08/01/2023
On dört asır önce insanlık bir kez daha ateş çukurunun kenarına kadar gelmiş,
yeryüzü ifsat olmuş, doğrular ve yanlışlar, iyiler ve kötüler yer değiştirmişti.
Yaratıcısını unutan insan, aklın kabul etmeyeceği bir şekilde kendi elleriyle yaptıkları
putlara mistik güçler yükleyerek kutsayıp yüceltiyordu. Yaratıcıyla birlikte ilahi mesajlar da
unutulmuş heva ve heves üzerine bina edilmiş hayat, zayıfları eziyor zenginleri el üstünde
tutuyordu. Beşeri kanunlar zulmün başlıca kaynağıydı. Karanlıklara gömülen dünyayı şirk,
zulüm, fesat ve ahlaksızlık kaplamıştı.
Kullarına karşı şefkatli ve merhametli olan Allah Subhanehu ve Teâlâ, bir kez daha
rahmetini gönderdi. İslâm güneşi karanlıkları parçaladı ve dünyayı aydınlattı. Cehennem
ateşine koşarak giden insanlığın elinden tuttu ve kendisine tabi olanları “ahsen-i takvim”
katına yükseltirken haktan sapanları “esfel-i safilin” konumuna indirdi. Kaskatı kesilmiş
kalplerden âb-ı hayat fışkırttı.
Dünya hayatını, onun öncesini, sonrasını ve aralarındaki ilişkiyi anlatarak, insanoğlunun
büyük düğümünü çözdü. Katından indirdiği tertemiz hükümleri, hayatlarında tatbik
edecekleri nizamlar ve kanunlar hâline getirdi. Âlemlere Rahmet olarak gönderdiği son Nebi
ve son Rasul olan Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i tek örnek, tek model ve tek önder
seçti. İslâm’ı, iman edip teslim olanların kendisine tutunduğu en sağlam kulp yani “Urvetu’lVuska” olarak gösterdi.
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” atasözü cereyan edip kendisini ayakta tutan şeyin
bu sağlam kulp olduğunu unuttuğunda yavaş yavaş onu bıraktı. Ve karanlıklar yeniden
dünyayı kapladı. Yeryüzü yeni bir ifsat dalgasıyla baş başa kaldı. Cahiliyye toplumunun ateş
çukuru yeniden alevlendi.
Bugünümüz, yarınımız ve geleceğimiz büyük tehlike altında farkında
mısınız?
Yaşanan her kötülük sonrası “bundan daha kötüsü ne olabilir ki?” diye düşünürken
“cinsiyet eşitliği” adı altında “LGBT” vb. sapkınlıklar normalleştirilmeye, yasalarla korunmaya
ve yaygınlaştırılmaya çalışıldı. Üstelik toplumu yok oluşa sürükleyecek bu sapkınlık devlet
eliyle desteklendi. -Sözde- “özgürlük” adı altında eşcinsel derneklerinin kurulması ve özgürce
faaliyet göstermeleri yasal güvence altına alındı.
Hayatı tanıması ve hayatta bir yer edinmesi için okula gönderdiğimiz çocuklarımız
“toplumsal cinsiyet eşitliği” adı altında ifsat edici programlar ve etkinliklere maruz bırakıldı.
Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz; gayri İslâmi ideolojilerin ve karanlık fikirlerin
hedefi hâline geldi. Ateizm ve deizm gibi inançsızlık fikirlerinin girdabında hayatın gerçek
anlamını yitirdi. Aileden, toplumdan ve İslâm’dan kopmuş bir şekilde boşlukta sürüklenmeye
başladı.
Kimlik ve şahsiyet bunalımı yaşayan, aklının ve kalbinin sesini, alkol ve uyuşturucu
ile susturmaya çalışan, toplumdan uzaklaşıp sanal bir dünyada yaşamayı tercih eden, oyun,
eğlence ve kısa yoldan zengin olma hayalleri ile ömrünün en verimli dönemlerini tüketen
vizyonsuz, sorumsuz ve uyuşturulmuş bir nesil oluştu.
Gençlerimiz, çocuklarımız, geleceğimiz, umutlarımız her geçen gün daha da
savruluyor ve elimizden kayıp gidiyor! Tehlikenin farkında mısınız?
İslâm’ın koruma altına aldığı “aile” kurumu da dağıldı ve yok olmanın eşiğine geldi.
Evlilik dışı ilişkiler yaygınlaşırken, aile kurmanın ilk adımı olan evlilik zorlaştırıldı, külfetli
hale getirildi. Hatta gereksiz bir yük olarak görülmeye başlandı. Aile içinde ise huzur ve güven
kalmadı. Boşanma oranları evlilik oranları ile yarışır hale geldi. İslâmi bilinçten yoksun aile
yapısı sebebiyle aile içi şiddet ve sorunlar arttı.
Ailenin unsurları olan; baba, anne ve çocuğun misyon ve sorumlulukları değişti. Evin
reisi ve koruyucusu olması gereken babaya, sorumluluklarını terk edip sadece “eve ekmek
getiren adam” rolü verildi. Ailenin saadeti ve düzeninin kaynağı olması gereken anne,
“çalışan ve kariyer sahibi bir kadın” rozetini almak için aileden koparıldı. Ebeveynlerinden
alamadığı eğitim ve doğru bakışı sosyal medyadan almaya çalışan çocuklar, İslâmi değer ve
ilkelerden uzak bir şekilde yetişmeye başladı. En nihayetinde aile; dört duvar arasında bir
birinden bağımsız yaşayan bireyler hâline getirildi.
Bir kale misali korumak zorunda olduğumuz ailelerimiz dağılıyor! Tehlikenin
farkında mısınız?
Laiklik ve Kapitalizm ile birlikte karanlıklar perçinlendi. Huzur ve istikrarın kaybolduğu
toplumumuz suç bataklığında can çekişmeye başladı. Hırsızlık, gasp, yaralama, tecavüz, taciz,
uyuşturucu ve cinayetler neredeyse sıradanlaştı. Ana haber bültenleri, tarih boyunca eşine az
rastlanır insanlık dışı, ahlak dışı, insaf dışı olayların haberleri ile doldu. Kendisinin, yakınının
ya da bir komşusunun başına gelen hırsızlık veya dolandırıcılık olayına şahit olmayan belki de
hiç kimse kalmadı. Çelik kapılarla koruma altına aldığımız evlerimizde bile güvende değiliz.
Toplumda huzur, güven, adalet, refah ve mutluluk kalmadı! Tehlikenin
farkında mısınız?
Fertlerin ve toplumun düştüğü bu kötü durumdan onları kurtaracak olan İslâm da
yoğun saldırı altında… Hükümleri ve çözümleri hayattan uzaklaştırıldıktan sonra onu
doğru anlamaya yönelik girişimlerin de önüne geçildi. Hurafelerle dolu, akıldan ve izandan
uzak, hayattan kopuk, sadece çöllere hükmeden, sarık ve cübbeden ibaret bir İslâm anlayışı,
hâkim anlayış hâline dönüştürüldü. Hayata dair çözümleri olmayan İslâm anlayışı sayesinde
“ateizm” ve “deizm” popüler inanç sistemleri arasına girmeye başladı.
Bizleri yoktan var eden, her türlü nimetlerle bizi rızıklandıran, hayatımızın ve
ölümümüzün ancak kendisi için olduğu âlemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın
bizlere indirdiği İslâm’dan karış karış, arşın arşın uzaklaşıyoruz! İslâmi şahsiyetimizi, teslimiyetimizi ve kulluk bilincimizi kaybediyoruz!
Tehlikenin farkında mısınız?
Neleri kaybettiğimizin ve nelerden uzaklaştığımızın gerçekten farkında mısınız?
Ne hale geldiğimizin ve nasıl bir akıbete doğru sürüklendiğimizin farkında mısınız?
Bizler, birçoğunuz gibi içerisinde bulunduğumuz bu vahametin farkındayız. Hem bu
farkındalık hem emri bil maruf nehyi anil münker farziyeti, hem “din nasihattir” kavli gereği,
bu vahameti dört ana başlık altında bir rapor şeklinde toplamaya ve tehlikenin boyutlarını
her yönüyle göstermeye çalıştık. Gençliği kaybettiğimizi, ailelerin parçalandığını, toplumsal
çöküşü ve belki de hepsinin sebebi olarak İslâm’dan nasıl uzaklaştığımızı göstermek istedik.
َ ْي َس ِ مْن ُهْم] in’Sellem ve Aleyhi SallAllahu Rasulullah
َل
ْ ُم ْسِل ِم َ ين ف
ْمِر ال
َ
ِأ
َ ْهتََّم ب
َ ْم ي
Müslümanlarınَ ] “م ْن ل
işi (derdi) ile ilgilenmeyen (dertlenmeyen) onlardan değildir” kavlini kendimize düstur
edinerek, toplumsal çöküşe karşı farkındalık oluşturmak, sorunları ve sebeplerini tartışmak
ve bu halden kurtuluşun yegâne çözümünü ortaya koymak için “Toplumsal Çöküş: Sorunlar
ve Çözümler” başlıklı bu raporu kamuoyunun ve sizlerin takdirine sunuyoruz. Gayret bizden
başarı Allah’tandır.