ZİKİR MECLİSLERİNE DEVAM, CEHRÎ ZİKİR, ZİKRİN FAİDESİ VE DELİLLERİ, BAZI ÂLİMLERİN FETVALARI
Zikrullah meclisini cehr-î olarak kurmak, Tarikat mensuplarıyla beraber halka şeklinde tam bir edeb ile oturarak ve ayakta Allah (Celle Celalühü)’ı açık sesle zikir etmeyi gerektirir. Zikir halkasında gözlerin kapalı olması insanın kendi halinden arınmaya çalışıp Cenab-ı Allah’ı (Celle Celalühü) zikrederke
n Allah’ı (Celle Celalühü) düşünmesi zikrin âdâbındandır. Yine zikir halkasına Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’e Salât-u Selâm okunmalı, Ashab-ı Kirâm yâd edilmeli, onlara karşı hürmet ifadeleri kullanılmalı ve onlara karşı tam edepli olunması zorunludur. Bu tarikatın sâlikleri o günden beri cehrî zikir ile meşgul olmuşlardır. Cehrî zikir, her ne kadar kendini fakih zanneden bazı cahiller tarafından inkâr edilmiş ise de; Sahabe-i Kiram Efendilerimizin dili ile, Vârid olan hadis-i şeriflerle te’yid edilmiş ve Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in bizzat kendisi tarafından yaptırılmış ve tergib ettirilmiş bir zikir esasıdır. Kardeşlerimizin bu konuda aydınlanması, Mü’minlerin bu konuda uyanık olmaları açısından cehrî zikir ile alâkalı bazı hadis-i şerifleri ve bazı sahih haberleri açıklamaya çalışacağız.
“Bilesin ki Allah’ı (Celle Celalühü) zikretmek, ibadetlerin en faziletlisidir. Çünkü Allah (Celle Celalühü) Hazretleri diğer ibadetlerin hepsine miktar ve vakit tâ’yin etmiştir. Meselâ: Namaz beş vakittir, rekâtları sayılıdır. ibadetlerin miktarları ve zamanları bellidir; Ama Allah’ın (Celle Celalühü) zikrinin ne sayısı verilmiştir, ne de zamanı verilmiştir. Cenab-ı Allah’ı (Celle Celalühü) çokça zikretmemiz emrolunmuştur. Yani Allah’ı (Celle Celalühü) her halinizde, her tavrınızda, her fi’ilinizde zikredin. “
Zikrin beş ana özelliği vardır, bu beş özellikte insanın Cenab-ı Allah’ın yanındaki değerini arttırır. Bunlar:
Zikirde Allah’ın (Celle Celalühü) rızası vardır.
2. Zikirde şeytandan korunma vardır.
3. Zikir kalbi yumuşatır.
4. İbadete olan aşkı arttırır.
5. Mü’mini ma’siyetten alıkoyar. (1)
Yine bir haberde Fudayl İbn-u Ayâz (Radıyallahu anh) şöyle buyurmaktadır:
“Zikir eden kimse, ni’meti bol, ganimeti elde etmiş, selâmete ulaşmış, zikrin faziletiyle her güzelliği kesbetmiş kimsedir. Zikir büyük bir ni’mettir. Ganimeti onun ecridir. Selâmete ulaşması da günahlarından arınmasıdır. (2)
İmam Suyûtî (Radıyallahu Anh) bu konu hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Cehrî Zikrin halka halinde yapılması hadis-i şeriflerde gelen delillerle sabittir ve müstehaptır. Onu inkâr edenin ağır bir vebal altında olduğu bilinmelidir.”
Hadis-i Şerifler:
1)- İmam Buhârî (Radıyallahu Anh) Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh)’den rivayet ettiği şu hadis-i şerif çok önemlidir: “Allah (Celle Celalühü) buyuruyor ki: ‘Ben Kulumun zannı üzereyim. Kulum beni zikrettikçe ben kulum ile beraberim. Eğer beni kendi nefsinde zikrederse, ben de onu kendi nefsimde zikrederim. Eğer beni toplulukta zikrederse ben onun beni zikrettiği topluluktan daha hayırlı bir toplulukta onu zikrederim.” {Toplulukta yapılan zikir de cehrî olur.}
Yine mezkûr risalesinde İmam Suyûtî (Radıyallahu Anh) yirmi beş adet hadis-i şerif ile cehrî zikrin faziletini beyan buyurmuş, müstehap olduğunu da ifade etmiş ve ehl-i imana cehrî zikirle meşgûl olmalarını tavsiye etmiştir.
2)- İmam-ı Müslim ve İmam Tirmizi (Radıyallahu Anhüma)’dan rivayet edilen şu hadis-i şeriftir. “Zikir halkası kurarak oturup Allah’ı zikreden bir grup sahabi topluluğunun üzerine Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) çıkageldi. Onlara sordu, ne için burada oturup halka kurdunuz? Cevap olarak: Yâ Resûlallah (Sallallahu aleyhi vesellem) Allah’ı (Celle Celalühü) zikretmek için, Ona hamd etmek için oturduk. Resûlullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) tebessümle şöyle buyurdular:‘Vallahi şimdi bana Cebrâil (Aleyhisselâm) geldi ve şöyle dedi’: ‘Yâ Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) Allah (Celle Celalühü) senin bu grup sahabilerinle meleklerine karşı övünmektedir.’ “
3)- İmam-ı Beyhâki (Radıyallahu Anh)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Resûlullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmaktadır: “Münafıklar sizlere riyâkâr diyene kadar Allah’ı zikrediniz.”
Bundan sonra netice Resûlullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in emrettiği zikrin cehrî zikir olduğu âşikârdır. Çünkü bir insana riyâkâr denmesi için cehrî olarak zikretmesi lâzımdır; ama gizli yapılan zikirden kimsenin haberi dahi olmaz.
4)- Yine Beyhâkî’nin Zeyd İbn-u Eslem’den rivayet ettiği şu hadis-i şerif çok önemlidir. İbn’ül Ezra’ (Radıyallahu Anh) buyuruyor ki:“Resûlullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) ile bir gece mescide girdim. Baktık ki mescidin içerisinde bir adam yüksek bir ses ile Allah’ı zikrediyordu. Ben Efendimize döndüm ve dedim ki: ‘Ya Resûlallah (Sallallahu aleyhi vesellem) bu riyâkâr bir insan olabilir mi?’ ‘Rasûlullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) döndü ve hayır dediler. O çokça inleyen evvâh bir kuldur.’ “
5)- Hazreti Câbir İbn-ü Abdullah (Radıyallahu anhüma)’dan gelen hadis-i şerif yine bu konuda çok önemlidir. “Sahabilerden birisi yüksek bir sesle Allah’ı zikrediyordu. Bu diğer sahabi şöyle dedi: ‘Keşke bu adam sesini kıssa’ bu sözü Resûlullah Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) işitince şöyle buyurdu: ‘Bırakın Onu, Onun zikrine karışmayın. O Allah’ı (Celle Celalühü) inleyerek zikreden bir kuldur.’ ” (3)
6)- Yine İmam Miruzi’nin ‘Kitab-ul İydeyn’isimli eserinde Ubeyd İbn-u Ümeyr (Radıyallahu Anh) şöyle buyuruyor: “Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) mescitte öyle cehri tekbir getiriyordu ki, mescittekiler de onunla beraber cehrî tekbir getiriyorlardı, çarşı ve sokak ehli bunu işitip, onlar da beraber tekbir getiriyorlardı; ta ki sokak ve çarşı tekbir sesiyle inliyordu. Tekbir sesleriyle inleyene kadar Allah’ı cehrî bir şekilde zikrediyorlardı.”
Eğer bu, ‘Zikrin hayırlısı gizli olanı, rızkın hayırlısı yeterli olanı’ hadisine muhalif denilirse, biz de deriz ki: Bu hadis-i şerifte anılan zikirden gaye, Kur’an’dır. Cenab-ı Allah (Celle Celalühü) Hazretleri Kur’an-ı Azimüşşan’ın insanın tek başına gizli olarak okunmasını sevdiği; diğer bir hadis-i şerifle:‘Kur’an-ı gizli okuyan gizli sadaka vermiş gibidir.’ hadisi ile te’yid edildğini söyleriz. Eğer denirse ki:
وَاذْكُرُ رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُنْ مِّنَ الْغَافِلِينَ
“Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an, gafillerden olma.” (4)
Biz de cevap olarak deriz ki: Evvelâ bu âyetin üç yönü vardır.
1)- Bu âyet-i kerime Mekkidir. Mekke’de müşrikler Kur’an-ı Azimüşşân okunduğu zaman Kur’an’a küfür ve hakarette bulunuyorlardı; bundan dolayı Cenab-ı Allah (Celle Celalühü) gizli zikir edilmesini emir buyurmuşlardır.
2)- Müfessirlerden bir grup, bunlardan Abdurrahman İbn-ü Zeyd İbn-ü Eslem ki; (İmam-ı Malik Hazretleri’nin hocasıdır.) ve İbn-ü Cerir gibi müfessirler bu âyet-i kerimedeki zikrin, Kur’an-ı Azimüşşan olduğunu, zikrin değil Kur’ân’ın gizli okunmasının emir buyrulduğu yönündedir.
3)- Saadât-ı Sûfiyyenin bu âyet-i kerimeye getirdikleri yorum: Burada hitap bizâtihi Resûlullah Efendimize (Sallallahu aleyhi vesellem) aittir. Çünkü o kâmillerin kâmili, mükemmellerin mükemmelidir. Onun vesvese ile şeytanın akıllara getireceği düşüncelerle ilişkisi yoktur. Bundan dolayı O’nun (Sallallahu aleyhi vesellem) hafî zikir ile meşgul olması emredilmiş olabilir. Cehrî zikir insanın vücudundaki şeytânî vesveselerin yok olmasında ve nefsani duyguların arınmasında büyük bir te’sir sağlar. Bu konuda Pîrimiz Es Seyyid Ahmed Er Rifâî (Kuddise Sirrahu) Hazretleri şöyle buyurmaktadır:
Evlatlarım, Sâliklerim!
“Cemaat halinde olduğunuz zaman Cenab-ı Allah’ı (Celle Celalühü) cehrî zikir edin. Tek başınıza oturup Cenab-ı Allah’ı (Celle Celalühü) zikretmek istediğiniz zaman hafi yani kendinizin duyacağı kadar zikredin. Çünkü cemâat ile yapılan zikrin cehrî olması fazilettir; insanın tek başına otururken hafi olarak zikretmesi mânevi huzurdur.”
Şu da unutulmamalıdır ki, Hazreti Ömer’ül Faruk zamanında insanlar toplanırlar güneş batımında Cenab-ı Allah’ı (Celle Celalühü) cehrî olarak zikrederlerdi. Sesleri kısıldığı zaman Hazreti Ömer-ül Faruk (Radıyallahu anh) onlara haber gönderir ve ‘Sesinizi yükseltin, sesinizi yükseltin’ buyururdu. Yine İmam-ı Nevevi (Radıyallahu anh) cehrî zikirle alakalı şöyle buyurmaktadırlar:“Cemâatle yapılan zikir evvelâ cehrî olmalıdır. Eğer insan tek başına zikrediyorsa; o zaman sessiz yani kendisinin duyabileceği bir ses ile zikir yapması evlâdır.”
Yine İmam-ı Suyûtî (Radıyallahu anh) cehrî zikirle alâkalı şöyle buyurmaktadırlar: “Cehrî zikir, hafî zikirden faziletlidir. Çünkü nice insanların ağzından çıkan zikir sesi diğer bir insanın kalbini uyandırmada ve onun hissiyâtını Allah’a (Celle Celalühü) yöneltmede tesirlidir. Uykuyu dağıtır, dinçliği arttırır.”
Şeyhimiz Es Seyyid Muhammed Mehdi Es Sayyadi Er Revvâs (Kuddise Sirrahu) Hazretleri cehrî zikirle alâkalı şöyle buyurmaktadırlar:
“Kim cehrî zikrin bid’at olduğunu söylerse çok büyük bir vebale girmiş olur. İbn-i Mes’ud (Radıyallahu Anh)’dan gelen hadis-i şerifi görmüyorlar mı? Yüksek sesle zikir yapmak Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in zamanında vardı. İnsanlar farz namazlarını kıldıktan sonra mescitte halka kurarlar, cehrî bir şekilde Allah’ı (Celle Celalühü) zikrederlerdi.”
Şeyh-ül İslâm Siraceddin Ömer İbn-ü El Bürkıyni Hazretlerine şöyle soruldu:
“Sufilerden bir grup toplanıp Allah’ı (Celle Celalühü) cehrî şekilde zikir ediyorlar, sallanıyorlar ve bununla kendilerine gelecek mânevi bir bereketi bekliyorlar, bunların yaptıkları doğru mudur, bunları zem edebilir miyiz?”
Cevaben Burkıynî Hazretleri:
“Sakın onların halini inkâr etmeyin, onların yaptıklarına şer’i hiçbir mânî yoktur. Onlara engel olanın ta’zir ile cezalandırılması lâzımdır.”
1)- ‘Es Sîret-üş Şamiyye’ ve ‘Es