıyorlar.
Müflis tüccar misali ne var ne yok satılığa çıkardılar
Bastığımız toprağı, soluduğumuz havayı, içtiğimiz sularımızı
Bizi köşeye sıkıştırdılar korkak kediler gibi.
Sanki bir şey unuttular;
“Bizim Türk olduğumuzu”. “Yeniden ayağa kalkıp yedi düveli kovduğumuz vatanımızı kimseye peşkeş çekmeyeceğimizi.”
Unuttular...
Bakmayın benim iğneli yazdıklarıma: Hepsi sütten çıkmış ak kaşık misali ak paklar!
Suç bizde;
Bu sözleri kendime söylüyorum.

Sözün özü : Hangi yazı dili kutsaldır. Arapça “İslam Dini” demek değildir. Bunu Atatürk’ün koltuğunda oturan Özgür Özel’e sormalı. Bizi bir türlü Araplaştıramadınız ya, yazık oldu emeklerinize çok yazık...

Address

Üsküdar
34676

Telephone

+902164436098

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Düşün Haber posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Business

Send a message to Düşün Haber:

Share


Other Media/News Companies in Üsküdar

Show All